• Sonuç bulunamadı

KAYIT DIŞI EKONOMİ

B. İdari ve Hukuki Nedenler

Türkiye’de temel sorunlardan birisi de idari ve hukuki yapılanmadaki eksikliklerdir. İdari yapılanmada öteden beri var olan bürokrasinin karmaşıklığı, çok başlılıktan kaynaklanan denetim yetersizliği ve birimler arası eşgüdüm eksikliği gibi olumsuzluklar kayıt dışı çalışanların tespitini ve kayıt altına alınmasını zorlaştırmaktadır.

Kamu harcamalarının denetimsizliği bir diğer kayıt dışı ekonomi nedenidir. Çünkü, devlet kamu hizmetlerini ifa ederken piyasa değerinin üzerinde bir ödeme gerçekleştirmektedir ve bu da fiktif belge düzeninin oluşmasına yol açmaktadır. Toplanan vergilerin hesabının sorulmadığı bir ekonomide mükellefler, ödedikleri verginin yerinde kullanılmadığını gördüklerinde vergi ödemekten vazgeçecekler ve vergiye karşı direnç oluşturacaklardır85.

Gelir idaresiyle ilgili olarak, vergi sisteminin basitlik, açıklık ve kolay anlaşılabilirlik ilkelerinden uzaklaşarak karmaşık bir hale dönüşmesi vergi dışı piyasa ekonomisinin de genişlemesi sonucunu doğurur86. Ülkede uygulanan vergi

mevzuatı, ülkenin ekonomik, sosyal, mali ihtiyaçlarına cevap veremiyorsa, sade,

84 TECİM; a.g.t.,s.20.

85 Selami ŞENGÜL; Bir Hurafe: Kayıt Dışı Ekonomi, İmaj Yayınevi, Ankara 1997, s.26. 86 Coşkun Can AKTAN; Vergi Dışı Piyasa Ekonomisi, TOSYÖV Yayınları, Ankara 2000, s.10.

kolay ve anlaşılır bir yapıda değilse, sürekli değiştirme ihtiyacı gösteriyorsa ve istikrarlı bir yapı arz etmiyorsa vergi kaçağı artar. Dolayısıyla vergilendirmede basitlik ilkesi çok büyük önem taşımaktadır. Vergilerin basit olması, hem vergi idaresinin hem de vergi mükelleflerinin işini kolaylaştırmaktadır.

Vergilerin dağınıklığı birçok problemi de beraberinde getirmektedir. Vergi türünün ve sayısının fazlalığı mükellefler arasındaki bireysel vergi yükündeki dağılımı olumsuz etkilemekte ve çifte vergilendirmeye yol açabilmektedir. Ayrıca, bu dağınıklık vatandaşlar nezdinde vergileri anlaşılamaz hale getirmekte, vergi ödeme isteğini (tax compliance) azaltarak vergiye muhalefeti artırmaktadır. Vergi mevzuatının karmaşıklığının vergi işlemleri konusunda uzman kişilerden faydalanma zorunluluğu doğurması, vergi mükellefleri için ek maliyetlere yol açmaktadır87.

Mali aflar, vergi ile ilgili yükümlülüklerini zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirmemiş olan vergi yükümlüleri için yasalarda öngörülmüş olan cezaların kısmen ve/veya tamamen kaldırılmasına olanak sağlayan girişimlerdir. Mali aflara çok sık olarak başvurulan vergi sistemlerinde, vergi yükümlülerinin af beklentisi içerisinde kalarak vergi ile ilgili ödev ve sorumluluklarını yerine getirmeme eğilimi içerisinde olmaları ya da vergi dışı piyasa ekonomisinde faaliyette bulunuyorlarsa bu faaliyetlerini sürdürmeleri söz konusu olabilir. Buna karşın mali afların anayasa ve/veya yasalarda yasaklanmış olduğu ya da teamül olarak mali aflara yer verilmeyen ülkelerde ise vergi yükümlülerinin vergi ile ilgili görev ve sorumluluklarını yerine getirme konusunda daha fazla gayret içerisinde olacakları söylenebilir88.

Vergi aflarının diğer olumsuz bir etkisi de vergilendirmede adalet ilkesinde görülmektedir. Vergisini zamanında ödeyen mükellefler, vergisini ödemeyip cezalı duruma düşen fakat sonra da bu cezaları affedilen mükellefleri gördüklerinde, gelecek vergilendirme dönemlerinde ödemeleri gereken vergiyi ödememe yollarını aramaktadırlar. Özellikle vergi yükünün ağır olduğu ekonomilerde bu olgu daha fazla kendini göstermektedir. Çünkü ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalma pahasına vergisini zamanında ödeyen kurumlar, vergi afları sonucu devlete küskün bir hale gelebilmektedirler.

Vergi mükelleflerinin vergi kaçakçılığı yapma düzeyini dört değişken belirlemektedir. Bunlardan birincisi bir vergi denetimi geçirme ihtimali, ikincisi beyan dışı kalan gelir sebebiyle ödenecek vergi cezasıdır. Üçüncü olarak mükelleflerin

87 SUGÖZÜ; a.g.t., s.39. 88 AKTAN; a.g.e., s.11.

muhatap oldukları marjinal gelir vergisi oranı sayılabilir. Son sırada ise mükelleflerin risk alma eğilimi bulunmaktadır. Mükellefler, yakalanma ihtimaline göre ödeyecekleri vergi cezası, tam beyan yapmaları halinde ödeyecekleri vergi miktarından daha düşükse, vergi kaçırma eğiliminde olabileceklerdir. Denetim geçirme ve ceza görme ihtimali yüksek ise vergi kaçakçılığı düzeyi düşecektir89.

Vergi denetimlerinin etkinliği ile vergi dışı piyasa ekonomisi arasındaki ilişki de son derece önemlidir. Yoğun ve yaygın vergi denetimlerinin mevcut olması durumunda vergi yükümlüleri vergi ile ilgili ödev ve yükümlülüklerini zamanında ve doğru olarak yapmaya daha fazla özen gösterirler. Bunun tersinin söz konusu olduğu durumlarda ise vergi kaçakçılığının azaltılması ya da tamamen ortadan kaldırılması güçleşir. Denetimi yapan inceleme elemanlarının çok iyi eğitim almış olması, rüşvet ve benzeri yasa dışı eylemlerden uzak olması da son derece önem taşımaktadır. Denetim elemanlarının görevlerini ihmal ya da suiistimal etmeleri, rüşvet almaları gibi suç teşkil eden eylem ve davranışları, mutlaka ilgili yasalarda yer almalı ve bu konularda ağır cezalar öngörülmelidir90.

Mükellefle vergi idaresi arasında köprü vazifesi gören muhasebeci ve mali müşavirler vergi kaybının önlenmesinde çok önemli bir role sahiptirler. Dolayısıyla vergi kaçakçılığının önlenmesinde muhasebecilik ve mali müşavirlik yapanlara çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Burada en önemli problem ise bu hizmeti verenlerin, işletme sahiplerinin baskısı altında kalarak giderleri yüksek gösterme vb. yöntemlerle kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin bir aracısı haline gelmeleridir. Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde işletme sahipleri muhasebecilerinin asıl fonksiyonunun kendilerini vergi yükümlülüğünden kurtarmak olduğuna kendilerini tam anlamıyla inandırdıkları gibi muhasebecilerin de kendilerini bu şekilde hissetmelerine sebep olmaktadırlar. Tabii ki burada yine denetim ön plana çıkmaktadır.

Fakat denetim elemanlarının sayısındaki yetersizlik, devleti, başka çözümler üretmeye yöneltmiştir. Örneğin; yeminli mali müşavirlik müessesesi ihdas edilerek, kimi vergisel işlemlerin gerçekleşmesi, bunların tasdik raporunun varlığı koşuluna bağlanmıştır91. Böylece; mükelleflerin, sorumluluk taşıyan bu meslek grubu

tarafından denetim altında tutulacağı düşünülmüştür. Oysa karşıt inceleme yetkileri

89 KILDİŞ; a.g.m., s.15. 90 AKTAN; a.g.e., s.13.

91 Mehmet TOSUNER; “Vergi Kayıp ve Kaçakları Sorununa İlişkin Görüş ve Öneriler”, Vergi Sorunları, S.85, Ekim 1995, s.65.

olmadığından, bu meslek grubunun mükelleflerin işlemleri üzerindeki denetimi, biçimsel olmaktan öteye geçememiştir. Bunun ötesinde bazen bunlar tarafından düzenlenen sahte tasdik raporları kullanılarak gerçekleştirilen vergi kaçırma olaylarına da rastlanmaktadır.

Kayıt dışı ekonomiyi genişleten bir diğer faktör, o ülkedeki bürokrasinin yoğunluğu ve karmaşıklığıdır. Gerek sektöre girişte, gerekse girişten sonra harcanan zaman ve masraf kayıtlı sektörde kalmak için ek maliyete sebep olmaktadır. Ayrıca bürokraside kurumlar arası koordinasyon eksikliğinin ve kurumlar arası rekabetin de kayıt dışı ekonominin artmasına sebep olduğu bilinmektedir. Kurum içerisinde bürokrasiye kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluk da eklenince bürokraside eşgüdüm de ortadan kalkmakta ve işlemler tam bir çileye dönüşmektedir. Bu tür bürokrasi de yine en fazla azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Kayıt dışı ekonominin önemli nedenlerinden biri de belgelerin nama yazılı değil de hamiline yazılı olmasıdır. Hamiline yazılı belgeler kimin elinde ise o kişiye ait sayılır. Dolayısıyla hamiline yazılı olan ve iktisadi değer taşıyan belgelerin işletmeler arasında dolaşması kolaylaşmakta ve dolaşırken resmi kayıtların dışında kalması kolaylaşmaktadır. Oysa nama yazılı belgenin mutlaka kayda geçmesi gerekecektir. Burada ilginç olan başka bir durum daha vardır. Hamiline yazılılığın sadece çek veya senetlerle kalmayıp çok önemli sayılan bazı devlet borçlanma senetlerinde de geçerli olmasıdır. Bu belgelerin piyasada herhangi bir işleme gerek kalmaksızın kolaylıkla dolaşabilmesi kayıt dışı ekonomiyi artıran başka bir neden olmaktadır.