BÖLÜM 1: TEFSÎRDE İHTİLÂFIN MÂHİYETİ
1.3. İhtilâfların Dindeki Yeri
Ġhtilâf kelimesi ve bu kökten türeyen diğer sıgalar, Kur‟ân-ı Kerîm‟de mutlâk mânâda zikredildiğinde menfî anlamda kullanılmıĢ, tefrika ve ihtilâftan kaçınıp birlik olmak emredilmiĢtir. Pekçok âyette sözü edilen bu ihtilâflar dinî inançlarla ilgili olup özellikle insanların dünya ve ahiret mutluluklarını ilgilendiren konularla alakalıdır. Onun için Kur‟ân‟da hak yoldan sapan ve ihtilâfa düĢen insanlar arasında doğru hükmün tesbit
edilmesi ve insanların hidâyet ve birliğe ulaĢmaları için peygamberler gönderilmiĢtir.209
Peygamberlerin doğru ve hak yolu açıklamalarından sonra hâlâ ihtilâflarını sürdürenler
kınanmıĢ210
ve nihâî hükmün ahirette bizzat Allah tarafından verileceği bildirilmiĢtir211.
Bu tür ihtilâflar da kendi aralarında “mutlâk mânâda insanlığın ihtilâfları”212
,
Ġsrailoğullarının kendi aralarındaki ihtilâfları”213, “Yahûdî-Hıristiyan ihtilâfları”214, “Hz.
Îsâ etrafında meydana gelen ihtilâflar”215, “Hz. Peygamber (s.a.s)‟le diğer inaç sahiplari
arasında vuku bulan ihtilâflar”216
olmak üzere değiĢik baĢlık altında tasnif edilebilir217.
Kısaca ifâde edilmesi gerekirse Kur‟ân‟da, kainat ve tabiat olayları hakkında kullanılan ihtilâflar daha çok müsbet anlamda kullanılmıĢtır. Ġnsanlar arası münasebetlerde ise ihtilâf daha çok çatıĢma ve ayrılık mânâsında kullanılmıĢtır. Tabiat tasvirlerinde çeĢitlilik ve farklılık mânâlarında kullanılan ihtilâfın en güzel örneğini
“Görmez misin ki Allah gökten bir su indirir. Onunla rengârenk, çeĢitli meyveler yetiĢtiririz. Dağlardan da beyaz, kızıl, siyah ve türlü türlü renklerde yollar var etmiĢizdir”218
âyeti gösterirken sosyal konulardaki tezâd ve inhirâf ihtilâflarını ise “Hangi husûsta ihtilâf
209 Bakara 2/213
210 Âl-i Ġmrân 3/19, 105; Câsiye 45/17.
211
Âl-i Ġmrân 3/55; Mâide 5/48; En‟âm 6/164; Zümer 39/3, 46; Secde 32/25. Ayrıca bkz. Özen, „Ġhtilâf‟, XXI, 565-568.
212Bakara 2/213; Yûnus 10/19; ġurâ 42/10.
213Yûnus 10/93; Nahl 16/124; Neml 27/76; Hûd 11/110; Fussılet 41/45.
214Bakara 2/213; Âl-i Ġmrân 3/19; Nahl 16/39.
215 Meryem 19/37; Zuhruf 43/ 63, 65; Bakara 2/253; Nisâ 4/157
216 Bakara 2/176; Âl-i Ġmrân 3/105; Nahl 16/64; Câsiye 45/17;
217Bu konuda geniĢ bilgi için Bkz. el-Hûrî, Abdülilah, Esbâbü ihtilâfü‟l-müfessirîn fî tefsîri
âyâti‟l-ahkâm, Câmiatü Kahire, Master tezi, dan. Ahmed Yûsuf Süleymân, Külliyyetü dâri‟l-ulûm, Kahire
2001, 20-28; Aldemir, Halil, Kur‟ân-ı Kerîm‟e Göre Ġhtilaf, MÜ. Sos. Bil. Ens. BasılmamıĢ Doktora Tezi, dan. Prof. Dr. Sadreddin GümüĢ, Ġstanbul 2007, 119-206.
ederseniz bilin ki O‟nun hükmü, Allah‟a aittir. ĠĢte Rabbim olan Allah budur.Ben de yalnız O‟na dayanır ve güvenir, O‟na yönelip gönül veririm”219
âyeti göstermektedir. Hadîs-i Ģerîflere bakıldığında ise ihtilâf kelimesinin pekçok defa kullanıldığı görülmektedir. Bu kullanımlarda daha çok ihtilâfın kelime mânâsıyla aynı doğrultuda olduğu görülmekle birlikte değiĢik alanlarda da kullanıldığı müĢahade edilmektedir. Kur‟ân‟da olduğu gibi hadîslerde de daha çok kitaplar hakkındaki ihtilâflar ile kiĢileri sosyal bölünmelere iten ihtilâflara vurgu yapılmıĢtır. Meselâ, ihtilâfların Yahûdîler ve
Hıristiyanların helakına sebep olduğu220, Kur‟ân‟da herhangi bir tutarsızlık ve çeliĢkinin
olmadığı221
, sahâbe döneminde Ramazan ayı‟nın baĢlangıç ve son günü hakkında, hayız müddeti konusunda ve namazın nasıl kılanağı gibi bazı konularda ihtilâfların olduğu ifâde edilmektedir. Bunun yanında Kur‟ân‟ın kitabeti ve sosyal meselerdeki ihtilâflara
düĢmeme konularına da ayrıca vurgu yapılmıĢtır222
.
Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadîs-i Ģerîflerinde “Kalbinizde birlik ve beraberlik sağlandıkça Kur‟ân okuyunuz; (ihteleftüm) ihtilâf ettiğinizde/ayrılığa düĢtüğünüzde ise derhal okumayı bırakarak, kalkıp gidiniz”223
buyurmuĢtur. Burada geçen “ihteleftüm” ifâdesinde bile alimler ihtilâfa düĢmüĢlerdir. Bu farklı yorumlarda “ihteleftüm”e en baĢta Kur‟ân hakkında münakaĢaya girmek ve ayrılığa düĢmenin caiz olmadığı anlamı
verilmiĢtir224. Ancak daha ilk dönemlerden itibaren tefsîrde özellikle dirâyet tefsîrinde
pekçok tartıĢmalar olmuĢtur.
Ancak sözü edilen hadîs-i Ģerîf “Kalbinizde birlik ve ünsiyet olduğu müddetçe Kur‟ân okuyunuz; onun mânâları konusunda anlaĢmazlığa düĢerseniz ihtilâfın Ģer ile
sonuçlanmaması için hemen oradan ayrılın”225
mânâlarına gelmektedir. Kâdî Iyâz, bunun nehyedilmesinin sebebinin kötü bir akibetle sonuçlanmaması için olduğunu söylerken, Ġbn Hacer bunun “Kalbinizde birbirinize karĢı muhabbet ve sevgi devam ettikçe Kur‟ân okuyunuz; herhangi bir ihtilâf veya Ģüphenin arız olması çatıĢmaya
219
ġûrâ 42/10.
220 Buhârî, “Fedâilü‟l-Kur‟ân” 3, 37; Müslim “Ġlim” 2.
221 Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 405.
222 Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 126; Ebû Dâvûd, “ Savm” 14;Dârimî, “Vudû”, 96.
223
Buhari, “Fedailü‟l- Kur‟ân” 37, Sahîh-i Buhârî, el-Mektebetü‟l-Ġslâmiyye, Ġstanbul, t.s. VI, 115: Müslim “Ġlim” 3.
224 Mollaibrahimoğlu, a.g.e., s. 64; Aynı hadîsin yorumu için Bkz., ġâyi„, a.g.e, s. 13, 14.
davetiye çıkartıp iftiraka sebep olacağı için okumayı hemen bırakınız” demiĢtir226
. Yine Ġbn Hacer, bu hadîsin birlik ve beraberlik için muhkemlerin mânâlarının sabit olması hasebiyle onlara icabet edilmesi gerektiğine, müteĢâbihlerin pekçok mânâya ihtimali olması sebebiyle firkate sebep olacağı için bundan kaçınmaya iĢaret edebileceğini ifâde etmiĢtir227
. Aynî ise “Kafanız dinç ve gönlünüzü O‟na verdikçe Kur‟ân okuyunuz; Kendinizi tam veremediniz aklınız baĢka Ģeylerle meĢgulse iĢte o zaman hemen okumayı bırakınız. Çünkü hiç Kur‟ân okumamak, kiĢinin kalp ve gönlüne huzur
vermeden kuru kuruya okunan Kur‟ân‟dan çok daha iyidir”228
demiĢtir. Kirmânî ise “ArkadaĢlarınız arasında birbirinize ülfet beslediğiniz müddetçe Kur‟ân okuyunuz; eğer
aranızda Kur‟ân hakkında bir sürtüĢme baĢlarsa hemen orayı terkediniz”229
derken; Ġbnü‟l-Cevzî ise “sahabenin ihtilâflarının kırâat ve lügat konusunda olması sebebiyle diğerinin okuma tarzlarını reddedip yanlıĢlara düĢülmemesi için oranın terkedilmesi
emrediliyor”230 demektedir. Diğer yandan bu hadîs “Kalbinizde huzur buldukça ve
gönül hoĢluğu duydukça Kur‟ân okuyunuz; bıkma ve usanma gibi isteksizlik belirince okumaya ara veriniz”, mânâlarına da gelebilir. Onun için aynı hadîs, Kur‟ân‟ın mânâsını anlarken ihtilâfa düĢünceye kadar onu okuyunuz; ihtilâfa düĢünce okumayı bırakarak konuyu değiĢtirme yoluna gidiniz Ģeklinde de yorumlanabilir.
Aslına bakılırsa bu hadîs, “Kur‟ân, Allah‟a ve Resûlüne itaat edilip tevhîd akîdesine sahip olmanız Ģartıyla aranızdaki ihtilâfları gidermek, kalbinizi birbirinize ısındırmak, birlik, beraberlik içinde olmanız için indirilmiĢtir. Bu amaçla indirilmiĢ olan bu Kitap‟ı geçmiĢ milletler gibi tam aksi kullanarak ihtilâfın baĢ müsebbibi yapmayın, onun müteĢahbilerine fazla tâbî olmayın” mânâsını taĢıdığı düĢünülmektedir. Nitekim bunu
“Milletler ihtilâf ettiler de bu anlaĢmazlıkları onları helak etti”231, “Sizden öncekiler
kitap hakkında ihtilâfa düĢtükleri için helak oldular”232
ve “Yahûdîler ve Hıristiyanlar gibi Kitap konusunda ihtilâfa düĢmemek için O‟nu yazınız ve kitabet konusunda da
226 Askalânî, Fethu‟l-bârî, VIII, 720.
227 Askalânî, Fethu‟l-bârî, VIII, 720.
228 Aynî, Muhammed b. Ahmed, Umdetü‟l-kârî, Matbaatü Mustafa, Mısır 1972, XVI, 249.
229
Aynî, Umdetü‟l-kârî, XVI , 249.
230 Aynî, Umdetü‟l-kârî, XVI , 249.
231 Buhârî, “Fedâilü‟l-Kur‟ân” 37.
anlaĢmazlık olursa KureyĢ lehçesini tercih ederek bunu bertaraf etme yoluna gidiniz”233
hadîsleri desteklemektedir.
Ġhtilâfın tanımı bölümünde geçtiği üzere ihtilâf ikiye ayrılmaktadır. Bunlar da birincisi hakkın belirlenmesi uğruna verilen mücadelede ortaya çıkan ihtilâflardır. “Ümmetimin
ihtilâfında rahmet vardır”234
, hadîsini bu Ģekilde anlamak gerekir. Çünkü hadîsdeki ihtilâf, müsbet/olumlu/tenevvü ihtilâfıdır. Yani buradaki ihtilâfta müslümanlar veya müslüman gruplar, maddî-manevî mesleklerini geliĢtirmek ve üstün kılmak için çalıĢırlar, onlar, baĢkalarını tahrip etme gibi bir düĢünceye sahip olmazlar, aksine sadece onlara yardımcı olmak ve onları desteklemek için çalıĢırlar. Bu tür ihtilâflarda gerçeğin, tarafların herhangi birinden çıkmasında bir problem görülmez. Bütün mesele, hakkın ortaya çıkması ve onun kabullenilip benimsenmesidir. Tefsîrde meydana gelen ihtilâflar
da genelde bu kabildendir235.
Dostane ve samimi bir Ģekilde olan bu ihtilâflar, tıpki fıkhî ve kelâmî mezhep imamları arasında görülen ihtilâflar gibi câiz ve rahmet olan ihtilâflardır. Eğer bu tür ihtilâflar câiz olmasaydı, dinî hükümlerin çoğuna vakıf olmak zor olurdu. Bunun yanında insan aklı ve mantığı devre dıĢı kalır; nakillerin sahih ile sakiminin, (sağlam-çürük) ayırt
edilmesi mümkün olmazdı236. Bu tür ihtilâflara tefsîrde tenevvü ihtilâfı, fıkıhta hak
mezhep, kelamda da Ehl-i Sünnet kelamcıları denilmektedir. Ancak olumsuz dediğimiz menfi ihtilâflarda ise taraflar birbirine kin ve nefretle ve zarar vermek için çalıĢtıkları için “ümmetimin ihtilâfında hayır vardır” hadîsiyle övülen ve câiz görülen ihtilâflar anlaĢılmamalıdır.
TartıĢmalar arasında sergilenen düĢmanca tutum neticesinde ortaya çıkan ihtilâflara ise tezâd/karĢıt/menfî veya olumsuz ihtilâflar denilmektedir. BaĢka bir ifâde ile bunlar, muarızların birbirlerine düĢmanca mukâbelede ve muâmelede bulunması sonucu meydana gelen ihtilâflardır. Yukarıda zikredilen Kur‟ân okumanın bırakılmasıyla alakalı hadîsteki ihtilâfın bu türden olması da ihtimal dahilindedir. Nitekim bu ihtilâfta düĢmanca bir tutum sergilendiğinden ve aynı zamanda karĢısındaki Ģahsı küçük
233 Buhârî, “Fedâilü‟l-Kur‟ân” 3.
234 “Ġhtilâfü ümmetî rahmetün” ; Ebû Dâvud, “Akziye” 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 230-236; Suyûtî, Celaluddin, el-Fethu‟l-kebîr, Dâru‟l-erkân, Beyrut t.s. I, 61; Aclûnî, KeĢfu‟l-hafâ, Dâru ihyâi‟t-türâsi‟l-Arabiyye, Beyrut, h., 1351, I, 64.
235 Mollaibrahimoğlu, a.g.e., s. 64, 65.
düĢürmek, onu itham etmek ve müĢkül duruma düĢürmek için her yola baĢvurduğu için
bu tür ihtilâflar dinimizce zemmedilmiĢtir237. Bu bağlamda her ne kadar ihtilâf
kelimesiyle aynı kökten gelmese de hadîs literatüründe ihtilâf denilince ilk akla gelen 73 fırka hadîsi diye meĢhur olan ve Hz. Peygamberin, “Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak; bir tanesi hariç hepsi ateĢtedir”. Sahâbiler: “Ya Resûlallah onlar kimlerdir?” diye sorduklarında Resûl-ü Ekrem (s.a.s) “Benim ve Ashabımın yolu üzere olanlar...” 238
, Ģeklinde ifâde edilen hadîs-i Ģerîf de bu bağlamda değerlendirilebilir.
Bunun yanında bir hadîs-i Ģerîfte Hz. Peygamber (s.a.s)‟in ümmetinin ihtilâf ve tefrikaya düĢmemesi için dua ettiği fakat bu duasının kabul görmediği
anlatılmaktadır239. Bu konuyla alakalı olarak Hz. Peygamber (s.a.s) bir gün duasında
Allah‟tan üç Ģey hakkında talepte bulunmuĢtur; ümmetinin açlıkla cezalandırılmaması, geçmiĢ kavimler gibi toplu helaka uğramaması (suda boğmakla helak etmemesi) ve tefrikaya düĢmemeleri (felaketini kendi aralarında vermemesi) için niyaz etmiĢtir. Bunlardan ilk ikisi kabul olunmuĢ ancak üçüncüsü kabul olunmamıĢtır. Burdan hareketle ilk bakıĢta ihtilâfın devamlı olacağı mânâsı çıkarılabilir. Ancak bu hikmetin altında baĢka sebeplerin olması da imkan dahilindedir. Çünkü Kurân-ı Kerîm‟de sıkça ifâde edildiği üzere baĢka kavimler isyana daldıkça, semâvi ve arzî musibetlerle toptan helak edilmiĢitir. Ancak ümmet-i Muhammed böyle belalardan korunmuĢtur. Ne var ki Ġslâm ümmetinin günah ve suç iĢledikçe birbirlerine düĢmeleri, ihtilâf ve iftiraklara sürüklenmeleri diğer milletlerde olduğu gibi mukadderdir. ĠĢte bunun için olsa gerek Hz. Peygamber ümmeti için bu konuda niyazda bulunmuĢtur.
Aslında birlik ve beraberlik içerisinde yaĢama irâdî bir durumdur. Birlik ve beraberliğin sağlanması insanların irâdelerinin hakkını vermeleri sonucu gerçekleĢebilir. Bu konuda insanların, aklî ve irâdî davranmaları esastır. Bunların yanında karar, azim ve gayret de çok önemlidir. Onun için baĢta müminlerin birbirlerini sevmelerinde hissilikten daha
ziyade duygu, düĢünce, itikat birliği ve sabır gerekmektedir240
.
237 Cevdet Bey, Tefsîr Tarihi, s. 39.
238Tirmîzî, “Îmân”, 18, Sünen-ü Tirmîzî, el-Mektebetü‟l-Ġslâmiyye, Ġstanbul, ts. VII, 296; Ebû Dâvûd, “sünnet”, 1, Sünen-ü Ebû Dâvûd, el-Mektebetü‟l-Ġslâmiyye, Ġstanbul, ts. IV, 197,198 ; Ġbn Mâce, “Fiten”, 17 Sünen-ü Ġbn Mâce, Dâru Ġhya-i kütübi‟l- Arabiyye, ys. 1952, II, 1321;Hâkim, Müstedrek, 1, 129.
239 Müslim, “Kitâbü‟l-fiten” 15; Sahîh-i Müslim, el-Mektebetü‟l-Ġslâmiyye, Ġstanbul t., s.
Allah, insanoğlunu teklifi konularda olduğu gibi birlik ve beraberlik konusunda da onu irâde ve ihtiyarına bırakmıĢtır. Çünkü kalpleri birbirine ısındıracak, insanları vahdet etrafında buluĢturacak yine Yüce Allah‟tır. Nitekim bu konuyla alakalı bir âyet-i kerîme de
“ġâyet sen dünyada bulunan her Ģeyi infak etseydin, yine de onların kalplerini birleĢtiremezdin; fakat Allah onları birleĢtirdi. Çünkü O Aziz‟dir, Hakim‟dir”241
buyrulmuĢtur. Yine baĢka bir âyet-i kerîme de “Hepiniz
toptan Allah‟ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp ayrılmayın”242
Ģeklinde emredilmektedir. Bütün bu âyetlerden çıkan sonuç Ģudur ki her ne kadar birlik ve beraberlik çok zor olsa da bunun imkan dahilinde olmasıdır. Çünkü Allah buna Kurân-ı Kerîm‟de iĢaret
etmiĢtir243. Bunun yanında baĢta Hz. Peygamber (s.a.s) dönemi olmak üzere244
birlik ve beraberliğin sağlandığı birçok dönemler yaĢanmıĢtır.
Netice olarak denilebinir ki, insanoğlunun mevcut fıtrî yapısı ve sosyal varlık olma özelliği ihtilâfı kaçınılmaz kılmaktadır. Ġnsanlık tarihi kadar eski olan ihtilâf, aynı zamanda insanlar var olduğu sürece devam edecektir. Ancak Allah‟a hakkıyla kul olma, tam bir inanmayla ve irâdeyi de kullanmayla zararlı ihtilâflardan kurtulmak mümkündür. Farklılık ve çeĢitlilik anlamındaki ihtilâf ise, Allah‟ın kullarına mukadder kıldığı bir imtihandır.