• Sonuç bulunamadı

Drama ve uygulamaları konusunda Türkiye’de ve Türkiye dışında enstitülerde yapılmış yüksek lisans ve doktora tezleri, makale ve bildiriler yayınlanmıştır. Bununla birlikte, bu çalışmaların çoğu okul öncesi ve ilköğretimin birinci kademesine yönelik olduğu gözlenmektedir. Son yıllarda az da olsa ilköğretim ikinci kademe alanındaki dersleri içeren çalışmalar yapılmaya başlanmış, bu çalışmaların içine dramanın Fen ve teknoloji

81

eğitiminde kullanımıyla ilgili çalışmalarda dahil olmuştur. Diğer taraftan dramanın tekniklerinden “kukla” ve “karagöz” tekniklerinin eğitimde kullanımıyla ilgili birkaç makale dışında yayınlara rastlanılmamıştır.

2.6.1. Drama, Kukla ve Karagözün Kullanımına İlişkin Yapılan Çalışmalar

Ömeroğlu (1990) tarafından yapılan “Ana Okuluna Giden 5-6 Yaşındaki Öğrencilerin Sözel Yaratıcılıklarının Gelişmesine Dramanın Etkisi” adlı çalışmada 80 öğrenci üzerinden çalışma yürütülmüştür. Çalışmada anaokullarına giden 5-6 yaşındaki öğrencilerin sözlü iletişimde yaratıcılıklarının gelişiminde yaratıcı drama yönteminin etkisi temel alınmıştır. Çalışmada, yaratıcılık yeteneğinin bireylerde doğuştan var olduğu, uygun çevre koşullarında ve ortamda eğitimle gelişebileceği, yaratıcı dramanın günümüzde çok önemli bir eğitim modeli olarak çocukların yaratıcılık eğitiminin geliştirilmesinde kullanılması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Çalışmada ön test olarak Torrance Yaratıcı Düşünme Testi Sözel A formu uygulanmıştır. Ön test yapıldıktan sonra deney grubuna yaratıcı drama ile eğitim verilmiştir. Son test olarak deney ve kontrol grubuna Torrance Yaratıcı Düşünme Testi B formu uygulanmıştır. Çalışmanın sonucuna göre, drama eğitimi alan öğrencilerin kontrol grubuna oranla son testte daha başarılı oldukları gözlenmiştir.

Yağcı (1995), “Müzik Eğitimi ve Bir Yöntem Olarak Yaratıcı Drama (Örnek Bir Model Önerisi)” konulu yüksek lisans tezinde, müzik eğitimi ile yaratıcı drama ilişkisinin hangi boyutlarda geliştiğini ve bu ilişkilerin müzik eğitiminde bir yöntem olarak kullanıldığında yaratıcı dramanın ne denli etkili olabileceğini ortaya koymaya çalışmıştır. İki aşamalı yapılan araştırmanın birinci aşamasında; müzik eğitimi ve bir yöntem olarak dramanın müzik eğitiminde etkinliğinin belirlenmesi için genel tarama modeli kullanılmıştır. İkinci aşamada ise, “tek grup son test” modeline göre tasarlanmış bir uygulama yapılmıştır. Çalışmada örneklemi Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesinde yer alan gündüz bakımevinde bulunan ve müziksel davranışların ölçülebileceği 3 yaş çocuklarından seçilen 10 çocuk oluşturmaktadır. Çalışmada araştırmacı tarafından tasarlanan yaratıcı drama etkinlikleri uygulanmış ve yine araştırmacı tarafından geliştirilen bir gözlem formu ile değerlendirme yapılmıştır. Araştırma sonucunda, müzik eğitiminde yaratıcı dramanın bir yöntem olarak uygulanabileceği görüşüyle birlikte, hedeflenen

82

müziksel davranışlara ulaşılmasında yaratıcı dramanın etkili bir yöntem olduğu ortaya konmuştur. Bunun yanı sıra çocuğun yaşamında oyun ve müziğin iç içe olduğu, taklit, dans, ritm öğeleri oyunsu nitelikleri ile çocuğun yaşamında bir bütün içerisinde var oldukları saptanmıştır.

Çebi (1996), “Öğretim Amaçlı Yaratıcı Drama Yoluyla İmgesel Dil Becerisinin Geliştirilmesi” adlı doktora tezinde imgesel dil ile yaratıcı drama ilişkisini ve bu ilişkinin öğrencilerin dil becerilerinin gelişimine etkisini incelemiştir. Araştırmanın evrenini lise mezunu olup üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerle, üniversite öğrencileri oluşturmuştur. Çalışmada birbirini izleyen beş ayrı uygulamada 6 ile 18 kişi arasında değişen gruplar oluşturulmuştur. Araştırmacı “şiir-drama atölyesi” adını verdiği bir atölye kurmuştur ve bu atölyede çalışmalarına şekil vermiştir. Haftada bir defa ikişer saatlik uygulamalar halinde belirli aralıklarla yapılmış beş ayrı uygulamadan oluşan araştırma deneysel desenlidir. Beş ayrı uygulamayı içeren araştırmada yaratıcı drama yönteminin imgesel dil becerisini geliştirdiği ve yaratıcı dramanın imgesel dil becerilerinin geliştirilmesinde geleneksel yöntemlere kıyasla daha etkili olabildiği sonucuna ulaşılmıştır.

Üstündağ (1997) çalışmasında, “Vatandaşlık ve İnsan Hakları Öğretiminde Yaratıcı Dramanın Erişiye ve Derse Yönelik Öğrenci Tutumlarına Etkisi” konulu araştırmasında da drama yöntemi kullanılarak deney ve kontrol grupları arasında bilgi düzeyi ve tutum puanları açısından anlamlı farklar bulunmuştur. Yaratıcı drama uygulamaları birbirinden biçim açısından farklılaşan ve her çalışmada biri, birkaçı ya da tümünün yer aldığı ısınma, oyun, doğaçlama ve oluşumları kapsayan uygulama yöntemleri ile gerçekleştirilmiştir. 20 ders için planlanan ve birbirinden farklılıklar gösteren bu yöntemlerin uygulanması sırasında öğrencilerin değişik yaşantılar geçirmeleri sağlanmaya çalışılmıştır. Yaratıcı dramanın öğrencilerin erişileri ve derse yönelik tutumlarına olumlu yönde etkisinin olduğu ve yaratıcı drama, öğrenciyi öğrenme sürecinin içine-merkezine çektiğinden dolayı öğretmenlerin hangi dalda ve düzeyde olursa olsun hizmet içi eğitim programlarından geçirilmesi gerektiği, yaratıcı dramanın derslerde nasıl kullanılacağı konusunda bilgilendirilmeleri gerektiği sonucuna varılmıştır.

83

Adıgüzel (2000) tarafından yapılan “Müze Ortamında Drama ile Yaşantılara Dayalı Öğrenme” adlı çalışmada özellikle yaşam boyu öğrenmede ve yaşantılara dayalı öğrenmede müze pedagojisinin önemi üzerinde durulmuştur. Bununla birlikte araştırmacı, 6 kız, 11 erkek lise öğrencisi ile Anadolu Medeniyetleri Müzesine yapmış olduğu drama yöntemiyle müze gezisi sonrasında nitel yöntem ile elde ettiği öğrenci görüşlerini sunarak sonuçlarını tartışmıştır. Çalışmanın sonucuna göre, drama yöntemi öğrencilerin müze farkındalıklarının oluşması üzerinde olumlu etkiler yaratarak, öğrencilerin müze gezisinden zevk almalarını sağlamış ve müze ortamındaki öğrenmelerini desteklemiştir.

Akar (2000), “Temel Eğitimin İkinci Aşamasında Drama Yöntemi ile Türkçe Öğretimi: Dorothy Heathcote’un Uzman Rolü Yaklaşımı” adlı yüksek lisans tezinde Dorothy Heathcote’un geliştirdiği “Uzman Rolü Yaklaşımı”nı tanıtmayı, temel eğitimin ikinci döneminde sözlü anlatım becerilerinin geliştirilmesinde “Uzman Rolü Yaklaşımı”’nın kullanımına ilişkin kuramsal bir çerçeve çizmeyi ve işlevsel örnekler vermeyi amaçlamıştır. Çalışma tarama modelinde betimsel bir çalışmadır. Çalışmada, Dorothy Heathcote’un İngiltere’de “Uzman Rolü Yaklaşımı”nı kullanarak, alt sosyo ekonomik düzeyden 26 çocukla yaptığı 90 dakikalık bir drama dersinin videokasetleri, uygulayıcının ve öğrencilerin kullandıkları sözel dil becerileri açısından analiz edilmiştir. Bununla birlikte, “Uzman Rolü Yaklaşımı” öğrenme-öğretme kuramları; özellikle de de senaryo tabanlı öğrenme kuramı açısından incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, “Uzman Rolü Yaklaşımı” temelinde yapılan drama dersinde, uygulayıcının sırasıyla en çok “soru sorma”, daha sonra “bilgi verme” ve “açıklama yapma” etkinliklerini kullandığı belirlenmiştir. Öğrencilerin ise en çok “tahmin etme”, “soru sorma”, “tartışma” ve “açıklama yapma” etkinliklerini kullandıkları sonucuna ulaşılmıştır. Uzman rolü yaklaşımı ile planlanmış drama uygulamalarının öğrencilerin sözlü anlatım becerilerinde olumlu bir etkide bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra çalışmada ilköğretim 4 ve 5. sınıflarda Türkçe öğretimine yönelik drama ders planları önerisinde bulunulmuştur.

Karakuş (2000). “Drama Yönteminin İlköğretim 5. Sınıf Öğrencilerinin Öykü Yazma Becerilerine Etkisi” adlı yüksek lisans tezinde, öğrencilerin öykü yazma becerilerini geliştirebilmek için tasarladığı “Öykü Yazma Programı”’nın öğrencilerin bu beceriyi kazanması üzerindeki etkisini incelemiştir. Araştırmanın örneklemi 50 öğrenci olup, deney

84

ve kontrol grubu olarak ayrılan gruplardan deney grubuna drama yöntemi uygulanmıştır. Çalışmanın ölçme ve değerlendirme kısmında, her iki gruptan öykü yazmaları istenmiş, ölçme aracı olarak da “Öykü Yazma Değerlendirme Ölçeği (NRS)” kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda; deney ve kontrol grupları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark gözlenmiştir.

Okvuran (2000), “Yaratıcı Dramaya Yönelik Tutumlar” konulu doktora tezinde, yaratıcı drama alanında eğitim almış bireylerin dramaya yönelik tutumlarını ölçmeyi amaçlamış ve drama alanında araştırma yapmanın güçlüğüne değinmiştir. Çalışma kuramsal ve uygulamalı iki temel bölümden oluşmaktadır. Kuramsal bölümde dramanın doğası, dramanın doğasının öğeleri, dramada yeni yaklaşımlar, drama öğretmeninin niteliği, drama ve tutum ilişkisi incelenmiştir. Uygulama bölümünde ise, drama eğitimi alan bireylerin dramaya yönelik tutumlarını ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırmaya 20 – 65 yaş arası 240 yetişkin drama eğitimi almış olan bireyler katılmıştır. Çalışmanın verileri “Yaratıcı Drama Tutum Ölçeği” ile toplanmıştır. Araştırmacı çalışmasında, dramanın doğasının başlıca öğeleri metaxis, içerik/öykü, doğaçlama, drama öğretmeni ve drama etiği gibi konulara açıklık getirmiştir. Araştırmacı, drama tutum ilişkisinde; dramayı öğrenmenin tutumları etkilediğini ve tutum objesinin dramanın kendisi olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte, dramaya ilişkin giriş düzeyindeki eğitimlerin tutumları çok etkilemediğini görülmüştür. Yaş ilerledikçe olumlu tutumlar da artmaktadır. Çalışma süresinin de eleştirel tutumları arttırdığı belirlenmiştir. Dramaya yönelik tutumların bilişsel, duyuşsal ve devinişsel yönlerini ayrıştıran araştırmaların alana katkı sağlayacağı inanılmaktadır.

Akoğuz (2002) çalışmasında, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı eğitim parklarına gönüllü olarak gelen ve yaratıcı drama atölye çalışmalarına katılan öğrencilerin, iletişim becerilerinin geliştirilmesinde yaratıcı dramanın etkisini 9-12 yaş grubundaki 18 ve 22 kişilik iki ayrı grupla gözlem yoluyla incelemiştir. Araştırmacı 12 haftalık yaratıcı drama atölye çalışması sırasında iletişim becerilerindeki gelişme ile ilgili düzenli olarak gözlem yapmış ve bu gözlemlerini bir gözlem formuyla standartlaştırmıştır. Çalışmanın sonucunda tüm katılımcılarda, çalışmanın başlangıcında yapılan gözlemlere göre iletişim becerilerinin geliştirilmesinde anlamlı bir değişiklik gözlemlenmiştir.

85

Gürol (2002) tarafından “Okulöncesi Eğitim Öğretmenleri ile Okulöncesi Öğretmen Adaylarının Eğitiminde Dramaya İlişkin Kendilerini Yeterli Bulma Düzeylerinin Belirlenmesi” adlı doktora çalışmasında, okulöncesindeki eğitimde dramanın uygulanmasına ilişkin hizmetiçi eğitime katılan okulöncesi öğretmenleri, okulöncesi öğretmenliği programında öğrenim gören öğretmen adaylarının ve bu programda görev yapan öğretim elemanlarının görüşlerini belirlemeyi amaçlamıştır. Araştırma örneklemi drama konusunda hizmetiçi eğitime katılan öğretmenler ile eğitim fakültelerinin okulöncesi öğretmenliği programının son sınıfında öğrenim gören öğrenciler ve öğretim elemanlarından oluşan 560 kişiyle sınırlı tutulmuştur. Örnekleme alınan 560 öğretmene anket gönderilmiş ve 432’si geri dönmüş, bunlardan da 377’si işleme alınmıştır. Araştırma sonuçları öğretmenlerden elde edilen sonuçlar, öğretmen adaylarından elde edilen sonuçlar ve öğretim elemanlarından elde edilen sonuçlar şeklinde üç başlık altında toplanmıştır. Buna göre, öğretmenlerin çoğunluğu, drama dersini verecek öğretmenlerin eğitim fakültelerine drama dersinin konarak ve hizmetiçi eğitim verilerek yetiştirilmesini istemişlerdir. Öğretmenlerin tamamına yakını drama uygulamalarında çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunlar uygulamaların zorluğu, araç-gereç temini ve araç-gereç üretimi konularıdır. Öğretmen adaylarının yarıya yakını öğretim elemanlarını yeterli ve diğer yarısı da kısmen yeterli görmüştür. Öğretmen adaylarının tamamına yakını drama dersinin programda bulunmasını istemiştir. Öğretim elemanlarının tamamı drama dersinin programda bulunmasını ve zorunlu olmasını istemişlerdir. Bunun nedeni olarak eğitici dramanın yararlarını yazarak belirtmişlerdir. Ayrıca öğretim elemanları, YÖK tarafından belirlenen programın geliştirilmesi gerektiğini; okul öncesi, sınıf öğretmenliğinde zorunlu olan ve seçmeli olarak bazı bölümlerde verilen drama dersinin kredi ve saatinin yetersiz olduğunu belirtmişlerdir. Bununla birlikte öğretim elemanları, drama liderliği konusunda yeterli öğretim elemanlarının sayısının azlığı, öğretim elemanları arası uyumsuzluğun olması, fiziksel ortamın yetersizliği, uygulamaları gösteren videokasetli, CD’li kitapların bulunmaması, drama konusunda lisansüstü eğitimin sadece Ankara’da bulunması sorun olarak göstermişlerdir.

Özdemir (2003) tarafından gerçekleştirilen çalışmada, duygusal zeka ve bileşenlerine, yaratıcı dramanın aşama ve hedeflerine, dramada kullanılan tekniklere değinilmiştir. Ön- test son-test karşılaştırmalı deneysel desenin kullanıldığı çalışmada Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümü üçüncü sınıf öğrencileri ile çalışma

86

yürütülmüştür. Örnekleme giren öğrenci sayısı deney ve kontrol gruplarında toplam 64 öğrencidir. Araştırmaya katılan kontrol ve deney grubu öğrencilerine “Duygusal Zeka Değerlendirme Ölçeği” ön test – son test olarak uygulanmıştır. Çalışmanın sonucuna göre, son testte deney grubunun duygusal zeka puanında kontrol grubuna göre anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Bununla birlikte geçen süre zarfında öğrencilerin toplam EQ puanları ve özbilinç, empati ve sosyal beceriler alt puanlarında anlamlı bir artış gözlenmiştir. Kontrol grubunu oluşturan öğrencilerin ön-testten aldıkları puan ile son-testten aldıkları puan arasında anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Geçen süre zarfında kontrol grubu öğrencilerinin toplam EQ puanları ve alt puanlarında anlamlı bir artış söz konusu olmamıştır.

Özsoy (2003)’un “İlköğretim Matematik Derslerinde Yaratıcı Drama Yönteminin Kullanılması” adlı çalışmasında, yaratıcı drama yönteminin İlköğretim 8. sınıf “Dik Prizmaların Özellikleri ve Hacimleri” konusunun öğretimine etkisini araştırmayı amaçlamıştır. Çalışma, Balıkesir ili merkez Karesi İlköğretim Okulu 8. sınıftaki 60 öğrenciye uygulanmıştır. Çalışmada deney ve kontrol gruplu öntest-sontest deneme modeli kullanılmıştır. Çalışma sonucunda, İlköğretim 8. sınıf Dik Prizmaların Özellikleri ve Hacimleri konusunun öğretiminde yaratıcı drama yönteminin uygulanmasının öğrenci başarısını olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Bunun yanı sıra, çalışmaya katılan öğrencilerle yapılan görüşmeler sonucunda; öğrencilerin hem eğlenip hem de öğrendiklerini, bu gibi etkinliklerin daha sık yapılmasını istediklerini ve böyle bir ders sürecinde daha etkin olduklarını ifade ettikleri belirtilmiştir.

Köklü (2003)’ün yapmış olduğu “Türkçe Öğretiminde 7. ve 8. Sınıf Öğrencilerine Dinlediğini Anlama Davranışının Kazandırılmasında Dramatizasyonun Etkisi” adlı yüksek lisans çalışmasına 71’i 7. sınıf, 65’i 8. sınıf olmak üzere toplam 136 öğrenci dahil edilmiştir. Çalışmada 7. sınıf öğrencilerine şiir türü ile 8. sınıf öğrencilerine ise öykü türü ile anlaşılma ve hatırlamaya yönelik etkinlikler yapılmıştır. Her iki sınıfta rastgele kontrol ve deney grupları oluşturulmuştur. Her iki ilköğretim kademesi için deney ve kontrol grupları oluşturulmuş, deney grubuna drama yöntemi ve kontrol grubuna düz okuma tekniği uygulanmıştır. Araştırma sonucunda; dramanın 7. sınıfta şiir, 8. sınıfta öykü türünde bir metnin anlaşılmasında ve hatırlanmasında düz okuma tekniğine göre, daha

87

etkili olduğu saptanmıştır. Bunun yanı sıra; kız öğrencilerin de erkek öğrencilere göre akademik başarı düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.

Duatepe (2004), doktora çalışmasında, drama temelli geometri öğretiminin öğrencilerin başarı, tutum ve geometrik düşünme düzeyleri üzerindeki etkileri üzerine araştırma yapmıştır. Bu bağlamda araştırmacı, 7. sınıf geometri dersini drama temelli işlemek üzere ders planları hazırlamış, bu yöntemle işlenen dersin geleneksel yöntemle karşılaştırıldığında öğrencilerin geometri başarısına, geometri düşünme düzeylerine, geometri ve matematik tutumlarına etkisini gözlemeye çalışmıştır. Çalışma 2002-2003 ders yılı ikinci döneminde, bir devlet okulunda bulunan 3 7. Sınıf üzerinde gerçekleştirilmiştir. Öğrencilerin geometri başarılarını belirlemek üzere, biri “açılar ve çokgenler” ünitesine, biri “çember, daire, silindir” ünitesine ilişkin iki başarı testi ve geometriye karşı tutumları belirlemek için “Geometri Tutum Ölçeği” geliştirilmiştir. Bununla birlikte, öğrencilerin geometrik düşünme seviyelerini ölçmek için “Van Hiele Geometrik Düşünme Testi” ve matematiğe karşı tutumlarını ölçmek için “Matematik Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. İkisi deney, biri kontrol grubu olarak atanan gruplardan deney grubunda dersler drama yöntemi kullanılarak geliştirilen ders planları ile sürdürülmüştür. Kontrol grubunda ise öğretim düz anlatım yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Her sınıfta 34 öğrenci olmak üzere toplam 102 7. sınıf öğrencisi ile gerçekleştirilen ve kontrol gruplu ön test son test deneysel araştırma modelinin kullanıldığı çalışmanın sonucunda, drama temelli geometri öğretiminin, geleneksel öğretime göre; öğrencilerin geometri başarılarını, geometrik düşünme seviyelerini, matematik ve geometriye yönelik tutumlarını önemli bir ölçüde arttırdığı gözlenmiştir. Çalışmada grupların derslerine giren öğretmenin ve deney grubu öğrencilerinin görüşlerine de yer verilmiştir.

Aksoy Tokgöz (2004) tarafından gerçekleştirilen “İlköğretim 4. ve 5. sınıf Türkçe Programlarında Edebi Türlerden Öykünün Öğretiminde Yaratıcı Drama Yönteminin Etkililiği” adlı yüksek lisans çalışmasında drama yönteminin öğrenci başarısına etkisini belirlemek amacıyla, deneme modellerinden ön test-son test kontrol gruplu modele göre çalışma yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemi 48 öğrenci olup, uygulama aşamasında kontrol grubunda edebi türlerden öykünün öğretiminde geleneksel yöntem vurgulanırken, deney grubunda ise araştırmacının kendisi tarafından hazırlanan yaratıcı drama

88

etkinliklerine göre uygulama yapılmıştır. Araştırma sonucunda; drama yönteminin geleneksel yönteme göre öğreten ve öğrenenin öğretim sürecindeki yeri ve öğrenci başarısı açısından daha etkili olduğu, bilişsel alanda yer alan amaç ve davanışlara ulaşmadaki başarı seviyesinin daha yüksek olduğu, duyuşsal alanda yer alan becerilere ulaşmadaki başarı seviyesinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Önder ve Kamaraj (2004)’ın birlikte yaptıkları çalışmada eğitici drama hakkında öğrenci, öğretmen ve anne-baba görüşlerini incelemek ve drama uygulamalarına katılan çocukların oynadıkları roller ve katıldıkları drama oyunlarına ilişkin görüşlerini belirlemek amaçlanmıştır. Çalışma için üst sosyo-ekonomik düzeyi temsil etmekte olan bir okul rastgele seçilmiş, 1-3. sınıflara devam etmekte olan 47 kız, 41 erkek öğrenci ile 7 öğretmen ve 64 veli çalışmaya katılmıştır. Çalışma deseni tarama modelli olup öğrenci, anne, baba ve öğretmenlerin eğitici drama dersine ilişkin görüşlerini öğrenmek amacıyla anket formları hazırlanmıştır. Çalışmada veriler üç tür anket ile toplanmıştır. Bunlardan birincisi öğrencilerin katıldıkları drama uygulamaları ile ilgili görüşlerinin değerlendirildiği ve 9 maddeden oluşan “öğrenci anketi”, ikincisi öğretmenlerin drama dersine katılan öğrencilerinin bazı özellik ve becerilerine ilişkin görüşlerinin değerlendirildiği ve 13 maddeden oluşan “öğretmen anketi” ve üçüncüsü de drama dersine katılan çocukların anne ve babalarına çocuklarının bazı özellikleri ve becerilerine ilişkin bilgilerin sorulduğu 19 maddeden oluşan “anne-baba anketi”dir. Çalışma 11 hafta sürmüştür. Çalışmanın sonucuna göre; öğrencilerin tamamı drama dersini çok sevdiklerini belirtmiştir. Öğrenciler eve gittiklerinde derste yaptıklarını anne-babalarına çoğunlukla anlattıklarını, anne- babaların da çoğunluğunun derste yaptıklarını çocuklarına sorduklarını ifade etmişlerdir. Öğrenciler drama dersini sevme nedenleri arasında en çok “eğlenceli ve zevkli olduğu için” görüşünü belirtmişlerdir. Anne-babaların görüşlerine göre drama dersi çocukların çatışma çözümleme becerisi ve hareketliliğin azalmasında etkilidir. Öğretmenler, drama dersinin öğrencilerin kendilerini hareketlerle ifade etme, öğretmen-öğrenci ilişkilerine olumlu katkı, sözel dil yeteneği ve duygularını ifade etme becerilerine etkisi olduğunu belirtmişlerdir. Çalışmanın sonunda da drama uygulamaları ve öğrencilerin söz konusu drama uygulamalarını tercih etme nedenlerinin ayrıntılı olarak incelenmesinin önemi vurgulanmıştır.

89

Erkan (2005) yapmış olduğu çalışmada, okulöncesi eğitime devam eden altı yaş öğrencilerine verdiği yaratıcı drama eğitiminin ve rahatlama etkinliklerinin öğrencilerin yaratıcılıklarına etkisini incelemiştir. Çalışmasında 2 deney ve 1 kontrol grubu kullanmıştır. 1. Deney grubu 20, 2. Deney grubu 20 ve kontrol grubu 20 öğrenci olmak üzere toplam 60 öğrenci ile çalışmasını gerçekleştirmiştir. 1. Deney grubuna iki gün, 2. Deney grubuna haftada bir gün yaratıcı drama etkinlikleri ve rahatlama çalışmaları uygulamıştır. Öğrencilerin yaratıcılıklarını belirlemek için Torrance Yaratıcı Düşünme Testi sözel formun şekilsel kısmının A ve B formlarını kullanmıştır. Çalışma sonucunda 1. Deney grubunda sözel orjinallik, şekilsel zenginleştirme, şekilsel sınırları uzatma ve geçme boyutlarında; 2. Deney grubunda da sözel akıcılık, sözel orjinallik, şekilsel zenginleştirme, şekilsel sınırları uzatma ve geçme alt boyutlarında anlamlı farklılıklar gözlemiştir.

Adıgüzel (2006) tarafından yapılan çalışmada eğitim fakültelerinde öğrenimlerine devam

Benzer Belgeler