• Sonuç bulunamadı

1.1 Söylem Nedir?

1.5 İncelenen Romanların Özetleri ve Künyeleri

1.5.1 Mutfak Çıkmazı

Tahsin Yücel’in 1960 yılında yazdığı ilk romanı “Mutfak Çıkmazı” ilk olarak İstanbul Varlık Yayınlarında yayınlanmıştır. Tez verilerini toplamak için elde ettiğimiz kitap ise 2005 yılı, İstanbul, Can Sanat Yayınlarına aittir. Roman 12 bölümden oluşmakta ve her bölüm Romen rakamlarıyla belirtilmektedir. 144 sayfadan oluşan kitapta Andreas G. Karelias’ın hazırlamış olduğu kapak resmi geleneksel mutfak malzemeleri görünümü ile mutfak ile gelenek arasındaki ilişkiyi somutlaştırmaktadır. Tahsin Yücel’in kısa biyografisi, yayınevinde yayınlanan diğer kitapları ve yazarın sunuş metni de kitap içerisinde yer almaktadır. Romanda, İlyas Divitoğlu isimli baş kahramanın ailesinin isteğiyle okumak için gönderildiği İstanbul’da yaşadığı karşılıksız aşk ve bunun sonucunda içinde bulunduğu bunalımdan kurtulmak için kendini adadığı mutfak hayatı anlatılmaktadır. Yemek yapan ve kendini mutfağa adayan bir erkeğin sosyal hayattaki yeri ve toplum içerisindeki rolünü anlatan roman başkahramanın ölümü ile sonuçlanmaktadır. Toplumun bireylere yüklediği

10

rollerin dışına çıkmaya çalışan bir bireyin savaştığı sisteme yenik düşmesi söz konusudur.

İlyas Divitoğlu, soylu ve zengin bir ailenin oğludur. Yargıtay dedesi hayatını kaybedince ailesi onun da dedesinin yolundan gitmesini ister. Eğitimi için İstanbul’a gönderilir ve Hukuk Fakültesine başlar. İstanbul’da Emel isimli bir kıza âşık olmasıyla bütün hayatı değişir. Emel ile arkadaşlıktan öte bir ilişkiye sahip olan İlyas, duygularını dile getirdiği gün Emel tarafından reddedilince hayal kırıklığına uğrar ve bunalıma girer.

İlyas, bunalımda olduğu dönemde, yakın arkadaşı Murat’ın evinde tanıştığı bir adamla sohbeti üzerine hayatının dönüm noktası olacak bir karar alır. O günden sonra kendi yemeğini kendi yapacaktır. Arkadaşının bu kararıyla içinde bulunduğu bunalımdan kurtulabileceğini düşünen Murat, ona gerekli mutfak malzemelerini verir ve soylu bir aileden gelen İlyas, yemek yapmayı kendine yakıştıramasa da Emel’i unutmak için kendini mutfağa adar.

İlyas, tüm zamanını mutfakta geçirmeye başlar, hukuk kitaplarının yerini yemek kitapları alır ve fakülteye gitmez olur. Bir gün arkadaşı Murat’ın evinde düzenlenen bir partiye katılır ve partide dahi insanlarla konuştuğu tek şey yemektir. Varını yoğunu yemek kitaplarına harcar. Gün gelir, ev kirasını ödeyecek gücü kalmaz ve ev sahibine borcunu yemek karşılığı ödemeyi teklif eder. İlyas, gün geçtikçe daha kötüye gider ve bu durumu fark eden Emel, onu içinde bulunduğu hayattan çekip kurtarmak için kendisine evlenme teklif eder. İlyas’ın mutfakla olan bağı o kadar kuvvetlenir ki onu içinde bulunduğu durumdan kurtarmak isteyen Emel’in evlenme teklifini de reddeder.

O günden sonra yakın arkadaşı Murat ve Emel görüşmeye başlarlar ve bir süre sonra evlilik kararı alırlar. Murat, arkadaşı İlyas’a maddi manevi yardımlar etmeye

11

devam eder, onu yalnız bırakmaz. İlyas, içinde bulunduğu hayatı kabullendiğinden ve Murat’ın kendisine yaptığı maddi-manevi yardımları önemsediğinden en yakın arkadaşıyla sevdiği kızın arasındaki ilişkiye itiraz edecek gücü kendinde bulamaz. Aynı zamanda fakülteden hocası Orhan Bey’in, İlyas’ı içinde bulunduğu durumdan kurtarmak ve kürsüye kazandırmak amacıyla yaptığı girişimleri İlyas’ı içten içe korkutur. İlyas, kurtuluş yolunu Murat ve Emel’in çiftliğine yerleşip, aşçılık yapmakta bulur. Burada hayatına yeni bir başlangıç yapacağını umut eden İlyas, en yakın arkadaşı tarafından erkekliğe ve soylarına yakışmayan bir sıfatla “aşçı parçası” olarak nitelendirilir ve soylarını lekeleyen biri olarak öldürülür.

1.5.2 Bıyık Söylencesi

Tahsin Yücel’in “Bıyık Söylencesi” romanı ilk kez 1995 yılında Can Sanat Yayınlarında yayınlanmıştır. Roman 9 bölümden oluşmakta ve her bölüm Romen rakamlarıyla belirtilmektedir. 184 sayfa olan kitapta Tahsin Yücel’in kısa biyografisi, yayınevinde yayınlanan diğer kitapları ve yazarın sunuş metni de yer almaktadır. Romanda askerden yeni dönen Cumali Kırıkçı ’nın arkadaşlarının ısrarı üzerine bıyık bırakması ve zamanla ortaya çıkan bıyığa atfedilen olağanüstü özellikler yer almaktadır. İnsanlar bıyığa verdikleri değerle Cumaliyi bıyığından ayrıştırmakta ve Cumali, bu hayranlık altında ezilmektedir. Roman, eril toplum yapısı karşısında kendisi kalmaya çalışan, bıyığının gölgesi altında varlığının mücadelesini veren başkahramanın ölümü ile sonuçlanır. Toplumun bireylere yüklediği rollerin dışına çıkmaya çalışan bir bireyin savaştığı sisteme yenik düşmesi söz konusudur.

Cumali Kırıkçı, askerden memlekete döndüğünde ailesi ile birlikte kendisini bekleyen, bir kumaşçı dükkânı ve bir de nişanlısı vardır. Kan kardeşi Tuzsuz Vaysal da yolunu gözleyenler arasındadır. Nişanlısını görmeden önce Vaysal ile birlikte gittikleri berber dükkanında arkadaşlarının ısrarıyla aldığı bir karar hayatını değiştirir.

12

Cumali’ye bıyığın çok yakışacağı konusunda ısrarcı olan Berber Ziya düzenli olarak bıyığın bakımını yapar. Cumali’nin nişanlısı Bedriye Abla ve babası Hacarifa da bıyığı beğenince Cumali’nin bıyık bırakma konusundaki tereddütleri kaybolur. Cumali’nin bıyığı gün geçtikçe belirginleşmeye ve gürleşmeye başlar.

Cumali, Bedriye Abla ile evlenir. Büyük bir mutlulukla başlayan evliliklerine gür bıyığın gölgesi düşer. Mahallelinin hayranlık çığlıkları içerisinde günden güne gelişimini izlediği bıyık Bedriye Abla’da bir yabancı ile birlikteymiş hissi uyandırır. Hacarifa’nın ölümü üzerine babasının kıyafetlerini giyerek onu yaşatmak isteyen Cumali, bıyığıyla bütünleşen geleneksel kıyafetler içinde bir kez daha insanların takdirini kazanır.

Cumali, kendini insanların bıyığa olan olağanüstü ilgisi karşısında bulur. Başka yerlerden onun bıyığını görmeye gelenler olur, ünü yayılır. İnsanlar, bıyıkta kendi kültürlerini, öz benliklerini, ecdatlarına olan özlemlerini, kendi değerlerini bulurlar. Bıyığa verilen değer, zaman içinde bıyığın kişileştirilmesine neden olur ve bıyığı Cumali’den ayrı tutarlar.

Kasabaya gelen nüfus memuru Hamdi Bey’in Cumali’ye bıyığa yaraşır bir soyadı taşıması gerektiği konusunda ikna etmesi üzerine Cumali, mahkeme kararıyla Kırıkçı olan soyadını Karapala ile değiştirir ve Bedriye Abla ile iyi olmayan ilişkileri daha da kötü bir hâl alır. Bıyık, yeni soyadından sonra kendi kimliğini kazanır ve artık tamamen Cumali’den ayrı düşünülerek, kişileştirilir.

Bıyığın türküsünü yakmak isteyen fakat bir türlü çıkartamayan Ozan Âşık Hasreti, bıyık hakkında olağanüstü hikâyeler anlatır ve bu hikâyeler kulaktan kulağa hızla yayılır. Cumali bıyığı ile kendisi arasında bir duvar gibi duran bu düşüncelerle mücadele ederken yıllar akıp geçer ve bıyığı gün geçtikçe zayıflar, sararmaya, güçsüzleşmeye başlar. Bu durum karşısında berberlerin piri olarak bilinen Berber

13

Ziya’da çaresiz kalır. Cumali bir çözüm bulmak umuduyla kendi bıyığına müdahale etmeye kalkar. Uğraşları sonucunda gür bıyığının incecik, gölge gibi kaldığını görür ve bunu kabullenemeyerek intihar eder. Ölümünden kısa süre sonra yaşamının aksine insanlar Cumali’nin olağanüstü bıyığı sıradanlaştırmaya başlar ve Cumali de bıyığı da unutulmaya yüz tutar.

14

Bölüm 2

2 ROMANLARIN SÖYLEM ÇÖZÜMLEMESİ

2.1 Mutfak Çıkmazı

2.1.1 Dilbilimsel İnceleme

2.1.1.1 İstem Dilbilgisel İnceleme (Chomsky’nin “Rol Kuramı”na Göre)

Cümleyi kuran kategorik unsurların birbirlerine bağlanma şekilleri, bağlanma koşulları “İstem Dil Bilgisi” içinde incelenmektedir. Geleneksel anlayışla ele alınan özne, zarf, nesne, tümleç gibi roller yerine eyleyen, deneyimci, yararlanıcı, etkilenen, eyleme konu olan varlık, uyarıcı, kaynak, hedef, yer, zaman, araç, amaç, durum gibi roller teklif edilmektedir. Bu çalışmada, “Eden/Eyleyen, Etkilenen, Eyleme Konu Olan Varlık, Yer/Mekân, Yönelme/Hedef” rolleri tercih edilmiştir (Hirik, 2018: 126).

1)Eden/Eyleyen: Bir olayın meydana gelmesini sağlayan canlıdır.