• Sonuç bulunamadı

Âyetlerden Hüküm İstinbât Etmesi

A. Kitâb

1. Âyetlerden Hüküm İstinbât Etmesi

Diğer tüm usûlcüler gibi prensipte Kur’ân’ın merkezde olduğu görüşüne sahip olan İmâm Buhârî, pratikte de bunu gözetmekte, hükümleri Kur’ân âyetlerine dayandırma konusunda büyük bir çaba sarfetmektedir. İmâm Buhârî’inin kitâb ile istidlâlde bulunduğu fıkhî görüşlerine birkaç örnek verelim:

Örnek 1: İslâm âlimleri, Mescid-i Harâm toprakları dışında kalan Mekke arazilerinin satışının cevâzı hususunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır. İmâm Ebû Hanîfe’ye göre bu arazilerin satışı ve kiralanması câiz değildir. Ancak bu araziler üzerinde inşa edilmiş binaların satışı câizdir. Ebû Hanîfe’den satış ve kiralamanın cevâzı hususunda bir rivâyet de yapılmıştır.225

İmâm Mâlik, satış ve 224 َّلَس َو ِهْيَلَع ُ َّللَّا ىَّلَص ِ يِبَّنلا َدْعَب ُةَّمِئَ ْلْا ْتَناَك َو ْلا َحَض َو اَذِإَف اَهِلَهْسَأِب اوُذُخْأَيِل ِةَحاَبُمْلا ِروُمُ ْلْا يِف ِمْلِعْلا ِلْهَأ ْنِم َءاَنَمُ ْلْا َنو ُريِشَتْسَي َم ُباَتِك

َمَّلَس َو ِهْيَلَع ُ َّللَّا ىَّلَص ِ يِبَّنلاِب ًءاَدِتْقا ِه ِرْيَغ ىَلِإ ُه ْوَّدَعَتَي ْمَل ُةَّنُّسلا ْوَأ Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’l-İ’tisâm bi’l-Kitâbi ve’s- Sünne 28, (IX/112).

225 Bkz. Komisyon, el-Fetâva’l-Hindiyye I-VI, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 1421/2000, III, 122;

Alâaddîn Ebûbekr b. Mes’ûd el-Kâsânî, Bedâi’u’s-Sanâi’ fî Tertîbi’ş-Şerâi’ I-X, Dâru’l- Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 1406/1986, V, 146.

63 kiralamayı mekrûh görmüştür.226

İmâm Şâfiî ve Hanefi fukahâsından Ebû Yûsuf’un da aralarında bulunduğu diğer İslâm hukukçuları, Mekke’nin diğer İslâm beldeleri ile aynı hükme sahip olduğunu ifade ederek satış ve kiralamaya cevâz vermişlerdir.227

Bu konuda İmâm Şâfiî ve Ebû Yûsuf ile aynı görüşü paylaşan İmâm Buhârî, Mescid- i Harâm dışındaki gayrimenkullerin alım-satımının câiz olduğunu, Mescid-i Harâm’ın ise Müslümanların müşterek hakları olduğunu belirterek burada hak iddia edilemeyeceğini kabul etmiştir. Buhârî, bu görüşünü şu ifadesinde ortaya koymaktadır:

“Mekke evlerinin mîrâs bırakılması, satılması, satın alınmasının (hükmü) ve tüm insanların sadece Mescid-i Harâm’a mirasçı olmada eşit oldukları bâbı.”228

Buhârî, sadece Mescid-i Harâm topraklarında hiç kimsenin özel mülkiyet ve tasarruf hakkına sahip olamayacağı yönündeki görüşünü şu âyete dayandırmaktadır:

“İnkâr edenler ile Allah’ın yolundan ve içinde, yerli, misafir bütün insanları eşit kıldığımız Mescid-i Harâm’dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir.) Kim orada zulmederek haktan sapmak isterse, biz ona elem dolu bir azaptan tattıracağız”229.

Örnek 2: İmâm Buhârî, sadakanın kabulü için kazanç ve ticaretin helâl olmasının şart olduğu görüşündedir. Buhârî, bu hususta “(Helâl) kazanç ve ticaretin sadakası bâbı.” şeklinde bâb başlığı oluşturarak bu görüşünü başlık altında zikrettiği şu âyete dayandırmaktadır:230

“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın temiz olanlarından…. infâk ediniz….. Şüphesiz Allah, zengindir, övülmeye layıktır.”231

226

Ebu’l-Hüseyn Alî b. Halef b. Abdulmelik b. Battâl, Şerhu Sahîhi’l-Buhârî I-X, Mektebetu’r- Rüşd, Riyâd ts., IV, 269; Keşmîrî, a.g.e., III, 212.

227 Ebû Zekeriyyâ Muhyuddîn b. Şeref en-Nevevî, Kitâbu’l-Mecmû’ Şerhu’l-Mühezzeb I-XXIII,

Mektebetu’l-İrşâd, Cidde 1980, IX, 297.

228

ًةَّصاَخ ٌءا َوَس ِما َرَحْلا ِد ِجْسَمْلا يِف َساَّنلا َّنَأ َو اَهِئا َرِش َو اَهِعْيَب َو َةَّكَم ِروُد ِثي ِر ْوَت ُباَب Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’l-Hac 44, (II/147)

229 Hacc 21/25. 230 ِة َراَجِ تلا َو ِبْسَكْلا ِةَقَدَص ُباَب

Buhârî, el-Câmi’, Zekât 29, (II/115).

64

İmâm Buhârî, bu bâb başlığında âyetle istidlâlde bulunarak harâm kazanç ve ticaretten elde edilen malların sadaka olarak verilemeyeği, sadaka olarak verilmesinin helâl olma şartına bağlı olduğunu ifade etmektedir.232

Örnek 3: Beyyinenin müddeîye (davacı), yeminin ise müddeâ aleyhe (davalı) ait olduğu görüşü, İslâm Hukukunda bir kaide halini almıştır. İmâm Buhârî, bu kaideyi “Beyyinenin davacıya ait olduğuna dair gelen nasslar.”233 ifadesiyle ortaya koyduktan sonra bu kaidenin dayanağını oluşturan şu âyetlere yer vermektedir:

“Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefîh veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şâhit bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şâhitlerden bir erkek ile -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki kadın (olsun). Çağırıldıkları vakit şâhitler gelmemezlik etmesin. Büyük veya küçük, vâdesine kadar hiçbir şeyi yazmaktan sakın üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah nezdinde daha adaletli, şehâdet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır. Bu durumda onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. (Genellikle) alış-veriş yaptığınızda şâhit tutun. Ne yazan, ne de şahit zarara uğratılsın. Eğer bunu yaparsanız (zarar verirseniz) şüphe yok ki bu, sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah'tan korkun. Allah size gerekli olanı öğretiyor. Allah her şeyi bilmektedir234.”

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şâhitlik eden kimseler olun. (Haklarında şâhitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şâhitliği) eğer büker (doğru şâhitlik

232 Aynî, Umde, VIII, 442. 233

يِعَّدُمْلا ىَلَع ِةَنِ يَبْلا يِف َءاَج اَم Buhârî, el-Câmi’, Kitâbu’ş-Şehâdât 1, (II/167).

65

etmez) yahut şâhidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır235.”

el-Câmiu's-Sahîh şârihleri, beyyinenin müddeîye (davacı) ait olduğu fikrinin, âyetin zımnından anlaşıldığını zira müddeînin beyyine olmaksızın iddiasında doğru olduğunun kabul edilmesi durumunda, şâhitlere ve hakların yazımına ihtiyaç duyulamayağını ifade etmektedir.236 İbn Battâl, birinci âyette geçen يِذَّلا ْلِلْمُيْل َو ْبُتْكَيْلَف ُّقَحْلا ِهْيَلَع ifadesinin, sözün müddeâ aleyhe (davalı) ait olduğunu ifade ettiğini belirtmektedir.237 İbn Battâl, imlâ emrinin müddeâ aleyhin yazdıklarında tasdik edilmesini gerektirdiğini, müddeâ aleyhin doğruluğunun kabul edilmesine karşılık, beyyinenin kendisini yalanlayan müddeîye ait olacağını ifade emektedir.238 İkinci âyette ise müddeâ aleyh kendi aleyhinde olan hakkı ikrâr etmekle emrolunmaktadır. Bu ise sözün müddeâ alyehe ait olduğunu göstermektedir. Müddeînin, sözün sahibi olan müddea aleyhi tekzîb etmesi durumunda ise müddeî beyyineyi ikâme etmekle mükelleftir.239.