• Sonuç bulunamadı

1.5 Yönetmelik-Öncesi (Pre-Code) Dönemi ve Yapım Yönetmeliğ

1.5.4 İffet Lejyonu ve Hollywood Üzerindeki Etkis

Büyük Buhran’dan sonra 1933 yılına kadar sinema sektörünün gidişatından hiç de memnun olmayan tutucu gruplar ve kilise eyleme geçerek birleşmeye karar vermiştir.

Payne Fonu araştırmaları ile Our Movie Made Children kitabı arasındaki tutarlılık tartışılmadan ve sadece kitap temel alınarak sinema sektörüne getirilen eleştirilerle MPRC zaten amacına ulaşmış görünmektedir. Ayrıca Forman’ın kitabın sonuç bölümünün finalinde ısrarla üzerinde durduğu ‘duruma çare bulunmalı’ çağrısını dikkate alan ve yine bu çağrıyla hayat bulan kurum İffet Lejyonu olmuştur.

Daha 1931 ve 1932 yıllarında çekilen iki filmin (Possessed ve Back Street) görsel olarak değil, düşünce olarak; tema olarak değil, işleniş olarak Katolikler tarafından lanetlendiği belirtilir201.

Amerika Protestan bir ülke olmasına rağmen Katolik Kilisesi 20 milyon üyeye sahiptir ve bu kitlenin büyük bölümü sinema sektörü için en kârlı alan olan büyük şehirlerde ikamet etmektedir. Bu nedenle Katoliklerin sinema karşıtı bir eyleme girmeleri her zaman sinema endüstrisini korkutmuştur. Bu korku altında pek çok filmin ismi, içeriği değişmiş, kimi zaman film projeleri yapım takvimlerinden çıkarılmıştır.

Örneğin Jean Harlow’un 100% Pure isimli filmi The Girl From Missouri, Mae West’in It Ain’t No Sin isimli filmi Belle of the Nineties olarak değiştirilmiştir.

The Barrets of Wimpole Street, Bordertown, Imıtation of Life gibi filmlerde önemli

değişikler yapılmış, The Postman Rings Twice filmi ise yapım programından kaldırılmıştır.202

Ancak bu çabaların yeterli olduğu söylenemez, zira 1933 yılında kilise de

Yapım Yönetmeliği ile oyuna getirildiğini hissetmeye başlamış ve yönetmeliğin fikir

babalarından Peder Lord’un bile Hollywood’a hiç güveni kalmamıştır. Hatta Lord şöyle yazar; “Artık olay sadece birkaç sahnenin kötü olması, arada sırada ‘lanet’ ya

da ‘kahretsin’ kelimelerinin kullanılması ya da bir iki kadının yarı çıplak dolaşması

201 America dergisinden aktaran Maltby, a.g.e., (1995), s. 54. 202 y.a.g.e., s. 62.

96

değildir… asıl olan kötülüğün bütünsel felsefesidir… tüm bunlar çocukların merakını çelecek ve suçlulara örnek olacaktır.”203

Filmlerin artık parça parça değil ama bir bütün olarak protesto edilmesi gündeme gelmiş, Philadelphia Kardinali Denis Dougherty tüm filmleri iyi ahlaka karşı bir tehdit olarak yorumlamış ve kendi cemaatine tüm sinema salonlarını boykot etme çağrısında bulunmuştur204.

Sinema sektörüne karşı oluşan tepkiye, nefrete sadece Katolikler değil aynı zamanda Protestanlar da katılmıştır. Hatta Katoliklerin bütün suçu yapım şirketi sahibi olan Yahudilere atmalarına rağmen bu tepkiye destek veren Yahudilerin sayısı da az değildir. Zaten onlar da –haklı gördükleri- bu tepkiye destek vermezlerse tüm suçun bir bütün olarak onların üzerine kalacağının farkındadırlar.

Zaten daha İffet Lejyonu kurulmadan aylar önce sinema sektörü kendisine çeki düzen vermesi hususunda ilk ciddi uyarısını almıştır: “1933 yılının yaz

aylarında Hollywood yapımcıları bazı filmlere karşı piskoposlar tarafından düzenlenecek bir Katolik eyleme dair planlardan haberdar edildiler.”205

Filmlerin boykot edilmesi ve bazı filmlerin izlenmesine karşı ülkedeki tüm kiliselerde vaazlar verilmesi bu eylemin –ve kurulacak olan İffet Lejyonu’nun- temelini oluşturmuştur. Lejyonun kurulmasında ise doğum kontrolü konusunu ele alan Dr. Monica ve bir kraliçenin aşkı için tahtından vazgeçmesini anlatan Queen

Christina gibi kadın merkezli filmlerin etkisi büyük olmuştur. Ayrıca Mae West’in

açık cinsel göndermelerle şekillenen filmleri de ülkedeki tutucu kesimlerin tepkisini çekmiş ve bu kesimleri Lejyon’a yakınlaştırmıştır.

İffet Lejyon’u yukarıda da belirtildiği gibi birkaç faktörün bir araya gelmesi

nedeniyle ortaya çıkmıştır. Payne Fonu Araştırmaları ve Our Movie Made Children kitabı, NIRA ile devlet sansürü ihtimalinin ortaya çıkması, Yönetmelik-Öncesi filmleri ve Büyük Buhran sonrası giderek güçlenen kilise bu faktörler arasındadır. Lejyon 1934 yılının nisan ayında Amerika’nın önde gelen piskoposlarının desteği ve katılımıyla New York’ta kurulmuştur. Amacı ise son derece basittir; iyi ahlaklı olmadığını düşündükleri filmleri ve bu filmleri gösteren sinema salonlarını boykot

203

Doherty, a.g.e., (2007), s. 56.

204 Black, a.g.e., s. 168. 205 Moley, a.g.e., s. 80.

97

etmek ve izleyici sayısını düşürerek sinema sektörünü ciddi bir zarara uğratmak. Lejyonun film endüstrisinden talebi de açıktır: Yapım Yönetmeliği’nin yaptırım gücü kazanması ve çekilen filmlerin bu yönetmeliğe uygun içeriklere sahip olması.

Dağınık bir örgütlenme yapısına sahip olsa da kısa sürede büyük bir üye sayısına ulaşan İffet Lejyonu vakit geçirmeden ses getiren eylemlerine başlamıştır:

“Philadelphia’daki boykotları bölgenin Başpiskoposu Kardinal Dougherty yönetiyordu. Bilet

satışları bir anda düştü… Boston’da ise Kardinal O’Connell’ın resmi temsilcisi radyodan ekrandaki kadın oyuncuların çocuklara ahlaksızlığı öğrettiğini söyledi… 500.000 Katolik kadın sinema salonlarını boykot etmek üzere Chicago Lejyonuna katıldı… New York ve Philadelphia’daki hahamlar harekete büyük sempati beslediklerini beyan ettiler… Brooklyn’deki İffet Leyjonu’na 500,000 kişi kaydoldu... Missouri’deki Lüteriyenler kampanyaya katıldı.”206

Toplumun neredeyse tüm tutucu kesimleri İffet Lejyonu’nu desteklerken Lejyon üyeleri ve rahipler insanları Lejyon üyesi yapmak için seferber olmuşlardır. Bunun için salonların önünde oluşan uzun kuyruklardaki izleyicilerle teker teker konuşuyorlar ve katılmak isteyenlere Lejyon Yeminini imzalattıktan sonra bir nüshasını kendileri alıyorlar, diğer nüshayı ise yemini eden kişiye teslim ediyorlardı.

Black’e göre 1934 yılında Lejyon Yeminine imza atanların sayısı 7 milyonu geçmişken207, Sklar İffet Lejyonu’nun kurulmasından 1 hafta sonra üye sayısının 11 milyonu bulduğunu ve Lejyonun bu kadar kısa zamanda güçlenmesinde filmlerde orta-sınıf değerlerine yapılan saldırının etkili olduğunu belirtir208.

Sinema sektörü yoğun boykotlar karşısında gücünü ve kârını yitirirken Hays 1934 yılının Haziran ayında Cincinnati’de yapılan Piskoposlar Komitesi toplantısına Martin Quigley ve Joseph Breen’i gönderir. Bu toplantıda din adamları açıkça kendi cemaatlerini filmlerden korumak istediklerini ve bunun için sinema sektörüyle her türlü savaşa girebileceklerini beyan ederler. Yönetmeliğin yazarlarından olan Quigley de yönetmeliğe tam olarak uyulması durumunda ortada bir sorun kalmayacağını açıklar. “Piskoposlarla yapılan bu toplantının sonucunda eğer

yönetmelik yaptırım gücü kazanır ve katı biçimde uygulanırsa İffet Lejyonu boykotları ve protestoları bırakacaktır.”209. Ayrıca Yapım Yönetmeliği’nin

206 y.a.g.e., s. 81.

Ayrıntılı bilgi için bkz.EK-5 (Leyjon Yemini) 207

Black, a.g.e., s. 168.

208 Sklar, a.g.e., s. 173. 209 Moley, a.g.e., s. 82.

98

uygulayıcı gücü olarak Production Code Administration (Yapım Yönetmeliği İdaresi) adı verilecek bir üst kurumun oluşturulacağı piskoposlara anlatılır.

Hays Bürosunun çabalarına rağmen tutucu kesimlerin ve kilisenin tepkisi giderek şiddetlenmektedir. Hatta bazı din merkezli dergiler Lejyon tarafından yasaklanan filmlerin izlenmesi halinde büyük günah işleneceğini yazmaktadırlar: “Katolik bir dergi olan Extension Magazine okuyucularına film izlemenin ‘günaha

yol açacağını’ söyler. Eğer Katolikler Kilisenin ‘ahlaksız’ diye damgaladığı bir filmi bilerek izlerlerse sonsuz cehennem azabı çekeceklerdir210”. Ancak burada oldukça tuhaf bir durum ortaya çıkmaktadır, zira bir film gösterime girdiği ilk şehirde ya da eyalette Kilise tarafından ‘ahlaksız’ diye tanımlanmak zorunda değildir. Filmler şehir şehir ve eyalet eyalet gezdikleri için daha sonradan da ‘ahlaksız’ olarak sınıflandırılabilirler. Bu durumda filmi daha önce izlemiş olan başka şehirdeki bir izleyici, istemeden, sonsuz cehennem azabıyla cezalandırılacak bir günah işlemiş sayılacaktır. Bununla birlikte Lejyon’un lanetlediği bazı filmler (yukarıda aktarılmaya çalışılan Yönetmelik-Öncesi dönemi filmleri) yüksek izleyici sayısına ve dolayısıyla yüksek kârlara ulaşmışlardır.

Ancak sinema sektörü tüm ülke içinde günden güne güçlenen Lejyon’a karşı direnme gücünü yitirmektedir. Lejyon’un federal sansür talepleri gerçekleşirse film endüstrisi çok büyük bir yara alacaktır. Bu nedenle İffet Lejyonu’nun büyük bir tehdit olduğunun farkındadırlar ve boyun eğmekten başka çareleri yoktur. 1934 yılının sonunda Katolikler istediklerini elde etmişlerdir. Hays 1922 yılından beri sürdürdüğü çabanın karşılığını 1934 yılında almıştır.