• Sonuç bulunamadı

Bölge, Akdeniz iklim kuşağı içinde yer almasına rağmen yazın burada Suriye çöl iklimi koşulları hüküm sürer. Diğer yandan, kışın kuzeyden gelen karasal hava koşulları, iklimi Anadolu'nun orta ve doğu bölgeleri kadar sert hale getirmektedir. Doğal olarak, Kuzeydoğu Akdeniz Havzası'ndan çok uzak mesafede yer alan bölgelerde en aşırı iklim koşullarına da rastlanmaktadır. Yağışın düşük olduğu bu bölgelerde, yüksekliğe göre ısı çok değişmektedir (Erinç, 1980: 76). Yüksekliği 1000 metre ve daha fazlaya varan dağlık bölgesinde (Doğu Toroslar) kışları sert geçer ve bol yağış alır; kışın kara dönüşen yağışlar aynı zamanda Dicle ve Fırat’ın en önde gelen besleyicisidir. (Frangipane, 2002: 38).

Bölgenin, kış ve yaz mevsimlerinde farklı hava kütlelerinin etkisi altında kalması yağış ve sıcaklık durumunu doğrudan etkilemektedir. Bölgenin basık yüzey şekilleri göstermesi, topoğrafya şartlarına bağlı olarak iklimde çok önemli değişmeye neden

9

olmaktadır. Yaz döneminde çoğunlukla Basra alçak basınç merkezine yerleşmiş olan kuru ve sıcak tropikal hava kütlesinin etkisi altında kalırken aynı zamanda bağıl nemin çok düşük olması, buharlaşmayı arttırır (Atalay vd. 1995: 399). Bu buharlaşma sebebiyle bölgeyi sulayan Fırat ve Dicle nehirlerinin küçük kolları tamamen kurur (Tunçdilek, 1971: 116).

Pleistosen-Holosen iklim geçişi, güneydoğu dağ etekleri ile düzlük arazilerinden Kuzey Suriye'ye kadar uzanan alanlarda oldukça iyi bir biçimde kayda geçirilmiştir. Genç Dryas ile başlayan daha kuru iklim ve düşük sıcaklık, avcı-toplayıcıların geçim faaliyetlerini sınırlı bir alanda sekteye uğratmış olabilir. Bu dönemde, yabani tahıl toplayıcılığı en önemli geçim faaliyeti olarak görülmekteydi. Ghab vadisinden alınan palinolojik delillere de yansıyan Erken Holosen'e ait ılık ve nemli iklim koşulları bölgedeki orman örtüsünün oldukça zengin olduğunu ortaya çıkarmaktadır (Yakar, 2014: 41). Kışın yağmurlu, yazın sıcak ve kurak bölgenin belirleyici bitki örtüsü, yaprakları dökülmeyen meşe, terabantin sakız ağacı (katran ağacı da denir; Pistacia türü küçük bir ağaçtır) yabani badem ağacı ormanları ve ayrıca küçük fundalıklar, çimenler ve yabani buğday ile arpadır (Watkins, 2007: 412).

Yakın Doğu’da Bereketli Hilal olarak adlandırılan ve İranda’da Zagros Dağları’nın güneybatı eteklerinden başlayıp Güneydoğu Toroslar, Amanos ve Lübnan Dağları’nın doğu eteklerini içine alan bölgede arkeolojik ve arkeobotanik çalışmalar sonucundan, özellikle buğdaygiller ile ilgili çarpıcı bilgiler elde edilmiştir. Yakın Doğu’nun hemen hemen her yerinden bulunan buğdaygillerin yabani formları içinde özellikle buğdayın en erken mutasyona uğradığı yer olan Urfa Karacadağ’ın batı eteklerinden hızlı bir biçimde Güneydoğu Anadolu ve Mezopotamya’nın hemen her yerine yayılmıştır. Buğdayla başlayan bu süreci arpa, baklagiller, fıstıkgiller ve diğer bitkiler izlemiştir (Uhri, 2015: 14-15). Nevali Çori ve Göbeklitepe gibi yerleşim yeri ve dinsel merkez çevresindeki insanların, tahılların özellikle de buğdayın anavatanı olan Urfa Karacadağʼa yakın bir bölgede yaşadıkları görülmektedir (Uhri, 2016: 32).

Son yıllarda, Güneydoğu Anadolu’da özellikle Batman, Diyarbakır ve Urfa civarında yapılan Çayönü, Hallan Çemi, Göbeklitepe kazıları ile Keban, Karakaya ve Atatürk Barajları ile Dicle üzerindeki Ilısu barajı yapımı sırasında gerçekleştirilen kurtarma kazılarında elde edilen Arkeobotanik çalışmalar sonucunda ÇÇN döneminin ilk

10

tarıma alınan bitkileri ile ilgili ciddi bilgiler elde edilmiştir (Uhri, 2015: 14). Bu bilgiler aynı zamanda bölgenin bitki örtüsü bakımından da bilgiler sunması açısından önemlidir. Arkeobotanik çalışmalar sonucunda şu ana kadar elde edilen bilgilerden yola çıkılarak ilk tarıma alınan bitkilerin buğday, arpa, mercimek, bezelye, burçak, keten ve kenevir olduğu görülmektedir (Öksüz, 2002: 87; Watkins, 2007: 416-417; Wilcox ve Savard, 2007: 432- 435).

Güneydoğu Anadolu’da gerçekleştirilen değişik kazılarda bulunan arkeolojik kanıtlara bakarak, Diyarbakır Çayönü ve Malatya Cafer Höyük’te Emmer buğdayının (Triticum dicoccum) kültüre alınmış en erken formlarına rastlanırken, Atatürk Barajı altında kalmış bulunan Urfa’daki Nevali Çori’de ise einkorn buğdayının (Triticum monococcum) ilk evcil örnekleri görülmektedir (Willcox ve Savard, 2007: 432-435). Yukarıda sayılan bitkilerin dışında, fıstık, badem ve üzüm gibi bitkilerin bulunduğu arkeobotanik olarak saptanmıştır (Uhri, 2015: 17).

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, ÇÇN dönemi tarım aktivitesi ile ilgili olarak, Colledce ve Conolly (2001: 44-45) tarafından, yabanıl ortamın ve evcilleştirmenin dönemlere göre dağılımına dair yapılan çalışmada, yabanıl ortamın ÇÇNA evresinde daha fazla olduğu, buna karşın ÇÇNB evresinin sonuna doğru kuzey kesimlerde evcilleştirmenin arttığı tespit edilmiştir1.

Wilcox ve Savard (2007: 432); Yakındoğu’daki buluntu yerlerinden elde edilen bitki örneklerinin üzerinde bulunan kesim izlerinin ya hiç korunmamış ya da bozuk durumda ele geçmiş olmasını önemli bir eksik olarak görmektedirler. Bununla birlikte; Göbeklitepe, Cafer Höyük, Nevali Çori, Çayönü, Demirköy ve Hallan Çemi gibi yerleşim yerlerinden elde edilmiş olan kömürleşmiş bitki kalıntılarından yola çıkarak, ÇÇNA buluntu yerlerinin hiçbirinde şimdiye kadar, bitkilerin kültüre alınmasına dair morfolojik kanıtlar bulunmadığı, tahılların Güneydoğu Anadolu’da kültüre alınmasının daha çok ÇÇNB evresinde olduğu belirtilmiştir.

ÇÇN dönemi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, yerleşim seçiminde genellikle hammadde kaynaklarına yakın, göl, bataklık kıyısındaki yüksekçe doğal tepeler ve eşikler ilk sırayı alırken aynı zamanda çeşitli av hayvanları dışında, kuş, balık ve çeşitli

1 Yabanıl ortamın ve evcilleştirmenin dönemlere göre dağılımına dair yapılan dağılım haritası için bkz.

11

yumuşakçaların bol bulunabildiği yerlerdir. Batman'da bulunan Halan Çemi, Demirköy Höyük, Adıyaman'daki Hayaz, Kilisik ve Gritille, Diyarbakır'daki Çayönü ve Siirt’teki Gusir Höyük; Malatya'daki Cafer Höyük ve Şanlıurfa'da bulunan Şanlıurfa-Yeni Mahalle, Akarçay Tepe ve Mezraa-Teleilat mevkileri bu özellikleri taşımaktadır. Günümüzde yarı kurak ve az yağış alan yerlerden, Fırat Nehri'nin yan vadisinde bulunan Nevali Çori ve Şanlıurfa yaylasında bulunan Göbeklitepe, Karahan Tepe, Hamzan Tepe ve Sefer Tepe mevkilerinin yerleşim yeri olarak seçilmesinde daha farklı özelliklerin rol oynadığı sanılmaktadır (Çelik, 2005: 30). Schmidt (2001a: 10); Göbeklitepe, Nevali Çori ve Karahan Tepe gibi yerleşimlerin topoğrafik konum açısından farklı bir avcılık stratejisi ile ilişkili olduğunu belirtmektir.

Sonuç olarak; bölgenin Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem iklim ve bitki örtüsü açısından değerlendirildiğinde bu bereketli çevre, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem ilk yerleşimlerin çoğunun neden Ergani vadisinin, Urfa ve Gaziantep platolarının ve Fırat vadisinin de içinde olduğu Dicle Havzası gibi alanlarda kurulduğunu açıklamaktadır (Yakar, 2014: 42).