• Sonuç bulunamadı

Görsel etkinlikler yoluyla öğretimde hem görsel hem de işitsel iletişim kullanılır, dolayısıyla göze ve kulağa hitap ettiğinden etkili bir öğretim yöntemi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Farklı coğrafyalarda geliştirilen çağdaş eğitim modellerinin ortak yönü; öğrencinin çevresini algılayışı sırasında duyularını doğru kullanarak, hareket ederek, yaparak, değiştirerek, deneyimleyerek kurulan oyuna katılmasını sağlamak, bu amaca uygun oyunsal alanlar ve araçlar yaratmaktır. Duyularla kavrama, buna bağlı olarak “görsel algı”nın geliştirilmesi ve görsel algılamanın hedef alınmasıyla “öğrenme”nin gerçekleşmesi önem kazanmıştır. “Görsel algılama”, diğer duyularla algılama çeşitleri içinde en etkili algılamadır (Tulukçu, 2004).

Görsel etkinlikler yoluyla öğretimde dramatizasyon, slayt, harita, resim, grafik, model, TV, cd çalar, kukla, karagöz gibi görsel ve işitsel araçlardan yararlanılabilir. Bu etkinlikler için de geleneksel kültürümüzün sanatsal temsilcilerinden olan Karagöz – Hacivat ve Kukla; işlenen konuları, tiplemeleri, gazelleri, türküleri, dans ve müzikleri ve yöresel özellikleri ile ayrı bir değere sahiptirler. Görsel etkinlikler yoluyla öğretimde öğretmen, öğrencilerin bilgi düzeylerini bilmeli, bu düzeyin üzerine neler katılabileceğini düşünmeli, kullanılacak materyallerin yapacağı etkinlik için yeterli olup olmadığına kanaat getirebilmelidir. Bununla birlikte, öğretmen; bu yolla öğretimi kullanmadan önce amaç ve kapsamı belirlemeli ve öğrencilerin dikkatini ve motivasyonunu her an yüksek tutabilecek şekilde hazırlık yapmalıdır. Ayrıca yapacağı görsel etkinliklere öğrencilerin de katılımını sağlamalıdır. Geleneksel Türk Tiyatromuzun öğelerinden ve dramanın araçlarından olan “Kukla” ve “Karagöz” teknikleri görsel etkinlikler yoluyla öğretim çerçevesinde incelenebilir.

68

2.5.1. Kukla

Kuklanın kendine özgü bir imajı, kendine özgü izleyicisi ve kendine özgü bir estetiği vardır. Bu nedenle insanı taklit etmek kuklanın gerçekliğine ait değildir. Eğer kukla oynatıcısı, kuklasında insanı kopyalamaya çalışırsa başarısız olur. Çünkü bunu yaşayan oyuncu çok daha iyi yapacaktır (Baird, 1965). Bu noktada “Niye Kukla?” sorusu akla gelmektedir. Bir sanatçı, kanlı canlı yaşayan oyuncular varken neden anlatmak istediğini kuklalarla anlatmak istemiştir? Kukla bu özel anlamını nasıl kazanmıştır? Bu bölümde bu soruların cevapları aranacaktır. Bununla beraber kuklanın bir anlatım aracı olarak eğitimdeki yeri ortaya koyulmaya çalışılacaktır.

2.5.1.1. Kuklanın Tanımı ve Önemi

Kuklanın tiyatral ve günlük kullanımı, kukla üzerine çeşitli tanımlar yapılmasına yol açmıştır. Bu tanımlara bakacak olursak;

“Hareketli yerleri iplikle sanatçının parmaklarına bağlanarak veya eldiven gibi bir kesiti kullanarak bir perdenin üzerinden oynatılan, bez, karton vb. hafif nesnelerden yapılmış insan ve hayvan figürleri: Ayakları olmayan, alttan içine el sokularak oynatılan çeşitli nesnelerden yapılmış bebek. Bu bebeklerle oynatılan oyun” (TDK Sözlüğü, 1988).

Günümüzde kukla tiyatrosu uygulamalarına bakıldığında, bu tanımın kuklanın bütününü açıklamakta eksik kaldığı görülmektedir. Kukla “insan ya da hayvan figürü” ya da çocukların oynadığı bebeğe benzemek zorunda değildir. Bebekler ve oyuncaklar bir kukla olamayacağı gibi kuklalar da bebek değildir. Kukla, bu tür kalıplarla sınırlandırılamayacak bir biçim ve işlev zenginliğine sahiptir. Bunun yanı sıra bu tanımda bir diğer eksiklikte; kuklaları çok büyük yapılabileceği gibi birden çok kişi tarafından oynatılabileceğini ilk elde okuyucuya açıklayamamış olmasıdır. Kuklanın ne olduğunun açıklanmasında önemli olan onun hangi maddelerden ve nasıl yapıldığının anlatılması değildir. Kukladaki büyü; insanlara yaşları ne olursa olsun bambaşka bir dünyanın kapılarını açmasına sebep olur. Bu büyüdeki felsefi ve psikolojik açıdan farklılaşan görüşleri betimlemek daha doğrudur.

69

İngiliz oyuncu ve oyun yazarı Foote; kuklayı, “doğal olmayan oyuncu” olarak tanımlamıştır. Amerikalı kukla düşünürü Paul McPharlin (1903-1948)’e göre kukla, “bir kişinin kontrolü altında oynatılan teatral figür” iken, Amerikalı kuklacı Bil Baird (1904- 1987)’e göre, “bir kişinin gücüyle oynatılan gösteri öncesinde cansız olan figür” dür. Rus kuklacı Sergei Obraztsov (1901-1992) için kukla, “bir malzeme, kişisel olmayan ve bir sahne karakteri gibi sunulabilen bir olgu” dur (Obraztsov, 1950). Kukla; sahne üzerinde “dönüşmüş olan” bir nesnedir. “Dönüşüm” derken kuklanın gösterim sırasında nesneyken yaşayan bir rol kişisine ya da karaktere dönüşümü betimlenmektedir. Bunun yanı sıra kukla; seyircinin zihinde canlı kılınan bir çeşit nesnedir (Jurkowski, 1988).

Kuklalar üzerinde yapılan incelemeler kuklaların yalnız çocukları eğlendiren basit bir eğlence aracı olmadığını, eğlendirirken eğittiğini, yetişkinlerin de kuklalara ilgi duyduklarını, toplulukların duygu ve düşüncelerini dile getirdiği ve çağın sanat anlayışını, kültürel yapısını yansıttığını dile getirmektedir. Çocuk için oyun ve oyuncağın önemi birinci derecededir. O halde kukla ve kuklacılık bu açıdan ele alındığında bile değeri ayrıca ortaya çıkmaktadır.

2.5.1.2. Kukla Çeşitleri

Kuklalar çok farklı malzemelerden (kağıt, demir, bez, plastik, metal levha, tel, tahta, sünger, yün iplik…vb.) yapılacağı gibi farklı şekillerde oynatım şekilleri de düzenlenebilir. Kukla; buluş, beceri ve yeteneklere açık, gelişmeleri kabul eden bir sanat dalıdır. Bu özelliğinden dolayı kuklalar parmak kadar da olabilir çok büyük de olabilir (Oral, 2003). Kukla çeşitleri; El Kuklası, İpli Kukla (Marionette), Sopalı Kukla, Parmak Kukla, Yüzük Kukla, Tahta Kaşık Kukla, Eldiven Kukla, Canlı Kuklalar, Gölge Kuklaları, Levha Kuklalar, Telli Kukla, Vant Kukla (Vantrolog), Sünger Kukla olarak sıralanabilir (Oral, 2003). Bu çalışmada; kukla çeşitlerinden; İpli Kukla (Marionette), Sünger Kukla ve Gölge Kuklaları kullanılmıştır.

70

2.5.1.3. Kukla Sanatının Çocukların Yaratıcılıklarına Etkisi

Kukla, çocuğun yaşamına kendiliğinden ve çok erken yaşlarda dahil olan bir araçtır. Çocuk oyun oynarken kendi hayatını ve gerçekliğini ortaya koyup, oyun içinde bunu hayali olarak kurgulayıp yaratıcı bir biçimde kendi gerçekliğini dönüştürür. Çoğu çocuk, oyun oynarken gündelik hayatını oyununa katar (Temuçin, 2007). Kuklalarla oyun çocukların hayal gücünü, yeteneklerini ve yaratıcı düşünmeyi geliştirir. Çocuklara sunulan farklı kukla karakterleri onların hayal dünyalarının kapılarını aralamaya yardım eder. Bunun yanı sıra eğitim ortamında öğretmenlerin uygun ortam sağlayarak öğrencilerin kendi kuklalarını yapıp oynatmalarını sağlaması öğrencilerin yaratıcılıklarını ortaya koymalarını ve özgün ürünler oluşturmalarını sağlar. (MEGEP, 2007). Çocuk kukla oynatırken tüm dertlerini ya da sevinçlerini kukla aracılığıyla rahat bir biçimde dile getirir. Kukla izlerken de benzer bir empati kurar. Sahnede izlediği kukla inandırıcı olduğu sürece kuklanın oyunsu alanı onun günlük hayatında kurguladığı oyunlara çok yakındır (Temuçin, 2007).

2.5.1.4. Kukla Sanatının Çocukların Dil Gelişimine Etkisi

Çocuklar kukla oynatırlarken dili etkin bir biçimde kullanmaktadırlar. Eğitim alanında kukla tekniği kullanılırken öğretmen kuklalarla herhangi bir konu, olay, durum anlatttığında öğrenciler yeni kelimeler öğrenirler. Bunun yanı sıra bu öğrendikleri kelimelerin hangi durumlarda kullanıldığına ilişkin düşünceleri gelişir. Düzgün cümleler kurabilme, düşüncelerini çekinmeden açığa vurma gibi özellikler kukla etkinlikleriyle sağlanabilir. Bununla beraber kuklalarla yapılan etkinliklerde; bireyin dili akıcı, anlaşılır bir şekilde kullanma ve konuşmalarında Türkçe dil kurallarını kullanma, kendini rahat bir şekilde ifade etme gibi dil gelişim alanında hızlı bir ilerleme görülür (MEGEP, 2007).

71

2.5.1.5. Kukla Sanatının Çocukların Sosyal ve Duygusal Gelişimlerine Etkisi

Kukla etkinliklerinde çocuklar eğlenir, neşelenir, güzel vakit geçirir, bununla beraber zaman zaman duygulanır ve düşünür. Kukla sanatı; bireyi psikolojik ve sosyal baskılardan kurtararak duygu ve düşüncelerini ifade etme fırsatı verir. Bunun yanı sıra kukla; çocuğu tanımada büyüklere yardımcı olmak amacıyla bir tanıma tekniği olarak da kullanılmaktadır. Çocuklar kukla oynatırken kendisini kızdıran durumu kukla karakterinin ağzından daha kolay anlatabilir. Mutluluk, üzüntü, korku, şaşırma ve kızgınlık gibi duygularla; bu duygularda oluşan yüz ifadeleri arasında ilişki kurarlar. Bununla beraber kuklalar çocuğun grupla birlikte çalışma, dinleme, diğer kişilerle ilişki kurma, paylaşma, sorumluluk alma gibi sosyal ilişkilerini de geliştirir. Çocuklar kuklaları oynatırken kendini o kukla karakterinin kimliğine sokarak onun gibi düşünüp hissetmeye çalışacaktır (MEGEP, 2007).

2.5.1.6. Fen ve Teknoloji Dersi Öğretiminde Kukla

Fen eğitiminde öğrencilere diğer öğrenciler ile fikirleri üzerinde tartışma olanağı bulabilecekleri ortamlar oluşturulması sadece akademik başarı ve motivasyonu arttırmakla kalmayıp, aynı zamanda onların verimli bir biçimde çalışabilmeleri ve başkalarıyla ilişkilerini geliştirebilmeleri gibi gündelik hayata dönük beceriler kazandırabilmek açısından önemlidir. Bu tür ortamlar öğretmenler tarafından oluşturulurken; tartışmaların amaçlı olmasına ve öğrencilerin düşüncelerini açıkça ortaya koymalarına olanak sağlayan doğru uyaranların sunulmasına özen gösterilmelidir. Doğru uyaran, pasif konumda kalan öğrencilerinde tartışmanın içine sokulmasına ve oluşacak sonuca ortak edilmesini sağlayacaktır. Fen öğretiminde etkili uyaranlar; kavram karikatürleri, kuklalar, grafik düzenekleri, tahmin-gözlem-açıklama ve doğru-yanlış önermeler gibi stratejileri içermelidir. Öğretmenlerin fen eğitiminde bu stratejileri kullanmaları durumunda öğrencilerin güdülenmelerinin sağlandığı ve fen öğretiminin öğrenciler için zevkli ve eğlenceli hale geldiği söylenebilir. Kuklaların; öğrencilerin derse katılımını sağladığı gibi, gelişimlerini desteklemekte değerli bir etkiye sahip olduğu da söylenebilir (Low ve Matthew, 2000).

72

Kuklalar aracılığıyla fen eğitiminde öğretmenler bir otorite figürü olarak görünmeksizin sınıf içi öğrenme diyaloglarını yürütebilir ve bir davranış modeli olabilirler. Bunun yanı sıra kuklalar aracılığıyla fen öğretmenleri sınıfta yeni bir rol üstlenebilirler. Kukla kullanarak öğretmenler fen sınıflarında normalde yapılmayan bazı konuşmaları yapabilirler. Örneğin; öğretmenler kuklaları kullanarak bir durum hakkında bilgisiz olduklarını ya da kafalarının karışmış olduğunu ifade edebilirler. Bunun yanı sıra fen eğitiminde kukla kullanımının öğrencilere sağladığı avantajlarda vardır. Kuklalar öğretmen statüsüne ve otoritesine sahip olmadıklarından özellikle öğrencilerin fikirlerini savunma ya da ileri sürmelerinde güven eksikliği yaşadıkları durumlarda yararlı olabilirler. Fen öğretiminde konuları kukla kullanarak sunmak; öğrencinin derse katılmasına ve cesurca fen ile ilgili, konu ile ilgili düşüncelerini sunmasına ve bu düşünceler üzerinde alternatif bakış açıları geliştirmesine yardımcı olur (Keogh ve Naylor, 1999).

Bu çalışmada da; fen eğitiminde “kukla” öğrencilerin “eğlenerek, oynayarak, akıl yürüterek gerçekleştirecekleri bir öğrenme süreci yaşaması” amacıyla kullanılmıştır. Bunun yanı sıra; fen eğitiminde gereken tartışma ortamının oluşturulması için araç olarak kukla kullanmanın etkisi incelenmiştir. Çalışmada; kuklanın hem nesne hem de rol kişisi olarak öğrencinin oyun alanında hayal gücünü harekete geçiren yanı ile Fen ve teknoloji eğitiminde bir araç olarak kullanılabileceği ortaya konulmaya çalışılmıştır.

2.5.2. Türk Gölge Oyunu Karagöz

Gölge oyunu evrensel anlamda her ülkenin kültürel, sosyal yapısı içinde, o toplumun sanatçılarının kabiliyeti, tecrübesi ve bilgisi doğrultusunda biçimlenir. Bu noktadan hareketle Türkiye’de gölge oyunu Karagöz-Hacivat olarak vücut bulmuştur. Karagöz – Hacivat halkın tarihsel süreç içinde yaşadığı her türlü sosyo-kültürel olaydan etkilenen, toplumu oluşturan kimliklerin paralelinde izler taşıyan en önemli halk sanatlarından biridir. Başlangıcından bu yana pek çok olay ve olgunun etkisi ile değişim süreci yaşayarak gelişen Karagöz-Hacivat; kültürel öğelerin bir çoğunu aynı anda bünyesinde barındırmasıyla kompleks bir sanat ve teknik durumuna gelmiştir. Gelenek içinde Karagöz ve Hacivat iyi bilindikten sonra; Karagöz oyunlarında akla, mantığa ve edebe aykırı olmadan her tür konu işlenebilir. Yeni oyunlar ve yeni tasvirler perdeye getirilebilir.

73

Bununla beraber teknolojinin olmadığı veya bugün kadar olmadığı yıllarda halkın bilgilendiği, haber aldığı, eğlendiği ve hatta müzik dinleyebildiği tek araç ve adeta halkın aynası konumunda olan Karagöz-Hacivat; teknolojinin gelişmesiyle değerini yitirmiştir (Atkın, 2010).

Karagöz-Hacivat oynatanlara “Hayali” ya da “Hayalbaz” denilmektedir. Hayali, oyunun metnini kendisi yazar, oyun tiplerini kendisi tasarlar, yapar ve boyar, oyunu tek başına oynar ve tüm şarkıları söyler. Hayali bir yazardır, bir ressamdır, bir oyuncudur, bir musiki icracısıdır. Bununla beraber hayalinin bir de yardımcısı vardır. Bunlara “yardak” veya “çırak” denir. Karagöz – Hacivatta gelenekteki usta-çırak ilişkisinin tam anlamıyla görüldüğü belirlenmiştir. Yardağın Hayali’nin öğrencisi olduğu öğrencilik aşamasında; perde kurmak, kaldırmak, tasvirleri değneklere takmak, tef çalmak v.b.gibi işlerle ustasından tüm incelikleri öğrenir (Ersan, 2011).

2.5.2.1. Karagöz’ün Bölümleri

Her Karagöz oyunu sırasıyla Mukaddime (ön deyiş veya giriş), Muhavere (söyleşme), Fasıl (oyunun kendisi) ve Bitiş olarak dört bölümden oluşur.

2.5.2.1.1. Mukaddime

Gösteri öncesinde; boş perdeye göstermelik denen, çoğu zaman oyunun konusuyla alakası olmayan dekoratif bir tasvir konulur. Örneğin, bir ev, saksıda limon ağacı, çalgıcılar gibi. Göstermeliklerin amacı seyirciyi oyuna hazırlamak, onu oyunun yanılsama havasına sokmak, merak uyandırmaktır. Göstermelik, nareke adında bir ucuna gerilmiş sigara jelatini bağlanan kamış düdüğün cırtlak sesiyle kaldırılır. Bundan sonra tefin tartımına uyumlu hareketlerle, seyirciye göre perdenin solundan Hacivat gelir ve bir şarkı (semai) okur. Bu semailer genelde rast, nihavent, uşak, beyati ve eviç makamlarında olur. Semai bitince Hacivat “ooooff…Hay Hak!” diyerek perde gazeline başlar. Mukaddime

74

bölümünün önemli bir özelliğinin Hacivat’ın okuduğu perde gazeli olduğu saptanmıştır. Aşağıda bir perde gazeli örneği verilmiştir:

“Perde kurdum şem’a yaktım aydın olsun perdemiz Gösterip yüzbin hayali neş’e dolsun perdemiz Her sözün manası vardır güldürürken öğretir

Seyredenler hisse alsın ibret olsun perdemiz Söyleşirken Karagöz’le Hacı Evhad perdede Öğrenip öğretmeye binbir yol olsun perdemiz…”

Gazelden sonra Hacivat bir beyit okur ve daha sonra Karagözü perdeye davet eder. Davet sözleri genellikle; “Yar bana bir eğlence... Aman bana bir eğlence…” şeklindedir. Karagöz seyirciye göre sağdan perdeye giriş yapar. Karagöz Hacivat’ın üstüne atlar ve dövüşmeye başlarlar. Hacivat kaçar, Karagöz boylu boyunca yere serilir. Karagöz perdede yalnızken bir tekerleme söyler. Bu tekerleme çoğu zaman ipe sapa gelmez sözlerden oluşup dayağın etkisini anlatır. Buradan itibaren karşılıklı söyleşme bölümü olan muhavereye geçilir.

2.5.2.1.2. Muhavere

Bu bölümün genel olarak oyunun iki başkarakteri olan Karagöz ve Hacivat’ın arasında geçtiği; muhaverelerin konuları ve biçimleri bakımından çeşitlilik gösterdiği tespit edilmiştir. Bu çeşitlerin başında oyunla alakası olmayan muhavereler gelir. Oyun konusuyla alakalı muhavere tipine çok az rastlanır. Kimi muhaverelerde de kendi konusu bittikten sonra muhaverenin sonunda asıl oyun üzerine açıklamalar yapılır (And, 1977). Bu bilindik muhaverelerin dışında bir takım mhavere türleri de gözlenmektedir. Örnek vermek gerekirse gel-geç muhaveresi, Karagöz le Hacivat arasında geçmesine rağmen öteki muhaverelerden farklı gelişim gösterdiği kabul edilmektedir. Bu muhavere türünde Hacivat bir dize söyler ve gider, Karagöz bu dizeye ölçü, tartım ve uyak bakımından benzeyen fakat saçma bir mısra söyleyip gider; muhavere Karagöz ve Hacivat’ın gidip gelmeleriyle uzar. Bütün muhaverelerde en önemli ortak nokta muhaverelerin yanlış anlaşılmalarla

75

gelişmesidir. Hacivat bilgisini ortaya dökerken çeşitli terimler söyler, Karagöz’de bunlara yanlış anlamlar verir. Bu durum güldürü öğesinin kendini iyice gösterdiği bir durumdur (And, 1977).

2.5.2.1.3. Fasıl

Fasıl bölümü oyunun kendisidir, asıl tema bu bölümde verilir. Bilinen tiyatro oyunları gibi baştan sona dramatik kurgusu olan bir oyun oynanır. Karagöz ve Hacivattan başka oyunun akışına göre kendi giyim ve müzikleriyle ve şiveleriyle Zenne, Çelebi, Tuzsuz Deli Bekir, Tiryaki, Beberuhi, Matiz, Yahudi, Acem gibi değişik tipler oyuna girip çıkarlar. Hayali oyunun gidişatına göre tipleri azaltıp çoğaltabilir. Bazı oyunlarda oyunun konusuna göre Karagöz ve Hacivat farklı kılıklarda perdeyue çıkabilir. Geleneksel ve yeni yazılmış çok fazla oyun bulunduğu tespit edilmiştir. Bu oyunlar en genel sınıflandırma ile iki başlıkta toplanabilir:

Kar-ı Kadim (eski-klasikleşmiş) Oyunlar: Geçmişten günümüze taşınmış karagöz-hacivat

oyunlarıdır. Cambazlar, Cazular, Ferhat ile Şirin, Kanlı Kavak, Kanlı Nigar, Meyhane, Salıncak, Sünnet, Ters Evlenme, Yalova Sefası, Yazıcı gibi oyunlar örnek gösterilebilir.

Nev-icad (yeni-modern) Oyunlar: Günümüze uyarlanmış ya da yeni yazılmış karagöz-

hacivat oyunlarıdır. Aşçılık, Cincilik, Karagözün Fotoğrafçılığı, Leyla ile Mecnun, Sahte Kedi, Ortaklar gibi oyunlar örnek gösterilebilir (Sönmez, 2005).

Fasıl bölümünün genellikle en düğüm olunmuş noktada, Karagöz’ün bazen bilinçli ama çoğu zaman bilinçsiz bir şekilde düğümü çözmesiyle son bulduğu gözlenmektedir.

76 2.5.2.1.4. Bitiş

Bitiş bölümü genelde çok kısadır. Karagöz oyunun bittiğini haber verir ve kusurlar için özür dileyip gelecek oyunu duyurur. Eğer karagözle Hacivat oyun esnasında kılık değiştirmişlerse eski kılıklarında perdeye geri dönerler. Aralarında kısa bir söyleşi geçer ve bu söyleşide oyundan çıkarılan dersten bahsedilir. Bu durumdan sonra Hacivat; “yıktın

perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman” diyerek perdeden çıkar.

Karagözde “her ne kadar sürç-i lisan ettiysek affola!” der ve perdeden çıkar. Oyun son bulur.

2.5.2.2. Karagözde Tipler, Özellikleri ve Çalışmada Kullanılan Tipler

Arnavutun böbürlenmesi, Yahudi’nin para ve mal düşkünlüğü, Laz’ın kendine has şahsiyeti ve hızlı konuşması ve diğer tiplerin kendine has özellikleri anonim halk zekasının dikkatinden ve çizgisinden kaçmamış özelliklerdir (Sevilen, 1986). Karagöz – Hacivat oyunlarındaki kişilerin en önemli özelliği tip olmalarıdır. Karagöz – Hacivat oyunlarında tiplerin karakter yapıları öne çıkarılmış ve bellidir ve çok fazla değişmez, çoğu zaman belli davranışları sergilerler. Tipler belli bir zamana ait değillerdir, büyüme yaşlanma gibi zamanın getirdikleri onları etkilemez. Her tipin kendine has fiziksel özellikleri vardır. Kimi kambur, kimi cüce, kimi kısa, kimi uzundur. Yine dış görünüşlerinin bir başka özelliği de eklemleridir; kiminin kolu, bacağı, kimi belinden, kiminin şapkası, boynu eklemli yani hareketlidir (And, 1977).

Karagöz - Hacivat oyunları hareket ve dolantı oyunları olmaktan çok, söz oyunu olduğundan konuşmanın yeri önemlidir. Bu lehçe, şive, ağız hep olağan Türkçe’yle karşıtlık yaptığı ölçüde hem bir güldürme yöntemidir, hem de kişiyi tanımaya yarar. Geleneksel tipler dışında yeni ve güncel oyunlarda farklı tipler de karşımıza çıkar. Politikacılar, halk oyunu grupları, hayvan tasvirleri v.b. gibi. Bununla birlikte hayali; yani karagöz oyununu oynatan kişi; işleyeceği temaya göre tasvirlerini oluşturabilir (And, 1977). Konu ve temaya uygun her şeyin tasviri yapılıp oynatılabilir.

77

Karagöz – Hacivat oyunlarında kullanılan tipler; Karagöz, Hacivat, Çelebi, Tiryaki, Beberuhi, Kastamonulu (Hırbo), Karadenizli (Laz), Kürt, Acem, Arap ve Arap Bacı, Arnavut, Rumelili, Yahudi, Frenk (Rum), Ermeni, Edirneli, Tuzsuz Deli Bekir (Matiz), Zenneler (Kadınlar), Cazu, Cin (Olağanüstü Tipler), Çengi ve Köçekler şeklinde sıralanabilir (And, 1977).

Bu çalışmada; Karagöz ve Hacivat tiplerinin yanı sıra; işlenen konuyla ilgili tasvirler tasarlanmıştır (Mide, Kol pazısı, Kalp, Atardamar, Toplardamar, Kılcal Damar … vb) Bu tasvirler diğer tiplerin lehçeleri ve şiveleri ile bağdaştırılarak oynatılmıştır. Bunun yanı sıra Büyük ve Küçük Kan Dolaşımını gösteren tasvir şeklinde bir diyagram oluşturulmuştur. Tablo 2.3. ’de çalışma için hazırlanan organ, yapı tasvirleri ve bütünleştirildikleri karagöz- hacivat oyun tipleri görülmektedir:

Tablo 2.3. Oynatılan Organ – Yapı Tasvirleri ve Karagöz-Hacivat Gölge Oyununda Karşılık Gelen Tipler

ORGAN – YAPI KARAGÖZ OYUNUNDA KARŞILIK

GELEN TİPİ

Mide Kastamonulu (Hırbo)

Kalp Çelebi

Kol Pazısı Beberuhi

Atardamar Edirneli

Toplardamar Tuzsuz Deli Bekir

Kılcaldamar Karadenizli

2.5.2.2.1. Karagöz

Karagöz oyunun ana tiplerinden olan Karagöz, her oyunun başında, giriş bölümünde Hacivat’tan hemen sonra perdeye indirilir, bitişte en son olarak perdeden kaldırılır. İçi dışında, dışa dönük, sağduyulu, özü sözü bir olduğu için riyakarlık yapamaz ve düşündüğünü çekinmeden söylediği için başına türlü türlü sıkıntılar gelir. Olduğundan başka gözükmeye çalışmayan bir halk adamı olup, halkın ahlak anlayışının ve

78

sağduyusunun temsilcisidir. Belli bir uğraşı yoktur ve yüze gülücülüğü de olmadığı için sürekli geçim sıkıntısı çeker. Parasızlıktan istemediği işleri yapmak zorunda kalır, çoğu zaman işsiz kalır, Hacivatın bulduğu işlere girer. Kendini övmeyi sevmez hatta çoğu

Benzer Belgeler