• Sonuç bulunamadı

İmâm Buhârî’nin Kıyâs Örnekleri

Usûlcüler kıyâsı değişik açılardan tasnife tabi tutmuşlardır. Bu farklı tasnifler arasında tedâhüllerin olduğu açıktır. Biz burada el-Câmiu's-Sahîh şârihlerinin daha sık ifade ettikleri Kıyâs-ı Evlâ, Kıyâs-ı Müsâvî ve Kıyâs-ı Ednâ sınıflamasını esas alacağız.

a. Kıyâs-ı Evlâ

Usûl terimi olarak kıyâs-ı evlâ, illetin asıldan daha güçlü olarak fer’de sabit olmasını ifade etmektedir. Bu durumda asla ait hüküm asıldan çok fer’de evlâ ile sabit olur.431 el-Câmiu's-Sahîh’te pek çok Kıyâs-ı Evlâ örneği ile karşılaşmaktayız. Tespit ettiğimiz bazı örnekleri şunlardır:

Örnek 1: Müstehâza kadın hakkında cimâın meşrûiyyetini namazın meşrûiyyetine kıyâs etmesi:

Müstehâza kadın için namazın meşru olduğu hususunda İslâm âlimleri hemfikirdir. Bu hususta, İmâm Buhârî’nin de zikrettiği Hz. Âişe’den rivâyet edilen bir hadis bulunmaktadır.432

Ancak cimâın cevâzı hakkında farklı görüşler ortaya konmuştur. İslâm hukukçularının çoğu, müstehâza kadının cinsel ilişkiye girmesine cevâz vermişlerdir. Nehâî, Hakem, İbn Sîrîn, Süleymân b. Yesâr ve Zührî’nin de aralarında bulunduğu bazı İslâm âlimleri ise bunun câiz olmadığını savunmuşlardır. Zührî, sadece namaz hususunda bir ruhsat işittiklerini ifade etmiştir.433 Müstehâza kadın ile cinsel ilişkinin harâm olduğu hususunda Sahâbe ve Tâbiînden aktarılan bazı rivâyetler de mevcuttur.434 İmâm Buhârî, bu konudaki görüşlerini şu bâb başlığında dile getirmektedir:

431 Hâlid Ramazân Hasan, Mu’cemu Usûli’l-Fıkh, Dâru’l-Kerâbisî, Mısır 1418/1997, 227. 432 Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’l-Hayz 28/331, (I/73).

433 İbn Battâl, a.g.e., I, 461; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, I, 429; Zeynuddîn Ebû’l-Ferec b. Receb,

Fethu’l-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî I-X, Mektebetu’l-Ğurebâi’l-Eseriyye, Medine 1417/1996, I,

542; İbnu’l-Mulakkın, a.g.e., V, 141; Kirmânî, a.g.e., III, 205.

434 Ebubekir Abdurrezzâk es-San’ânî, el-Musannef I-XI, Thk. Habîbu’r-Rahmân el-A’zamî, el-

Mektebu’l-İslâmî, Beyrut 1403/1983, Kitâbu’l-Hayz, Bâbu’l-Mustahâze, 1191, 1192, 1193, (I/311); Ebu Abdullâh b. Abdurrahmân b. el-Fadl b. Behrâm ed-Dârimî, Sünenu’d-Dârimî I-IV,

106

“Bâb: Müstehâza kadının temizlik görmesi. İbn Abbas: “Temizlik süresi bir saat dahi olsa kadın yıkanıp namaz kılar, namaz kılınca kocası kendisine yaklaşır.” Namaz, (cimâdan) daha yücedir.”435

Bâb başlıklarında geçen “Namaz (cimâdan) daha yücedir.” ifadesi Buhârî'ye aittir.436 İbn Hacer, bu ifadeyi İbn Ebî Şeybâ’nın tahrîcine dayandırarak İbn Abbâs'ın kelâmından sayan bazı şârihleri tenkid ederek, İbn Ebî Şeybâ'nın tahrîcinde böyle bir ifadenin bulunmadığını belirtmektedir.437

İmâm Buhârî, müstehâza kadın hakkında daha yüce olan namazın meşrûiyetine kıyâsla cimâın tarîk-i evlâ ile câiz olduğunu ifade etmektedir.438

Örnek 2: Müdebberin keffâret olarak âzâd edilmesini satışına kıyâs etmesi: İslâm âlimleri, kendisi ile tedbîr akdi (özgürlüğü efendisinin ölümüne bağlanan) yapılan kölenin satışı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Hanefî fukahâsı, müdebberin satışı ve hibe edilmesini yasaklayan bir hadise dayanarak satışının câiz olmadığı görüşündedir.439

İmâm Şâfiî, bunun câiz olduğu görüşündedir.440 İmâm Şâfiî, bu konuda kendisi ile aynı görüşü paylaşan İmâm Buhârî’nin zikrettiği şu hadise dayandırmaktadır:

“Ensârdan biri, kölesi ile tedbîr akdini yaptı. Köle dışında herhangi bir mala sahip değildi. Hz. Peygamber (s.a.s.) bunu haber aldı. Kim benden alır? dedi. Nuaym b. Nahhâm sekiz yüz dirheme satın aldı.”441

Thk. Hüseyn Selîm Esed ed-Dârânî, Dâru’l-Muğnî, Riyad 1420, Kitâbu’t-Tahâre 87/855, 856,857,858, (I/620-621)

435 ُمَظْعَأ ُة َلاَّصلا ْتَّلَص اَذِإاَهُج ْو َز اَهيِتْأَي َو ًةَعاَس ْوَل َو يِ لَصُت َو ُلِسَتْغَت ٍساَّبَع ُنْبا َلاَق َرْهُّطلا ُةَضاَحَتْسُمْلا ْتَأ َر اَذِإ باَب

Buhârî, el-

Câmi’, Kitâbu’l-Hayz 68, (I/73).

436 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, I, 429.

437 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, I, 429; Aynî, Umde, III, 466.

438 Kirmânî, a.g.e., III, 205; Kastallâni, a.g.e., I, 364; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, I, 429; Aynî, Umde,

III, 466; Şeyhu’l-İslâm Ebû Yahyâ Zekeriyyâ el-Ensârî, Minhetu’l-Bârî bi Şerhi Sahîhi’l-Buhârî

I-X, Thk. Süleymân b. Derî’ el-Âzimî, Mektebetu’r-Rüşd, Riyad 1426/2005, I, 662; Keşmîrî, a.g.e., I, 509; el-Basrî, Abdullâh b. Sâlim, Diyâu’s-Sârî fî Mesâliki Ebvâbi’l-Buhârî I-XVII,

Dâru’n-Nevâdir, IV, 497.

439

Kâsânî, a.g.e., IV, 120.

440 Nevevî, Şerhu’l-Mühezzeb, IX, 291; Ebû’l-Hasan Alî b. Muhammed b. Habîb el-Mâverdî, el-

Hâvi’l-Kebîr fî Fıkhi’l-İmâmi’ş-Şâfiî I-XVIII, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 1414/1994,

XVIII, 102.

107

Görüldüğü gibi hadis mudebberin alım-satımının cevâzı hususundadır. Mudebberin keffâret olarak âzâd edilmesinden ise bahsedilmemektedir. Ancak İmâm Buhârî, keffâreti alım-satıma kıyâs ederek zikredilen hadis için şu bâb başlığını oluşturmaktadır:

“Müdebber, ümmü’l-veled ve mükâtebin keffâaret olarak azad edilmesi bâbı.”442

İbn Hacer, Buhârî’nin hadiste zikredilen müdebberin alım-satımının cevâzına kıyâsen müdebberin keffâret olarak âzâd edilmesine tarîk-i evlâ ile cevâz verdiğini belirtmektedir.443

b. Kıyâs-ı Müsâvî

Kıyâs-ı Müsâvî, asıldaki hükmün dayanağını oluşturan illetin asılda oluştuğu kadar fer’de de var olmasıdır.444 İmâm Buhârî’nin kıyâs-ı müsâvîye örnek oluşturacak pek çok ictihâdı ile karşılaşmak mümkündür. Tespit ettiğimiz örneklerden bazıları şunlardır:

Örnek 1: Kullandıkları yemek kaplarının necâseti konusunda Mecûsîleri Ehl-i Kitâba kıyâs etmesi:

İmâm Buhârî, “Mecûsîlerin kapları ve meytenin (hükmü) bâbı”445

başlığını oluşturarak başlık altında iki hadise yer vermektedir. Hadislerden birincisi zaruret halinde -yıkanması koşuluyla- Ehl-i Kitap kaplarında yemek yeme ve eğitici köpeklerle avlanan avın besmele çekip yenilebilmesi hususundadır.446

İkinci hadis ise evcil eşek etinin harâm olduğu ve kabının kırılması ya da yıkanması gerektiği hususundadır.447

Her iki hadiste de Mecûsîler ile alakalı bir bilgi bulunmamaktadır. Buhârî, burada kıyâsı kullanmakta, illeti ise Ehl-i Kitap ve Mecûsîlerin necâsetten

442

ِقْتِع َو ِة َراَّفَكْلا يِف ِبَتاَكُمْلا َو ِدَل َوْلا ِ مُأ َو ِرَّبَدُمْلا ِقْتِع باَب Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu Keffârâti’l-Eymân 7, (VIII/146).

443

İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, XI, 601.

444 Hasan, a.g.e., 228.

445 ِةَتْيَمْلا َو ِسوُجَمْلا ِةَيِنآ باَب Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’z-Zebâihi ve’s-Sayd 14, (VII/90). 446

Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’z-Zebâih ve’s-Sayd 14/5496, (VII/90).

108

korunmadıkları şeklinde belirlemektedir.448 Zira gerek Ehl-i Kitap ve gerekse Mecûsîler, İslâm dininde necis kabul edilen domuz eti, içki vs. kullandıkları bir gerçektir. Aynî, Ehl-i Kitap ve Mecûsîlerin necâsetten korunmama hususunda aynı düzeyde olduklarını, bu nedenle Buhârî’nin kıyâs yoluyla birinin hükmunu diğerine verdiğini belirtmektedir.449

Kirmânî de Buhârî'nin burada kıyâsı kullandığını belirtmekte, ancak hadisin Ehl-i Kitap hakkında olmasından etkilenerek Buhârî’nin, kendilerini Ehl-i Kitap olarak gören Mecûsîleri kendi ifadeleri ile değerlendirmiş olabileceği ihtimaline de yer vermektedir.450

Kanaatimize göre Buhârî’nin Mecûsîleri kitâb ve sünnetin tanımına göre değil de kendilerini ifade şekliyle algılaması ve buna göre hüküm ortaya koyması isabetli değildir. Mecûsîlerin kaplarının, içki ve benzeri necâsetleri kullanmaları nedeniyle kaplarından yenilmemesi hususunda Tirmizî’nin, Ebû Su’lebe’den rivâyet ettiği zayıf bir hadis bulunmaktadır.451

Kanaatimize göre Buhârî’nin, kıyâsa muvâfık olan bu hadisi bâb başlığı içerisinde ifade etmiş olması muhtemeldir. Zira el-Câmiu's-Sahîh’te bunun örnekleriyle karşılaşmak mümkündür. Kıyâs ile desteklenen zayıf hadislerin kullanımı bazı İslâm hukukçuları arasında bir kâide halini almıştır.

Örnek 2: Rehin (ipotek) konusunda selem akdini bey’ akdine kıyâs etmesi: İmâm Buhârî, selem akdini bey’ akdine kıyâs ederek bey’ akdinde meşrû olan rehinin selem akdi için de geçerli olduğunu ifade etmektedir. Buhârî, bu hususta “Selem akdinde rehin bâbı.”452

başlığını oluşturarak başlık altında Hz. Âişe'den aktarılan şu hadisi zikretmektedir:

“Resûlullâh (s.a.s.), Yahûdinin birinden borç olarak gıda aldı ve ona demirden zırhını rehin verdi.”453

Görüldüğü gibi hadiste zikredilen mesele, bey’ ve rehin ile alakalıdır. Bâb başlığı ile zikredilen hadis arasında bir ilişkinin olmadığı gerekçesiyle Buhârî'ye

448 İbnu'l-Müneyyir, a.g.e., 204. 449 Aynî, Umde, XX, 92. 450

Kirmani, a.g.e., XX, 92.

451 Muhammed b. Îsâ Ebû Îsâ et-Tirmizî, Sünenu’t-Tirmizî I-V, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Thk.

Ahmed Muhammed Şakir, Beyrut ts., 1560, 1796, (IV/255).

452

ِمَلَّسلا يِف ِنْه َّرلا باَب Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’s-Selem 6, (III/86).

109

itirazda bulunanlar olmuştur. Ancak bu hususta değerlendirme yapan bazı şârihler, burada bir kıyâsın varlığına dikkat çekmişlerdir.454 İmâm Buhârî, bu bâb başlığının hemen öncesinde “Selem akdinde kefil bâbı.”455 şeklinde bâb başlığı oluşturarak başlık altında yine aynı hadise yer vermektedir. İmâm Buhârî, selemi bey’e, vesika (güvence) içermeleri itbariyle kefâleti de rehine kıyâs etmektedir.

Örnek 3: Talâk ve diğer hukuki tasarruflarda dilsizin işâretini nutka kıyâs etmesi:

İmâm Buhârî, dilsiz kimsenin işâretinin de nutuk hükmünde olduğu, talâk ve diğer hukuki tasarruflarının geçerli olduğu görüşündedir. Buhârî, bu konuda “Talâk ve diğer işlerde işâretin (hükmü) bâbı”456 şeklinde bâb başlığı oluşturarak başlık altında işâretin lafız hükmünde olup şer’î hükümlerde geçerli olduğuna dair bir kaç hadis zikretmektedir. Ancak bu hadislerin hiçbiri talâk ile alakalı değildir. Buhârî, müfhim olması hasebiyle işâreti nutka kıyâs etmekte, buna şeriatın işâreti muteber saydığını delil göstermektedir.457

Buhârî, dilsiz kimsenin işâretinin anlaşılması durumunda lafız hükmünde olup kendisine hüküm terettüp edeceğini, şer’î itibar açısından lafızla aynı olduğunu ifade etmektedir.458

İbn Hacer, bu başlığın kendisinden sonra oluşturulan bâb başlığına tevtie/hazırlık olduğunu, sonraki bâb başlığının ise ahrasın li’ân ve talâkı arasında ayırım yapanlara itiraz kabilinden olduğunu ifade etmektedir.459

Örnek 4: Dilsiz kimsenin işâret ile li’ânda460 bulunmanın geçerliliğini, işâretle talâk vermenin geçerliliğine kıyâs etmesi:

454 İbnu'l-Müneyyir, a.g.e., 252; Aynî, Umde, XII, 92; Muhammed Alî eş-Şevkânî, Neylu'l-Evtâr I-

XVI, Thk. Muhammed Subhî b. Hasan Hallâk, Dâru İbni’l-Cevzî, Riyad 1427, Kitâbu'-Selem, X,

266; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, IV, 433.

455

ِمَلَّسلا يِف ِليِفَكْلا باَب Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’s-Selem 5, (III/86).

456

ِروُمُ ْلْا َو ِق َلاَّطلا يِف ِة َراَش ِ ْلْا باَب Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’t-Talâk 24, (VII/51).

457 İbnu'l-Müneyyir, a.g.e., 302. 458

İbn Cemaâ, a.g.e., 102-103.

459 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, IX, 438.

460 Fıkıh terimi olarak li’ân, erkeğin karısının zina ettiğine yeminle şâhitlik etmesi, kadının da

kocasının yalan söylediğine yeminle şâhitlik etmesidir. Bu yeminler erkek hakkında kazf cezâsı, kadın hakkında ise zina cezasının yerine geçmektedir. Cürcânî, a.g.e., 161.

110

İmâm Buhârî, önceki örneğimizde de ifade ettiğimiz gibi işâretin talâk konusunda geçerli olduğunu belirtmişti. Buhârî, hemen sonrasında oluşturduğu bâb başlığında li’ânın da talâkla aynı hükme sahip olduğunu, dilsiz kişinin işâret ile li’ânda bulunmasının hukuken geçerli olacağını şu ifadesinde ortaya koymaktadır:

“Li’ân ve Allah’ın, “Eşlerine zina isnâdında bulunup da

kendilerinden başka şâhitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şâhitliği…”461

kavli bâbı. Dilsiz kimse karısına yazı, işâret yahut marûf bir îmâ ile zina isnâd ederse konuşan kişi gibidir. Zira Nebî (s.a.s.), ferâizde (zorunlu durumlarda) işâreti câiz kılmıştır. Bu, Hicaz Ehli (Mâlik ve Şâfiî gibi) ve (Hicaz dışındaki bazı) ilim ehlinin (Ebû Sevr gibi) görüşüdür. Allah Teâlâ: “Meryem, çocuğu gösterdi. Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?

dediler.”462

Dahhâk, (âyette geçen) remzen463 ifadesini işâret olarak tefsîr etmektedir. Bazı insanlar, ‘(Dilsiz için) had ve li’ân yoktur.’ dediler. Daha sonra da ‘Yazı, işâret ve îmâ ile yapılan talâk câizdir.’ dediler. Hâlbuki kazf ve talâk arasında bir fark yoktur. Eğer dese ki kazf sadece sözle olur. Denilir ki, talâk da sadece sözle olur. Aksi halde talâk da kazf da batıl olur. Köle âzâd etmek de aynı şekildedir. Keza sağır da li’ânda bulunur. Şa’bî ve Katâde der ki, “Biri karısına parmak işâreti ile ‘Sen boşsun.’ derse kadın bâin talâkla boş olur.” İbrahîm (en-Nehâî) der ki, ‘Dilsiz kimse, eliyle talâkı (karısının boş olduğunu) yazarsa bu geçerlidir.’ Hammâd der ki, ‘Dilsiz ve sağır, (talâk hususunda) başıyla işâret ederse bu câizdir (geçerlidir).’”464

İmâm Buhârî, bâb başlığı altında beş tane hadis zikretmekte ancak bu hadisler işâretin talâk, kazf vb. akitlerde kullanıldığına dair bir bilgi içermemektedir. Zikredilen hadisler, işâretin de söz hükmünde olduğuna delâlet etmektedir. Buhârî,

461 Nûr 24/6. 462 Meryem 19/29. 463 Âl-i İmrân 3/41. 464 َفَذَق اَذِإَف } َنيِقِداَّصلا ْنِم َناَك ْنِإ ِهِل ْوَق ىَلِإ ْمُه ُسُفْنَأ َّلاِإ ُءاَدَهُش ْمُهَل ْنُكَي ْمَل َو ْمُهَجا َو ْزَأ َنوُم ْرَي َنيِذَّلا َو { ىَلاَعَت ِ َّللَّا ِل ْوَق َو ِناَعِ للا باَب َّلَص َّيِبَّنلا َّنَ ِلْ ِمِ لَكَتُمْلاَك َوُهَف ٍفو ُرْعَم ٍءاَميِإِب ْوَأ ٍة َراَشِإ ْوَأ ٍةَباَتِكِب ُهَتَأ َرْما ُس َرْخَ ْلْا َوُه َو ِضِئا َرَفْلا يِف َة َراَشِ ْلْا َزاَجَأ ْدَق َمَّلَس َو ِهْيَلَع ُ َّللَّا ى ُل ْوَق اَك ْنَم ُمِ لَكُن َفْيَك اوُلاَق ِهْيَلِإ ْت َراَشَأَف { ىَلاَعَت ُ َّللَّا َلاَق َو ِمْلِعْلا ِلْهَأ َو ِزاَج ِحْلا ِلْهَأ ِضْعَب َّلاِإ { ُكاَّحَّضلا َلاَق َو } اًّيِبَص ِدْهَمْلا يِف َن اَعِل َلا َو َّدَح َلا ِساَّنلا ُضْعَب َلاَق َو ًة َراَشِإ َّلاِإ } ا ًزْم َر ِفْذَقْلا َو ِق َلاَّطلا َنْيَب َسْيَل َو ٌزِئاَج ٍءاَميِإ ْوَأ ٍة َراَشِإ ْوَأ ٍباَتِكِب َق َلاَّطلا َّنَأ َمَع َز َّمُث َن َّلاِإ َو ٍم َلاَكِب َّلاِإ ُزوُجَي َلا ُق َلاَّطلا َكِلَذَك ُهَل َليِق ٍم َلاَكِب َّلاِإ ُنوُكَي َلا ُفْذَقْلا َلاَق ْنِإَف ٌق ْرَف لا َلَطَب َكِلَذَك َو ُقْتِعْلا َكِلَذَك َو ُفْذَقْلا َو ُق َلاَّط َشِإِب ُهْنِم ُنيِبَت ِهِعِباَصَأِب َراَشَأَف ٌقِلاَط ِتْنَأ َلاَق اَذِإ ُةَداَتَق َو ُّيِبْعَّشلا َلاَق َو ُنِع َلاُي ُّمَصَ ْلْا ِهِدَيِب َق َلاَّطلا َبَتَك اَذِإ ُس َرْخَ ْلْا ُميِها َرْبِإ َلاَق َو ِهِت َرا ِزَل

111

bu ifadelerinin hemen öncesinde zikrettiği bâb başlığında dilsiz hakkında talâk hükmünün geçerli olduğunu belirtmiş idi. Buhârî, bu bâb başlığında ise talâka kıyâsla dilsizin li’ânda bulunmasının da geçerli olduğunu belirtmektedir. Fakîhler arasında tartışmalı olan bu konu İmâm Buhârî’nin İctihâdları bölümünde daha ayrıntılı ele alınacaktır.

Örnek 5: Öncesinde kılınan sünnetler konusunda Cuma namazını Öğle namazına kıyâs etmesi:

İmâm Buhârî, Cuma namazını öğle namazına kıyâs ederek öğle namazı hakkında sabit olan sünnet namazların Cuma namazı için de geçerli olduğu görüşündedir. Buhârî, bu hususta “Cuma sonrası ve öncesi kılınan namaz(ın hükmü) bâbı.”465 şeklinde bâb başlığı oluşturduktan sonra şu hadisi zikretmektedir:

“Resulullâh (s.a.s.), öğle öncesi iki rekât namaz kılardı. Öğle ve akşam sonrası ikişer rekât evinde namaz kılardı. Yatsıdan sonra da iki rekât namaz kılardı. Cuma sonrası (evine) dönmeden namaz kılmaz, döndükten sonra iki rekât namaz kılardı.”466

Hadiste, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Cuma öncesi sünnet namaz kıldığına yönelik herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak İmâm Buhârî, Cuma namazını öğle namazına kıyâs ederek467

öğle öncesi kılınan sünnet namazların Cuma öncesi için de geçerli olduğunu ifade etmektedir.

c. Kıyâs-ı Ednâ

Kıyâs-ı Ednâ, asılda var olan illetin daha zayıf ve eksik olarak fer’de de oluşması demektir.468

el-Câmiu's-Sahîh’te zikrettiğimiz diğer iki kıyâs türü kadar olmasa da bazı kıyâs-ı ednâ örnekleri ile karşılaşabilmekteyiz. Tespit ettiğimiz örneklerden biri şudur:

465

اَهَلْبَق َو ِةَعُمُجْلا َدْعَب ِة َلاَّصلا باَب Buhârî, el-Câmi’,Kitâbu’l-Cum’a 39, (II/13).

466 Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’l-Cum’a 39/937, (II/13).

467 Şâh Veliyyullâh ed-Dihlevî, Şerhu Terâcimi Sahîhi Ebvâbi’l-Buhârî, Dâiretu’l-Me’ârifi’n-

Nizâmiyye, Haydarâbâd 1323, 83; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, II, 426.

112

Örnek 1: Başkasına abdest aldırmayı, abdest alan kişiye yardım etmeye kıyâs etmesi:

Buhârî, bu hususta “Kişinin arkadaşına abdest aldırmasının (hükmü) bâbı”469

başlığını kullanarak bu başlığın altında iki hadis zikretmektedir. Her iki hadis de kişinin abdestinin başkası tarafından aldırılması hususunda bir bilgi içermemektedir. Hadisler, abdest alacak kişi için su hazırlamak ve uzuvlarına su dökmek ile alakalıdır. İmâm Buhârî, başkasına abdest aldırmayı, abdest alan kişiye su hazırlamak ve uzuvlarına su dökmek suretiyle yardıma kıyâs etmektedir. İbn Battâl, Buhârî'nin abdest alan kişiye su dökülmesinin cevâzını, başkasına abdest aldırmanın cevâzına delil getirdiğini belirterek burada bir kıyâsın varlığına vurgu yapmaktadır.470

İbnu’l-Müneyyir, Buhârî’nin tâatin edâsı için yardım etme illetine binaen, başkasına abdest aldırmayı abdest alan kişiye yardım etmeye kıyâs ettiğini belirtmektedir.471 İbn Cemâa da İbnu’l-Müneyyir ile benzer değerlendirmede bulunmaktadır. Ancak O, cevâzı niyetin abdesti alınan kişi tarafından getirilmesi şartına bağlamaktadır.472