• Sonuç bulunamadı

Dr Kemal ÇELİK *

Sayın Konuklar,

B- Osmanlı Devleti'nin Siyasî Durum:

II- Askeri, Sosyal ve Ekonomik Yönlerden:

Türkiye ve Rusya, savaşa girerlerken askerî ve stratejik durumları hemen hemen aynıydı. Her iki devlet, geniş topraklara yayıldıklarından bütün askerî güçlerini birbirlerine karşı mevzilendirecek durumda değillerdi. Türkiye'de ulaşım Rusya'dakinden kötüydü. Türkiye'nin nüfusu da Rusya'ya göre azdı. Üstelik Hrıstiyan teba askerlik yapmıyordu 32.

Rus ordusunda; piyadelerin kendilerini koruma imkânları ve donanımları zayıftı. Eğitimlerini hâlâ süngü geleneği şeklinde yapıyorlardı. Sadece muhafızlar ve Kafkas kıtasından sınırlı sayıdaki askerler Berdan tüfekleri taşıyorlardı. Piyadeler ise, eski, modası geçmiş Krynks silâhları kullanıyorlardı. Süvariler ve topçular da değişik tipler ve eski modellerle donanmışlardı 33.

Plevne Muharebesi'nde Rus ordusunun durumuna gelince; Balkanlar'daki muharebelere sevkettiği kuvvet sayısı zamana göre değişmiştir. Genel olarak, Balkanlar'daki Rus kuvvetleri 250 bin, Romanya'dan aldığı destek kuvvetlerin sayısı 60 bin kadardı. Bulgaristan ve Sırbistan’dan gelen destek kuvvetleri de vardı. Osmanlı kuvvetleri, kendilerinden sayı ve silâh yönünden çok üstün kuvvetlerle savaşmak zorunda kalmışlardı 34.

Balkanlar'daki Rus kuvvetlerine Çar'ın kardeşi Grandük Nikola komuta etmiş, fakat Kişnev'de bulunan Çar, bu mevkide hazırlamış olduğu orduya bizzât komuta ettiği gibi, savaşın genel seyri ile de ilgilenmişti. Gereken kararları yerinde vererek, kısa zamanda uygulanmasını sağlamıştı 35.

Osmanlı Ordusu'nun durumuna gelince; İstanbul Konferansı sırasında Abdülhamid, Osmanlı Ordusu'nun genel durumunu görüşmek için, Mithat Paşa'nın da bulunduğu özel bir meclis toplamış, Paşaların ordu mevcudu hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını hayretle görmüştü. Sonuç olarak; bütün Osmanlı kuvvetlerinin toplam mevcudu 490 bin, Balkanlar'daki kuvvetlerin sayısının 310 bin olduğu anlaşıldı. Balkanlar'daki kuvvetlerin 186.500'ü Bulgaristan ve Trakya'da, 107.500'ü Bosna-Hersek ve Karadağ'da, 16 bin kadarı Yanya Yenişehir taraflarında idi. Buna göre; Rus kuvvetleriyle

31 A. N. KURAT, a. g. e., s. 94-96.; E. Z. KARAL, a. g. e., s. 41, 42. 32 T. Y. ÖZTUNA, a. g. e., s. 107.

33 M. M. HÜLÂGÜ, a. g. e., s. 370.; R. UÇAROL, a. g. e., s. 266.

34 E. Z. KARAL, a. g. e., s. 43.; M. SARAY, a. g. m., Tarih Enstitüsü Dergisi, Yıl: 1983-1987, Sayı: 13, s. 572.

35 E. Z. KARAL, a. g. e., s. 44.; M. SARAY, a. g. m., Tarih Enstitüsü Dergisi, Yıl: 1983-1987, Sayı: 13, s. 572

savaşacak asker toplamı 287 bini buluyordu. Fakat, bunlar içinde eğitimli olanların sayısı 150 bin kadardı. Geri kalanlardan yedekler, eğitimsizdi. Koruyucular (müstahfazlar) 50-60 yaşlarında kimselerdi. Ordunun, küçük subay ve subay kadrosu da yetersizdi. Bu durum en çok gönüllü taburlarında göze batıyordu. Ordunun, top, tüfek, mermi, tabanca gibi silâhları yeterli sayıda görülmekle beraber, taşıt araçları çok eksik, sağlık personeli ve levazımı yok gibiydi. Yollar çok az, bozuk ve ulaşım kötü olduğundan, ordunun hareket gücünü azaltmakta, hantal duruma getirmekteydi 36.

Savaş silâhları açısından, Osmanlı Devleti 1873 yılında, Boğazlar ve Çanakkale'nin savunması nedeniyle Krupp Fabrikası'ndan 500 top satın almıştı. 1877 yılı Nisan ayında (1877-1878 Savaşı'nda=93 Harbi) kullanılan silâhlar değişik modellerden oluşmaktaydı. Krupp'tan 100 top, Amerika'dan 334 bin Henri-Martini, 33 bin Winchester tüfeği aldığı gibi, savaş sürerken de 100 bin Martini tüfeği ile çeşili marka silâhlarla, sınırlı sayıda Fransız yapımı Mitralyöz (Mitraulleuse) otomatik silâhları satın alınmıştı. Osmanlı ordusu savaş öncesinde teknik yönden Rusya'ya ve Avrupa'daki bazı düşmanlarına göre daha üstün durumdaydı. 1877-1878 Savaşı'nda, buna ek olarak Osmanlı ordu birliklerine Alman nüfuzu ve Prusya düzeni hâkimdi 37.

Osman Paşa'nın komutasında 40 tabur kadar asker vardı. Bu askerler, 1876 yılındaki Sırp Savaşı'nda tecrübe kazanmış, hemen hemen tamamen düzenli, donanımlı bir kuvvetti. Fakat, Plevne'deki ilk savaştan sonra, bunlar düzenini kaybetti. Bu gerçek, 31 Temmuz ve 11-12 Eylül 1877 zaferlerini takiben, Gazi Osman Paşa’nın, bu yenilgilerle büyük bir sarsıntı geçiren Ruslar’ı, takip etmeyişinin nedenlerinden biridir. Bu ve benzer nedenler olmasaydı, Ruslar’ı, Niğbolu ve Sistova'dan kolayca atarak, buradaki köprüleri ele geçirmek mümkündü. Fakat, Gazi Osman Paşa, emrindeki süvarilerle ve diğer kuvvetlerin manevra kabiliyetinin zayıf olduğunu bildiğinden, açık arazide düşmanı takipten kaçınmıştır 38. Bir diğer neden,

İstanbul’dan gelen, Plevne’yi terketmemesi, elinde tutması yolundaki emirlerdir. Kuşatma altındaki Plevne’yi elde tutmak düşüncesi, zamanında başarılı bir çıkış yapılmasını önlemiş, kuşatma nedeniyle lojistik destek güçlükle sağlanabilir hale gelmişti. Plevne yenilgisinin, daha önce belirtilmesi gereken önemli nedenlerinden biri de, başlangıçta asker ve silâh bakımından daha iyi durumda görünen Osmanlı Ordusunun, Bosna-Hersek, Sırbistan ve Karadağ İsyanları nedeniyle kısmen yıpranması, asker ve silâh kaybına uğramış olmasıdır.

Bir başka bilgiye göre; sosyal ve ekonomik açıdan, iki taraf arasında oldukça önemli farklar bulunmaktaydı. Rus askerleri, eğitimli ve savaş

36 E. Z. KARAL, a. g. e., s. 43.

37 E. Z. KARAL, a. g. e., s. 49.; M. HÜLAGÜ, a. g. e., s. 368, 369. 38 M. HÜLAGÜ, a. g. e., s. 374.

desteğine sahipti. Osmanlı askerleri ise; Rus mevzilerine süngü ile hücum ediyor ve yarım tayınla aclığını gidermesine karşılık, sütten yoğurttan söz ediyordu. Plevne Kuşatması sürerken; Ekim ayı sonlarına doğru, soğuklar şiddetlendiğinden ve Plevne tepelerinde ağaç kalmadığından, askerler, geceleri istihkâm içinde yeraltında ocak yakıp ısınmak ve yemek pişirmek için yakındaki bağlardan kazma ve kasatura ile söktükleri asma kütüklerini tabyalara götürüyorlardı. Erlerin üst ve başlarında birşey kalmadığı için şiddetli soğuktan donmak derecesine geldikleri bir tarafa, kesilmeksizin devam eden sis ve yağmurlar, ekili toprağı balçık haline getirmiş, giydikleri deri çarıkların sağlığa dokunması dışında, her adım atışta kayarak giyenleri tepetaklak edip çamura buluyor ve böylelerini kurtarmanın ayrı bir güçlük olduğu görülüyordu. Bu zorluk ve sıkıntıya ek olarak, kuşatma uzadıkça zaten pek az olan erzak ve cephane günden güne azalmış, sonunda askerin yiyeceği tayın yarısı buğday, yarısı mısır unuyla yapılmış 140 dirhemlik (400-450 gram) bir ekmekle 80-100 dirhem (250-320 gram) kadar öküz ve manda etiydi. Düşmanın ateşi altında bulunan uzak noktalarda ise; askerlerin yiyeceği bulunmadığından, açlıkla kuvvetsizlikten günde 30-40 tanesi ölerek sayıları azalırdı. Yiyecekler çoğu zaman yarı çiğ pişirilirdi 39.

Osmanlı Devleti'ni başarısız kılan en önemli sebeplerden biri de kumandanlar arasındaki kişisel kıskançlıktı. Devletin var olma-yok olma mücadelesi verdiği bu savaş sırasında, Osmanlı kumandanları arasında husûmet ve kıskançlık vardı. Her kumandan sadece kendi nüfuzunu yayma gayretine girmiştir. Üçüncü Plevne Muharebesi’nden sonra, Osman Paşa'ya Gazilik ünvanı verilmesinin, şahsına duyulan husûmet ve kıskançlığı daha da arttırdığı kaydedilmiştir. Plevne'yi kurtarmak veya yardımda bulunmak imkânına sahip kumandanlar, bu nedenle böyle bir girişimde bulunmak istememiş, ellerindeki kuvveti tehlikeye atmaktan kaçınmışlardı. Hattâ, kuşatma sırasında Plevne'ye erzak ve techizat desteğinde bulunması gereken kumandanlara, bunu engellemek için Ruslar tarafından rüşvet verildiği ileri sürülmüştü 40 .