• Sonuç bulunamadı

Yemen, Anadolu halkının zihinlerinde derin izler bırakmış bir yerdir. Binlerce Anadolu evladına mezar olan bu topraklar, yorgunluk atmak için içilen kahvesinden çok, hüzünlü “Havada bulut yok bu ne figandır”diye başlayan “Yemen Türküsü” ile anılagelmiştir.

Yemen’i iki türlü tarif edebiliriz. Birincisi, coğrafi durumu gereği, Arabistan Yarımadasının güney batı bölgesini içine alan bölge olarak; İkincisi ise, nice anaları babaları yavrularından, nice hanımları evlerinin direkleri saydıkları beylerinden, nice çocukları babalarından ayıran, uğurlanırken tez dönsün diye arkasından su dökülen askerlerinin dönmesinin nemli gözlerle beklenildiği uzak bir yer.

Coğrafî keşiflerden sonra oldukça önem kazanan Yemen, Akdeniz ile Hint okyanusu arasında bir kapı olması hasebiyle askerî ve ticarî açıdan çok önemli bir konumda bulunmaktaydı1.

Osmanlıların Yemen ile ilişkileri, Yavuz Sultan Selim zamanında başlamıştı. Yemen’in fethi için uğraşan Memluklulardan Barsbay’ın öldürülmesi üzerine yerine geçen Emir İskender Yavuz Sultan Selim’in, Mısır’ı fethettiğini haber alınca Osmanlılara bağlılığını bildirmiş ve padişah adına hutbe okutmuştu. Bu ismen bir bağlılıktı. Nitekim bu bağlılık Selman Reis’in Aden hariç, Yemen taraflarını Osmanlı hakimiyeti altına almasıyla, fiili şekle dönüşmüştü. Daha sonra 1538’de Mısır Valisi Hadım Süleyman Paşa, Aden ve Zübeyd’i Osmanlı hakimiyeti altına almıştı2. Özdemir ve

Sinan Paşaların gayretleri sonucunda Yemen’in büyük kısmı Osmanlı hakimiyetine alındıysa da daha sonra gönderilen valilerin beceriksizliği yüzünden Yemen, Zeydi şeyhlerin idaresine bırakılmıştı3.

Yemen’in bu durumu XIX. Yüzyılın ortalarına kadar devam etmişti. 1833’de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın adamlarından “Türkçe Bilmez” lakaplı birisi, Mehmet Ali’ye isyan ederek Yemen’e saldırmış ve birkaç şehri ele geçirmiş ise de fazla başarılı olamamış ve sonra yakalanarak idam edilmişti. Böylece Mehmet Ali Paşa’nın Yemen ile ilişkisi başlamıştı.

Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

1 Uçarol, Rıfat, Bir Osmanlı Paşası ve Dönemi Gazi Ahmet Muhtar Paşa, 1976, s. 24. 2 Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Osmanlı Tarihi II, Ank.1983, s. 394-395.

3 Sırma, İ. Süreyya, Yemen’in Jeopolitik Durumu ve Osmanlı Devletine Katılması, İ.Ü. Tarih Enstitüsü Dergisi Sayı 12, (sene 1981-1982), s. 439-441

Mehmet Ali Paşa, 1835’de Mirliva Emin Bey kumandasında kara ve küçük bir deniz kuvveti göndermiş ve Yemen’in bazı bölgelerini ele geçirtmiş ise de 1840’da Yemen’den çekilmek zorunda kalmıştı. Yemen bir süre daha karışıklık içerisinde kaldıysa da Tevfik Paşa 1849’da Yemen’i tekrar Osmanlı topraklarına katmıştı4.

Yukarıda da belirtildiği gibi, jeopolitik ve stratejik önemi dolayısıyla Yemen tarafları, yabancı devletlerin ilgilerini çekmeye başlamıştı. İngilizler 1839’de Aden’i alarak Yemen’e ayak bastılar5. İtalyanlar, Fransızlar,

Hollandalılar, Almanlar Yemen ile ilgilenen devletlerdi. Sömürgeci devletlerin Yemen’le ilgilenmeye başlamaları üzerine, Osmanlı Devleti de Yemen’e daha çok önem vermeye başlamıştı. Osmanlıların Yemen’i tümüyle hakimiyetleri altına alma teşebbüslerine karşılık, Yemen’de de isyanlar sürüp gitmişti.

Bu isyanlardan birisi de Muhammed b. A’iz’in isyanıdır. Muhammed b. A’iz, 1870 yılından önce de isyan etmiş ise de afv edilmiş ve Miralaylık rutbesi ile dördüncü dereceden Mecidi Nişanı verilerek Asir kaymakamlığına atanmıştı. Ancak az önce de zikredildiği gibi 1870’de tekrar isyan etmişti6.

Muhammed b. A’iz’in isyan ettiği haberi İstanbul’da şok etkisi yapmıştı. İsyanı bastırmak için Yemen’e giden Ahmet Muhtar Paşa, bu isyan haberinin İstanbul’da yaptığı etkiyi şu şekilde ifade etmektedir:

“Bu haber İstanbul’a gelince Âlî Paşa’nın etekleri tutuştu ve can havliyle Serasker Hüseyin Avni Paşa ile müzakerelere koyuldu. Hüseyin Avni Paşa bu gibi şeylerde ciddi ve cesur olduğundan, Âli Paşa’ya gayret verip istediği gibi işi halle imkan olduğunu ve hiç duraksamamasını söyledi”7.

Muhammed b. A’iz isyanının İstanbul’da haber alınması üzerine, isyanı bastırmak için hiç vakit kaybedilmeden, İstanbul’dan askeri kuvvet hazırlanarak gönderilmesi kararlaştırılmıştı.

Yemen’e gidecek kuvvetlerin kumandanlığı da Redif Paşa’ya verilmişti. !877-78 Osmanlı Rus savaşında doğu cephesi kumandanlığında bulunacak olan Gazi Ahmed Muhtar Paşa da komutan yardımcılığına getirilmişti. Ahmed Muhtar Paşa Yemen’e gidecek komutanların seçilmesi görevinin kendilerine verildiğini ifade etmektedir ki, Miralay (Albay)

4 Sırma. İ. Süreyya, Osmanlı Devletinin Yıkılışında Yemen İsyanları, İst. 1980. S. 62- 64.

5 Uçarol, Rıfat, Bir Osmanlı Paşası, s. 24.

6 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a II. Cilt, İst. 1291, s. 2-3

7 Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Sergüzeşt-i Hayatımım Cild-i Evveli (Sadeleştiren Yayına Hzl. Nuri Akbayar) İst. 1996, s. 43.

rutbesinde bulunan Osman Bey’in8 Yemen’e gidecek subaylar arasına

alınması da muhtemelen Ahmet Muhtar Paşa vasıtasıyla olmuştu. İstanbul’da hazırlıklar yapılırken Aden’den telgrafla gelen bir haber İstanbul’da ikinci bir şok etkisi yaptı. Bu telgraf haberine göre, asi Muhammet b. A’iz Hudeyde’yi kuşatmıştı. Bunun üzerine mevcut hazır kuvvetlerin hemen gönderilmesine karar verilmişti. İlk iş olarak Selimiye kışlasında bulunan 800 mevcutlu 5 Tabur ile 2.5 çapında çelik şişhaneli toplardan bir batarya top, 11 Aralık 1870 Pazar günü Miralay Osman Bey’in de bulunduğu Ahmet Muhtar Paşanın kumandasında bu ilk kuvvetler 5 vapura bindirilerek Hudeyde’ye gönderilmişti9. Redif Paşa komutasındaki diğer kuvvetler de sonradan

Yemen’e hareket etmişti.

Yemen’e sevkedilen kuvvetlerin karargâhı Konfuda yapılmış ve buradan ileri harekata başlanılmıştı. Barik isimli yere gelindiğinde Muhammed b. A’iz’in, Barik kabilelerini Osmanlı askerleri üzerine kışkırtmasının haber alınması üzerine Barik sahrasını emniyete almak için bura üzerine yürünmüştü. Burada 16 gün kadar kalınarak bir düzenleme yapılmıştı. Bu düzenlemeye göre Miralay Osman Bey üç tabur ile 6 saat uzaklıkta bulunan Bakra isimli yere gönderilmişti10.

Diğer kuvvetlerin de Bakra’ya gelmesinden sonra Mihail üzerine yürünmüştü11. Mihail’den de hareketle Baha isimli yere gelinmişti. Gerekli

yerlere askeri birlikler yerleştirilmişti. Bu arada Muhammed ibn-i Ayz, Baha’dan Soğa’ya giden yol üzerinde bulunan Tehlil dağı civarında, beş altı yüzü aşkın adamıyla birlikte, Osmanlı ordusunu vurmak düşüncesiyle, çevrede bulunan karakollara saldırmıştı. Muhammed b. A’iz’in saldırısı karşısında orduda kumandan vekili bulunan Mirliva Ahmed Muhtar Paşa tarafından, gerekli tedbirler alınmış ve hemen Miralay Osman Bey komutasında gönderilen kuvvetler karşısında asiler, yenilgiye uğramış 30 kadar ölü bırakarak Soğa tarafına doğru kaçmaya mecbur bırakılmışlardı12.

Osmanlı kuvvetleri sonra, Muhammed b. A’iz’i takiben Soğa üzerine yürümüştü. 21 Mart 1871’de yapılan mücadelelerde Soğa civarında bulanan kaleler, bir bir ele geçirilmiş ve Muhammed b. A’iz, Osmanlı kuvvetleri

8 Tokat’ta doğmuş olan, 1877-78 Osmanlı Rus savaşında Plevne’nin ünlü komutanı Gazi Osman Paşa’nın hayatı hakkında bkz. Metin Hülagü, Gazi Osman Paşa, İst. 1993.

9 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a II, s. 6; Atıf Paşa, Yemen Tarihi II. Cilt, İst. 1326, s. 7. Raşid Paşa ve Atıf Paşa Muhammed b. A’iz’in bu isyanını bastarmak için gönderilen ordunun subay kadrosunda yer almışlardır. Ana kaynak olarak kullandığımız bu iki eser, Atıf Paşa ve Raşid Paşa’nın Yemen’deki hatıralarını ihtiva etmektedir.

10 Atıf Paşa, Yemen Tarihi II, s.10 11 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a II, s. 11. 12 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a. II, s. 22.

önünde tutunamayarak kaçmıştı. Bütün bu çarpışmalar sonucunda asiler elinde bulunan üç kale alınmış ise de daha iki kale asiler elinde bulunmaktaydı. Bu kalelerden Soğa kalesinin ele geçirilmesi amacıyla, Ahmet Muhtar Paşa kumandasında olarak Miralay Osman Bey ve Musa Bey, iki tabur asker ile Soğa’da bırakılmıştı. Bu kalelere Soğa’nın coğrafi durumu nedeniyle yaklaşmak mümkün olmamış, ancak gece karanlığından yararlanarak gerekli incelemeler yapılmıştı. Bir adet Vitvort topunun da getirilmesiyle, şafak vakti hücuma geçilerek bu kaleler de ele geçirilmişti. Böylece bütün Soğa, Osmanlı hakimiyeti altına alınmıştı. Soğa’nın tamamıyla Osmanlı hakimiyeti altına alınmasından13 sonra Muhammed b. A’iz yanında

bulunan asilerle birlikte, Hafir’e gitmiş ise de Ahmet Muhtar Paşa’nın da başında bulunan bir kuvvet asileri buradan uzaklaştırmıştı14. Bundan sonra

Ebha ve Ride kaleleri asiler elinden alınarak buralar Osmanlı hakimiyeti altına alınmıştı.

Osmanlı askeri karşısında tutunamayacağını anlayan Muhammad b. A’iz, 30 Nisan 1871? ((1?)8 Nisan 1287) Pazar15 günü ortalık ağardıktan bir

iki saat sonra beş on kadar adamıyla Ahmed Muhtar Paşa’nın karargahına gelip can ve malına aman verildikten sonra teslim olmuştu. Bu arada Mahammed b. A’iz’in kardeşi Said b. A’iz ile diğer ileri gelen adamları da tutuklanmıştı16.

Askeri fırkanın Konfuda’dan hareket tarihi olan 2 Şubat 1871 Perşembe gününden, Ride’nin ele geçirilmesine kadar 78 gün geçmişti17.

Ride kalesinin ele geçirilmesinden sonra gerekli yerlere askeri birlikler gönderilmişti. İki taburla Miralay Musa Bey Rical-i Ma’, Şekik iskelesinde bulunan Miralay Veli Bey iki taburla Sabiya’ya sevk olunurken, iki taburla Miralay Osman Bey de Beni Şehr’de bulunan Tenume’ye gönderilmişti. Bu komutanların görevleri, gönderildikleri bölgelerindeki itaat altına girmeyen halkı itaat altına almak, ahalinin güvenliğini sağlamak, sorumluluk alanlarında birer askeri idare kurarak işlerin adaletle görülmesini sağlamaktı18.

13 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a. II, s. 25-26.;Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Sergüzeşt- i Hayatımım Cild-i Evveli, s. 50.

14 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a. II, s. 26.

15 Muhammed b. A’iz’in teslim oluş tarihini Atıf Paşa ve Raşid Paşa 8 Nisan 1287 Pazar olarak vermektedirler. Ancak 8 Nisan 1287, Perşembe gününe rastlamaktadır. Gün olarak Pazar doğru ise 18 Nisan olması muhtemeldir. Bundan dolayı tarihlere soru işareti koymayı uygun bulduk.

16 Atıf Paşa, Yemen Tarihi II, s.36

17 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a. II, s.38-39. 18 Atıf Paşa, Yemen Tarihi II, s.43.

Osman Bey’in de içinde bulunduğu bu komutanlar, kendilerine verilen sorumluluğu eksiksiz yerine getirmişler ve atanan hükümet görevlileri gelinceye kadar vekil yöneticilik görevini de başarıyla yürütmüşlerdi19.

Bundan sonra bir görev değişikliği yapılarak, Miralay Osman Bey Rağdan tarafına, Kaymakam Fazlı Bey de Tenume’ye tayin edilmişti. Fazlı Bey, 12 Mayıs Çarşamba günü Tenume’ye gelerek burada gerçekleştirilen devir teslimden sonra Osman Bey, Rağdan tarafına hareket etmişti20.

Bu arada Muhammed b. A’iz’in isyanını bastırmakta başarı gösteren kumandanların rutbeleri artırılmıştı. Redif Paşa’ya Müşirlik, Ahmet Muhtar Paşa’ya Feriklik, Miralay Hüseyin Fevzi, Osman ve Veli Beylere Mirlivalık rutbeleri verilmişti. Diğer kumandanların da rutbeleri yükseltilmişti21.

Beni Şehr ve Beni Tim içinde askeri harekat sürerken, Osman Paşa dahi Zahran ve Rağran içinde kumandasındaki askerlerle Pişe’ye kadar giderek, isyan halinde bulunan kabileleri yola getirmek için çalışmıştı. Osman Paşa kendi sorumluluk alanında bulunan kabileleri itaat altına aldıktan sonra, Gamid Şeyhi Abdülaziz ile oğlu Ahmed’i buradan uzaklaştırmak amacıyla, tevkif ederek Konfuda’ya göndermişti. Esirler orada bir süre tutulduktan sonra serbest bırakılmış ve bütün ahaliye aman verilmişti. Osman Paşa Zahran’ı kendisine karargah yapmıştı22 .

Hicaz Tihame’sinde bulunan Şeda dağı halkı bulundukları yerin sarp olmasına güvenerek isyan etmişlerdi. Buraya bir askeri operasyon yapılmış, asiler Osman Paşa’nın da bulunduğu kuvvetler önünde tutunamayarak kaçmışlardı.23.

Redif Paşa’nın hastalanarak İstanbul’a dönmesi üzerine, Muhtar Paşa müşirlikle umum kumandanlığa atanmıştı.

Asir Yemen vilayetine bağlı yedi kazalık bir mutasarrıflık haline getirilmişti24. Asir’in teşkilatı yapıldıktan sonra Ahmet Muhtar Paşa, Osman

Paşa’nın kumandasına yeteri kadar asker bırakarak geri kalan kuvvetlerle San’a’nın ele geçirilmesi içen Hudeyde’ye gitmişti25. Aşağıda belirtileceği

üzere Asir mutasarrıflığına atanan Mustafa Paşa, bu görevi layıkıyla yerine getirebilecek bir şahıs değildi. Bu nedenle burada işleri görebilecek bir şahısa gerek duyuluyordu. Ahmet Muhtar Paşa’nın aklına gelen şahıs Osman Paşa idi. Dolayısıyla Osman Paşa, San’a’nın fethi mücadelelerine katılmamış,

19 Atıf Paşa, Yemen Tarihi II, s.36-37.

20 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a. II, s.51.; Atıf Paşa, Yemen Tarihi II, s.37. 21 Rüşdü, Yemen Hatırası, İst.1325, s. 45.

22 Atıf Paşa, Yemen Tarihi II, s.47.; Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a. II, s.61 23 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a, s.61.

24 Yusuf Halaçoğlu, Asir, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 3. Cilt, . 483. 25 Atıf Paşa, Yemen Tarihi II, s. 46-47.

Mutasarrıf Mustafa Paşa’nın bahsedilen durumundan dolayı Asir sancağının merkezi Mihail’de kalarak, askeri harekatın tertibat ve sevkiyatı işleriyle uğraşmıştı26.

Yukarıda da belirtildiği gibi, Asir Sancağının teşkilatı tamamlandıktan sonra San’a üzerine yürünmesi kararlaştırılmış ve gerekli hazırlıklara başlanılmış ise de Asir mutasarrıfı Mustafa Paşa’nın idare işini göremeyeceği anlaşılmıştı. Sıhhatinin yerinde olmasına rağmen sık sık doktorları çağırarak hastalık senaryoları uydurmaktaydı. Ahmet Muhtara Paşa’nın ifadesiyle “artık böyle bir adamın yeni fetih ve ıslah edilmiş gayet

nazik bir kıtanın başında kalması katiyyen ca’iz “değildi27. Ahmet Muhtar

Paşa, Mustafa Paşa’nın durumunu İstanbul’a bildirerek emekli edilmesini, yerine, bu işin üstesinden gelebilecek bir şahsın tayin edilmesini istemişti. Ahmet Muhtar Paşa, Asir sancağında bıraktığı Osman Paşa ile aralarındaki geçen konuşmayı şöyle ifade etmektedir:

“Diğer taraftan da yanına muktedir ve gayretli bir zatın bırakılmasının zaruri olduğuna hükmederek , Mirliva Osman Paşa’yı özel talimatla , Asir’de bırakacağım altı taburun kumandasına vererek, şayet ileride lüzum görülürse, hemen üstü olan Mustafa Paşa’yı tevkif edip kumandanlık ve mutasarrıflığı deruhte etmesini emrettim. Asılında Mustafa Paşa’nın yerine başka bir mutasarrıf istediğimden herhalde onun gelişine değin Asir’de kalmasına ve hizmetine karşı kendisine feriklik rutbesini inhaya hazır olduğumu söylediğimde , “Hayır, feriklik inha etmeyiniz, fakat beni mutasarrıf ve kumandan geldikte bana İstanbul’a ruhsat veriniz ve o vakte değin canımı feda edercesine çalışırım, gözünüz arkanızda kalmasın, emin olunuz” 28.

Bu sırada Bellesmer kabilesi isyan etmiş ve isyanı bastırmak için gönderilen iki tabur asker başarısız olarak Mihail’e dönmüşlerdi. Bunun üzerine Osman Paşa iki taburla gidip isyanı bastırarak geri dönmüştü. Mutasarrıf Mustafa Paşa bu olayı büyülterek Ahmet Muhtar Paşa’ya gönderdiği mektup da “ Bütün Asir ahalisi isyan etdi. Eğer altı tabur asker gönderilmezse devletin, askerin ve cümlemizin namusu ayaklar altına

alınmış olarak bu memleketler elden çıkar, biliniz” diye yazmıştı29.

Bu sırada meydana gelen olaylardan birisi de Pazar yeri hadisesi idi. Olay şöyle olmuştu. Mihail kasabası önlerinde ordugaha çok yakın bir yerde haftada bir gün Cumartesi günü kurulan pazar yerine alış veriş için giden Osmanlı askerlerine Şeyh Şar’ın, kışkırtmasıyla halk asker üzerine saldırmış ve sekiz askeri şehit etmişlerdi. Asir Mutasarrıfı Mustafa Paşa olayı

26 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a, s. 75.

27 Ahmet Muhtar Paşa, Sergüzeşti Hayatımın Cild-i Evveli, s. 68. 28 Ahmet Muhtara Paşa, Sergüzeşti Hayatımın Cild-i Evveli, s. 68-68. 29 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a, s. 83.

geçiştirmek istemiş ise de Osman Paşa artık mutasarrıfı dinlemeyip, yeteri kadar askerle pazar yerine giderek Şeyh Şar ve diğer şüphelileri yakalatarak hapsettirmişti30.

Ahmet Muhtar Paşa, yukarıda Bellesmer kabilesinin isyanı sırasında Mustafa Paşa’nın istediği askerin bir kısmını göndermekle birlikte, Mustafa Paşa’nın artık Asir’de kalmasının uygun olmayacağını belirtip, Osman Paşa’dan kumandanlık görevinin yanında Mutasarrıflık vekaletini yerine getirmesini istemişti31. Asir Mutasarrıflığından alınan Mustafa Paşa, “devir

teslim kaidesini bile icra etmeyerek” bütün işleri berbat bir şekilde bırakarak hemen İstanbul’a dönmüştü.

Bu arada San’a tamamen Osmanlı hakimiyeti altına alınmıştı. Mustafa Paşa’nın yerine, Asir mutasarrıf ve kumandanlığına “Kiğa” lakaplı Mirliva Ali Haydar Paşa tayin edilmiş ve mutasarrıflık görevini vekaleten yürüten Osman Paşa’dan görevi teslim almıştı. Asir sancağındaki işlerin yoluna girmesiyle Osman Paşa, Ahmet Muhtar Paşa’nın kendisine daha önce verdiği söz gereği İstanbul’a dönmüştü32. III. Ordu-yu hümayunu Erkanlığına

ataması yapılarak İstanbul’a dönen Osman Paşa’nın Yemen’den ayrılmasındaki asıl sebep sağlık durumunda meydana gelen bozulma idi33.

Bu isyanı bastırmakla görevli komutanlar 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında ve diğer savaşlarda devletin yüzünü ağartacaklardır. Yunus Bey ve diğer Plevne kahramanlarının en önemlileri bu askeri birliklerin subay kadrosundan oluşmaktaydı. Bu da Yemen’e verilen önemi göstermekte idi34.

Osman Paşa, Muhammed b. A’iz’in bu isyanı sırasında kendisine verilen görevlerin tümünü başarıyla yerine getirmişti. Ayrıca Ahmet Muhtar Paşa’nın en güvendiği komutanlardan birisi idi. Asir Mutasarrıfı Mustafa Paşa’nın Asir’i idare edebilecek kapasitede bir şahıs olmadığını bildiğinden Osman Paşa’yı geniş yetkilerle Asir’de bırakması bunu göstermekte idi.. Asir Mutasarrıfının Pazar yerinde Türk askerlerin öldürülmesi olayını savsaklamaya çalışmasına rağmen, Osman Paşa’nın, bu olaya cüret edenleri yakalayarak gerekli cezayı vermesi onun askeri sorumluluk sahibi bir kişi olduğunu ve Türk askerine verdiği önemi göstermektedir.

Yemen en çok asker kaybettiğimiz bir toprak parçasıdır. Yemen’in her karış toprağında Türk askerinden bir parça vardır desek yanlış olmaz. Yemen’de komutan olarak görev yapan General Galip Paşa’nın , Muhammed

30 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a c. II, s. 115-116.

31 Ahmet Muhtara Paşa, Sergüzeşti Hayatımın Cild-i Evveli, s. 85. 32 Ahmet Muhtara Paşa, Sergüzeşti Hayatımın Cild-i Evveli, . 86. 33 Raşid, Tarih-i Yemen ve San’a c. II, s. 119.

b. A’iz isyanından 1894 yılına kadar, Osmanlı askeri zayiatı hakkında verdiği şu bilgi bunu doğrulamaktadır:

“ Hiç unutmam 1310 (1892) senesi içinde bulunuyorduk. Yemen o tarihte daimi bir harp mıntıkası idi. Şube müdürü olarak Erkan-ı Harp Binbaşısı Cemil Bey’in müsaadesini alarak cedveller üzerinde tahkikat yaptım. Yemen’e ilk defa ordu sevkine başlanıldığı 1870 yılından 1892 yılına kadar Süveyş Kanalı’ndan Şab Denizi’ne girip Hicaz ve Yemen fırkalarına intikal edenleri veya isyanlar yüzünden kıta halinde seferber edilerek sevkedilenleri, sağ kalup memleketlerine dönenlerin mikdarıyla müvazeneledim. Vardığım netice şu oldu. Aradan geçen 22 yılda Hicaz ve

Yemen çöllerinde tam 130.000 Anadolu yavrusu gömülmüştü”35.

IV. OTURUM (6 Nisan 2000)

19. YÜZYILDA OSMANLI EKONOMİSİ