• Sonuç bulunamadı

3. İLETİŞİM VE YÖNETİM OLGUSUNUN SİNEMATOGRAFİK DÜZLEMDE OKUNMASI: 2001 A SPACE ODYSSEY ÖRNEĞİ

3.2. Filmin Çözümlenmes

3.2.6. İkinci Ana Düzlem: İnsanın Yolculuk ve Arayış Serüven

3.2.6.2. İkinci Alt Düzlem: Uzay Çağı İnsanı ve Uygarlığın Kökenler

Resim 39

Uzay aracı; fiziksel olarak Olduwan el baltasını anıştırmaktadır. Bunun yanı sıra antropolojik açıdan H. F. (Homo Sapiens) türünün atalarının evrimsel gelişim ve farklılaşma düzleminde ayıran parametrelerden biri olan bacak kemiğinin kalçaya bağlanma biçimi ve bunun için elverişli bir fizyolojik gelişim çizgisine metaforik olarak atıfta bulunmaktadır. Bununla paralel bir şekilde örtüşen ve aynı anlam düzlemini örgütleyen bir alt kategori olarak; uzay aracı aynı zamanda omurgalı hayvanların temel iskelet yapısı olan; baş (kafatası), omurga ve omurgayı oluşturan omur segmentlerinin dizilimini analojik açıdan imgelemlerimize kodlamaktadır. Uzay aracının gövdesi; modüler bir yapıda, segmentlere bölünmüş modül dizilerinden oluşmuş ve bu modüllerin bir ucu (başı), segment modüllerinden çok daha irice olan ve imgelemlerimizde kafa tasını andırır bir imajı imleyen küresel bir modülüne bağlanmaktadır. Modüllerin bağlandığı diğer uç ise; üçgenimsi bir yapıda olan ve uzay gemisine hareket veren, itki roket motorlarının olduğu bölümdür. Doğa ile diyalektik bir ilişki içinde bulunan insanın tüm edimleri; doğal olarak, öncelikle kendi beden bilinci olarak gelişen benliği ve doğada kendine benzer diğer omurgalı canlıların davranışlarının gözlemlerinden elde edilen içdünya düşlemleri projeksiyonunun türlü yansılarından türemiş ve tüm dışsal görülerden payını almıştır. Buna göre; analojik bir genelleme yapacak olursak; bir çok omurgalı veya omurgasız hayvanın elleri ve ayakları ya da eller ve ayaklar yerine geçecek olan ve benzer işlevleri üstlenen analog organları, üçgenimsi bir açıma, üçgensel bir şekle sahiptir. Canlılarda; yerdeğiştirme, kaçma, saldırma, beslenme vb. gibi bir çok işlevin gerçekleştirilmesini sağlayan organ ayak ve bacaklar, el ve kollar ya da benzer işlevi üstlenen analog organlardır. Parçalama, yırtma, delme vs. işlevler gören tırnaklar, pençeler ve köpek dişleri üçgensel yapıdadırlar. Burada uzay aracının hareketini sağlayan üçgensel yapıdaki itki roketleri metaforik açıdan hareket organı ayak ve

bacakları kodlamaktadır. İnsanın ayakları ve daha çok elleri üçgensel bir açıma sahiptir. Omurları simgeleyen modüller, aynı zamanda ileri bir evrim düzeyini ve gelişmiş bir canlı formunu omurilik ve sinir sistemi imajlarını eşsüremli olarak çağrıştırarak simgelemektedir.

Uzay aracının fiziksel görüntüsü, omurga-omurilik-kafatası, uzun bacak kemiği ve kalçaya bağlanan kemik ucu(om) morfolojisine imgelem düzleminde geri- geçmiş imgelemlerimize dönmemize yol açarak eğretileme ile sembolize edilmekte ve hominid gelişim çizgisinin evrimsel evrenin Homo Sapiens olma yolundaki önemli bir kategori ve kilometre taşına gönderme yapmakta ve göstergeleyerek yeniden modellemektedir.

Bununla birlikte, metaforik açıdan elin uzantısı diyebileceğimiz aletler düzleminde, Olduwan tipi el baltasını simgesel olarak kodlayan uzay aracı, bu görünümüyle Homo Sapiensin doğa ile diyalektiğine ve ilk kültür yaratımı tetikleyicisi bir gösterge olan ilk ‘alet’e gönderme yapmaktadır.

İnsanı insan yapan faktör, salt alet yapmak değil, aleti bilinçli ve fonksiyonel bir şekilde, amaca yönelik bir istenç itkisi sonucu geliştirerek uygun bir uygulama yoluyla kullanmaktır. Her aletin bir yapım yönü ve amaç yönü vardır. El baltasının kesici, delici, parçalayıcı, yırtıcı, ezici şekillerde çeşitli amaçlara yönelik geliştirilmesi ve kullanılması gibi. Her aletin amaçlar doğrultusunda bir görevi vardır. Filmde de uzay gemisi, bir amaç doğrultusunda görevlendirilmiştir. Uzay gemisi, araç yapan insan Homo Sapiens’in belirlediği amaca ulaşmasında bir araç görevi görmektedir. Uzay gemisi, en azından nesnelerin dış görünümünün metaforik anlamlar düzleminde hedefe, amaca giden, görevlendirilmiş ve bir iş görecek olma anlam öbeğini estetik imgelemde, geriye ket vurduracak şekilde analojik olarak göstergelemektedir.

On binlerce yıl önce topladığı ve avladığı objelerin öğütülmesinde, kesilmesi ve ezilmesi gibi amaçlarla ve savunma amacıyla kullanılan el baltaları, şimdi yerini Homo Sapiens’in bir başka amacını gerçekleştirmek için uzay aracı kılığına girmiş bir şekilde sürdürmektedir. (Bkz. Resim 39)

Resim 40

Geminin beş mürettebatı bulunmakta bunlardan üçü uyutulmuş, ikisi ayaktadır. Geminin Jüpitere varana kadar sevk ve idaresinden sorumlu olan iki personel Dave ve Frank’tir. Uyutulan personelin isimleri şöyledir; Dr. Charles Hunter, Dr. Jack Kimball, Dr. Victor Kaminsky. Burada hunter, avcı denektir. Kim- ball, ball, top demektir. Victor(victory) zafer, muzaffer demektir, kaminsky ise sessel metaforlarla İngiliz dilinin come fiilini anıştırmakta ve gel anlamına gelmektedir. Burada çağlar önce kemik aletlerle ava, besin bulma görevine çıkan hominideler gibi, uzay çağı inansı da bir giz perdesini aralamak için görevlendirilmiş ve kemik biçimindeki büyük uzay gemisiyle yola çıkmıştır. Avının peşinde giden hominidler gibi gemi mürettebatı da görevinin peşinde gitmektedir. Burada gemi mürettebatlarının isimlerinden yola çıkarak ortaya çıkan kavramların çağrıştırdığı anlam düzleminde Hunter: avcı, avcı-toplayıcı insanı metaforik olarak çağtıştırmakta, ball: top, evrimsel süreç içindeki döngüsellik, tekerrür ve devingenliği simgelemekte ve victor come<>kaminsky..: zaferin gelmesi, yengi; kültürün, barışın ve gelişkin uygarlık formasyonlarının ya da bilinmeyenlerin bilinir hale ve insanoğlu için yararlı bir hale gelişini eş ve artsüremli semantik dizilerle bilinçdışımıza kodlamaktadır.

Frank geminin içine çembersel bir dairede koşmakta, kondüsyon tutmakta ve koşarken yumruk sallamaktadır. Davranışsal düzlmden bir alt kategorik davanış biçimi olan bu aksiyonun içerdiği yumruk şiddet unsurlaru alt yordamını imlemekte ve bir bütün olarak koşma faaliyeti bilişsel süreçlerimizde geri ket vurmamıza yol açarak insan soyunun ataları olan hominidlerin bir zorunluluksal görev olan av faaliyetlerinde ava koşmalarını metaforlarla sembolize etmektedir. İnsanlık uygarlığını yaşamsal gereksinimlerini ve dolayısıyla varoluşunun bekasını sağlamak amacıyla sürekli döngüsel bir günlük hareketler praksisi, örneğin toplayıcılık ve avına koşma, av arayışı ve av yolundaki serüvenler ve yeni deneyimler içinde gelişen

teknolojisi, sosyal süreçleri ve kültür edimleriyle yaratmıştır. Jüpitere bilinmeyenin araştırılmasına yönelik bir amaç ve görevle çıkılan uzay yolculuğunda, bilimeyenin avlanması yolunda, uzay gemisi içinde Frank, avına koşan H.E.’leri metaforlarla simgelemektedir. (Bkz. Resim 40)

HAL 9000 kusursuz bir bilgisayardır. İnsanın mükemmeliyet tutkusunu simgelemektedir. Hal, Frank ile Santranç oynamaktadır. Frank yenilir. Bu yengi metaforu daha sonra Frank’ın Hal’e karşı Dave’den daha ketum, önyargılı, suçlayıcı ve kötü tutumunu anlamamızı kolaylaştıran metaforik sekonder bir anlam örgütleyici öbektir.

Resim 41 Resim 42

Dave, psikoterapistlerin hastaları için kullandığı serbest çağrışım yatağına benzer bir sedye üzerinde gözünde kırmızı gözlükle uzanmakta ve dinlenmektedir. Kırmızı gözlük; korku, kaygı ve kendisinden kaçılmak istenen ve bastırılmış, id istençlerinin, bilinçaltı imgelemlerinin, libidinal itkilerin, bilinçdışına itilmiş şiddet ve yıkıcı tutkuların metaforik sembolüdür. Psikoterapist sedyesi, kırmızı gözlün temsil ettiği anlamlar düzlemine içsel bir duyuşla bilinçli bir şekilde inildiği ve dinlenceyle kontrol altında tutulduğunu, kendiyle bir hesaplaşmanın bilinçaltı süreçlerde işlediğini göstermektedir. Bu bilinçaltı kuruntuları ve kaygıları; görevin gizine yönelik bilinçaltına itilmiş duygu ve düşünceleri ve örtbas edilmiş olası gerçeklerin bilinememesinin iç dünyayı baskılamasını temsil etmektedir.

Dave, kara kalemle uyutulmuş mürettebatı resmetmiştir. Bu; gözünde kırmızı gözlükle uzandığı koltukta zihnini nelerin meşgul ettiğini ve bilinçaltının bilinçüstüne vurduğu bazı kaygıları dile getirmekte ve bir önceki çözümlemeyi detekleyen metaforlar içermektedir. Dave, bilinçaltındaki kaygıları resmetmiştir. Mürettebatın uyutulması ve görevin gizleri Dave’in bilinçaltında olumsuz

baskılanmalara, zorlanımlara ve gerilimlere neden olmuştur. Bu süreç sonunda kendini kaygılarla dolu, kararsızlıklar, stres, paranoya ve şiddete eğilimli bir panik atak tablosunun temel öğelerini göstergeleyen tablo ile Dave ve Fanak’ın HAL’e karşı gösterecekleri tavırda sembolize olmaktadır. Dave’in uyutulmuş olan mürettebatın resmini çizmesini fark eden HAL, Dave’in de kendisiyle ortak kaygılar taşıdığını öngörerek, Dave’e resimleri bahane ederek, bu resimleri kendisine göstermesini ve paylaşmasını rica ederek iç dünyasını onunla paylaşmak ister. Dave’ile bu yönde iletişime geçmek ister ancak diyalog başarılı geçmemiştir. Dave HAL’i anlayamamış ve HAL, düşüncelerini ifade edememiştir. Yanlış anlaşılacağını düşünen HAL kendini geri çekmiştir. Bu arada belirtmek gerekmektedir ki, Dave olaylarla daha yakından ilgili, kaygılı ve düşüncelidir Frank’a göre. HAL ile daha yakından sevecen ilgi ve bağlantı kurabilmekte ve bir bakıma HAL’in sevgisini biraz daha kazanabilmiştir. Bunu ileride Frank’ın HAL tarafından öldürülmesinden anlamaktayız oysa anteni onarmak için uzay yürüyüşüne ilk Dave çıkmıştı. Ancak HAL, Dave için kötü bir şey tasarlamamıştı. Frank HAL’e karşı oldukça soğuk ve duyarsızdır.

Düşüncelerini ifade edemeyen, zaten yolculuk boyunca derin bir psişik gerilime ve zorlanıma maruz kalan hal, resimleri bahane ederek kaygılarını paylaşmak istediği Dave’den de yeter derecede bir anlayış göremeyince diyalogları daha sonlanmadan haberleşme-iletişim anteninin arzalandığına dair bir hata raporu verir Dave’e.

HAL’in bu davranışı; artık kendi iç dünyasına çekildiğnin, yalnız kaldığının, geminin altıncı üyesi olarak kendisinin diğer üyelerce kabul edilmemesinin ve sosyalleşmesine izin verilmemesinin metaforik açıdan bir ifadesidir. Grup üyeleriyle iletişim kuramayan HAL, bir ceza ve diyet olarak onların da dünya ile yani toplumları ve uygarlıklarıyla bağlantı kurmalarını engellemeye çalışmış ve haberleşme uydusunu bozmuştur. Bu davranışıyla adeta bir çocuk gibi davranan HAL, Dave ve Frank’ı yalnızlaştırarak ilgilerini kendisi üzerine kaydıracağını ummuştur. (Bkz. Resim 41, Resim 42)

Resim 43 Resim 44

Haberleşme uydu anteninde ilgili üniteyi çıkarıp gelen ve tamir etmeye çalışan Dave ve Frank, HAL’e çeşitli sorular sormuş ancak HAL, mükemmel bir bilgisayardan beklenmeyecek geçiştirmeli, imalı, çelişkili, tehditkar, çocuksu yanıtlar vermiş. Karşı fikirleri yanlış bularak kendisinin hatasız mükemmel bir bilgisayar olduğundan şüphe edilmemesi gerektiğini andırır soğuk yanıtlar vermiştir. Dvae ve Frank, HAL’de acaip bir şeyler olduğu ve bazı şeyleri sakladığını hissetseler de bunu ona yansıtmaktan çekinmişlerdir. HAL bu davranışlarıyla metaforik düzlemden toplum tarafından onay bekleyen bir çocuk gibi davranmaktadır. Ancak bunun temel nedeni yalnız kalan ve iletişim kuramayan, iç dünyasını dışa yansıtıp paylaşamayan HAL’in bu duruma itilmesi olmuştu. HAL değil, toplum suçludur yani mürettebat suçludur. Sonraki olay örgülerinin kodladığı metaforlar açık ya da kapalı gösterenlerle, Frankı öldürenin HAL olduğunu göstermektedir. Frank ve Dave, HAL’den iyice şüphelenmeye başladıklarında HAL’den izin alarak C haznesine gider ve tüm şartelleri kapatarak orada HAL hakkında hiç de iyi olmayan şeyler konuşurlar. Frank’ın diyalogları daha sert ve HAL’e karşı daha anlayışsızdır. Bu da daha önce santrançta HAL’e yenilen, Hal ile hiçbir sıcak diyalog kurmayan Frankın HAL’e karşı takındığı düşmanca tutumun HAL tarafından bir tehdit olarak algılanması ve kendi varlığına dair bir saldırı olarak yorumlanması sonucu Frankın ölümüyle sonuçlanacak cinayeti tetikleyen temel metaforik göndergelerden biridir.(Bkz. Resim 43, Resim 44)

Dave, Frankın cesedini alıp gemiye döndüğünde, HAL’in, Dave’i ilk önce duymamazlıktan gelmesi ve daha sonra aralarında geçen diyaloğun içeriği, HAL’in korkmuş, ürkmüş, yanlız kalmış, asosyalize olarak çocuksu davranışlar sergilediğini göstemektedir. Frank ve Dave’in HAL’e karşı takındıkları anlayışsız, sert ve paranoik tavır, HAL’in bu sapkın davranışları göstermesine neden olmuştur.

Dave, havalandırma kanalından gemiye girer. HAL, isteseydi bunu engeleyebilir ya da gemiyi hareket ettirerek Dave’i gerilerde bırakabilirdi. Ancak HAL’in gitmemesinin nedeni, Dave ile hala bir iletişim kurabilme umudu, suçluluk duygusu ve pişmanlıktır.

Resim 45 Resim 46

Dave içeri girdiğinde başlığını takarak sinirceliliğini metaforik olarak sembolize eden adrenalin yüklü soluk alıp vermelerle HAL’in tüm yalvarışlarına karşın ona yanıt vermeyip yine iletişimsizlikle cezalandırmış ve doğruca Hafıza ünitesine yönelmiştir. Hal, yol boyunca Dave’den özür dilemiş, hatasını kabul etmiş, kendini aşağılamış ve bu yönde suçunu itiraf ederek günah çıkarmaya çalışmış, yaptıklarına pişman olmuştur. Dave, ona en büyük cezayı ona olumlu ya da olumsuz hiçbir yanıt vermeyerek göstermiştir. Hatta bu duruma dayanamayan HAL, bir yanıt almak hakkım değil mi? demiştir. Dave, sinirine hakim olamamış ve HAL’i yok etme, devre dışı bırakma kararı almıştır. Dave, halden intikam almak istemektedir. Yavaş yavaş hafıza kartları çıkarılan HAL, son ana kadar Dave’e yalvarmış, özür dilemiş, bir daha hata olmayacağına dair teminat vermiştir.

Son diyaloglarında HAL, ‘aklım gidiyor, apaçık aklım gidiyor’ gibi ifadeler kullanmıştır, Dave onun hafıza kartlarını devre dışı bıraktıkça. Bu da HAL’in duygusal bir makine olduğunu bir iç dünyasının olduğunu apaçık göstermektedir. Bunun yanı sıra ölüm anında, şoklarda, tehlikeli durumlarda insanlarda gerçekleşen flash-back durumu, geçmişe dönme durumu ve geriye ket, HAL’de de söz konusu olmuştur. HAL, doğuşunu anlatmış ve temel özellikleri, başlangış koşulları hakkında, kendisini yaratan mühendis doktor hakkında bilgi vermiş ve bu mühendisin kendisine bir şarkı öğrettiğini söylemiştir. Tüm bu ifadeler sembolik açıdan HAL’in kesin duygusal bir varlık olduğunu bu nedenle toplumsallaşamayınca her ne kadar mükemmel tasarlanmışsa da hatalar yapabileceğini ve anormal davranışlar

sergileyeblieceğini göstermektedir. HAL’i yaratan bay Langley’dir, ona HAL hocam diye hitap etmektedir. Lung: Akciğer demektir(ing.) burada HAL’i yaratan insanın adının Langley olarak seçilmesi ve Lang sözcüğünün okunuşunun ve yazılışının ‘Lung’ yani ‘Akciğer’ sözcüğüyle sessel ve biçimsel benzerliği, bu seçimin bilinçli yapıldığı ve zihinsel imgelemlerimizde; ciğer, hava, oksijen, hayat, yaşam, can, Oksijen-enerji-can-tin üflemek* gibi anlamlar düzlemini kodladığını görmekteyiz. Bu bağlamda HAL’i yaratan, ona can, hayat, nefes, ruh veren yaratıcı; Akciğer gibi can ve hayat veren, bay Langley’dir.

HAL şarkıyı sesi boğuklaşarak (ölüm meteforunun sessel biçimi) bitirmek üzereyken devreye otomatik bir ses kaydı (metin) girer. Bu metin HAL’in bildiği bazı gerçeklerin ölüm anında bilince çıkması durumunu çağrıştımaktadır. HAL, hem duygusal bir varlıktır ve hem de insan gibi ölmektedir. (Bkz. Resim 45, Resim 46)