• Sonuç bulunamadı

4. DAVANIN AÇILMASI

4.3 İDARİ MERCİLER TARAFINDAN YAPILAN BAŞVURU NETİCESİNDE

İdari merciler tarafından dava açılması İMK’de iş yargısının çabukluk ve kolaylığı için öngörülmüş olup87, istisnai nitelik taşımaktadır. İdari merciler tarafından başvurunun davaya çevrilmesi İMK m.10’da “İş Kanununun uygulanması ile görevli olan idari merciler, kendilerine yapılan müracaatları 15 gün içinde idari yoldan neticelendiremedikleri ve iş mahkemelerinin görevi içinde gördükleri takdirde bu hususa dair olan evrak ve belgeleri yetkili iş mahkemesine tevdi ederler. Mahkeme, re'sen gün tayin ederek tarafları davet ve müracaat sahibinin davacı olduğunu tesbitten ve zabıtnameye imzasını aldıktan sonra bu kanundaki esas ve usullere göre davayı görerek kararını verir. İdari merciin bu yoldaki tevdii mahkemenin göreve mütaallik kararını takyit etmez.” şeklinde düzenlenmiştir.

Kanun maddesinde idari mercilerden söz edilmekle birlikte bu idari merciler gösterilmemiştir. Bahsi geçen idari merciler; vali, kaymakam, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Bakanlığın tüm teşkilatıyla Bölge Çalışma Müdürlükleridir.88

Valiler ve kaymakamlar kendilerine başvuruda bulunan işçi ve işverenlerin dilekçelerini soruşturma yapılması için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge

87 Günay, a.g.e., s.289.

88 Çenberci, a.g.e., s.99; Günay, a.g.e., s.290; Uygur, a.g.e., s.579.

109 Müdürlüğü’ne gönderirler. Adalet Komisyonu’nun İMK m.10’a ilişkin olarak düşüncesi şu şekildedir: “Memleketimizde işçilerin işverenlerle ücret vesair iddialarında mütevellit ihtilafların halli hususunda dava açmak külfetinden kaçınarak umumiyetle… idari mercilere dilekçe ile başvurmalarından ileri gelen ve birçok hallerde delillerin kaybolmasına ve zaman aşımına yol açan durumlara mahal kalmamasını sağlamak bakımından idareye yapılan müracaatların görevli mahkemelere re’sen intikal ettirilmesi düşüncesine dayanmaktadır.”89 Müracaatı görevli mahkemelere intikal ettiren makamdan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü’nün anlaşılması gerekir.90

İMK m.10’a göre, kendilerine yapılan başvuru üzerin idari merciler tarafları çağırarak ya da iş müfettişini işyerine göndererek soruşturma yapmak suretiyle aralarındaki uyuşmazlığı çözmeye çalışırlar.91 Teftiş, denetleme ve incelemeler sırasında işverenler, işçiler ve bu işle ilgili görülen başka kişiler izleme, denetleme ve teftişle görevli iş müfettişleri ve işçi şikayetlerini inceleyen bölge müdürlüğü memurları tarafından çağrıldıkları zaman gelmek, ifade ve bilgi vermek, gerekli olan belge ve delilleri getirip göstermek ve vermekle yükümlüdür (İK m.92/II). İş müfettişleri ile işçi şikayetlerini incelemekle görevli bölge müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir (İK m.92/III). Taraflar arasında bir uzlaşma sağlanırsa uyuşmazlık mahkemeye intikal etmez. Fakat sağlanamadığı takdirde idari merciler tarafından uyuşmazlık yetkili iş mahkemelerine havale edilir (İMK m.10). Çünkü idari mercilerin tarafların haklı ya da haksız olmalarına ilişkin verdikleri kararlar bağlayıcı nitelik taşımayıp, tespit niteliğinde kararlardır.92

İdari mercilerin uyuşmazlığa ilişkin belgeleri İMK m.5 kapsamında hangi mahkemeye göndereceği hususunda Sarısözen, İMK m.5 hükmünün işçiyi korumak için konulması dolayısıyla ilgili belgelerin işyerinin bulunduğu yer mahkemesine gönderilmesi gerektiğini ifade etmiştir.93 Kanımızca İMK m.10’da hangi mahkemenin yetkili olduğuna ilişkin açık bir hükmün bulunmaması sebebiyle, dava olunan kişinin ikametgah yeri mahkemesi veya işçinin işini yaptığı işyeri mahkemesinden birinin yetkili olduğunu kabul etmek gerekir.

89 Çenberci, a.g.e., s.98.

90 Sarısözen, a.g.m., s.222; Günay, a.g.e., s.290.

91 Günay, a.g.e., s.291.

92 Günay, a.g.e., s.291.

93 Sarısözen, a.g.m., s.222.

110 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü, yapılan soruşturma sonucu uyuşmazlığın cezai veya idari nitelik taşıması veya İK kapsamında bulunmayan işçiyi ilgilendirmesi durumunda belgeleri iş mahkemesi veya iş davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesine göndermez.94

Sarısözen, idari merciin uyuşmazlığı iş mahkemesine gönderdikten sonra davacının kendisinin mahkemeye başvurarak genel usulle dava açması halinde derdestlik durumunun ortaya çıkacağını ifade etse95 de biz bu görüşe katılmıyoruz. Çünkü idari mercinin uyuşmazlıkla ilgili belgeleri iş mahkemesine göndermesiyle dava açılmış sayılmaz. İMK m.10’a göre, dava ancak idareye müracaat eden kişinin, iş mahkemesinin re’sen gün tayin ederek tarafları daveti üzerine, başvuru sahibinin mahkemede davacı olduğunu bildirip, bu dutumun tutanakla tespit edilip kişinin zabıtnamede imzasının alınması sonucunda açılmış sayılır. Diğer bir deyişle, idareye başvuran kişi davacı olmadığını bildirmişse, uyuşmazlıkla ilgili belgeler mahkemeye re’sen intikal etmiş olsa bile bir davanın varlığından söz edilemez. Eğer düzenlenen tutanakla idareye başvuran kişinin davacı olduğu tespit edilip dava açıldıktan sonra aynı uyuşmazlık hakkında başka bir dava açılırsa derdestlik söz konusu olur ve ikinci dava açılmamış sayılır.96 Belirtmek gerekir ki başvuruya konu olan uyuşmazlık hakkında idareye başvurudan önce mahkemeye dava açılmışsa, uyuşmazlığı çözme yetkisi mahkemeye aittir.97 Aynı şekilde idareye başvuruda bulunulup, başvuru henüz mahkemeye intikal etmeden başvuru sahibi ayrıca bir dava açarsa, mahkeme idareden belgeleri isteyerek bunlardan delil olarak yararlanır.98

İdari mercie başvuran tarafın mahkemede davacı olduğu tutanakla tespit edilmişse, idari merciler önünde ileri sürülen taleplerden başka taleplerin ileri sürülüp sürülemeyeceği sorunu karşısında; dava mahkemede tutanağın imzalanması sonucu açıldığı, idari merciler önünde ileri sürülen talepler dava niteliği taşımadığı için davacının talebi ve bunun içeriğinin mahkemeye başvuru anındaki tutanağa göre belirlenmesi gereklidir. Bu sebeple, idari merciden gelen belgelerde belirtilen istekler dışındaki talepler de mahkemede ileri sürülebilir. Bu durumda iddianın genişletilmesi yasağından bahsedilemez.99

94 Günay, a.g.e., ss.291-292.

95 Sarısözen, a.g.m., s.224.

96 Çenberci, a.g.e., s.99.

97 Çenberci, a.g.e., s.99.

98 Günay, a.g.e., s.293.

99 Çenberci, a.g.e., s.100; Günay, a.g.e., s.293; Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.V, a.g.e., s.5637;

Sarısözen, a.g.m., s.224; Birben-Öktem, a.g.m., s.1088; Şahlanan, “İş Mahkemeleri ve İş Yargılaması”,

111 Davanın ne zaman açıldığı konusu zamanaşımı başlangıcı, bildirilmemiş faiz istekleri açısından büyük önem taşımaktadır. Kuru ve Şahlanan, davanın açılış tarihini başvuranın davacı olduğunun tespit edildiği ve tutanağa imzasının alındığı tarih olarak kabul etmektedir. Davaya konu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı idari mercie başvuru tarihine göre değil, davacı olduğu tespit edilen kişinin ilk duruşma tarihine göre tespit edilmesi gerektiği görüşündedirler.100

Çenberci, Kuru’nun görüşüne katılmamakta, İMK m.10’un işçiyi koruma amacı taşıması dolayısıyla davanın açılış tarihinin ilk duruşma gününe göre belirlenmesi durumunda, idari aşamada ve idarece tutanağın düzenlendiği tarihe kadar mahkemede uzun zaman geçmesi dolayısıyla başvuru sahiplerinin özellikle ücrete yönelik hak kayıpları yaşayacağı görüşündedir. Davanın açılış tarihinin geriye yürütülerek, idareye başvuru tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.101

Kanımızca davanın açılış tarihi mahkeme veznesine harcın yatırılıp, dava dilekçesinin esas defterine kaydedildiği tarihtir (HMK m.118/I). Çünkü İMK m.11’de yer alan “İş Mahkemelerinde açılan davalar her türlü resim ve harçtan muaftır.” hükmü 21.11.1980 tarih 2345 sayılı Kanunun 3. maddesi ile mülga olmuştur. Dolayısıyla iş mahkemelerinde görülen davalar da harca tabidir. Dilekçenin hakim tarafından havalesi ile dava açılmış olmaz. Dava harcının da davacı tarafından ödenip, dilekçenin esas defterine kaydedildiği anda dava açılmış sayılır. İşçinin idari mercie başvuru tarihi işçinin lehine olsa dahi kabul edilemez. Kabul durumu usul hukukunun genel ilkelerini zorlama olacaktır.102 Çünkü idareye başvuru dava niteliği taşımaz. Taşıdığı kabul edildiği varsayılsa bile, idareye müracaat eden kişinin mahkemeye çıktığında yeni talepte bulunması iddianın genişletilmesi yasağına aykırılık oluşturur. Dolayısıyla harcın yatırıldığı tarih davanın açılış tarihi olarak kabul edilecektir.

İdari merciler tarafından kendisine gönderilen belgeleri inceleyen iş mahkemesi görevsiz olduğunu düşünürse, görevsizlik kararı verecektir. Ayrıca mahkeme dava

a.g.m. s.127; Baskan, a.g.m., s.326; Güray Erdönmez, İş Mahkemeleri ve İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Eskişehir, 1998, s.75.

100 Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.V, a.g.e., ss.5638-5639; Şahlanan, “İş Mahkemeleri ve İş Yargılaması”, a.g.m. s.127. Ayrıca bkz. Sarısözen, a.g.m., s.222; Canbolat, a.g.m., s.49; Erdönmez, a.g.t., s.74; Kılınç, a.g.m., s.395.

101 Çenberci, a.g.e., s.101. Ayrıca bkz. Başterzi, a.g.t., ss.176-177.

102 Günay, a.g.e., s.295; Birben-Öktem, a.g.m., s.1085.

112 açılmadan ve dava açıldıktan sonra yetkisizlik kararı da verebilir.103 Görev, yer bakımından yetkiyi de kapsar. Davaya mutlak bakma zorunluluğu söz konusu değildir.

Fakat belirtmek gerekir ki, idari mercii belgeleri mahkemeye gönderdiğinde yetkiye ilişkin bir itirazda bulunulamaz. Çünkü ortada açılmış bir dava yoktur. İdareye başvuruda bulunan kişi, davacı sıfatını aldıktan sonra mahkeme kendini yetkisiz görürse, kişinin kusuru olmasa bile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin kendisi tarafından ödenmesi gerekir.104

İş mahkemelerine kolaylık sağlayacağı düşünülerek105 getirilen İMK m.10 hükmü kendi içinde birçok problemi barındırmaktadır. İMK m.10’a göre, idarenin kendisine yapılan iş hukuku ile ilgili neredeyse her müracaatı mahkemeye göndermekle yükümlü olması, idare için yük oluşturmaktadır. Mahkemeye intikal eden dosyalar açısından işçinin dava açmaya zorlandığı da ayrı bir problemdir. İdareye başvuran işçinin amacı uyuşmazlığın mahkemeye gönderilmesi değildir. Uyuşmazlığın idarece aydınlığa kavuşturulmasıdır.106 Kanımızca uzlaşma sağlanamadığında, idare uyuşmazlığı mahkemeye intikal ettirmek yerine, tarafları, özellikle hukuki bilgiden yoksun işçiyi dava açma konusunda bilgilendirmelidir. Bundan sonraki süreçte olaya müdahale etmemelidir.

Tarafların olayı mahkemeye intikal ettirmeleri konusunda serbest iradesine öncelik verilmelidir. Son olarak davanın ne zaman açılmış sayılacağı hususunda doktrinde görüş birliği söz konusu değildir. Açık olmayan madde hükmü ile çelişkili kararların verilmesi ve özellikle işçilerin hak kaybına uğraması olasıdır. Dolayısıyla İMK m.10 hükmünün kaldırılması yerinde olacaktır.