• Sonuç bulunamadı

İmtiyaz Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıklar

Osmanlı Devleti’nde kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden doğacak uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin kurallar, sözleşme ile şartnamede yer alan hükümlerle düzenlenmiştir. Buna göre, şirketlerin Hükümetle ihtilaflarının Osmanlı mahkemelerinde görülmesi, imtiyaz sözleşme ve şartnamelerinin gereğidir.430

1882 tarihli örnek imtiyaz sözleşmesinin 28. maddesi, imtiyaz sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıkların çözümü ile ilgilidir.

Buna göre, imtiyaz hakkının devredilmesi için kurulacak anonim şirketi Osmanlı tabiiyetinde olacağından, Osmanlı Devleti ile imtiyaz sahibi veya şirket arasında veya

      

429 EARLE, s. 274, 275.

430 ÖZTÜRK, (2003), s. 56; İRTEM, s. 174.

imtiyaz sahibi ve şirket ile çevre halk arasında ortaya çıkabilecek her çeşit uyuşmazlık,

“işin ait olduğu Osmanlı mahkemelerinde” görülecek ve çözümlenecektir.431

Diğer taraftan imtiyaz sözleşmelerinde yeralan hükümler doğrultusunda, sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların ya idarî yargı mercilerinin veya adlî yargı mercilerinin ya da her iki merciin yargı denetimine bağlı tutulduğu; kimi zaman hakem yolunun öngörüldüğü belirtilerek, bu çerçeve içinde yapılan bir sınıflandırmaya rastlanmaktadır. Buna göre, Osmanlı Devleti’nde kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesine dair hükümler, dört grup altında toplanabilir: Şura-yı Devlet’i görevlendiren sözleşmeler; Adlî yargıyı görevlendiren sözleşmeler; İdarî ve adlî yargıyı birlikte görevlendiren sözleşmeler;

Hakemleri görevlendiren sözleşmeler.432

- Şura-yı Devlet’i görevlendiren sözleşmeler: Öncelikle Şura-yı Devlet’in yargılama rolünün açıklanması, Şura-yı Devlet’i görevlendiren hükümlerin değerlendirilmesine ışık tutacaktır.

Varlığıyla Osmanlı Devleti’nde bir idarî yargı düzeninin bulunup bulunmadığı yönündeki tartışmaların merkezinde bulunan Şura-yı Devlet, kuruluşundan hemen sonra, uyuşmazlıkların çözümlenmesinde görevlendirilmiş; görevleri arasında sayılan

“Hükümet ile eşhas beyninde olan deaviyi rü’yet etmek”, idarî yargının varlığının kanıtlanmasında hukuksal dayanak olmuştur. Ancak burada uyuşmazlığı çözecek yargı düzeninin değişmesinde belirleyici olan, dava konusu uyuşmazlığın niteliği değil;

uyuşmazlığın taraflarından birinin İdare olmasıdır.433 Bu açıdan, Osmanlı Devleti’nde kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinden doğacak uyuşmazlıkların idarî yargı alanına girip girmediği konusu, öncelikle Osmanlı yargı düzeninde idarî yargının varlığının tartışılmasını gerektirmektedir.

1868 tarihli Şura-yı Devlet Nizamnamesi’nde “Hükümet ile eşhas beyninde olan deaviyi rü’yet etmek”, kurumun görevleri arasında sayılmıştır. Aynı nizamname Şura-yı Devlet’i 5 daire (Mülkiye, Maliye ve Evkaf, Adliye, Nafıa, Ticaret ve Ziraat, Maarif) şeklinde oluşturmuş; ancak yaklaşık bir yıl sonra yürürlüğe giren Şura-yı Devlet Nizamname-i Dâhilîsi’nde daireler şu şekilde yeniden düzenlenmiştir: Dâhiliye ve       

431 28 Kasım 1882 tarihli Demiryol ve Bi’t-tasarruf Kanal ve Liman ve sâir İnşaat-ı Nâfiaya Dair Mukavelenâme, md. 28, Düstur, I. Tertip, Z3, s. 142. Bkz. Ek-2.

432 ARAL, s. 422.

433 ARAL, s. 423; KARAHANOĞULLARI, (2005), s. 153, 154, 163.

Maarif, Maliye, Adliye, Nafıa, Muhakemat. Sadaret’in bu değişikliği, uygulamada görev alanları açısından yaşanan sıkıntılardan dolayı gündeme taşıdığı anlaşılmaktadır. Buna göre, Muhakemat Dairesi, Şura-yı Devlet içinde yargılamayla ilgili işlerin tek merci olacaktır.434

10 Şubat 1872 tarihinde ise Şura-yı Devlet, bu kez Tanzimat, Dâhiliye ve Muhakemat olmak üzere üç daireye dönüştürülmüş; buna rağmen, kendisinden bekleneni veremediği gerekçesiyle, 12 Haziran 1872’de Muhakemat Dairesi, görevleriyle birlikte Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’ye nakledilmiştir. Böylece Şura-yı Devlet, Tanzimat ve Dâhiliye’den ibaret iki daireli bir şekle dönüştürülerek, yargılama yetkilerinden soyutlanmıştır. Ancak 11 Ağustos 1876 tarihli bir irade ile Muhakemat Dairesi yeniden kurulmuş; Daire, memurlar ve kişilerin idarî dairelerin işlemleri aleyhindeki şikâyetlerini kabul etmek, idarî dairelerin kanun ve nizam hükümlerini ihlali halinde, yapacağı tahkikatın sonucunu Sadaret’e bildirmekle görevli kılınmıştır. O döneme ait Şura-yı Devlet evrakının genel yapısından Muhakemat Dairesi’nin 1876 yılında değin, faal bir hizmet yürütmediği anlaşılmaktadır.435

Görüldüğü gibi, I. Meşrutiyet’in ilanından ve 1876 Anayasası’nın yürürlüğe girmesinden önce Şura-yı Devlet’e verilen görevler arasında Hükümet ile şahıslar arasındaki uyuşmazlıklardan doğan davaların çözümlenmesi de vardır. Hâlbuki Kanun-i Esasî’nin 85. maddesi ile, İdare ile adliyenin ilişkileri ve İdarenin yargısal denetimi bakımından bir yenilik getirilerek; Belçika Anayasası’ndan “Her dava, ait olduğu mahkemede rüyet olunur. Eşhas ile Hükümet beynindeki davalar dahi mahakim-i umumiyeye aittir” ifadesi benimsenmiştir. Buna göre, kişiler ile İdare arasındaki uyuşmazlıklardan doğan davaların çözümlenmesi, genel mahkemelere bırakılarak, bir çeşit tek yargı sistemi kabul edilmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla Şura-yı Devlet’in yetki alanında bir daralma meydana gelmiş; Şura-yı Devlet’in yargılama yetkisi, sadece memur yargılamasıyla sınırlanmıştır.436

Diğer taraftan, 1879 tarihli “Mehakim-i Nizamiye Teşkilatı Kanunu”nda da,

“İdarenin ancak adi tasarruflarından dolayı adlî kazaya tabi olacağını” gösteren bir hükme yer verilmiştir. 1880 yılında yapılan bir düzenlemeyle ise, Şura-yı Devlet’in

      

434 CANATAR-BAŞ, s. 119-123.

435 CANATAR-BAŞ, s. 124-128; GEDİKLİ, (2008), s. 28.

436 ONAR, C. I, s. 88, 89; ÖZDEŞ, s. 77; GEDİKLİ, (2008), s. 35, 94, 95

bakacağı davalar, sadece uyuşmazlık davaları ile memurların yargılanmasına ilişkin davalar olarak belirlenmiştir.437

1298/1880-1881 tarihinde Tanzimat Dairesi’nde hazırlanan 110 maddelik Şura-yı Devlet Nizamnamesi’nde ise yargılamaya ilişkin görevler 21. maddede şöyle düzenlenmiştir: “Madde-i sabıkada beyan olunan umûr-ı nâfi’aya dair imtiyaz mukavele ve şartnamelerinin tedkîk ve tadili ve bunların tefsir-i ahkâmından dolayı mensûb olduğu dâ’ire-i idâre ile ashab-ı imtiyaz beyninde zuhur eden ihtilafatın halli Tanzimat Dairesine muhavveldir”.438

Dikkat edilirse bu davalar, İdare ile imtiyaz sahipleri arasında ilgili sözleşme, imtiyaz ve şartnamelerin incelenmesi, değiştirilmesi ve hükümlerinin yorumlanmasıyla ilgilidir. Bu davaların hangi tür işlerden doğacağı, bir önceki maddeye atıf yapılarak açıklanmıştır. 20. madde ise şu şekildedir: “Umûr-ı kanuniye ve nâfi’a Tanzimat dâ’iresinde rüyet olunur. Umûr-ı kânûniyye evvela kavânin ve nizâmat ve karârname layıhalarının tanzim ve tadil ve tenkihi, saniyen idâreye müteallik kânûn ve nizâmlar ahkâmının şerh ve tefsiri, sâlisen devâ’ir taraflarından vukû’ bulan teklif üzerine vaz olunacak kavânin ve nizâmatın tayin-i esâsı, rabian muhtariyet-i idâre tahtında bulunan vilayetlerin salahiyet-i kânûniyyeleri dâ’iresinde tanzim eyledikleri kânûn ve nizâm layıhalarının hukûk-ı devlete ve kavânin-i umûmiyye-i Osmaniyye esaslarına muvafakat ve mugayeretinin tedkîkiyle tasdik veya reddine rey itası, hamisen fıkarat-ı atiyyede muharrer tesisat-ı nâfi’a maksadıyla teşekkül eden imtiyazlı şirketler nizâmat-ı dâhiliyyesinin tedkîk ve mütâla’ası maddeleridir.” Ancak Nizamnamenin kesin bir tarihinin bulunmaması ve üzerinde Padişah iradesini belirten bir kaydın olmaması, her ne kadar “Şura-yı Devlet Nizamnamesi” adını taşısa da; bu belgenin yürürlüğe girmediğini, tasarı halinde kaldığını göstermektedir.439

Görüldüğü gibi, 1880’ler gelindiğinde, Şura-yı Devlet’in yargılama görevinin sınırları, imtiyaz sözleşmelerinden doğacak uyuşmazlıkları kapsamamaktadır.

Sözleşme ve şartname hükümleri doğrultusunda, çıkacak uyuşmazlıklarda Şura-yı Devlet’in görevlendirildiği bir örnek Tünel Şirketi’dir. 2 Şaban 1286 (M. 7 Kasım 1869) tarihli Tünel Şirketi şartnamesinin 34. maddesine göre, “İşbu şartnâmenin ahkâm ve şerâit-i mündericesinden veyahud maânisinden dolayı sahib-i imtiyaz ile Hükûmet       

437 GEDİKLİ, (2008), s. 95.

438 GEDİKLİ, (2008), s. 41.

439 GEDİKLİ, (2008), s. 39, 41 dn.81, 46.

beyninde bir gûne münâzaa tekevvün eder ise keyfiyet Şûra-yı Devlet’te muhakeme ve faslolunacaktır”.440

Şura-yı Devlet’i görevli kılan söz konusu hüküm, yalnız âkitler arasındaki uyuşmazlıkların kastedildiğini düşündürmekte; hizmetten faydalanacak fertlerle imtiyaz sahibi arasındaki uyuşmazlıklar hakkında bir açıklığa sahip olmadıkları göze çarpmaktadır.441 Ayrıca söz konusu tarih, Şura-yı Devlet’te Muhakemat Dairesi’nin yargılamayla görevli tek Daire olarak düzenlendiği döneme denk gelmektedir.

- Adlî yargıya yetki veren sözleşmeler: Osmanlı Devleti ile yabancı özel kişiler arasında imzalanan bazı imtiyaz sözleşmelerinde adlî yargının görevli kılındığı görülmüştür. Uyuşmazlıkların çözümlenmesinde adlî yargıya görev tevdiinde, şirketlerin de istekli oldukları anlaşılmaktadır. Meclis-i Mebusan’da yaptığı bir konuşmada Halil (Menteşe) tarafından, “…eskiden kumpanyalarla Hükümet beyninde cereyan eden mukavelatın tefsirinden ve tahvilinden hâsıl olan ihtilafat Şura-yı Devlet’e muhavvel iken, son zamanlarda vuku bulan ve akdedilen mukavelatta Şura-yı Devlet’in hâkimiyetini bertaraf ederek kumpanyalar…”ın ayrı hüküm tayin etmek yolunu tercih ettikleri belirtilmiştir.442

Sözleşmelerde uyuşmazlıkların adlî yargıda görüleceğini düzenleyen hükümler çoğunlukla, “...işin ait olduğu mahakim-i Osmaniye’de rü’yet ve fasl olunacaktır…”

şeklindedir.

5 Mart 1903 tarihli Bağdat Demiryolu imtiyaz sözleşmesinin 28. maddesine göre,

“Gerek ashab-ı imtiyaz ve gerek makamına kaim olacak anonim şirketi Osmanlı olacağından bittabi işbu mukavelename ile merbut şartnamenin icrayı ahkâmından ve te’vil ve tefsirinden dolayı Devlet-i Âliye ile ashab-ı imtiyaz veya şirket beyninde veya ashab-ı imtiyaz ve şirket ile efrad-ı ahali meyanesinde tahaddüs edebilecek her nevi ihtilafat ve deavi işin aid olduğu mehakim-i Osmaniyede rüyet ve fasl olunacaktır”.443       

440 Osman Nuri ERGİN, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, C. V, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2005, s. 2498. Ayrıca bkz. 8 Nisan 1884 tarihli Dersaadet-Bozcaada-Selânik-Limni telgraf kabloları imtiyaz mukavelesi, md. 17; 26 Ağustos 1887Dersaadet ve havalisinin havagazı ile tenvirine dair mukavelename, md. 20.

441 ARAL, s. 423.

442 ARAL, s. 424.

443 Düstur, I. Tertip, C. VII, s. 635. Adlî yargıya denetim yetkisi veren imtiyaz sözleşmelerine dair bazı örnekler şunlardır: Selanik-Manastır demiryolu imtiyaz sözleşmesi, md. 28, Düstur, I. Tertip, C. VI, s.

766; Yafa-Kudüs-i Şerif demiryolu imtiyaz sözleşmesi, md. 28, Düstur, I. Tertip, C. VI, s. 251;

Eskişehir-- İdarî ve adlî yargıya birlikte yetki veren sözleşmeler: Söz konusu sözleşmeler, imtiyaz sahibi ile imtiyaz veren Osmanlı Devleti arasındaki, yani sözleşmenin tarafları arasındaki uyuşmazlıkları Şura-yı Devlet denetimine; imtiyaz sahibi ve girişimci ile hizmetten faydalanan fertler arasındaki uyuşmazlıkları ise, adlî yargı denetimine bağlı tutmuştur. Şirketle kamu hizmetinden yararlananlar (aboneler gibi) veya diğer vatandaşlar arasında, imtiyazlı hizmet kapsamında meydana gelebilecek hukukî uyuşmazlıkların çözüm yeri konusunda, zaman zaman Mehakim-i adliye, Mehakim-i müteallika, Mehakim-i Lazime, Nizamiye mahkemeleri, ait olduğu mahkeme, ait olduğu Osmanlı mahkemesi gibi ifadelerle, adlî yargının yetkili olacağı belirtilmiştir.444

1 Ocak 1891 tarihli Mudanya-Bursa demiryolu imtiyaz mukavelenamesinin 27.

maddesine göre, “Sahib-i imtiyazın makamına kaim olacak (anonim) şirketi Osmanlı olacağından, bittabi işbu mukavelename ile merbut şartnamenin icra-yı ahkâmından ve tevil ve tefsiri ahkâmı ve bundan tevellüd edecek ihtilafatın hal ve tayini Şura-yı Devlet’e ve sahib-i imtiyaz ile şirket beyninde veya sahib-i imtiyaz ve şirket ile efrad-ı ahali meyanesinde tahaddüs edecek her nevi hukuku şahsiye davalarının fasl-ı rüyeti mahakim-i nizamiyeye aittir ve şirket sıfatı tabiiyeti icabınca Hükümetle Saltanat-ı Seniyye’nin lisan-ı resmisi olan Türkçe lisan üzere muhabere eyleyecektir”.445

10 Şubat 1891 tarihli Bandırma-Konya Demiryolu imtiyaz sözleşmesinin 28.

maddesine göre, imtiyaz sahibinin yerini alacak anonim şirket, Osmanlı olacağından, söz konusu sözleşme ile ek şartnamenin hükümlerinin yerine getirilmesi ve yorumlanmasından doğacak uyuşmazlıkların belirlenmesi ve çözümü, Şura-yı Devlet’e;

imtiyaz sahibi ile şirket arasında veya imtiyaz sahibi ve şirket ile kişiler arasında ortaya çıkabilecek her çeşit özel hukuk davasının görülmesi nizamiye mahkemelerine aittir.

       Konya ve Ankara-Kayseri demiryolları imtiyaz mukavelenamesi, md. 29, Düstur, I. Tertip, C. VI, s. 1319;

Beyrut şehrinin havagazı ile tenviri imtiyazına dair mukavele, md. 19; Haydarpaşa limanı ile rıhtım, dok ve antrepoları imtiyaz mukavelesi, md. 22.

444 ARAL, s. 426-431; ÖZTÜRK, (2003), s. 56 dn. 323.

445 Düstur, I. Tertip, C. VI, s. 863. Örneğin Beyrut’a celp ve icra olunacak suya dair mukavelename, md.

16; Sakarya nehrinde vapur işletilmesi imtiyazına dair mukavelename, md. 15; Adapazarı’ndan Ankara Demiryolu mevkıfi tramvay hattı imtiyaz mukavele ve şartnamesi, md. 20; Kadıköy ve Üsküdar ile Boğaziçi’nin Anadolu cihetinin havagazı ile tenviri imtiyazına dair mukavelename, md. 17; Haliç Dersaadet vapurları imtiyazına dair mukavelename, md. 23; Dersaadet ve civarının Rumeli cihetinde

“metropolitan” tabir olunur bir şehir demiryolu inşa ve işletilmesi imtiyaz sözleşmesi, md. 30; Boğaziçi elektrikli demiryolu inşa ve işletme imtiyaz sözleşmesi, md. 30.

Şirketin tabiiyeti gereğince, haberleşme Hükümetin resmî dili olan Türkçe olarak sağlanacaktır.

Bu yönüyle, Osmanlı Devleti döneminde akdedilen idarî ve adlî yargıya birlikte yetki veren sözleşmelerin, Cumhuriyet dönemi Danıştay Kanunları ile uzlaştığı; hatta Cumhuriyet kanunlarına örnek olduğu anlaşılmaktadır.446

- Hakemlere yetki veren sözleşmeler: Bazı imtiyaz sözleşmelerinde ise, her iki yargı merciinden de söz edilmeyerek, uyuşmazlıkların hakemlik müessesesi yoluyla çözümleneceğine dair hüküm konulduğu görülmektedir. 1869 tarihli Dersaadette tramvay tesis ve inşasına dair mukavelenamenin eki olan şartnamenin 26. maddesinde, bu şartname ve sözleşmenin yorumlanması veya uygulanması sırasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkların, hakemler komitesinde çözümlenmesi öngörülmüştür. Diğer bir örnek ise, İzmir’den Kasaba’ya kadar mevcut demiryolu hattının Hükümet-i Seniyye’ye terk ve ferağı ve bu hattın İzmir’den Alaşehir’e kadar temdidi ile mecmuunun işletilmesine dair mukavelename’nin 10. maddesidir.447

İzmir-Aydın Demiryolu imtiyaz sözleşmesinde, Devletle şirket arasındaki anlaşmazlıkların, taraflarca belirlenecek temsilcilerden oluşan karma bir komisyon vasıtasıyla çözümleneceği ifade edilmiştir.448 Bu açıdan Osmanlı Devleti’nde Anadolu topraklarında inşa edilen ilk demiryolu olması bakımından, sözleşmesinde hakem heyetinin görevlendirilmesi önem arzetmektedir.

Uyuşmazlıkların giderilmesiyle ilgili sözleşmeye dayalı usul kurallarının düzenlenmesinde görülen bu durum, imtiyaz işleminin hukukî nitelendirmesi konusunda bir tutarlılık olmadığı sonucunu doğurmaktadır.449

3. İmtiyaz Sahibi Şirketler

Kamu hizmetlerinin görülmesi için imtiyaz usulü çerçevesinde şirket kurulması, Osmanlı Devleti’nde sürecin basamaklarından biridir. Zira imtiyaz sözleşmesinin imzalanması tarihinden belirli bir süre sonra kurulan şirket, imtiyazı devralmaktadır.

      

446 ARAL, s. 426.

447 ARAL, s. 431; ÖZTÜRK, (2003), s. 56, dn. 323. Ayrıca bkz. ERGİN, s. 2407.

448 AKYILDIZ, (2005), s. 20.

449 ÖZTÜRK, (2003), s. 56.

İmtiyazlar, genellikle ilk olarak bir veya birden çok kişiye verilmektedir. Ancak şartnamede belirli bir süre içinde imtiyazın kurulacak bir anonim şirkete devredilmesi düzenlenmektedir. Bu hükme dayanılarak imtiyaz, söz konusu şirkete devredilir;

şirketin başka bir işle uğraşması ise, söz konusu değildir.450

İmtiyazların, zamanla şekil değiştirerek, bir bölgenin birden fazla devlet tarafından ekonomik olarak ele geçirilmesinde rol oynadıkları bilinmektedir. Ancak bu süreçte, şirketlerin de rolü büyüktür. Zira imtiyaz sahibi –genellikle çokuluslu – şirketler, bir tür uluslararası girişimci olarak hükümetlerin müteahhitliğini üstlenmişlerdir.451 Nitekim Osmanlı Devleti’ne yönelik imtiyaz usulü uygulamaları, Avrupa devletlerinin siyasî ve ekonomik açıdan egemen olma amaçlarını yansıtmaktadır.

Modern şirket kavramının Osmanlı Devleti’ne girişi, imtiyaz usulü gibi, XIX.

yüzyıl ortalarında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Tanzimat’ın ilanıyla hukukun birçok alanında başlatılan kanunlaştırma hareketleri, ticaret hukuku alanında şirketler açısından da birtakım düzenlemeleri gündeme getirmiştir.

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat öncesi dönemde ortaklık ilişkileri, şer’î hükümlere göre düzenlenmiştir. “Şirket-i mudarebe” olarak tanımlanan şirket türünde, malını ya da parasını ortaya koyan kimse, gücüyle çalışacak biriyle ortak olmuş; elde edilen ürün ya da kazanç, sözleşme gereğince ortaklar arasında pay edilmiştir. Bu tür ortaklıklarda doğabilecek anlaşmazlıklar, şer’î mahkemelerde görülmüştür.452

Tanzimat döneminde ise, 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu tercümesi esas alınarak hazırlanan 1850 tarihli Ticaret Kanunnamesi, ilk kez ticaret şirketlerini kollektif, komandit ve anonim olmak üzere üç gruba ayırmıştır. Mecelle ise, “Kitabü’ş Şirket” başlığı altında üç ayrı şirkete yer vermişse de; bunlar, modern ticaret hukukunda şirket olarak değerlendirilmemektedir.453

      

450 ÖZKAN, s. 167, 168.

451 CAN, s. 40.

452 TOPRAK, s. 37. Klasik dönem Osmanlı şirket hukuku uygulaması hakkında geniş bilgi için bkz. Fethi GEDİKLİ, Osmanlı Şirket Kültürü, XV. ve XVII. Yüzyıllarda Mudarebe Uygulaması, İstanbul, 1998.

453 Tanzimat sonrası dönemde şirketler hukuku ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. M. Macit KENANOĞLU, Ticaret Kanunnamesi ve Mecelle Işığında Osmanlı Ticaret Hukuku, Lotus Yayınları, İstanbul, 2005.

1876 Anayasasında ise, şirketlerle ilgili olarak, “Tebaa-i Osmaniyye nizam ve kanun dairesinde ticaret ve san’at ve felâhat (çiftçilik) için her nev’î şirketler teşkiline mezundur” ifadesine yer verilmiştir.454

1850 tarihli Ticaret Kanunnamesi’nin anonim şirketlere ilişkin hükümlerinde, zaman içinde ortaya çıkan çeşitli yetersizlikler, özellikle bayındırlık alanında imtiyaz usulüyle faaliyet gösteren ve sayıları gittikçe artan anonim şirketlerde daha açık görülmüştür. Nitekim meydana gelen boşluk, Osmanlı yönetimi tarafından 28 Kasım 1882 tarihli bir irade-i seniyye ile yayımlanan “Anonim Şirket Nizamname-i Dâhilîsi”

ile doldurulmaya çalışılmıştır.455

Bu çerçevede, şirketin kuruluşu, merkezi, görevlileri ile dâhili nizamnamelerin özellikleri ele alınacaktır.