• Sonuç bulunamadı

1.1 Söylem Nedir?

5) Yönelme/Hedef: Edenlerin metinde bir hareketi tetiklemesi ve metnin akışının

2.1.1.4 Sözcükbilimsel İnceleme

2.1.1.4.3 Atasözleri

Deneyimlerin kuşaktan kuşağa aktarıldığı düşünsel sözcük kalıplarıdır. “Mutfak Çıkmazı” romanında atasözleri tespit edilmemiştir.

2.1.1.4.4 İkilemeler

Genellikle sözcüklerin yinelenmesiyle oluşan iki sözcükten oluşan kalıplaşmış sözlerdir. İkilemeler anlamı kuvvetlendirir.

2.1.1.4.4.1 Aynı Sözcüklerin Yinelenmesiyle Oluşan İkilemeler

100

• Adam tuhaf tuhaf yüzüne baktı, bakışında dostluk gibi bir şeyler vardı. (s.91) • Adam yanıt vermedi, paraları saydı ağır ağır. (s.93)

• Ağlamak da sızım sızım sızlatıyordu çıbanı! (s.132)

• Aklı başka şeylerdeydi. Daha o sabah aldığı, ama doya doya bakamadığı kitaplarda, kitapların anlattığı yeni yemeklerdeydi. (s.65)

• Akşam yemeklerini evde yap, bol bol ye de biraz şişmanla bari. (s.28) • Akşamüstü soluya soluya geldi, bir iskemleye yerleşti. (s.104)

• Aliye apak bir kediydi, uzun uzun tüyleri vardı. (s.86)

• Ama buram buram düşün en sıcak yerinde, Murat önüne dikildi. (s.67) • Ama daha önce beni tanımıyordunuz ki, daha bugün karşılaştık,” dedi nazlı

nazlı. (s.69)

• Ama Divitoğlu artık rahattı. “Ne şiş, ne kebap yanacak,” diyordu içinden, tatlı tatlı gülümsüyordu. (s.95)

• Ama hepsi de bir masal gibi geliyordu, gerçek gibi gelmiyorlardı, diri diri gelmiyorlardı. (s.48)

• Ama İlyas tiril tiril titriyordu, çabucak sıyrıldı. (s.18)

• Ama Murat’a gittiği geceden beri, çok şey değişmişti: mutluluk umutsuzluğa benziyordu bazı bazı. (s.90)

• Ama tek tek satamam, mal benim değil. (s.92)

• Ama yusyuvarlak bedenine, pırıl pırıl yağlı yüzüne bakınca vazgeçti. (s.105) • Ama zaman gene de geçti, yavaş yavaş hava karardı, taskebabı hazırlandı.

(s.57)

• Ama zamansız bir açlık başlamıştı midesinde, önünü göremez olmuştu, sürü sürü tabaklar geçiyordu gözlerinin önünden, art arda, durmadan, hızla, akla sığmaz bir hızla. (s.42)

101

• Bahçede, ağaçlar altında, sarı tarlalarda dalgın dalgın yürüyor, bir insan gördü mü başını eğip yolunu değiştiriyordu, yakınsa mutfağa sıvışıyordu. Rahat rahat soluk aldığı tek yer mutfaktı. (..). Divitoğlu gene de kederleniyordu bazı bazı, özlem gibi, pişmanlık gibi, yalnızlık gibi bir duygu sarıyordu benliğini. (s.141)

• Baş başa kalın öyleyse, kardeş kardeş yemek yapın, yiyin, için. (s.80) • Bazı bazı da her şeye küfrediyordu. (s.132)

• Bıçak gibi bir soğuk yürüdü içeriye. Divitoğlu derin derin soluk aldı. (s.84) • Bir yandan böyle sokulmak, yanağını bu yanağa yapıştırmak, bir yandan da

dakikalar boyunca, doya doya, bu uzak, dost yüze bakmak istiyordu. (s.68) • Birden titremeye başlamıştı, soğuk ürpermeler vardı şimdi bedeninde. Sonra

gözlerinden yaşlar boşandı, hüngür hüngür ağlamaya başladı. (s.140)

• Boşalttığı kadehleri görüyordu yalnız, şaşkın şaşkın dudağını çiğniyordu. (s.66)

• Bu tür heveslere kolay kolay kapılmazdı, ama bu kez iyice karışmıştı aklı. Bunun için ne zamandır para biriktirmekteydi. (s.105)

• Bu yüzden sert sert bakıyorlardı İlyas’a, bayağı kızıyorlardı. (s.68)

• Bunlar çok güzel şeylerdi! Ama sevgilisi dudak büktü, dalgın dalgın başını salladı. (s.20)

• Buram buram terliyordu. (s.26)

• Demek hiçbiri kurnazlık değildi yaptıklarının, bile bile saçmaladın demek?.. (s.76)

• Dertli dertli durma böyle,” dedi usulca. (s.67)

102

• Divitoğlu hiçbir şey olmamış gibi, sessiz sessiz, uzak uzak bakmakla yetindi, istifini bile bozmadı. (s.72)

• Divitoğlu karşısında bir taş gibi durmuştu, soğuk soğuk bakıyordu, meydan okuyordu sanki! (…) Orhan beye böyle sert sert bakmakla, Orhan beye böyle meydan okumakla, tüm geçmişine, geride kalan her şeye, soyuna sopuna da meydan okuyormuş gibi bir duygu vardı içinde. (s.125)

• Divitoğlu rahat rahat esnedi, ensesini kaşıdı. (s.56)

• Divitoğlu, çok vefasız çıktın,” dedi, şeytan şeytan güldü. (s.33) • Divitoğlu’nun, başı dönüyordu, şimdi deli deli bakıyordu. (s.36)

• Emel gülümsedi. O da inanmıyordu, belliydi, için için gülüyordu bu sözlere. (s.38)

• Emel kızardı, “hayır” demek istedi, ama sonra değiştirdi düşüncesini, uysal uysal gülümsedi. (s.122)

• Fakülteye bu yüzden gelmiyorum,” dedi, üzgün üzgün göğüs geçirdi. (s.51) • Fasulyeden pırasaya, etten tereyağa, pirinçten soğana kadar, bir bir yazdı her

şeyin fiyatını. (s.89)

• Fokur fokur fokurdayan tencereler gelmişti gözlerinin önüne. (s.89) • Gene dost dost bakıyordu yüzüne. (s.50)

• Gevrek gevrek gülüyor, durmadan konuşuyordu. (s.25)

• Gözlerinden ince ince gözyaşları dökülürdü, sessiz sessiz ağlarlardı durmadan. (s.13)

• İlyas’a döndü. Alaylı alaylı güldü. (s.34)

• Kararmış ak gömleğini, paçaları çamurdan görünmez olmuş pantolonunu, buruş buruş ceketini, yakası meşinlenmiş paltosunu giydi. (s.88)

103

• Küçücük cep radyosunu cebinden çıkarıp masanın üstüne dikiyor hem şarkı dinliyor hem sevgili yemeklerini yiyor hem içiyor hem de keyifli keyifli konuşuyordu. (s.124)

• Mevsimlik ozanlara vergi, tek boyutlu derinliklerden kürek kürek çıkarılmış, yılışık, bayağı dizeler mikrop gibi geçiyordu dilden dile, çamur gibi sıçrıyordu, pis bir koku gibi dağılıyordu. (s.68)

• Mutfaktan dışarı çıktığı, bahçelerde, tarlalarda, güneşlerde, gölgelerde, karanlıklarda miskin miskin dolaştığı saatler, bu duyguyu tüm yoğunluğuyla yaşadığı saatlerdi. Alıp başını gidiyordu deli gibi. Bazı bazı adımları hızlanıyordu. (s.141)

• Nasıl üzülürdü! Şıkır şıkır bir “Kim bilir?” geçti içinden. (s.35

• Neye yarar?.. Ben evlenmek istemiyorum, evlenmek bana göre değil, param yok, yoksulum, belki de bu yüzden...” dedi Divitoğlu, yorgun göğsü inip inip kalkıyordu.Emel bir şeyi aklına koydu mu kolay kolay geri dönmezdi öyle. (s.119)

• Sadaka istemiyorum, hakkımı istiyorum!” dedi çabuk çabuk. (s.107) • Sesi bile değişmişti, artık boğuk boğuk miyavlıyordu. (s.132/133)

• Tünemiş, sessiz güvercinler geçti, yoksul bir odada demet demet kırmızı karanfiller geçti. (s.139)

• Sonra kopuk kopuk sözler saçılırdı odaya. (s.13)

• Şiir gibi soğan doğruyorsun, İlyas,” dedi hayran hayran. (s.57) • Şimdi yağmur yağıyordu, şakır şakır. (s.43)

• Üzgün görünüyordu. Ama üzüntüsü gerçek miydi, yoksa gizli gizli alay mı ediyordu, belli değildi. (s.83)

104

• Üzülmüyordu da: nasıl olsa topu topu bir yıl kalmıştı önünde, bir yıl sonra kurtulacaktı. (s.17)

• Yavaş yavaş bir kızgınlık büyüdü içinde. (s.121)

2.1.1.4.4.2 Yakın Anlamlı Sözcüklerle Oluşan İkilemeler

Yakın anlamlı kelimelerin bir araya gelerek oluşturduğu ikilemelerdir.

• Belki doğru dürüst beslenemiyor, doğru dürüst yemek yiyemiyor da ondan böyle zayıf. (s.27/28)

• Ben artık döneyim,” dedi ezile büzüle. (s.137)

• Bizim Emel çok eskiden, taa çocukluğundan beri, uçsuz bucaksız bir çiftlik yaşatırmış düşlerinde, böyle bir çiftlikte yaşamak istermiş. (…)” (s.136) • Bunun için masalları almıyordu içine, masallar, o eski şeyler, eski dostlar, eski

düşler, sonra güler yüzlü bir esmer kız, kopuk, kısır, delik deşik, ak bulutlar gibi geçip gidiyorlardı, köksüz, yabancı bir sızı, ölü bir özlem yaratıyorlardı, hepsi bu! (s.48)

• Dayanılmaz bir istek uyandırıyordu içinde bu yemek, kanlı canlı bir şehvet uyandırıyordu. (s.32)

• Tam tersine, tatsız tuzsuz şeyler geldi aklına: Emel geldi, yoksulluğu, yalnızlığı geldi. (s.32)

• Verdiklerini geri aldığı zaman, Divitoğlu’nun kapsız kaçaksız kalacağını, artık yemek yapamayacağını düşünmüştü. (s.110)

2.1.1.4.4.3 Karşıt Anlamlı Sözcüklerle Oluşan İkilemeler

Karşıt anlamlı kelimelerin bir araya gelerek oluşturduğu ikilemelerdir. • Arabadan iner inmez, var hızıyla eve koştu. (s.59)

105

• Başsız sonsuz bir titreme dolaştı Emel’in içinde, daha sıkı sarıldı, gözlerinde durgun, sessiz gözyaşları parladı. (s.73)

• Bu mevsimde yapılabilecek tüm yemekleri yaptım aşağı yukarı, yani bu kitaptakileri. (s.58)

• Divitoğlu önce yerinden kımıldamadı. Ama kapının zili durup durup yeniden çınlayınca, en sonunda gidip açtı ister istemez. (s.40)

• Döner dönmez kovacaksın hergeleyi!” (s.79)

• En sonunda buldu bu çareyi. Bulur bulmaz Divitoğlu’nun evine koştu. (s.129) • Ertesi gün, kalkar kalkmaz, çoktandır yapmadığı bir şeyi yaptı: tıraş oldu.

(s.58)

• Ertesi gün, uyanır uyanmaz, fırlayıp kalktı yatağından. (s.21) • Evet, ele geçer geçmez...” diyordu. (s.15)

• Gelir gelmez boynuna atıldı. (s.18)

• Getirir getirmez yerleştireceğim yeşillerimi,” dedi. (…) Getirir getirmez yerleştirdi. (s.105)

• Hadi, Allahaısmarladık, ben gidiyorum. Emel’e telefon edip konuşacağım. Eve

varır varmaz.”Eve varır varmaz telefona sarıldı. (s.112)

• İlyas bunu duyar duymaz ürperdi, bir anda tüm memleketi, tüm akrabaları, anası, büyük amcası, küllenmiş amaçları, eski düşleri geldi aklına, hem de hepsi birden geldi. (s.98/99)

• Kimi ne yapsa ne kadar uğraşsa boşuna, kimi de başlar başlamaz...” (s.72) • Kitabın adını öğrenir öğrenmez kapattı telefonu. (s.46)

• Nerede? Göster bana!” dedi, görür görmez öldürecekti sanki. (s.115)

• Yutar yutmaz yerinden kalktı. Dosdoğru İlyas’a, gitti, eğildi, alnından öptü. (s.36)

106

2.1.1.4.4.4 Biri Anlamlı Diğeri Anlamsız Sözcüklerle Oluşan İkilemeler

Biri anlamlı diğeri anlamsız kelimelerin bir araya gelerek oluşturduğu ikilemelerdir.

• Ama Murat akıllı çocuktu, saçma sapan şeyler için harcayıp dağıtmazdı zenginliklerini, daha da çoğaltmaya çalışırdı. (s.44)

• Sana bir şey söylesem kızar mısın?” diye sordu. “Bilirim senin huyunu, böyle şeyleri sevmezsin, ama ben gene de söyleyeceğim: kap kacak almak için masrafa girmeni istemiyorum. (s.28)

2.1.1.4.4.5 Tek Başlarına Anlamları Olmayan Sözcüklerle Oluşan İkilemeler

Tek başlarına anlam ifade etmeyen kelimelerin bir araya gelerek oluşturduğu ikilemelerdir.

• Dostu yeni evlenmişti. Çıtı pıtı bir karısı vardı. (s.45)

• Sonra süklüm püklüm çıktı. Süklüm püklüm yürüyordu, ama kararı karardı: alacaktı o kitapları, otuz gün dolmadan alacaktı! (s.93)

2.1.1.4.4.6 Yansıma Sözcüklerden Oluşan İkilemeler

Yansıma sözcüklerin bir araya gelerek oluşturduğu ikilemelerdir.

• Önce mırın kırın etti, ama sonunda çıkar yol bulamadı: patlamayacaktı, kendi kendine patlamayacaktı bu korkunç yara! (s.134)

• Sonra oflaya puflaya cüzdanını çıkardı, bir deste para koydu Divitoğlu’nun önüne. (s.104)

2.1.1.4.4.7 “m-”li İkilemeler

Birinci kelimenin ilk harfinin “-m” harfiyle değiştirilerek tekrarlanmasıyla oluşturulan ikilemelerdir.

107

• Divitoğlu’nun gözleri üç kitaptan ayrılmıyordu. “Saçma, parti marti saçma!” diye düşündü, ama hemen sonra güldü. (s.63)

• Hayır, eski meski değil,” dedi adam. “Hepsi de yepyeni ama çok pahalı.” (s.91)

• Hiç fena kız değil, etli butlu, cilvesi milvesi de yerinde. (s.112)

• Selami iyi tanırdı Divitoğlu’yu: Divitoğlu zengin değildi, aşçı maşçı tutamazdı, aşçı tutabilecek durumda olsa, bu evde oturmazdı, kadınlarla da ilgilenmezdi, öte yanda hem soylu hem gururluydu, eliyle yemek yapmazdı. (s.52)