• Sonuç bulunamadı

İmtiyaz sözleşmesi uyarınca kurulacak şirket, Osmanlı tâbiyetinde olacak ve

“Devlet-i Âliye’nin kavanîn ve nizamat-ı umumiyesi”ne tâbi bulunacaktır. Nitekim Osmanlı Devleti’nde yabancılara verilen kamu hizmeti imtiyazları, aslında Osmanlı tâbiyetli şirketler tarafından yerine getirilmiştir.

Yabancı uyruklu şirketler ile yabancı sermayeli şirket kavramlarının birbirinden farklı olduğu, Osmanlı Devleti’ndeki imtiyazlar açısından önemle belirtilmelidir.

Yabancı şirketler, Osmanlı Devleti’nde çoğunlukla, verilen imtiyazları işletmek üzere kurulan şirketlerin hissedarı/kurucusu durumunda olmuşlardır. İstisnaî olmakla beraber, zaman zaman verilen imtiyazın doğrudan doğruya yabancı uyruklu şirket tarafından işletildiği de görülmüştür. Ancak yabancı uyruklu şirketler, Osmanlı Devleti’nde özellikle sigortacılık alanında faaliyet göstermişlerdir.456 Dolayısıyla inceleme kapsamındaki kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerine göre kurulan şirketler, yabancı sermayeli şirket olmakla birlikte; Osmanlı şirketidirler.

XIX. yüzyılda Osmanlı topraklarında faaliyette bulunan anonim şirketlerin çoğu, yabancı sermayeyle kurulmuş imtiyazlı şirketlerdir. Bunlar bankacılık, demiryolu,       

454 TOPRAK, s. 48.

455 Hikmet Sami TÜRK, “Anonim Şirket Nizamname-i Dâhilîsi”, Tuğrul ANSAY’a Armağan, Turhan Kitabevi, Ankara, 2006, s. 400.

456 ÖZTÜRK, (2003), s. 84.

rıhtım, madencilik, elektrik, su, havagazı, tramvay, tünel gibi hizmetlere yönelik olarak kurulmuşlar; genellikle Londra ve Paris gibi Avrupa başkentlerinden yönetilmişlerdir.

II. Meşrutiyet'e değin, Şirket-i Hayriye ve Ziraat Bankası dışında, yabancı sermayeye başvurmaksızın kurulmuş Osmanlı anonim şirketi, hemen hemen yok gibidir.457

Öyle ki, Meclis-i Âyân’daki bir görüşmede Besarya Efendi, imtiyaz sahipleri ile ilgili olarak şunları dile getirmiştir:

“İlân-ı Meşrutiyet’ten şimdiye kadar ne gibi imtiyazat verildi? Ve bu imtiyazatı alanlar Osmanlı mıdır? İhtimal ki, ecnebiler Osmanlılardan birkaç kişi bulup onları o kumpanyanın vekili gibi gösteriyorlar. Yani acaba imtiyaz alan Osmanlıların arkasında birtakım ecnebiler saklanıyor mu? Çünkü bir ecnebi kumpanyası bir imtiyazı almak üzere Osmanlı namını alır ve Osmanlı simasını takınır ve bunun için Osmanlılardan iki kişi bularak onları sözde o kumpanyanın vekili olarak gösterir. Hâlbuki o imtiyazat ve o imtiyazatın getireceği fevaid yine ecnebilerin ellerine gider...”. 458

Benzer şekilde, Alman Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunmuş olan Baron von Schön de, Bağdat Demiryolu için “Alman yönetimi altında, uluslararası karakteri olan bir Osmanlı teşebbüsüdür” ifadesini kullanarak konuya vurgu yapmıştır.459 Ancak her ne şekilde yola çıkılmış olursa olsun, Batılılaşma sürecinde yabancı sermaye desteği, Osmanlı Devleti’ndeki şirketleşmenin önünü açmıştır.

Gerçekten 1908’e kadar Osmanlı ülkesinde kurulan ya da esas faaliyeti Osmanlı topraklarında olan anonim şirket sayısı, 86’dır. Bu rakam, II. Meşrutiyet ile birlikte büyük ölçüde artmış; 1908-1918 döneminde toplam 236 şirket kurulmuştur. 1849-1920 yılları arasında Osmanlı ülkesinde kurulan ya da esas faaliyeti Osmanlı topraklarında olan yabancı anonim şirketlerin sayısı ise, 352’dir.460

Yabancı uyruklu şirketler, 1914 yılında kapitülasyonların kaldırılmasına kadar, Babıâli’nin onay ve iznine gerek görmeksizin, Osmanlı topraklarında faaliyette bulunabilmişlerdir. Bu şirketler, tüzelkişi olmalarına karşın, kapitülasyonlarla yabancı gerçek kişilere tanınan her türlü ayrıcalıktan yararlanmışlar; yerli şirketlere oranla ticarî alanda büyük bir üstünlük sağlamışlardır.461

      

457 TOPRAK, s. 40.

458 19 Teşrinisani 1325, Meclis-i Âyân Zabıt Ceridesi, C. I, Devre: I, İçtima Senesi: 2, s. 91.

459 EARLE, s. 104.

460 TOPRAK, s. 57, 60, Tablo-1.

461 TOPRAK, s. 73.

Osmanlı ülkesinde yabancı şirketlerin sahip olduğu serbestlik düşünüldüğünde, elde edilen imtiyazı Osmanlı tâbiyetinde bir şirkete devretmenin, imtiyaz almaya talip olan sermaye sahipleri için cazip görünmediği akla gelmektedir. Nitekim kapitülasyonlar, ticaret hayatında rekabet açısından yabancılara büyük kolaylık sağlamaktadır. Ancak gerek şirketleşmenin, gerek imtiyaz usulünün, Devlet tarafından desteklendiği de unutulmamalıdır.

İmtiyazın bir anonim şirkete devredilmesi hususu, hukukî dayanağını imzalanan imtiyaz sözleşmesinden almaktadır. İmtiyaz sahibi, Osmanlı Devleti ile imzaladığı imtiyaz sözleşmesinde bir anonim şirket kurmayı taahhüt eder. Sözleşmede şirketin kurulmasını düzenleyen hüküm, “Sahib-i imtiyaz, taahhüdatı vakıasının icrası için ferman-ı âli tarihinden itibaren ... müddet zarfında merbut şirket nizamnamesi esasına tevfikan Osmanlı bir anonim şirketi teşkiline mezun ve mecburdur” şeklindedir.

Dolayısıyla sözleşmelerde şirket kurulması için mutlaka bir süre belirlenmiş; ancak uygulamada, bu süreye her zaman uyulmamıştır.

Örneğin İzmir-Aydın Demiryolu’nda imtiyaz, 23 Eylül 1856 tarihli iradeyle verilmiş; ancak şirket, Mayıs 1857’de kurulmuştur. Benzer şekilde Rusçuk-Varna Demiryolu’nda imtiyaz sözleşmesi, 12 Şubat 1859 tarihinde imzalanmış olmasına rağmen; şirket, ancak Ekim 1863’te kurulabilmiştir.462

İmtiyazın verilmesinin ardından şirket kuruluşu için öngörülen sürenin, gerekli sermayenin sağlanması için yeterli olmadığı bir arşiv belgesinde de yer almıştır.

Samsun-Sivas Demiryolu imtiyazını alan Belçikalı Mösyö Macar, bir yandan Fransız sermayedarlarla görüşmelerini sürdürürken, diğer yandan şirket teşkili için imtiyaz fermanında belirlenen sürenin uzatılması yönünde Nafıa Nezareti’ne dilekçe vermiştir. Mösyö Macar’ın bu talebi, Belçika Elçiliği vasıtasıyla Padişaha iletilmiştir.463 Anonim şirketin kuruluş işlemlerine bakıldığında, Osmanlı hukukuna girdiği tarihten Devletin yıkılışına kadar, önemli bir değişim geçirmediği anlaşılmaktadır.

Görülen kısmî değişiklikler ise, bürokraside yapılan düzenlemelerin ayrıntısından ibarettir.464

Şirket kurucularının ilk başvuru mercii, Ticaret Nezareti’dir. Şirket kurmak isteyenler, matbu şirket iç tüzük örneğini bedeli karşılığında Ticaret Nezareti’nden satın       

462 AKYILDIZ, (2001), s. 96, 102.

463 4 Zilhicce 1309 (M. 30 Haziran 1892), BOA., Y.PRK.BŞK., 26/60.

464 AKYILDIZ, (2001), s. 37.

almışlardır. Başvuru dilekçesiyle birlikte sunulan iç tüzük taslağı, Nezaret tarafından incelenip gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra Sadaret’e gönderilmiş ve oradan da Şura-yı Devlet’e havale edilmiştir. Önce Maliye Dairesi’nde, ardından da Şura-yı Devlet Genel Kurulu’nda iç tüzük üzerinde gerekli düzeltmeler ve ilaveler yapıldıktan sonra; bu değişikliklerin gerekçeli kararlarının da açıklandığı bir mazbata ile Sadrazam’a sunulmuştur. Sadrazam, bütün bu belgeleri Meclis-i Vükelâ’da tekrar görüşmeye açmış ve burada da uygun bulunması durumunda bir mazbata veya kendi üst yazısıyla birlikte iradesi çıkmak üzere Padişaha takdim etmiştir. İç tüzüğün onaylandığına dair irade çıkıp, Ticaret Nezareti ve İstanbul Bidayet Mahkemesi Mukavelât Muharrirliği sicillerine kaydedildikten sonra şirket resmen kurulmuş olmaktadır. İç tüzüğe göre, bir şirketin kesin kuruluşunun tamamlanabilmesi için sermayesini oluşturan hisse senetlerinin tamamının imzalanması ve sermayenin

%10’unun ödenmiş olması şart koşulmuştur.465

İmtiyaz konusu kamu hizmetini yerine getirecek şirketin kurulmasından sonra, imtiyaz sahibi kişinin imtiyazdan doğan bütün haklarını ve bunlara dair belgeleri şirkete devretmesi; şirketin de, imtiyazdan kaynaklanan bütün şart ve yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt etmesi gerekmektedir.466 Nitekim bu konu, şirket iç tüzüklerinde ikinci fasılda “İmtiyazın şirkete devri beyanındadır” başlığı altında düzenlenmiştir.

Buna göre imtiyaz sahibi, sözleşme ve şartname hükümlerine göre ferman-ı âli ile kendisine verilen hak ve yükümlülükleri şirkete devredecektir. Şirket, imtiyaz sahibi sıfatını haiz olacak; bütün hak ve görevler bakımından onun yerine geçecektir. Ayrıca imtiyaz sahibi, belirtildiği gibi, ferman-ı âli ile imtiyaza ilişkin bütün belgeleri, şirkete teslim etmeye mecburdur.

İmtiyaz usulünü düzenleyen 1326 (1910) tarihli Kanun da, imtiyaz sahibi şirketlerle ilgili olarak getirdiği düzenlemede, o zamana kadar varolan uygulamayı hükme bağlamıştır. Kanunun 7. maddesine göre, imtiyaz sahibinin Türk anonim şirketi statüsünde olması gerekmektedir. Ancak bir nokta açıkça belirtilmiştir; o da, yabancı gerçek ve tüzel kişilere imtiyaz verilmesinin mümkün olmadığıdır.

Osmanlı Devleti’nde Rumeli Demiryolları, imtiyaz sözleşmesi çerçevesinde şirketin kurulması açısından ilginç bir örnek oluşturmaktadır.

      

465 AKYILDIZ, (2001), s. 37-39.

466 AKYILDIZ, (2001), s. 39.

Rumeli Demiryolları imtiyazında, Devletin de beklemediği gelişmeleri içinde barındıran bir süreç yaşanmıştır. İmtiyaz görüşmelerini sürdüren Baron Hirsch’in, 17 Nisan 1869 tarihinde Paulin Talabot ile imzaladığı işletme sözleşmesi çerçevesinde;

Avusturya Güney Demiryolları Kumpanyası, 99 yıllığına Rumeli Demiryollarını kendi memurları ve araçları ile işletmeyi taahhüt etmiştir. Bununla birlikte, çeşitli itirazlarını dile getiren şirket, Hükümetten yeni birtakım malî haklar elde etmeyi başarmış; ancak bir süre sonra, ani bir kararla Rumeli Demiryolları işletmesinden feragat etmiştir.

Ardından Baron Hirsch, yeni bir şirket kurmuştur. Bütün bu gelişmeler, aslında işletme işinin başından itibaren Baron Hirsch’in şirketine verilmesinin planlandığını; ancak Hükümetin yeni yükümlülükler üstlenmesinin beklendiğini, ondan sonra şirketin çekildiğini düşündürmüştür.467

Rumeli Demiryolları şirketinin iç tüzüğü, 28 Eylül 1869 tarihinde Baron Hirsch tarafından imzalanmış; gerekli incelemeden sonra, 11 Ekim 1869’da Nafıa Nazırı Davut Paşa tarafından tasdik edilmiştir. Böylece Baron Hirsch, 17 Nisan 1869 tarihli sözleşmenin 14. maddesinde belirlenen şirket kurma iznini elde etmiştir. Rumeli Demiryolları konusunda istediği şartlar altında imtiyazı ve şirketi kurma iznini elde eden Baron Hirsch, Paris’te birer Fransız şirketi olarak 5 Ocak 1870 tarihinde “Rumeli Demiryolları Şirket-i Şahanesi (Société Impériale des Chemins de Fer de la Turquie d’Europe)”; 7 Ocak 1870 tarihinde ise, “Rumeli Demiryolları İşletme Kumpanyası (Compagnie Générale d’Exploitation des Chemins de Fer de la Turquie d’Europe)”

adlı şirketleri kurmuştur.468

Osmanlı Devleti, bu örnekte de olduğu gibi, genel olarak imtiyaz görüşmelerinde yabancı sermaye sahiplerine karşı oldukça tavizkar davranmıştır. Bu durumun, Devletin kamu hizmetleri konusunda duyduğu eksiklik ile ilgili olduğu açıktır.