• Sonuç bulunamadı

KLASİK İCMÂ TEORİSİ: İCTİHADIN KONTROL MEKANİZMASI OLARAK İCMA

B. Tanımda Öne Çıkan Hususiyetler:

6. İcmâın Dayanağı

Nadiren de olsa icmâınbir delile dayanmadan gerçekeşebileceğini iddia edip bu iddiayı ispata gayret sarfedenler olmuşsa da71 ulemânın kahir ekseriyeti herhangibir delile dayanmaksızın icmâınvukuunun söz konusu olmadığını kabul etmiştir.72 İcmaa esas teşkil eden ve sened, müstened gibi isimlerle anılan delil hakkında ulemâ arasında tartışma mevzuu olan husus bu delilin niteliği hakkında olagelmiştir. Kat’î bir delilin icmaaın müstenedi olabileceği konusunda ittifak hasıl olmuştur. Bu konudaki tek tartışma delilin kat’î olması durumunda icmaa ihtiyaç bulunup bulunmadığı konusudur.

Cumhur ulemânın genel kabulü icmâındayanağını teşkil eden delil kat’î olsa bile icmâıngereksiz addedilemeyeceği yönündedir. İcmaın buradaki işlevi, hakkında kat’î delil bulunan hükmü tekit etmesidir.

Senedi katî olan icmâınfıkıh kitaplarında pek çok örnekleri zikredilmiştir. Fıkıh kitaplarında yer alan ve senedini mütevâtir sünnet ya da delâlet-i kesin olan bir nassın

70 Şirâzî, el-Lümâ’, s. 186, 187; İcmâın belli kişiler ve yerle tahsisini savunanların argümanları ve karşı deliller için bkz. Amidî, İhkâm, c. I, s. 220-226; Gazâlî, el-Müstasfâ, c. I, s. 274, 278.

71 el-Basri, Muhammed b. Ali Ebû’l-Huseyin (436/1044), el-Mu’temed fi usûli’l fıkh, thk. Muhammed Hamidullah, Dımaşk 1965, c. II, s. 520.

72 Amidî, İhkâm, c. I, s. 232.

49

teşkil ettiği pek çok mesele hakkında ayrınca icmâın da vuku bulmuş olduğunun zikredildiği görülür. Burada icmâınfonksiyonu, naslar tarafından kesin bir şekilde ortaya konmuş hükmü tekit edip, bu hükme kaynak teşkil etmiş olan nassın çeşitli yorumlarla farklı mecralara çekilip, nasların apaçık beyanlarına dayanan dinin temel meselelerinin tahrifini önlemektir. İcma sayesinde böylece dini kendi heva ve hevesleri doğrultusunda yorumlamaya çalışanlara fırsat verilmemiş olmaktadır.73

İcmaın senedinin zannî delil olup olamayacağı meselesine gelince, yine zannî delilin icmâındelilini teşkil edemeyeceğini iddia edenler olmuşsa da ekser ulemâ bu iddiaya karşı çıkmıştır.74 Nitekim Serahsî zannî delilin icmâınsenedini teşkil edemiyeceğini iddia edenlere karşı çıkarak, hüccet olanın ümmetin icmaının bizzat kendisi olduğunu, icmâınsenedi nedeniyle hüccet olmadığını söyler. Ona göre icmâın sadece kat’i delile dayanmasını şart koşan icmaı fuzuli görmüş demektir. Bu katî bilginin ancak icmâınsenedini teşkil eden delille sabit olabileceğini iddia etmek demektir ki böyle bir kimse icmaı tamamen rededen gibidir. Ne haber-i vahid ne de kıyas kat’î bilgiye kaynaklık teşkil edemiyorlarsa da icmâınteyidiyle birlikte kesin bilgi ortaya koymuşlardır demektir. Böylece icma katî bilginin kaynağını teşkil etmiş olur.75

İcmaın senedinin katî olmasını şart telakki etmeyip zannî delilin de icmâındelilini teşkil edebilebileceğini savunan usûlcüler icmada inşai yani yeniden hüküm ortaya koyabilecek bir fonksiyon görmektedirler. Çünkü bu usûlcüler hem sübutu katî nasların zannî delâletlerinin icmaa sened olabileceğini hem de âhâd haberler gibi sübutu zannî delillerin icmâınsenedini teşkil edebileceğini ayrıca da kıyas ve diğer ictihad türlerinin icma için aynı vazifeyi icra edebileceğini, dolayısıyla ictihada dayalı icmâınvuku bulabileceğini savunmaktadırlar.76

Bir hükmün dayanağını nassın teşkil etmesi, o nassın mutlak surette sübut ve delâlet bakımından şüpheden ari olması anlamına gelmemektedir. Böyle bir durumda icmâınvazifesi o nassı bu gibi şüphelerden arındırmak şeklinde zuhur eder. Mesela Nisâ

73 Keleş, İcma, s. 254.

74 Şirâzî, el-Lümâ’, s. 182

75 Serahsî, Usûl, c. I, s. 302.

76 Keleş, İcma, s. 256.

50

suresi 12. ayet-i kerimede “Eğer (ölen) bir erkek veya kadının, çocuğu ve babası hayatta olmadığı halde (yani kelale olarak yan koldan) mirasına ve (anaları bir olan) bir erkek kardeşi veya bir kız kardeşi bulunuyorsa, onların her birinin (hakkı) altıda birdir. Eğer bunlar birden fazla iseler, mirasçılara zarar vermeyen vasiyet ve borçtan kalan üçte bire ortaktırlar” buyrulmaktayken,77 Nisâ suresi 176. ayet-i kerime de “ (Ey Resûl!) Senden (mirasta) fetva isterler. De ki: Allah (c.c.) kelâle (babası ve çocuğu olmayıp kardeşlerini mirasçı bırakan) hakkında şöyle fetva veriyor: Eğer çocuğu ve babası olmayıp da bir kızkardeşi olan bir erkek ölürse, bıraktığının yarısı onundur.

Eğer mirasçı erkek kardeş ise, çocuksuz (ve babsız ölen) kızkardeşine varis olur.

Eğer(kelâle olarak ölenin) iki (veya daha fazla) kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer (bu kalanlar) erkek ve kızkardeşler (olarak karışık) iseler, o zaman bir erkeğe iki kadının payı kadar verilir.”78 buyrulmaktadır.

Bu durumda zahiren birbiriyle tezat bilgiler içeren iki nas söz konusudur. İlkinde erkek ve kız kardeşlerin sayısı birden fazla ise mirasın üçtebirini eşit bir şekilde paylaşacakları bildirilmişken, ikinci ayette eğer erkekli, kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise erkeklerin kızkardeşlerin hissesinin iki katını alacakları beyan edilmiştir.

İcma işte bu noktada devreye girer. Ulemâ birinci ayette geçen “kardeş” lafzının anne-bir kardeşi anlattığı üzerinde ittifak etmiştir. Dolayısıyla ikinci ayet anne-baba anne-bir vaya sadece baba bir kardeş hakkındadır.

İcmaın nassın subutü ile alakalı şüpheleri ortadan kaldırması hususu ise haber-i vahitle sabit olan hükümler hakkında söz konusu olur. Bu tür haberlerin ravileri tevatür sayısına ulaşmadığından sübutları zannîdir. Haber-i vahitle sabit hükümler üzerinde icma vuku bulması ile o haberin sübutuna dair zan ortadan kalkar. Dolayısıyla ortada bir nassın olması o nasla amel için her zaman yeterli olmayabilir. Bu gibi durumlarda icmâınteyidi büyük önemi haizdir. Bu nedenle nass varken icmaa luzüm bulunmadığı şeklindeki bir görüş kabul edilebilir değildir.79

77 (Nisâ, 4/12, Feyizli, Feyzü’l-Furkan, s. 85.)

78 (Nisâ, 4/176, Feyizli, Feyzü’l-Furkan, s. 114)

79 Sifil, Ebûbekir, Modern İslâm Düşüncesinin Tenkidi I, Kayıhan Yay., İstanbul 1997, s. 314, 315.

51

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi icmâınsenedinin nas olmasıyla ilgili yukarıda işaret ettiğimiz durumların dışında bir de icmâınmüstenedinin kıyas veya kıyas dışındaki diğer yollar olması ve icmâınbu yollarla elde edilen ictihadi bir hüküm üzerinde vuku bulması meselesi vardır. İbn Hazm ve İbn Teymiye gibi az sayıda ilim adamı nas dışında bir delili icmâındayanağı olarak kabul etmezken, yine ekser ulemâ kıyas ve kıyas dışındaki delillerle elde edilen ictihadi bir hükmün de icmâınsenedi olabileceğini kabul etmiş ve icthadi bir hüküm üzerinde vuku bulmuş icmaa da muhalefeti haram telakki etmişlerdir.80

80 Şirâzî, el-Lümâ’, s. 182; Amidî, İhkam, c. I, s. 326.

52 İKİNCİ BÖLÜM