• Sonuç bulunamadı

Klasik Fıkıh Usûlüne Muhalefet Aracı Olarak İcmâ Klasik icmâ teorisinin hususiyetlerini içeren birinci bölümde icmâın İslâm

KLASİK İCMÂ TEORİSİ: İCTİHADIN KONTROL MEKANİZMASI OLARAK İCMA

İCTİHADIN MANİİ OLARAK İCMA

A. Klasik Fıkıh Usûlüne Muhalefet Aracı Olarak İcmâ Klasik icmâ teorisinin hususiyetlerini içeren birinci bölümde icmâın İslâm

düşüncesinin değişmezlerini tayin ve ictihad hürriyetinin sınırlarını tespit noktasındaki fonksiyonuna işaret etmiştik. İkinci Bölüm’ün ilk kısmında ise çeşitli gerekçelerle dile getirilen kapsamlı bir değişim arzusuna ve bu arzunun gerçekleştirilmesi için klasik ictihad metotlarını aşan serbest ictihad metoduna yönelişe işaret ettik. Bu iki farklı zihniyetin çatışmasının neticesi olarak tamamen müspet manaları haiz icmâ kavramı modern dönmemde tam aksine tamamen menfî anlamlar yüklü olarak dile getirilmeye başlanmıştır. Değişme düşüncesinin sınırlarını tayin eden bir kavramın, değişmeyi tamamen müspet bir şey olarak algılayan ve ilerleme adına zaruri telakki eden bir anlayışla çatışması kaçınılmazdı. Klasik fıkıh usûlü metoduna yönelik pek çok tenkit söz konusu olmuşsa da icmâ deliline yönelik tenkidin hususen önem arzetmiş olması bu sebeptendir.

İcmâ kavramına yönelik değerlendirmelerinin, ilerleme-gerileme, ictihad-icmâ karşıtlığı çerçevesinde tezahür etmesi nedeniyle Fazlurrahman’ın bahse konu olan kavram hakkındaki görüşleri icmâa yönelik modern algıyı en iyi şekilde örneklendirir niteliktedir. IV/X. yüzyılda icmâın kesin olarak kabul edilmesinin sebebinin hukuk sistemine istikrâr ve süreklilik kazandırmak olduğu tespitinde bulunan müellif,267 bu durumu tenkit mevzûu yaparak ortaçağların sünnî İslâm anlayışının, bütün gücünü kurulan dengenin muhafazası ve sürdürülebilmesine sarfettiğini, bunun da toplumda tenkid geleneğinin gelişmesine, ilerlemeyi sağlayacak unsurların ortaya çıkmasına mani

267 Fazlurrahman, Islam s. 117; İslâm, s. 180.

118

teşkil ettiğini ileri sürer. Onun nazarında İslâm düşüncesinin donuklaşmasında en büyük paya ortaçağların icmâ ve taklid anlayışları sahiptir.268

Fazlurrahman, icmâın mutlak kabulünün ve ictihad kapısının kapandığı görüşünün benimsenmesinin, düşünürlerin icmâa dokunma cesaretini kırdığını, neticede de, mevcut fıkhî malumata Kur’ân ve sünnetin ilkelerinden zorunlu olarak çıkmış ve ayrıca icmâ tarafından kutsallaştırılmış nazarıyla bakıldığını iddia eder.269 Müellif meseleyi ele alış biçiminin tarihi referansları olduğuna işaret ederek İslâm geleneği içerisinde zaman zaman farklı yaklaşımlarla temayüz etmiş bazı önemli isimlere bu noktada atıfta bulunur. İslâm düşüncesinde çığır açmaya yönelik özgün görüşlere sahip olmakla methettiği Şatıbî, Şah Veliyyullah, İzz. b. Abdisselam es-Sulemî ile İbn Teymiyye arasından özelikle son iki isme icmâa karşı gelme cesareti gösteren müellifler olarak referansta bulunur. İzz b. Abdisselam fukahânın hemen hemen ittifakla icmâ etiği faizin yasaklanmasına karşı çıktığı gibi, recm konusunda da zikredilen bütün haberlerin güvenilmezliğini çekinmeden ilan etmiştir. İbn Teymiyye ise çelikten icmâ duvarında gözle görülebilecek bir gedik açma gayretinde bulunmuştur. Ancak müellif büyük sindirici bir güç olarak tavsif ettiği sünniliğin köklü yenilik taşıyan bu görüşleri şaz görüşler olarak kabul edip üstlerini örttüğünü ileri sürer. 270

İcmâ kavramına yönelik modern muhalefete gelenek içerisinden bazı isimlere referans sıklıkla karşılaşılan bir hadisedir. Nitekim İkbal tarafından, İbn Teymiyye, dört büyük mezhebin katiyyetini, ayrıca Hanefîlerin ıstılahındaki icmâ ve kıyas metoduna dayalı fıkıh ilmini red etmiş olmak ve bütün batıl inançların temelinde bu icmâ telakkisinin bulunduğunu kabul etmiş bulunmakla methedilir. İbn Teymiyye’nin görüşlerinin isabetli olduğunun delili de içinde bulunduğu dönemin ahlâken ve zihnen köhneleşmiş halidir.271

Modern dönemde icmâ kavramının oldukça mübalağalı ifadelerle ictihad ve fikir hürriyetinin manii olarak sunuluşu adeta kuşku götürmez bir hakikat gibi sunulur.

268 Fazlurrahman, Islam, s. 201; İslâm, s. 278; Islam and Modernity, s. 146; İslâm ve Çağdaşlık, s. 213.

269 Fazlurrahman, Islam, s. 117; İslâm, s. 180.

270 Fazlurrahman, Islam and Modernity, s. 30; İslâm ve Çağdaşlık, s. 84, 85.

271 İkbal, The Reconstruction, s. 152.

119

Mesela Mısır merkezli modern hareketin etkisindeki Şeltut, usûlcülerin icmâ yorumununun taklit döneminde ictihat kapısını kapamak, taassup döneminde ise farklı fikirleri sapıklık ve fasıklıkla itham etmek için kullanıldığını savunur.272 Ona göre ulemâ icmâa olduğundan fazla anlamlar yüklemişlerdir. Öyle ki, ulemâ, icmâa muhalefetin, müminlerin yoluna karşı çıkmak, Allah ve Resûl’üne isyan etme ve ümmetin birliğini bozmakla aynı anlama geldiğini iddia edip, insanları baskı altına almış, pek çok alim de bu vasıflarla tavsif edilmekten ve itibarlarına zarar gelmesinden endişe duyarak esasen ihtilafa açık pek çok meselede görüş beyan etmekten imtina etmiştir. Bu yaklaşım ilmi faaliyeti sekteye uğratmış, insanları araştırma yapmaktan mahrum etmiştir.273

İcmâın daha çok ihtilaflı konularda gündeme getirildiğini söyleyen Şeltut, ihtilaflı meselelerde icmâdan bahsedenlerin amaçlarının kendilerinin veya imamlarının görüşlerini teyid için kavramdan faydalanmak olduğunu ileri sürer.274 İddiasının doğruluğuna delil olarak da İbn Hazm’a referansta bulunur. İbn Hazm ihtilaflı konularda hemen icmâı öne sürenler hakkında şöyle der: “Onların görüşlerinin bozukluğunu görmek için sadece şu yeter: İcmâ var dedikler pek çok meselede bizzat kendilerinin icmâı bıraktıklarını ve sırf kendi tercihlerini bırakmak zorunda kalacakları meselelerin delil ve buhranlarını gördüklerinde velvele kopartarak onları icmâ diye isimlendirdiklerini görüyoruz”275

Klasik usûl metodolojisinin temel kavramlarından olan icmâ hakkında misal mahiyetinde aktardığımız bu değerlendirmelerin, kavramın ortaya çıkış süreci ve İslâm toplumu için ifade ettiği anlam hakkında derin ve nitelikli bir tetkikine dayandığını söylemek zor görünmektedir. Genellemelerle dolu yukarıdaki ifadeler bu gün İslâm dünyasının içinde bulunduğu problemlere çözüm üretmede geleneğin kılavuzluğundan istifade arzusunun bulunmadığını, bilakis içinde bulunulan durumun sorumlusu ilan edildiğini gözler önüne sermektedir. Nassı anlamanın klasik metotları ile İslâm

272 Şeltut, Akaid ve Şeriat, s. 83.

273 Şeltut, Akaid ve Şeriat, s. 81, 82.

274 Şeltut, Akaid ve Şeriat, s. 80, 81.

275 Şeltut, Akaid ve Şeriat, s. 82.

120

dünyasının son yüzyıllarda içinde bulunduğu olumsuz durum arasında irtibat kurma ve birinciyi ikinciden sorumlu tutarak tenkid etme, bu günün problemlerinden hareketle geçmişi değerlendiren oldukça problemli bir tavır olarak karşımıza çıkmaktadır.Modern Avrupa’nın muazzam gücünün Müslüman fikir adamları üzerinde yarattığı baskı ve bu fikir adamlarının modern Avrupa’nın ulaştığı gücün kaynağı olarak yorumladıkları çağdaş değerleriyle irtibata geçebilme, bu değerlere göre şekillenmiş modern kurumları ilerleme adına Müslümanlara benimsetebilme arzuları, kendine özgü değerlerle şekillenen ve bu nedenle de bu amaca muhalefet unsuru teşkil etmesi kuvvetle muhtemel olan klasik İslâm yorumunu ve bu yorumun kaynağı olan metodolojiyi tenkid etmelerine sebep teşkil etmiş gözükmektedir. Kavrama yönelik modern dönemde tezahür eden menfî algıya işaret amacına matuf bu kısmı müteakiben klasik icmâ teorisine yönelik modern tenkitleri başlıklar halinde daha ayrıntılı bir şekilde mevzû edinebiliriz.