• Sonuç bulunamadı

III. DİL İLİŞKİLERİ

III.III. İKİ DİLLİLİK – DİL KARIŞMASI

İki dillilik (İng. bilingualism; Rus. bilingvizm, dvuyazıçie), bireyin çeşitli nedenlerle ve değişik koşullar altında birden fazla dili edinmesi, kullanması ya da ikinci bir dili anadiline yakın düzeyde öğrenmesi durumuna denir56. Birey her iki dili de eşit düzeyde biliyor ve kullanıyorsa simetrik, birey dillerden birini ötekine göre daha iyi biliyor ve kullanıyorsa asimetrik iki dillilik söz konusudur57. Ercan Alkaya’ya göre, iki dilli birey aslında ana dilini daha iyi bilen ve diğer dille düşüncelerini ifade ederken zorlanan ve bu sebeple bazı kavramları kendi dilinden tercüme edendir58.

İki dilli kimselerin konuşmalarında dillerden birinde ötekinin etkisiyle değişmeler olmasına dil karışması denir59. Dil karışmasını Weinreich; “iki dillinin konuşmasında, birden fazla dile bağlanma nedeniyle, dillerden birinde ya da ötekinde

54

Ahmet Buran, “Türk Dünyasında Dil İlişkileri, Çok Dillilik ve Dil Değiştirme”, Türk Kültürü, Sayı: 272, Cilt: 30, Nisan 2010, s. 67-70;

55

Süer Eker, agm., s. 238.

56

Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, 3.C., TDK Yay., Ankara 2007, s. 26; Maria Stamova, “Çok Dillilik Açısından Gagavuz Türkleri”, Çağdaş Türklük Araştırmaları Sempozyumu (8- 10 Mayıs 2002), DTCF Yay., No: 395, Ankara 2004, s. 188.

57

Gülsüm Killi, “Hakas Türklerinde Kod Kaydırımı”, Çağdaş Türklük Araştırmaları Sempozyumu (8- 10 Mayıs 2002), DTCF Yay., No: 395, Ankara 2004, s. 169.

58

Ercan Alkaya, “İki Dillilik ve Rusçadan Tatar Türkçesine Geçen Kavram Tercümeleri”, Turkish

Studies, International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume

2/2, Spring 2007, S. 2, www.turkishstudies.net, ( Ed. Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN- Dr. Mehmet Dursun ERDEM), s. 42.

59

meydana gelen sapmalar” biçiminde tanımlamakta ve dil karışımının önce sözcük düzeyinde olduğuna, bu arada çeviri sözcüklere rastlandığına dikkat çekmektedir. Ayrıca dil karışımının sessel dil karışması (ses dizgelerindeki karışma, yabancı vurguların belirmesi vb.), dilbilgisel ilişkilerde karışma (kimi biçim birimlerin aktarılması, dilbilgisel ilişkilerde karışma, eşdeğerli biçimbirimlerle kimi görevlerin belirtilmesi vb.) olmak üzere iki yönünün olduğunu belirtir. Mackey ise dil karışımını “bir dilin özelliklerini bir başka dili konuşur ya da yazarken kullanmaktır.” şeklinde açıklamaktadır60. Crowley de bir dilin linguistik sisteminin başka bir dil tarafından etkilenmesine “karışma” adını verir ve karışmanın fonolojik, semantik ve gramer sisteminde olabileceğini belirtir61. Nurettin Demir dil karışmasına “varyasyon” adını verir ve iki dil arasındaki ilişkide baskın dil dolayısıyla etki altındaki dil kullanımında sapmalar ya da baskın dile geçişler görülmesiyle varyasyonu açıklar62.

Günümüzde iki ya da çok dilli yaşamak son derece doğal ve olağan görülmesine rağmen, yakın zamana kadar insanın ancak tek anadili olabileceği düşünülmüştür. Oysa yapılan araştırmalara göre dil bilmenin edinç düzeyiyle ilgili olduğu ve insanların iki dilli özellik kazanarak birden çok anadili olabileceği kanıtlanmıştır. İki dillilik, dillerin edinildiği döneme uygun olarak erken iki dillilik ve geç iki dillilik olarak ikiye ayrılmaktadır63. Bugün Türk dünyasının büyük çoğunluğu erken iki dilli toplum özelliğindedir. “Dünya üzerindeki Türkler, kendi ana dillerinin yanı sıra, yaşadıkları yerlere bağlı olarak Rusça, Arapça, Farsça, Çince, Bulgarca, Yunanca, Sırpça, Almanca, Fransızca, İngilizce gibi bir dili, ikinci dil olarak kullanmaktadırlar. Bu durum da bu bölgelerdeki Türkçeyi daha çok yabancı dillerin tesirine maruz bırakmakta, hatta Türkçenin zamanla ikinci plana atılmasına yol açmaktadır.”64

Türkistan’daki Türk topluluklarında iki dillilik siyasi sebeplerden dolayı bir sorun hâline gelmiştir. Marksist anlayışa göre dil bilgisi sistemi ile esas sözcük hazinesi, dilin temelini, spesifik karakterinin özünü oluşturduğundan, dil son derece istikrarlı ve zorla asimilasyona karşı gayet dayanıklıdır65. Bu nedenle, “dilin eski kaliteden yeni bir kaliteye geçişi patlayışla veya mevcut dilin yıkılıp yerine yeni bir dilin kurulmasıyla

60

Doğan Aksan, age., s. 28.

61

Maria Stamova, agm., s. 189.

62

Nurettin Demir, “Türkçede Varyasyon Üzerine”, DTCF Türkoloji Dergisi, Cilt XVII, Sayı 2, Ankara Ünv. Basımevi 2010, s. 103.

63

Emel Huber, Dilbilime Giriş, Multılıngual Yay., İstanbul 2008, s. 108.

64

Ercan Alkaya, agm., s. 42.

65

değil, yeni kaliteye ait unsurların yavaş yavaş birikmesi ve eski kaliteye ait unsurların yavaş yavaş sönmesiyle olur.”66 Türkistan’da da bu anlayışla hareket edilmiş ve yönetenlerin dili yönetilenlerin diline üstün gelmeye başlamıştır. Çünkü “ayrı diller konuşan iki ulus bir araya geldi mi, çok defa hâkimiyeti elinde bulunduranların kullandığı kelimeler hâkimiyet altında yaşayanların gündelik diline girer.”67 Günay Karaağaç, hâkim dilin etkisine üst katman olgusu adını vererek şöyle der: “Üst katman, bir dil kullanıcısı için, egemen sınıfların, mesleklerin veya bölgelerin dil kullanımları kadar, başka ulus ve bu ulusun dili de olabilir. Üst katmanın bir başka dil olması durumu, bir toplumu dil değişikliğine kadar götürür.”68 Jean Perrot’a göre: “Temas hâlindeki toplumsal grup dilleri arasındaki etkileşimler, dolayısıyla, dillerin yapısını istisnai olarak etkiler. Ama yakın dönem incelemeleri ışığında ve kısmen de dilbilimsel coğrafya ve dalgalar teorisindeki gelişmelerin etkisiyle temas fenomenlerinin öneminin daha büyük olduğu görülmüştür.”69 Rusçanın da Türkistan’daki hâkim olma süreci etkili ve etkin olarak yürümüştür. Bununla ilgili olarak Stalin: “Rus dili için böyle olmuştur. Tarihi gelişme seyri içinde başka kavimlerin dilleri onunla kruvazman yapmış (çakışmış, ilişki kurmuş) ve bu kruvazmanlardan o daima galip çıkmıştır.”70 diyerek dilin bir siyasi araç olarak kullanılmış olduğunu ve dil siyasetlerini açıklamış olmaktadır.

Sonuç olarak Marksist anlayışa uygun olarak Türkistan’daki Türklerin dilleri de “böl-parçala-yönet” uygulamasına tabi tutulmuştur. Önce ayrı ayrı yazı dilleri oluşturulmuş, hayatın her alanında olduğu gibi bilimde ve tüm resmi işlerde sürekli Rusça kullandırılmış, böylelikle bilgi ve özenti yoluyla Rusça alıntı sözcüklerin sayısı arttırılmış, Rusçadan etkilenme o kadar artmış ki zamanla bazı sözcük veya söylemlerde Rusçadan kavram veya gramer çevirisi yapma yoluna gidilmiştir. Böylelikle Türk lehçeleri konuşurlarının doğrudan birbirlerini anlamalarını engelleyecek, dil bilgisi araştırmalarında farklı dile ait bakış açıları ve terimlerin ortaya çıkmasına sebep olacak, Türk lehçeleri arası aktarımlarda işin içinden çıkılmaz sorunlara yol açacak unsurlar ortaya çıkmış oldu. 66 J. Stalin, age., s. 64. 67 J. Vendryes, age., s. 79. 68

Günay Karaağaç (2010), age., s. 57.

69

Jean Perrot, Dilbilim, (Çev. Işık Ergüden), Dost Yay., Ankara 2006, s. 133.

70