• Sonuç bulunamadı

İslam’ın ilme verdiği değer tartışma götürmeyecek kadar açık ve nettir. Bu değer, hem Kur’an ayetleri ile hem de hadis-i şeriflerle desteklenmiştir. Hz. Peygamber efendimizin ilimle ilgili yüzlerce hadis-i şerifi bulunmaktadır. Bu hadis-i şerifler, Kütüb-i Sitte’de ve diğer hadis kaynaklarında yer almaktadır.

Bu hadislerden bir kısmını aşağıda okuma imkânı bulacağız.

1) Bir gün Resûlullah (s.a.s.) mescide geldi ve mescidin de-ğişik köşelerinde oturan iki topluluk gördü. Bu topluluklardan

12 Zümer, 39/9.

İLMİN ÖNEMİ 2121

biri dua ve zikir ile meşgul idiler. Diğer topluluk da ilim ile meşgul oluyor ve insanlara bir şeyler öğretiyorlardı. Resûlulah (s.a.s.) her ikisinin de hayır üzere olduğunu ifade ettikten sonra dua edenler için şunları söyledi: “Bunlar, Allah Teâlâ’dan istiyor-lar, Allah dilerse bunların istediğini verir, dilerse vermez.” İlim ile meşgul olanlar için de şunları söyledi: “Ama şunlar, insanlara bir şeyler öğretiyorlar. Ben de öğretmen olarak gönderildim.” Sonra da Resûlullah (s.a.s.) ilim ile meşgul olanların yanına oturdu.13 Peygamberimiz, bu davranışı ile ilme ve ilim ile meşgul olanlara ne kadar değer verdiğini göstermektedir.

2) Hz. Ebû Hüreyre’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.”14

Hz. Peygamber’e kulak veren Müslümanlar, ilim elde et-mek ve Resûl-i Ekrem’in bir tek hadisini bizzat ondan duyan kimseden işitmek için uzun yolculuklar yapan ilim ehli kişiler oldular. Bugünün imkânları ile dahi dolaşılması kolayca göze alınamayacak genişlikteki İslam coğrafyasının tamamını gezen ilim yolcularının sayısı binlerle ifade edilmektedir. Müslüman-lar daha sonraki asırMüslüman-larda, başta İslamî ilimler olmak üzere birçok ilim ve bilgi alanı geliştirdiler ve bunların bazılarının ilk kurucuları ve geliştiricileri oldular. İlim yolunda, cennete gidiyormuş gibi yürüdüler.

3) Hz. Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlul-lah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır:

sadaka-i câriye, kendisinden istifade edilen ilim ve kendisine dua eden hayırlı bir evlat.”15

Hadisimizde sevabı ölümden sonra da devam eden üç amelden bahsedilmektedir. Bunlardan biri sadaka-i câriyedir,

13 İbn Mâce, Mukaddime, 17.

14 Müslim, Zikir, 38.

15 Müslim, Vasiyyet, 14.

CAMİ VE İLİM

22 22

yani devam eden iyiliktir. Herkesin faydalandığı ve varlığı de-vam ettiği müddetçe sevabı da dede-vam eden hayırlardır. Cami ve mescitler, mektep ve medreseler, yollar ve köprüler, çeşmeler ve sebiller, hanlar ve hamamlar, her çeşit hayır vakıfları bunun ör-neğidir. Bunları yapanların, yapımına katkı sağlayanların amel defteri kapanmaz ve sevabı sürekli olur.

Sevabı devamlı olan ikinci salih amel, kendisinden insan-ların sürekli faydalandığı ilimdir. İnsanın öğrendiği ilmi, elde ettiği bilgiyi başkalarına öğretmesi en büyük hayırlardan biridir.

Bunun çeşitli yolları ve şekilleri vardır. Talebe yetiştirmek, ken-di ilmini ve bilgisini onlara öğretmek en önemlisiken-dir. Kişinin ölümünden sonra sevabını devamlı kılacak olan üçüncü amel, arkasında kendisine dua edecek salih bir evlat bırakmaktır.

4) Hz. Ebû Hüreyre’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Dünya ve onun içinde olan şeyler değer-sizdir. Sadece Allah’ı zikretmek ve O’na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen öğrenci bundan müstesnadır.”16

Bu hadis-i şerif, ilim sahibi bir öğretici veya ilim öğren-meye arzulu ve istekli bir öğrenci olmanın ne kadar önemli olduğunu öğretiyor. İlmin ve bilginin üstünlüğü tartışılamaz.

5) Hz. Enes’ten rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.”17

İlim, bir nevi cihattır. Çünkü cihadın gayesi insanlara İs-lam’ı duyurup ulaştırmaktır. Bunun en önemli vasıtası ilimdir.

İlim tahsilinin ve bunun için yola çıkmanın faziletinden bahse-den pek çok hadis vardır. Allah yolunda cihada çıkan kimseye evine dönünceye kadar her adım için sevap yazıldığı gibi, ilim tahsili için yola çıkana da evine ve yurduna dönünceye kadar

16 Tirmizî, Zühd, 14.

17 Tirmizî, İlim, 2.

İLMİN ÖNEMİ 2323

aynı şekilde sevap yazılacağına ve bunun bir nevi Allah yolunda cihat sayılacağına bu hadis bir kere daha şahitlik etmektedir.

Bu manada Hz. Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifine de kulak verelim: “Bir kimse İslâm’ı ihya edip yaşatmak için ilim tah-sil ederken ölürse, cennette onunla peygamberler arasında sadece bir derece vardır.”18

6) Hz. Ebü’d-Derdâ (r.a.) Resûlullah (s.a.s.)’ın şöyle bu-yurduğunu işitmiştir: “Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. Melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balıklar bile âlim kişiye Allah’tan mağfiret dilerler.

Âlimin âbide karşı üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamber-ler altın ve gümüşü miras bırakmazlar; sadece ilmi miras bırakırlar.

O mirası alan kimse, bol nasip ve kısmet almış olur.”19

Âlimler, farz olan ibadetleri yerine getirdikten sonra kalan zamanlarını ilim öğrenmeye ve öğretmeye ayırırlar. Âbidler de üzerlerine farz olan bilgileri öğrendikten sonra, bunun dışında kalan vakitlerini Allah’a ibadetle geçirirler. Bu yönelişin her ikisi de Allah katında makbul ve faziletlidir. Ancak, her iki kâ-mil kişi birbirine eşit olmayıp âlim olan kul, âbid olan kuldan daha üstündür. Çünkü ilim sahibi, sürekli bir gayret içindedir ve sadece kendisine değil başkalarına da faydalı olmaktadır.

İbadet eden bir kişinin ameli de faziletli olmakla beraber, onun faydası kişinin kendisiyle sınırlıdır. Allah Teâlâ, çalışana mutla-ka mutla-karşılığını verir; kendisinden isteyene ise dilerse verir. İlim öğrenmenin bizâtihi kendisi farzdır; farzın üzerine fazladan ibadet etmek ise nafiledir. Farz bir amelin nafile ibadetten daha üstün olduğu açıktır.

18 Dârimî, Mukaddime, 32

19 Ebû Dâvûd, İlim, 1; Tirmizî, İlim, 19.

CAMİ VE İLİM

24 24

Sonuç ve Değerlendirme

Hz. Peygamber Efendimiz, sadece ilmi teşvik etmekle kal-mamış, ilmi baş tacı eden bir nesil yetiştirmiştir. O nesil de kendinden sonra gelen nesli yetiştirmiş ve İslam’ın yayıldığı topraklarda ilim de yayılmıştır. Mekke, Medine, Kûfe, Şam, Bağdat, Kahire, Kurtuba, Bursa, Edirne ve İstanbul şehirleri, hem siyasi idarelerin merkezi hem de ilim merkezleri olmuş-tur. Basra, Buhara, Semerkant, Taşkent, Rey, Erzurum, Konya gibi şehirler de birer ilim merkezi olarak idare merkezleri ile yarışmışlardır. Bağdat’ta Nizâmiye medreseleri, Kahire’de Câmi-atu’l-Ezher, İstanbul’da Osmanlı medreseleri çevrelerini yıllarca ilmin nuru ile aydınlatmışlardır. Bu nur, Endülüs ve Sicilya ada-sı yolu ile Avrupa’ya geçmiş ve orayı da aydınlatmıştır. Bağdat Nizâmiye medreselerinin büyük üstadı İmam Gazzâli, yazdığı İhyâü ulûmi’d-dîn isimli eserine ilmin önemini belirten yüz on beş sayfalık bir giriş ile başlamıştır. Okuyucularımızdan merak sahibi olanların bu kitabı ve özellikle bu bölümü okumalarını tavsiye ederim.

İlim, kendine değer verenin elinden tutar, onu hapisten çıkarır ve Mısır’a sultan eder. Hz. Yusuf kıssası bir de bu gözle okunmalıdır. Hz. Yusuf, Mısır kralından görev isterken şöyle demişti: “Beni ülkenin hazinelerinin başına tayin et! Çünkü ben, o hazineleri çok iyi korurum ve ben bu işi iyi bilirim.”20 Bugün Hz. Yusuf gibi yaptığı işi çok iyi bilen ve kendisine ema-net edilenleri koruyacak olan insanlara ihtiyacımız var; bu da ilimle ve Allah korkusu ile oluyor. Bu ikisi olmadan olmuyor.

20 Yûsuf, 12/55.

İLMİN ÖNEMİ 2525

Çocuklukla başlayan cami ve Müslüman