• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. DÜNYADA İNTERNET GAZETECİLİĞİ ve BASIN ENDÜSTRİSİNİN ALANDAKİ YATIRIMLARI ENDÜSTRİSİNİN ALANDAKİ YATIRIMLARI

2. İNTERNETİN DOĞUŞU ve TİCARİLEŞTİRİLMESİ

71

yarattığı belirtilen değişimlerin kaçınılmaz ve rekabetin bir gereği olduğu argümanları da yaşanan ekonomik ve sektörel yeniden yapılanmalara meşruiyet kazandırmak için iletişim alanındaki ticari aktörlerin ve politika yapıcıların söylemine yerleşmiştir (Preston, 2001: 190-194).

72

bağlantılandırılmış ve internetin ilk şekli olan ARPANET oluşturulmuştur (Mowery ve Simcoe, 2002: 1372). 1983 yılında ise ARPANET, askeri birimlerin kullandığı MILNET ve akademik kurumlar, sanayi ve kamu kuruluşlarının araştırma birimlerinin kullandığı ARPANET olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 1980’li yıllarda internetin tarihi açısından önemli olan bir diğer gelişme ise ABD’de Ulusal Bilim Kurumu’nun (National Science Foundation-NSF) 1985’te NSFNET adını verdiği omurgayı kurup finansman sağlamasıdır. Öncelikle üniversitelere hizmet veren NSFNET omurgası 1990’da ARPANET’in NSFNET’e devredilmesiyle daha geniş bir kesime hizmet veren sivil bir altyapı olmuştur. Bu tarihten itibaren de ağ,

“İnternet” olarak anılmaya başlamıştır (Auter, 1998: 115-116).

1990’lı yıllarda ise web teknolojisinin ve ilk ticari web tarayıcılarının (web browser) geliştirilmesiyle internet bugünkü biçimine ulaşmasında rol oynayan teknolojik özelliklere sahip olmuştur.

Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’nde (European Organization for Nuclear Research-CERN), Tim Berners-Lee ve Robert Cailliau tarafından farklı bilgisayarlardaki verilerin birbiriyle bağlantılandırılması amacıyla (Briggs ve Burke, 2004: 333) geliştirilen web teknolojisinin temelinde, bağlantılı metin işaret dili (hypertext markup language-HTML) adı verilen doküman formatı ve bağlantılı metin aktarım protokolü (hypertext transfer protocol-HTTP) bulunmaktadır. Bunlar dolayımıyla aynı web sayfası üzerinde metin, resim, grafik gibi medya formatlarındaki verilerin sunulması ve metinlerin birbiriyle bağlantılandırılması mümkün olmuş; internet çokortamlılık ve bağlanabilirlik özelliklerini kazanmıştır (Movery ve Simcoe, 2002: 1378). Webin geliştirilmesinden önce de internet kullanıcılarına NSFNET’in yanı sıra ağ üzerinde çevrimiçi hizmet sunan AOL ve

73

Prodigy gibi ticari kuruluşlar (Başaran, 2010: 154) kişisel bilgisayarların grafik özelliklerini kullanarak görüntü içeren arayüzler geliştirmişlerdi. İnternet üzerinde kullanılan Gopher, WAIS gibi sistemler ise web öncesinde ağ üzerindeki içeriği konu dizinleri arasından bulmak için kullanılmaktaydı. Dolayısıyla webin geliştirilmesinden önce de bağlanabilirlik ve çokluortam özellikleri belirli bir seviyeye kadar da olsa kullanılabilmekteydi. Webin geliştirilmesinin internetin tarihi açısından önemi web teknolojisinin bağlanabilirlik ve çokluortam özelliklerinin önündeki teknolojik sınırlılıkları tamamen ortadan kaldırması ve aynı sayfa üzerinde kullanılabilmesinin mümkün hale getirmesidir (Abbate, 2010: 475-476). Web, ABD’de Vannevar Bush tarafından geliştirilmiş ve 1991’de dünya kamuoyuna duyurulmuştur (Başaran, 2010: 152).

1993’te ise ilk grafik tabanlı web tarayıcısı olan Mosaic geliştirilmiştir.

ABD’de, Illionis Üniversitesi’ndeki Ulusal İleri Bilgisayar Uygulamaları Merkezi’nde (National Center for Supercomputing Applications-NCSA) geliştirilen Mosaic önceleri herkesin kullanımına açık olmuş; bir yıl sonra ise geliştiricisi Marc Andreessen’in NCSA’dan ayrılıp kendi şirketini kurmasıyla Netscape adıyla pazarlanmaya başlamış ve ticarileşmiştir (Hura, 1998: 1426).

1990’lı yıllarda internetin tarihi açısından önemli bir diğer gelişme ise ağın ticarileştirilmesidir. İnternetin ticarileştirilmesi için girişimler ilk olarak 1970’lerde başlamıştır. ARPANET’in ticari bir şirkete devredilmesi amacıyla 1971-1972 arasında American Telephone and Telegraph (AT&T) şirketiyle birkaç ay süren görüşmeler gerçekleştirilmiş; ancak AT&T ticari kaygıları gerekçe göstererek teklifi reddetmiştir (Adamson, 2002: 260). Altyapının ticarileştirilmesi 1990’larda NSF’nin ağın yönetiminde ve işletilmesinde söz sahibi olmaya başlamasıyla tekrar gündeme

74

gelmiştir. İnternet altyapısının özel sektöre devrinin ilk adımı NSFNET omurgasının işletilmesi amacıyla ABD’nin büyük bilgisayar firmalarından IBM, haberleşme şirketleri MCI ve Merit Network ve NSF’nin de katılımıyla İleri Ağ Servisleri (Advanced Network Services-ANS) birliğinin kurulmasıyla atılmıştır. 1991 yılında da NSF, kabul edilebilir kullanım politikası çerçevesinde uyguladığı ticari kullanıcıların ağa sadece araştırma amaçlı bağlanmasına izin veren ve ağ üzerinden ticari işlerini organize etmelerini engelleyen kuralını, ticari aktörlerin baskısı nedeniyle sonlandırmıştır. Bu değişiklikle NSFNET omurgasının ticari kullanımının önündeki önemli bir engel kaldırılmış ve internet üzerinde özel sektörün ağırlığı artmaya başlamıştır. 1995 yılına gelindiğinde ise NSF, ağın ticari kullanımının önünü tamamen açan ve altyapının ticari şirketlere devredilmesini sağlayan bir adım daha atmıştır. İnternet omurgasının dört ana erişim noktasının kontrolü Sprint, Ameritech, MFS ve Pacific Bell şirketlerine devredilmiş; ana omurga özel sektöre geçmiştir (Movery ve Simcoe, 2002: 1376; Özdemir, 1998: 37).

İnternetin ticarileştirilmesi internet altyapısının özel şirketlere devredilmesi olarak kavrandığında, ticarileşme ana omurganın kontrolünün özel sektöre devredilmesiyle tamamlanan bir süreç olarak görünmektedir. Ancak internetin bugün ulaştığı ticari biçimi ve ağın ticarileştirilmesini anlamak için altyapının özel sektöre devredilmesinin yanı sıra internetin ticari bir alana dönüştürülmesinin dinamikleri ve araçları da dikkate alınmalıdır.

İnternetin ticarileştirilmesini “internet üzerinde sermayenin tasarımları”

olarak nitelendiren Schiller (2001: 60) süreci üç aşamada açıklamıştır. Yazara göre öncelikle “internet omurgasının yarı-kamuya ait yapısının kırılarak kontrolün özel şirketlere devredilmesi” gerçekleştirilmiştir. İkinci aşamada, ticari şirketler “ağ

75

üzerinde dikey tümleşik şirket kontrolünü” kurmuşlardır. Üçüncü aşama ise reklam verenlerin “tüm pazarlama stratejileri içinde interneti de dikkate alan tümleşik pazarlama etkinliklerini” başlatmalarıdır.

Yöndeşme savunusunun dayandırıldığı ekonomik kazanım beklentisi internetin ticarileştirilmesi için de söylemsel zemin sağlamış; teknolojik yöndeşme sonucu ortaya çıkan internet gibi yeni iletişim teknolojilerine ve bu teknolojiler üzerinden sunulan yeni içerik ve hizmet alanlarına ilişkin kurulan ekonomik kazanım vurgulu beklentiler internetin ticari aktörlerin serbestçe hareket ettiği bir alan olarak biçimlendirilmesine yönelik yaklaşımda da yankı bulmuştur. İnternet özelinde bu beklentilere teknolojik iyileşme de eklenmiştir. İnternetin herhangi bir kısıtlama yapılmadan sermayenin serbest dolaşımına açık bir pazar olarak biçimlendirilmesi

“daha yüksek kapasiteye sahip bant genişliği ve sayısal içerik gibi ağ üzerindeki yeni ürün ve hizmetler için gerekli olan yatırımı sağlayacak” ve sermayeyi bu doğrultuda teşvik edecek bir durum olarak nitelendirilmiş; dolayısıyla da “tüm toplumun faydasına” olarak görülmüştür (Mansell ve Javary, 2004: 230).

İnternet gibi yeni iletişim teknolojilerinin ve bu teknolojiler üzerindeki sayısal iletişimin kapitalist ekonomi içindeki rolü dikkate alındığında, alanda herhangi bir kısıtlamanın olmaması gerektiği vurgusu ve sermayenin bu alana dair tasarrufunun dinamikleri net olarak görülebilir.

Ticaret sermayesinin ve üretici sermayenin uluslararasılaşması, hizmetler sektörünün de uluslararası ticaret rejimi içine dahil edilerek ulus devletlerin hakimiyetinden çıkarılmasıyla farklı dönemlerdeki yeniden yapılanma süreçlerini tamamlayan ve içinde bulunduğumuz dönemdeki biçimine ulaşan kapitalist ekonomik sistem içinde sermaye, küresel düzeydeki işlerinin yürütülmesi ve

76

organizasyonu açısından iletişim teknolojilerine bugün her zaman olduğundan daha bağımlıdır. Diğer taraftan yeni sayısal teknolojiler ve sayısal iletişim, kapitalist ekonominin içinde bulunduğumuz dönemdeki biçiminde sermaye birikiminin sağlandığı ve yeniden yapılanmanın üzerinde gerçekleştiği temel alan olarak konumlandırılmıştır. Hizmetler sektörü ve sayısal iletişim hem sermayeye yeni yatırım alanları açmış hem de “tek tek bireylerin, hanelerin” yeni iletişim teknolojilerinin ve bunlar üzerinden sunulan ürün ve hizmetlerin müşterisi olarak kapsanabilmesi sağlanmıştır. Yeni iletişim teknolojilerini ve sayısal iletişimi de kapsayan medya endüstrisi artık hem sermaye birikiminin sağlandığı alanların başlıcalarındandır hem de medya endüstrisi dışındaki “farklı sektörlerin üretim ve dağıtım süreçleriyle birleşerek bu sektörlere girdi” sağlamaktadır (Kaya, 2009a: 138, 139; Geray, 2005: 180-181, 186-188; Kaya, 2000: 102).

İnternet gibi yeni iletişim teknolojilerinin ve sayısal iletişimin ekonomik yeniden yapılanmanın alanı olmasına yeni ekonomi kavramı ve “.com patlaması”

olarak adlandırılan gelişme de (Başaran, 2005b: 244) eşlik etmiştir. 1990’lı yıllarda ABD’de gözlemlenen büyüme ve işsizlik oranlarındaki iyileşmelerin dinamiğinin yeni enformasyon ve iletişim teknolojilerine yapılan yatırımlar olduğu yönündeki kavrayış, bu teknolojilerin yaygın kullanımı ve yarattığı etkiler üzerine inşa edilen yeni ekonomi kavramının yükselmesine neden olmuştur. Yeni enformasyon ve iletişim teknolojilerine dayalı ürün ve hizmetleri kapsayan yeni ekonomi, 1990’lı yıllarda “ABD’de yaşanan ekonomik iyileşmede enformasyon ve iletişim teknolojilerinin rolünü ve bu alanlarda yaşanan küresel rekabet ve teknolojik ilerlemeyle ekonominin kurallar, ilkeler ve kurumlar düzeyindeki” değişimini ifade etmek için kullanılmaktadır. 1990’ların sonlarında ABD’de yeni ekonomi şirketleri

77

olarak nitelendirilen teknoloji şirketlerinin borsa değerleri önemli oranda yükseliş göstermeye başlamıştır. Teknoloji şirketlerinin hisselerinin kar oranları ABD’de 1998-99 yıllarındaki toplam hisse senedi piyasasındaki getirinin yaklaşık 3 katı şeklinde açıklanmıştır. Apple, Compaq, Dell, Microsoft, Novell, Oracle, AOL, Yahoo, Netscape, Infoseek, Lycos gibi yeni teknoloji şirketlerinin hisseleri, eskiden beri piyasada yer alan IBM, Honeywell, NCR gibi büyük teknoloji şirketlerinin hisse değerlerinin bile üstüne çıkmıştır (Söylemez, 2001: 13, 21, 50-51). Çoğunun gerçek kâr oranına ulaşamamasına rağmen yüksek borsa değerlerine sahip olduğu yeni teknoloji şirketleri için durum 2000-2001 döneminden itibaren değişmeye başlamış;

şirketlerin hisselerinde zincirleme düşüşler yaşanmıştır. Bu düşüş yeni ekonomi şirketlerinin düşük kâr oranlarına dayanamamasıyla ve reklama bağımlı şirketlerin de yeteri kadar reklam elde edememesiyle açıklanmıştır (Söylemez, 2001: 52-53). Bu çöküş Wayne’e (2006: 57, 59) göre yeni enformasyon ve iletişim teknolojilerine ilişkin ekonomik göstergeler üzerine, yazarın ifadesiyle “yeni iletişim teknolojileri ve telekomünikasyon sektörü iktisadı” üzerine kurulu teknolojik determinizmin ve iş dünyası ve onun ideologları tarafından popürleştirilen “kapitalizmin artık iktisadi döngüye tabi olmadığı” şeklindeki iktisat paradigmasının sonu olmuştur.

Schiller’in (2001: 60) internetin ticarileştirilmesinin diğer iki aşaması olarak nitelendirdiği, şirketlerin hızla internet üzerindeki farklı ekonomik etkinlik alanlarına yatırım yapmalarıyla ve internetin “reklama boğulmasıyla” da bugün internet, başat aktörlerini telekomünikasyon, bilgisayar, medya ve reklamcılık şirketlerinin oluşturduğu ve bu şirketlerin etki alanlarını hızla genişlettikleri (Başaran, 2005a: 35-36) bir endüstridir.

78

3. İNTERNET GAZETECİLİĞİNİN İLK ÖRNEKLERİ ve NİCELİKSEL