• Sonuç bulunamadı

Klasik İcmâın Tanımı 1. Lügat Manası

KLASİK İCMÂ TEORİSİ: İCTİHADIN KONTROL MEKANİZMASI OLARAK İCMA

A. Klasik İcmâın Tanımı 1. Lügat Manası

Usûl alimleri icmâın sözlük anlamını genellikle ittifak etmek ve azmetmek kelimeleriyle açıklamayı tercih etmişlerdir. Istılahi manadaki icmâı ise bu iki sözcükten ittifak kelimesi üzerine bina etmişlerdir.3 Zira her ittifak azmetme manasını mündemiçtir fakat her azim ittifak etmek manasına gelmemektedir. Ayrıca azmetmek tek kişi için söz konusu olabilecekken ittifak birden fazla kişi için söz konusudur.4

Kur’ân-ı Kerîm’de dört ayette icmâ kelimesinden türemiş ifadeler kelimenin sözlük manasında kullanılmıştır. Bu ayetlerden birine örnek olarak Yûnus suresi 71.

ayeti verebiliriz. “İşinize karar verin” şeklindeki ayette icmâ masdarından türemiş ecmiu ifadesi kelimenin sözlük anlamından azmetmek ifadesine karşılık gelmektedir.5

3 el-Bâcî, Ebû’l-Velid Süleyman b. Halef b. Sa’d et-Tücîbî (474/1081), İhkâmu’l-fusûl fi ahkâmi’l-usûl, thk. Abdullah Muhammed Cuburî, Beyrut: Darü’l-Garbi’l-İslâmi 1986, s. 367; eş-Şirâzî, Ebû İshak Cemâlüddin İbrahim b. Ali b. Yusuf (476/1083), el-Lümâ’ fî usûli’l-fıkh, thk. Muhyiddin Müstu, Yusuf Ali Büdeyvî, Dımaşk: Darü’l-Kelimi’t-Tayyib 1995, s. 179; Fahreddin er-Râzî, el-Mahsul fi ilmi’l-usûli’l-fıkh, thk. Taha Cabir Feyyaz Alvanî, Riyad: Câmiatü’l-İmam Muhammed b. Suud el-İslâmiyye 1980, c. II, 1. kısım, s. 20; Gazâlî, Ebû Hamid Huccetü’l-İslâm Muhammed b. Muhammed (505/1111), el-Müstasfâ: İslâm Hukukunda Deliller ve Yorum Metodolojisi, trc. Yunus Apaydın, Rey Yayıncılık, Kayseri 1994, c. I, s. 257; Muhammed b. Salim Âmidî, el-İhkâm fî usûli’l-ahkâm, Kahire:

Dârü’l-Kütübi’l-Hidiviyye 1914, c. I, s. 280.

4 Abdülaziz el-Buhârî, Keşfü’l-Esrâr an Usûli Fahru’l-İslâm el-Pezdevî, zabt ve talik ve tahric Muhammed el-Mu’tasım-Billah el-Bağdadî, Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-Arabiyye 1997, c. III, s. 424.

5 Diğer ayetler şunlardır: “Nihayet onu götürüp de kuyunun dibine bırakmaya topluca karar verdikleri (ve bıraktıkları) zaman biz de kendisine: ‘Andolsun ki, sen, onların bu yaptıklarını, hiç farkında değillerken (zamanı gelince) kendilerine haber vereceksin’ diye vahyettik.” (Yusuf 12/15, Feyizli, Hasan Tahsin, Feyzü’l-Furkan: Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali, Server İletişim, İstanbul 2008, s.

248); “(Ey Muhammed!) İşte bu, sana vahyettiğimiz, (senin görüp bilmediğin) gayb haberlerindendir.

Onlar (Yusuf’a yaptıkları) işlerde ittifak edip hile ve düzen kurarlarken sen onların yanında değildin.”

29

Hadislerde de lafız genellikle, kelimenin sözlük anlamı olan azmetmek manasında kullanılmıştır. Meselâ “Şafak sökmeden önce oruca karar vermeyen kimsenin orucu geçerli değildir”6 şeklindeki hadis-i şerifte lafız azmetmek manasında kullanılmaktadır.

Usûlcüler icmâın ıstılâhi anlamını icmâ kelimesinin sözlük anlamları içerisinden ittifak anlamına dayandırsalar da bu ittifak azim anlamından tamamen kopmuş değildir.

Yani icmadaki ittifak, azim ve kararlılık sonucu ortaya çıkan bir ittifaktır ve bu anlam icmâın ıstılâhi tarifinin esasını teşkil etmektedir.7

Ancak modern dönemde bazı alimlerin, ayet ve hadislerde icma lafzının, ulemânın tercih ettiği ittifak etmek şeklindeki sözlük manası yerine, azmetmek, karar vermek şeklindeki sözlük manalarının kullanılmasını, genel olarak icmâınklasik tarifinin hususen de tarifin önemli bir unsuru olan müctehidlerin tamamının ittifakı şartının şer’î temelden yoksunluğuna delil olarak sundukları görülür.8 İcmâın ayet ve hadislerde azmetmek, karar vermek şeklindeki sözlük manalarında kullanılması aynı zamanda kavramı istişare neticesinde ulaşılan çoğunluk görüşü olarak yeniden tanımlayabilmenin meşrûiyet temeli olarak kullanılır. İcmaı ulemânın mutlak ittifakı olarak değil de istişare neticesinde ulaşılan çoğunluk görüşü olarak tanımlayabilmek, bu tanımla modern parlementer sistem arasında müelliflerin kurdukları ilişki nedeniyle çok önemlidir. Tezin ilgili bölümlerinde bu ilişki detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.

2. Istılâhî Manası

Kaynaklarda icmâ kavramı ile alakalı olarak cumhurun itibar ettiği tanımın

“Ümmeti Muhammedden olan müctehidlerin Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra herhangi bir zaman dilimi içinde şeri bir hüküm üzerinde ittifak etmesi” şeklinde

(Yusuf 12/102, Feyizli, Feyzü’l-Furkan, s. 258); “O halde, bütün hilenizi toplayıp, sıra halinde (meydana) gelin. Bugün üstün gelen mutlaka kurtuluşa/ muradına ermiştir.” (Tâhâ 20/64, Feyizli, Feyzü’l-Kur’ân, s. 328).

6 Ebû Dâvûd, Sünenü Ebî Dâvûd, es-Savm 71, Hadis No 2454, c. II, s. 823-824.

7 Keleş, Ekrem, İslâm Hukukunun Kaynağı Olarak İcmâ, (Yayınlanmamış doktora tezi) AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1994, s. 5; Dönmez, İ. Kafi, “İcmâ”, s. 417.

8 Reşid Rıza, Tefsir, c. V, s. 208.

30

olduğu ifade edilmektedir.9 Bu tespite katılmakla birlikte Gazâlî’nin icmâ tanımında yer alan hassaten kelimesinin, yukarıdaki tanıma ilave edilmesinin isabetli olacağı kanaatindeyiz. Gazâlî icmâı “Hassaten Muhammed ümmetinin10 dini bir iş hususundaki ittifakı” olarak tanımlamıştır.11 Böylece Gazâlî her ne kadar tanımlarına yansıtmamışlarsa da ulemânın icmâın karakteri hakkındaki ortak bir kabulünü tanıma taşımış gözükmektedir. Bu kabul şu şekilde özetlenebilir. Kadim dönem fıkıh ulemâsının ekseriyeti ümmetin hata üzerinde asla birleşmeyecek olmasını gayr-ı Müslîm milletlere karşı aklen savunulamayacak ilahi bir lütuf olarak kabul etmişler, icmâ’ın hücciyetinin temellerine bu ilahi lütfu ve Müslüman ümmetinin kendilerine özel bir vazife tevdi edilmiş ayrıcalıklı seçilmiş bir ümmet olduğu fikrini yerleştirmişlerdir.12

İcmâın ıstılâhi tanımının yanı sıra, müctehidlerin hatadan masumiyetinin ki buna müctehidlerin ismeti doktrini de denir, akılla anlaşılamayacak metafizik boyutu haiz bir mesele olarak takdimi de modern dönemde eleştiri konusu olmuş ve kavramın klasik tanımının reddine vesile kılınmıştır.13

9 Subhi Salih, Mealimü’ş-şeriati’l-İslâmiyye, Beyrut: Darü’l-İlm li’l-Melayin 1975, s. 19.

10 Gazâlî tanımda Muhammed ümmetinin müctehidlerinin ifadesi yerine Muhammed ümmetinin ifadesini kullandığından cumhur ulemânın icmâ tanımından ayrılmış gibi gözükse de esasında Gazâlî’ye göre de icmâı esas oluşturanların müctehidler olduğu onun, yaptığı tanım hakkındaki ilave izahlardan net bir şekilde anlaşılmaktadır. M. Gazâlî, İslâm Hukukunda Deliller ve Yorum Metodolojisi, s. 257 vd.

11 Gazâlî, el-Müstasfâ, c. I, s. 257; Iysa A. Bello, Gazâlî’nin tanımında yer alan hassaten kelimesinin önemine Gazâlî’nin tanımını tercüme ederken Ahmed Hasan’ın yaptığı bir tasarrufu eleştiri vesilesi kılarak işaret etmektedir. Ahmed Hasan “The Classical Definition of Ijma: Nature of Consensus”

isimli makalesinde Gazâlî’nin icmâ tanımını aktarırken tanımda yer alan hassaten kelimesini tercümeyi ihmal etmiştir. Halbuki bu kelime tanımdaki anahtar kelimedir. Çünkü genelde Müslüman ulemâ hususen de Gazâlî icmâın yanılmazlığını Müslüman toplumun ayrıcalığı olarak kabul etmektedir. Iysa A. Bello, The Medieval Islamic Controversy Between Philosophy and Orthodoxy:

Ijma and Tawil In The Conflict Between Al-Ghazali And Ibn Rushd, ed. Hans Daiber, The Leiden: E.

J. Brill 1989, s. 29.

12 Hanefi usûl-i fıkhının gelişim seyrini tetkik ettiği tezinde Murteza Bedir icmâın hücciyetinin Hanefi hukukçular tarafından ilahi lütuf düşüncesine dayandırıldığını ifade etmektedir. Bedir, Murteza, The Early Development of Hanafi Usûl al-figh, (Yayınlanmamış doktora tezi), The University of Manchester, Faculty of Arts 1999, s. 174-175; Murteza Bedir’in Hanefi hukukçular hakkındaki bu tespitinin diğer mezheplere mensup ulemânın ekseriyeti için de geçerli olduğu ifade edilmelidir. Bu hususa İcmâın Hücciyeti başlığı altında değineceğiz.

13 Reşid Rıza, Tefsir, s. 206; Ahmad Hasan, The Early Development of Islamic Jurisprudence, Islamic Research Institute, Islamabad 1994, s. 155, 156; Ahmed Hasan, İslâm Hukukunun Doğuşu ve Gelişimi, çev. Ali Hakan Çavuşoğlu, Hüseyin Esen, İz Yay., İstanbul 1999, s. 173, 174.

31