• Sonuç bulunamadı

İkinci Cevap: Ben Gönderilen İlk Peygamber Değilim ki!

Sûrenin 1-14. Âyetlerinin Tefsiri (Tevhid, Vahiy ve Nübüvvet)

1.3. Kur’an Allah’ın Sözüdür! (7-10 Âyetler)

1.3.1. Kur’ân’ın, Allah’ın Sözü Olmadığını İddia Eden Müşriklere Verilen Cevaplar

1.3.1.2. İkinci Cevap: Ben Gönderilen İlk Peygamber Değilim ki!

Yukarıda bahsedilen âyetlerde Hz. Peygamber (sav) ile müşrikler arasında başlayan münâzara ve tartışma aşağıdaki ve ondan sonraki âyetlerle devam etmektedir. Bu âyette onlara verilen cevap, Allah Resûlü’nde (sav) peygamberlik alametleri açıkça görüldüğünden kendisine indirilen vahyin inkâr edilmemesi gerektiğine yöneliktir.330

ْفُي اَم ي ۪رْدَا آََمَو ِلُسُّرلا َنِم اعْدِب ُتْنُك اَم ْلُق" ٌري ۪ذَن َّلَِا ۬اَنَا آََمَو َّيَلِا ىَٓهحوُي اَم َّلَِا ُعِبَّتَا ْنِا ِْۜمُكِب َلََو ي۪ب ُلَع

" ٌني۪بُم De ki: "Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da

bilmem. Ben sâdece bana vahyedilene uyarım. Ben sâdece apaçık bir uyarıcıyım.331 Ben benzeri görülmedik bir kişi değilim ki peygamberlik iddiamı garipseyesiniz ve size gönderildiğimi uzak göresiniz. Allah Teâla benden önce bütün peygamberleri kavimlerine göndermiştir.332

Durum böyle olduğuna göre peygamberlik alametleri bende açıkça görüldüğü halde Allah’ın bana indirmiş olduğu vahyi neden inkar ediyorsunuz? Üstelik ben kendime ibadet edilmeye çağırmıyorum. Ben de sizin gibi bir beşerim.333

Benim iddiam, elimde olmaksızın sizlere seçilmiş bir elçi olduğumdur ve ben görevim gereği sizlere iletilmek üzere mesajlar getiriyorum.

Âyet, Hz. Peygamber’in (sav) elçi olarak ortaya çıkan ilk kimse olmadığı gerçeğini vurgular. Ondan önce birçok elçi gelip geçmiştir. O, geçmişten gelen elçiler kâfilesinin bir mensubudur. Dolayısıyla bunda yadırganacak bir husus yoktur. Ayrıca bu işi kendisi seçip de elçi olmamıştır; Allah tarafından görevlendirilmiştir. Uyarıları da kendi adına değil Allah adına yapmaktadır.334

Âyetin içerdiği veciz cümleler aslında müşriklerin kafasına takılan bir çok soruya cevap veriyor. O soruların temeli sayılacak soru, bir insanın onlara peygamber olarak gönderilmesi hususudur: Bir insan nasıl olur da Allah ile irtibata geçebilir? Onlar bazen Hz. Peygamber (sav) için “o neden yemek yer ve sokakta dolaşır” derken bazen de peygamberliğini isbat etme adına ondan garip, acayip istekleri olurdu. Onlar Allah Resûlü’nün (sav) gaybî bilgilere vakıf olduğunu

330

Said Havva, a.g.e., IX, 5248.

331 Ahkâf 46/9. 332

İbn Kesir, Tefsir, IV,183.

333

Said Havva, a.g.e., IX, 5248.

66

zanneder ve buna dönük gelecekle ilgili haber vermesini isterlerdi. İşte bu âyet icmalen bütün bu sorulara cevap veriyor: Ben peygamberlerin ilki değilim. Her teklif ettiğinizi yerine getiremem. Gaybe dâir her sorduğunuzdan haber veremem. Çünkü benden önceki peygamberler ancak Allah’ın kendilerine vahyedileni haber verirler335, yerler, içerler ve elbise giyerlerdi. Hiçbirisi de Allah kendisine bildirmediği sürece gaybe dâir bilgeye sahip olduğunu iddia etmemiş ve kendisine teklif edilen her olağanüstü şeyi ben yaparım da dememiştir.

Allah Resûlün’ün (sav) gönderilen ilk peygamber olmadığı, kendisinden önce peygamberler geldiğini ifade eden birçok âyet vardır. Onların hepsi insan olup Allah’ın kendilerine vahyettiği mesajları kavimlerine iletmişlerdir. Bu âyetlerin bazısı meâlen şöyledir: “Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara

da eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez…”336 “Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi…”337“Biz senden önce de, memleketler halkından

ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik…”338

“Biz Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yûnus'a, Hârûn'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik…”339

“(Ey Muhammed!) Mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder.”340

Âyetteki " اعْدِب " kelimesi “birinci, ilk olan” manasındadır.341Arap kelamında yapılan ilk şeye ٌعْدِب ٌءْيَش" " ifadesi, bir işte benzersiz olan kimseye اذه يف ٌع ْدِب ٌنلَُف "

رْمَلأا

" terkibi kullanılır.342

Âyetteki "… ِْۜمُكِب َلََو ي۪ب ُلَعْفُي اَم ي ۪رْدَا آََمَو …" (Bana ve size ne yapılacağını da

bilmem) ifadesi çerçevesinde birbirinden farklı yorumlar yapılmıştır.

335

Zemahşerî, a.g.e., IV, 298.

336 Rad 13/38. 337 Furkân 25/20. 338 Yusuf 12/109. 339 Nisa 4/163. 340 Şûrâ 42/3. 341

Taberî, Câmi‘, XXVI, 5.

67

1- Bazı Müfessirler, söz konusu terkibin Resûlüllah’ın (sav) kendi hali ve müminlerin hallerinin kıyamette ne olacağını bilemeyeceğini ifade ettiğini ileri sürmüştür. Bu yönüyle Allah Resûlü (sav) ve müminlerin kıyametteki hallerini bildiren âyetler bundan sonra inmiştir. İnen bu âyetlerin meâlleri şöyledir: “Şüphesiz

biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin.”343

“…Allah'ın;

inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyması, onların kötülüklerini örtmesi içindir…”344

Bu yoruma göre آََمَو" " ِْۜمُكِب َلََو ي۪ب ُلَعْفُي اَم ي ۪رْدَا ifadesi daha sonra inen yukarıdaki âyetlerle neshedilmiştir.345 Ne var ki bu yorum, doğru olmasa gerektir. Çünkü sûre, başından beri bu âyete kadar müşriklere hitap ediyor veya onların durumlarından haber veriyor. Onları azarlıyor ve onların iddialarına karşı deliller getiriyor. Bu durum sûrede bu âyetten sonra da devam ediyor. Buna göre söz konusu âyetin, içerdiği bu mânâlar açısından kendisinden önceki ve sonraki âyetlerle konu birliği içerisinde olmalıdır. Ne ki yapılan yoruma göre söz konusu ifadenin öncesi ve sonrasıyla irtibatı kesilmektedir. Ayrıca Resûlüllah’ın müşriklere yukarıdaki ifadeyi ( ِْۜمُكِب َلََو ي ۪ب ُلَعْفُي اَم ي ۪رْدَا آََمَو “Bana

ve size ne yapılacağını da bilmem) kullanması mümkün değildir. Zira Kur’an inmeye

başladığından itibaren müşriklerin ebedi cehenneme müminlerin Cennete gireceği değişmez bir ilkedir. Ayrıca Allah Resûlü (sav) yukarıdaki ifadeyi onlara kullanacak olsaydı onlar, şöyle diyecekti: “öyleyse biz sana niye tabi olalım ki. Sen daha kıyamet gününde kendi durumunun ve bizim durumumuzun ne olacağını bilmiyorsun. Bizim sana tabi olmamız -şâyet tabi olursak- senin bizi teşvik edeceğin nimetler ve kendisinden sakındıracağın azap ve ceza sebebiyledir. Ne var ki sen bizim tutum ve davranışlarımızın kıyametteki karşılığını bilmiyorsun dolayısıyla biz sana tabi olmuyoruz.”346

2- Bu terkip, Efendimiz'in (sav) kendisine ve ümmetine nelerin farz kılınacağını ve ahkâma dâir nelerin indirileceğini bilmediğini ifade etmektedir. Yoksa kendisine itaat edenin kıyamet gününde sevap kazanıp cennete gireceğini ve onu yalanlayanın da azaba müstahak olup cehenneme gireceğini elbette bilmektedir.

343 Fetih 48/ 1-2. 344

Fetih 48 / 5; Taberî, Câmi‘, XXVI, 6 vd.

345

İbn Kesir, Tefsir, V, 2730.

68

3- Söz konusu ifade Allah Resûlü’nün (sav) sevap ve azap dışında Allah’tan beklediği başka bir şeye dönüktür.347

Buna göre Allah Resûlü (sav) bu şeyin akıbetini bilmemektedir. Bu, oldukça kapalı bir yorumdur.

4- Bu ifade Allah’ın, elçisine kavminden müşriklere iletmesini istediği bir emirdir. Buna göre Allah’ın elçisi, müşriklerle olan dünyadaki ilişkisinin nereye varacağını bilmemektedir: “Kendilerini Allah’a davet ettiği müşrikler tarafından öldürülecek mi kavminden dışlanacak mı veya müşrikler onun peygamberliğini kabul edecek de aralarındaki ilişkiler düzelecek mi yahut peygamberliğini kabul etmeyip de önceki kavimler gibi helâk mı olacaklar?” Son yorumun doğruya daha yakın olduğu kaydedilir.348

1.3.1.3. Üçüncü Cevap: Ya İddiam Gerçek Olup ve Buna Dâir