• Sonuç bulunamadı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNİN İŞLETMELER AÇISINDAN

İnsan psiko-sosyal bir varlıktır. Bu nedenle, üretim faaliyetleri içinde doğal olarak diğer faktörlere göre farklı bir yere ve öneme sahiptir. Bu düşünce ışığında, işletmelerdeki insan kaynağının başarıyla yönetilmesi oldukça önem arz etmektedir.

İşletmede meydana gelen gelişmeler doğrultusunda insan kaynakları yönetimi geniş bir perspektifte ele alınmalı ve insan kaynağına yapılacak yatırımların daha isabetli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlayacak politikalar izlenmelidir (Süngü, 2004: 5).

28

İşletmelerin bir bütün olarak iyi planlanmış sistemli bir organizasyon yapısına sahip olması, gerçekleştirilen çalışmaların karmaşıklığı, görev ve yetki çatışmaları gibi sorunları çözmeye yardımcı olacaktır. Aynı şekilde, insan kaynakları biriminin belirgin bir örgüt yapısına sahip olması, bu yapıdaki görev, yetki ve sorumluluklarının tanımlanmış olması benzeri alanlardaki sorunların rahat bir şekilde çözümlenmesine olanak sağlayacaktır (Fındıkçı, 2009: 34).

29

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

YENİLİK YÖNETİMİ

30

3.1. YENİLİK KAVRAMI

Yenilik, geçmişi yüzyıl öncesine dayanan bir kavramdır. Yenilik kavramı literatüre 1930’lu yıllarda girmeye başlamıştır. Yeni ürün ve süreçlerde eskinin yerini yeninin almasının fiyat rekabetinden çok daha önemli olduğunu savunan Avusturyalı ekonomici Joseph A. Schumpeter yenilik kavramına ilk değinen kişi olmuştur.

Schumpeter (1934)’ e göre yenilik, müşterilerin daha önce hiç alışık olmadığı yeni bir ürünün, üretim tarzının, pazar alanının, ticari oluşumun ya da finansal yöntemlerin örgütlerde kullanılmaya başlanmasıdır.

Yenilik kavramının tarifi çeşitli çevreler ve uzmanlar tarafından benzer ya da farklı birçok şekilde yapılmıştır. Bunlar;

Knight (1967): “Yenilik, bir işletmede ve işletmenin çevresinde yeni olan bir değişimin meydana getirilmesidir’’.

Porter (1990): “İşletmeler, yeniliği; hem yeni teknolojileri hem de yeni iş yapış modellerini kapsayacak şekilde geniş bir açıdan ele almakta ve bir rekabet avantajı olarak değerlendirmektedir”.

Schmookler (1966): “Bir işletme, kendisi için yeni bir ürün ya da hizmet metodu geliştirirse veya yöntem ve girdilerde değişime giderse yapmış olduğu bu teknik değişimler yenilik adını alır’’.

Freeman (1982): “Yenilik yeni bir ürünün pazarlanması veya bir sürecin ya da ekipmanın ticari kullanımı için sürdürülen tasarım, üretim, yönetim ve finansal faaliyetlerin işletme için ilk defa kullanılmasıdır’’.

Roberts (1987): “Yenilik, icat ve yapılan icadın kullanımını ifade eder. Yeni fikirler bulmak ve bu fikirlere işlevsellik kazandırmak adına gerçekleştirilen tüm çabaları ifade eden kavrama icat veya buluş denir. Yenilik; organizasyonun temel hedeflerine yönelik fikirler geliştirmeyi, icat yapmaya odaklanmayı, bu hedeflere yönelik değerlendirmeler yapmayı, Ar-Ge sonuçlarının transfer işlemlerini ve teknolojiye yönelik sonuçlar elde etmeyi ve bu sonuçların kullanılarak yaygın bir hale gelmesi işlemlerini kapsamaktadır”.

Drucker (1985): “Girişimcilerin farklı bir iş veya hizmet meydana getirmek için değişikliğe gitme yöntemlerini ortaya koyan yenilik, sahip olunan kaynaklarda yeni bir kapasite oluşturma yeteneği kazandırır. Bir disiplin olarak ele alınan yenilik öğrenme ve uygulama yeteneği olarak gösterilme özelliğine sahip bir kavramdır”.

Yenilik birçok çevre tarafından tanımlanmaya çalışılırken, çoğu kez icat/buluş kavramlarıyla karıştırıldığı görülmektedir. Bu kavramlar birbirlerine yakın anlamlar gibi görünse de yenilik icat/buluş değildir. Halihazırda kullanılmakta olan süreç ve yöntemlerde değişikliğe gidilerek daha önceden hiçbir şekilde kullanılmayan bir yöntemin uygulanması yeniliğin en temel özelliğidir. İcat daha önceden keşfedilmemiş bir şeyi keşfetmek, ortaya çıkarmak ve yeni bir fikir oluşturmaktır. Yenilik ile anlatılmak istenen daha önceden keşfedilmemiş bir şeyi keşfetmek değil, daha önceden yapılmış olanı farklılaştırmaya gitmektir. Bir yenilik yaparken bir buluştan yararlanılabilir ancak bu buluşlar her zaman yenilik olarak değerlendirilemez. Bunun temel nedeni yeniliğin ticari başarı gerektirdiğidir. Bir icat ancak ticari bir başarı getirir ve katma değer sağlarsa yenilik olarak değerlendirilebilir (Elçi, 2007: 19).

Ar-Ge kavramı ile yenilik kavramını da birbirine karıştırmamak gerekmektedir.

Birbirleriyle ilişkili birçok benzerliğin bulunmasına rağmen her Ar-Ge çalışması her zaman yenilik olarak kabul edilmemelidir. Yine her yenilik faaliyeti de Ar-Ge faaliyeti olarak adlandırılamaz. Ar-Ge bölümü organizasyonlarda yeni bilgileri bulur, malzemeleri araştırır, ürünler ile hizmetleri tüketici ihtiyaçları doğrultusunda iyi analiz ederek tasarlar ve sistematik bir şekilde ürettirir. Bilimsel çalışmalar, buluşlar ve ticarileşmeye kadar tüm süreç ve faaliyetler sistemli bir şekilde yeniliği kapsamaktadır (Kamien ve Schwartz, 1982: 2).

Ar-Ge çalışmaları Kavrakoğlu (2006)’ya göre belli birtakım yatırımları, faaliyetleri ve risk almayı gerektirir. Bir kamyonda yağ sızdıran bir yeri bulma, bir gemide çatlak ve sızıntının yeni bir sistem ile tespit edilmesi gibi var olan bilgilere yeni birtakım fikirler katarak yenilik uygulaması yapılabilir. Ancak yenilik yalnızca Ar-Ge bölümlerinin kontrolü altında yapılmamaktadır. Pazarlama, satış, üretim, kalite, insan kaynakları ve lojistik gibi alanlarda da yenilik için çok önemli faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Etkili bir yenilik, üretim teknikleri ve teknolojik imkanların pazar sentezinin başarılı yapılması ile gerçekleştirilebilir (Tushman ve Nadler, 1986: 74- 92).

32

Yenilik, taklit ile çoğu defa karıştırılmaktadır. Günlük hayatta, yenilik genel olarak bir ya da birçok işletme tarafından uygulanmaya başlanmakta ve diğer işletmeler bu yenilik çalışmalarını taklit yoluna gitmektedirler. Bu taklit yoluna yenilik diyemesek de taklit faaliyetlerinin işletmeler için önemi en az yenilik kadardır diyebiliriz. Bu taklit faaliyetlerine başvuran firmalarda, yeniliğin dolaylı sonucu olarak verimlilik ve gelişme artar. Taklit faaliyetleri yeniliğe göre daha az masraflıdır. Daha önceden yeniliği uygulayan firmaların girdikleri risk ve katlandığı maliyetler görüldüğü için taklitçi firmalar daha az risk alarak başarılı olabilirler. Fakat bu taklit etme yolu işletmenin bağlılığını arttırır. Bu nedenle taklit planlı bir şekilde olmalıdır. Planlı ve bilinçli bir şekilde yapılmayan taklit işletmenin başarısız sonuçlar almasına neden olur. Planlı bir şekilde yapılan taklit, yenilik yapan firmanın taklitçi firmanın Ar-Ge birimi tarafından zamanında değerlendirilmesi ve takip edilmesi demektir. Hatta bazı taklitlerin üzerine de bazı değişik fikirler koyabilen taklitçi firmalar daha tutarlı bir hal alabilmektedir.

Kısacası yeniliğin olmadığı bir yerde taklitten de söz edilemez (Eren, 1982: 18-19).

Bir başka tanımlamada yenilik; organizasyona değer katacak yeni bilgi ve becerilerin kullanılmasını sağlayan ürün, hizmet ve süreçlerde uzun veya kısa bir zaman zarfında meydana gelen bir değişim süreci olarak tanımlanmıştır (O’Sullivan ve Dooley, 2009: 5).

Şekil 3.1: Yeniliğin Ana Unsurları

Kaynak: O’Sullivan ve Dooley, 2009: 8

Şekil 3.1’ de gösterildiği gibi yeniliğin temelinde iki ayrı süreci bir araya getirmek yatar. Birinci süreç; yaratıcılık veya yeni fikirlerin üretilmesi, ikinci süreç ise uygulama aşamasıdır. Bu iki sürecin uygulama aşamasının bir arada olması yeniliğin temel unsurlarındandır (Flynn ve Chatman, 2004: 235).

Yenilik= Yaratıcılık+ Uygulama