• Sonuç bulunamadı

Bu görüşü savunanlar ise; hapis anlamına gelen, Ayet-i Kerimede geçen “sürgün etmek – ﻲﻔﻨﻟا” kelimesini, ayetin açık anlamına aykırı olarak görmektedirler. Hapis

193

Ebi Davut, Ahmed, İslamda Adaletli Olan Hukuklar, Cilt: 4, s. 32.

194

69

kelimesi, men etmek, hapsetmek ve kısıtlamak anlamlarına gelir. Ayrıca bu görüşün sahipleri, Kuran’ı Kerim’de Yusuf ve Şuara Surelerinde geçen; Maide Suresi’nde sürgün olarak değişen ve Peygamber Efendimizin döneminde ortaya çıkan, “hapis” diye bir isimlendirmenin olmadığını savunurlar. Ayrıca halife Ebu Bekir (R.A) döneminde de böyle bir uygulama bulunmamaktadır.

Hapis (ﻦﺠﺴﻟا) kelimesi, Kuran’ı Kerim’de Yusuf ve Şuara Surelerinde zikredilmiştir. Bu da İslam gelmeden önce hapsetmenin olduğuna delildir. Ancak İslam’dan sonra Hz. Muhammed (S.A.V)’in, bir kişinin suçundan dolayı hapsedilmesi dışında böyle bir cezanın varlığına işaret eden herhangi bir işaret bulunmamaktadır. Ayrıca kendisine iftira atılan suç keşfedilememiş; yani iddia eden kişi, davacı, delil ortaya koyamadığı için Peygamber Efendimiz (S.A.V) onu serbest bırakmıştır. Bu sebeple bu kişi daha sonra yoluna devam etmiştir, yani hapsedildiği söylenemez. Ayrıca burada bahsedilen hapis yeri bazen mescit bazen de ev kabul edilmiştir. Bu konu hakkında İbn’ül Kayyım Cevziye şöyle demiştir:

“Şer’i hapis cezası, dar bir yerde uygulanır. Ancak burada gerek mescitte gerekse de evde olsun şahıs cebri195 olarak tasarruftan engellenmiş, alıkonulmuştur.”196

Buradan anlaşılmaktadır ki, ne Peygamber Efendimiz (S.A.V) ne de kendisinden sonra Ebu Bekir (R.A), suçluyu hapsetmek için özel bir yer edinmemiştir.197 Ancak Ömer Bin Hattap (R.A.) ‘dan başlamak üzere diğer halifeler döneminde, hapishane olgusundan söz edilebilir. Bu konu hakkında İbn-i Ferhun şöyle demiştir:

“Ömer (R.A) ‘ın hapishanesinin olduğu sabittir. Hatie (şair), kendisini yerdiği198 için onu hapsetmiştir. Ayrıca Zariyat, Mürselat ve Naziat hakkında soru sorduğu için Tazizat’ı hapsettirmiştir. Beni Temim’in hırsızlarından biri olan Dabi bin El Haris’te hapsedilmiş ve ölünceye kadar burada kalmıştır.”

195

Cebri, zor kullanılarak yaptırılan, zorlama anlamlarına gelmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&kelime=cebr%C3%AE&uid=8755&guid =TDK.GTS.5525ad157d9298.82347088 (26.01.2015)

196

Abin Kayyim Al-Cuziya, Şeriat Esası ve Hakimlik Yolu, Darul El-Fikir Beyrut, s. 119.

197

Abin Kayyim Al-Cuziya, Şeriat Esası ve Hakimlik Yolu , s. 119.

198

Yergi, Bir kimseyi, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi, bir göreneği yermek için yazılmış yazı veya söylenmiş söz, hicviye, hiciv, satirdir. Bkz. http://www.tdk.gov.tr.

70

Ali Bin Ebi Talip (R.A.)’ın Kufe’de, Abdullah Bin Ez-Zübeyr’in ise Mekke’de

hapishaneleri bulunmaktaydı.199

Anlaşılmaktadır ki, hapsetme hakkında, Ömer Bin Abdülaziz (Vefat 720 Miladi) ve Abbasi Halifesi olan Harun Reşit (Vefat 809 Miladi)2 dönemi dışında herhangi bir yönetmelik veya tasarı bulunmamaktadır. Hapsetmek, Ömer Bin Hattap (R.A.) döneminden başlamak itibariyle uygulanmış olup, bu dönemden önce hapis, kötülüklerden sakındırmak ve uzaklaştırmak amacıyla ceza olarak ortaya çıkmamıştır. Ayrıca hapsetmenin uygulandığı dönemlerde bile, bu durum her ceza için geçerli değildi. Aşağıda bu durumlar açıklanmıştır.

1. Had ve kısas200 cezaları kapsamı dışındaki ve ta'zir201 suçunun işlenmediği durumlarda,

2. Şüphelerden dolayı had cezasının202 uygulanmadığı durumlarda,

3. Kısas cezalarından203 bir suçta, kurban veya ailesi kan karşılığında kınama veya

tazminat isteyebilir. Ancak kurban veya aile tazminat veya kınamadan vazgeçerse, bu durumda devlet, kamu hakkı için suçlu kişiyi hapseder.

Hapsetmek, İslam Şeriatı’nda ta'zir suçlarının cezası olarak kabul edilir ve çok dar kapsamlı durumlar dışında bu cezanın infazına başvurulmaz. Bu ise iki türdür.

1. Belirli süreyle hapsetme

Adi suçları işleyen kişiler, en az bir gün süreyle hapsedilir. Ancak bu sürenin en fazla kaç gün olduğu hususunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bazıları altı ay, bazıları bir yıl olduğunu söylerken, bazıları ise; bu konunun daha önceki bir mahkeme

kararı esas alınarak, hâkime bırakılması gerektiğini ifade etmiştir.204

199

Abu Al Fioh, Abu Al Miati, Al Ndam Al İslami, Al Kahire: Darel Ansar Yayınevi, s. 263.

200

Had ve kısas cezalar, cezası Allah tarafından belirlenen cezalar demektir. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://islamsucvecezahuku.blogspot.com.tr/p/onemli-bes-deger-butun-dinlerin-amac.html (24.01.2015).

201

Ta'zir suçu, cezası İslami idare tarafından belirlenen cezalardır. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://islamsucvecezahuku.blogspot.com.tr (24.01.2015).

202

Had cezası, İslamiyet’te kesin olarak bildirilmiş olan cezadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://islamsucvecezahuku.blogspot.com.tr (24.01.2015).

203

Kısas cezaları, suçu işleyen kişiye misliyle yapılacak muameleyi belirtir. Kısas yerine tazminat alabileceği belirtilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. http://islamsucvecezahuku.blogspot.com.tr (24.01.2015).

204

Yusuf, İbrahim Mahmud, İslam’daki Cezalar, (Yüksek lisans Tezi), Al Shria ve Hukuk Al Azhar Üniversitesi, s. 278-277.

71 2. Süresiz hapsetme

Bu ceza, toplumun güvenliğini tehdit ederek ve tehlike suçlar işlemeyi alışkanlık haline getiren, yani sürekli olarak suç işleyen kişilere uygulanır. Cezanın amacı ise; suç işleyen kişilerin kötülüklerinden ve saldırılarından toplumu korumak için bu suçluların toplumdan uzaklaştırılmasıdır. Burada hapis süresinin belirlenmesi iki duruma bağlıdır. Bunlar, suç işleyen kişinin tazminatını yani karşılığını vermesi veya samimi ve temiz bir tövbe ile yaptığı suçtan pişmanlık duymasına bağlıdır. Bu durumda modern ceza yasaları uygulanır. Mahkûmun, uslanmasından sonra demir parmaklıklar ardında kalmasının bir faydası da yoktur, aksine kazandığı disiplin ve pişmanlık hissine zarar verir.205

Yukarıda bahsi geçen hususlardan anlaşılmaktadır ki Hz. Peygamber (S.A.V) ve kendisinde sonra gelen halifesi Ebu Bekir (R.A.) dönemlerinde hapis, hapsetme ve alıkoyma diye bir şey (ta-zir suçu cezası olarak özgürlüğün engellenmesi) bilinmiyordu. Bahsi geçen bu iki dönemde istihzar (tövbe) hapsi diye bir hapis türü bilinmektedir ki; tedbir olarak belirli bir davanın veya meselenin önemini ifade etmektedir. Ancak Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (R.A.) Hulefâ-i Raşidin döneminde, uslandırma amacı taşıyarak, ta-zir suçlarının cezası olarak hapis cezasının uygulandığı bilinmektedir. İslam’ın farklı dönemlerinde her ne kadar hangi dönemde ne kadar uygulandığı konusunda görüş ayrılıkları olsa bile, hapishaneler içerisinde ceza uygulamaları

hakkında sabit ve mevcut duyumlar vardır.206

Yukarıda geçen bilgilerden anlaşılmaktadır ki, ikinci görüşü savunanlara göre önlem amaçlı da olsa Hz. Peygamber (S.A.V) döneminde hapis cezası vardır. Dolayısıyla Hulefa-i Raşidin Hz. Ömer ve kendisinden sonra gelen halifeler, bu uygulamayı Hz. Peygamber (S.A.V)’in döneminden almışlardır. Ayrıca Hz. Peygamberin Ashabından hiç biri, Hz. Ömer ve ondan sonra gelen halifelerin bu uygulamalarına karşı çıkmamışlardır. Süresiz hapis cezasıyla ilgili olarak, hapis cezası süresinin belirlenmesinde iki şart koşulmaktadır. Bunlar, suçu işleyen kişinin tazminat

205

Mohamed, Ali Dahot, Ceza Hükümlerinin Düşürülmesi ve Sınırlandırılması (Yüksek Lisans Tezi), Al Kahire: Ezhar Yayınevi, 1995, s. 39.

206

72

ödemesi veya samimi bir tövbe ile suçundan pişmanlık duyup uslanmasıdır. Yani samimi bir tövbe ile suçundan pişmanlık duyan kişilerin hapis süreleri sona ermektedir.

Dolayısıyla, İslam Fıkhı’nda koşullu salıverilme; suçlulara karşı güç kullanmadan önce, yeryüzünde kötülük yapan suçluların tövbe etmeleri halinde affedilmesi ilkesine uygun olarak, suçluları tövbe etmeye teşvik eden bir sistem olarak kabul edilmektedir. Ayrıca suçlunun kısas cezasından pişmanlık duyup affedilmek

istemesi gibi, İslam Fıkhı’nda birçok görüşler mevcuttur.207

II. Umman Sultanlığı’nda Koşullu Salıverilme