• Sonuç bulunamadı

II ABDÜLHAMİD’İN GAZİ OSMAN PAŞA HAKKINDAKİ DÜŞÜNCE VE KANAATİ

Doç Dr M Metin HÜLAGÜ *

FAALİYETLERİ

E. II ABDÜLHAMİD’İN GAZİ OSMAN PAŞA HAKKINDAKİ DÜŞÜNCE VE KANAATİ

Gazi Osman Paşa’nın Sultan Abdulhamid ile olan yakın münasebeti, onun Plevne muharebelerinde göstermiş olduğu dünyaca meşhur savunması ve kahramanlığı neticesi saraya alınması ile başlamıştır.

Abdulhamid, gösterdiği başarılardan dolayı halkın kendisine karşı sevgi ve hayranlık duyduğu Gazi Osman Paşa’yı takdir ve taltif ederek Mâbeyn Müşirliği, Seraskerlik ve Yaver-i Evvellik vazifelerine getirmiş, iki kızını iki oğluyla evlendirmiş ve Cuma selamlığına çıkarken onu arabasına alarak karşısında yer vermek suretiyle kendisine olan muhabbetini ve gözündeki kadr ü kıymetini izhar etmiştir.

Gazi Osman Paşa Cuma namazları selamlığında olduğu gibi bayramlarda ve Ramazan’da Kadir Gecesi Akşamı Alayları’nda da padişahın yanı başında bulunmuş, saray mareşali olarak onunla birlikte Hırka-i Şerif ziyaretlerine katılmıştır95.

Gazi Osman Paşa, gerek padişaha olan yakınlığı ve gerekse uhdesinde bulunduğu vazifeler dolayısıyla sadece Sultan Abdulhamid’in etrafındaki şahsi yaverleri ve maliye üzerinde değil, aynı zamanda idari mekanizmanın önde gelen şahsiyetleri üzerinde de şümullü tesire sahip olmuştur. Ulema ve askeri sınıfının lideri ve batı menşeli reformların baş muhalifi olması hasebiyle Abdulhamid’in siyasetine muhafazakar bir tesirde bulunmuştur96.

Dış politika konusunda Gazi Osman Paşa ve Rıza Bey, gizlice yapılan görüşmeler neticesinde İngiltere’nin Makedonya’yı alması girişiminde Avusturya’ya yardımcı olmaya razı olduğunu, diğer taraftan, İngiltere

92 F.O: 78/2952, No: 497, (June 15, 1879). 93 F.O: 358/4, No: 432, (January 2, 1880). 94 F.O: 195/1288, No: 123, (July 7, 1880).

95 F.O: 78/5057, No: 21, (January 18, 1900), Sir Henry F. Woods, Türkiye Anıları-

Osmanlı Bahriyesinde 40 Yıl 1869-1909, (Ter.: Amiral Fahri Coker),Milliyet Yayınları 1976, s. 58; Yasamee, a.g.e., s. 43; Tahsin Paşa, Abdulhamid Yıldız Hatıraları, İstanbul 1931, s. 19; Ayşe Osmanoğlu, Babam Abdulhamid, İstanbul 1960, s. 88.

hükümetinin Anadolu, Mezopotamya ve Yemen’i kendisine ilhak edebilme düşüncesi içerisinde bulunduğunu ve bu emelini eninde sonunda tahakkuk ettirebilme yolunda da bir takım tedbirler almaya yöneldiğini belirterek, Abdulhamid’i buna ikna etmeye, bu doğrultuda padişahın dış politikada İngiltere’ye yanaşmasına mani olmak için, gerek mecliste ve gerekse ilgili hususlarda kendisine görüşlerini beyan ettiği sırada, ele geçen her fırsatı değerlendirmeye çalışmışlardır. Gazi Osman Paşa yine, Mısır hıdivinin idare tarzını haklı göstermeye çalışmış ve Abdulhamid’i bu noktada etkileyerek olayı tasvip ettirme çabasında bulunmuştur97.

Gerek Gazi Osman Paşa ve gerekse onunla aynı görüşte olan kimseler Sultan Abdulhamid’i etkilemeye muvaffak olmuşlar, padişah, nâzırların öneri ve tavsiyelerini benimseme yerine, onun ve arkadaşlarının görüş ve fikirlerini tercih etmiştir. Nitekim 18 Ekim tarihinde hükümette yapılan değişiklik neticesi Said Paşa’nın başbakanlığa getirilmesinde ve Mahmud Nedim Paşa’ya nâzaret verilmesinde Gazi Osman Paşa ve taraftarlarının mali alandaki görüşleri ile Abdulhamid’i etkilemelerinin büyük payı olduğu98 belirtilir.

Sultan Abdulhamid, Gazi Osman Paşa’ya karşı müspet görüş ve düşüncelere sahip olmuştur. Mr. Layard ile olan görüşmelerinde yapılan suçlamalara karşı; muayyen kimselerin Gazi Osman Paşa’ya karşı entrika çevirdiklerini, haksız yere kendisini suçlama cihetine gittiklerini, bazı kıskanç ve düşmanlık sahibi kimselerin itham konusu olduğunu ve aleyhinde yerli ve yabancı basında makaleler neşredildiğini ifade etmiş, kendisinin ise sadakat sahibi bu paşaya güven duyduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla gerek Mr. Layard ve gerekse diğer muhaliflerinin Osman Paşa’nın ıslahat hareketini baltaladığı ve tatbikine imkan vermediği ve sair şekillerde suçlanarak seraskerlik makamından alınıp İstanbul’dan uzaklaştırılması taleplerine Abdulhamid pek fazla ehemmiyet atfetmemiştir. Aksine, Gazi Osman Paşa’nın dış politikada düşünce ve görüş açısından farklı bir tutum sergilemesinin seraskerlik makamında bulunmasına mani olamayacağı kanaatinde olduğunu dile getirmiş, İngiltere de dahil olmak üzere her ülkede, bir kimsenin başkumandanlık makamına seçilip tayin edilmesinin o kimsenin politik görüşlerine mebni değil, fakat askeri kabiliyet ve başarısına istinaden olduğunu, Gazi Osman Paşa’nın ise bu sahada mümtaz bir asker bulunduğunu belirtmiştir99.

Sultan Abdulhamid’in Gazi Osman Paşa’ya olan bu ilgi ve yakınlığının sebebi, Paşa’nın halk nazarındaki şöhretini kullanarak kendisini tahtından indirme korkusundan kaynaklandığı, ona güven duymak ve itibar etmek suretiyle ordunun desteğini kazanma düşüncesinde olduğu, dolayısıyla da Paşa’nın kapasitesinin yetersiz olduğunu bilmesine rağmen tüm kabine değişikliklerine

97 F.O: 78/2950, No: 418, (May 21, 1879). 98 Medlicott, a.g.e., s. 326.

rağmen kendisini hep muhafaza ettiği100, kendi emniyeti için onun vazifesinde

ve sarayda bulunması gerektiği ifade edilmiştir101.

Yine ileri sürülen iddialara göre Sultan Abdulhamid bu tutumuyla devletin tüm idari mekanizmasını yalnızca kendi elinde toplamayı düşünmekte, dolayısıyla muhalefetini sürdürmesi noktasında Gazi Osman Paşa’yı teşvik etmekte102 ve bu münasebetle, Hıristiyanlara fazla alaka göstermesinin

kendilerini kızdırmasından korkarak, saraya yerleştirdiği muayyen sayıdaki şeyhler vasıtasıyla Müslüman tebaasını hoşnut etmeye çalışmaktaydı103.

Yukarıda arz etmeğe çalıştığımız görüş, fikir ve iddiaların şüphesiz ki nispi de olsa bir hakikat payı vardır. Fakat, sanırız bu hususu tamamıyla ve sadece Abdulhamid’in vehmine ve devlet idaresini bütünüyle kendi eline alma çaba ve gayretine değil, fakat aynı zamanda o günkü siyasi dengeler, gelişmeler ve değişmeler açısından da ele almak ve değerlendirmek daha doğru olacaktır. Bilindiği gibi 1830’larda İngiltere ile Rusya arasındaki muhalefetin artan bir derecede ve gittikçe ciddileşme gösterdiği bir sırada Osmanlı Devleti İngiltere lehine ve Rusya aleyhine olan bir dış siyaset takip etme tercihinde bulunmuştur. İngiltere Osmanlı Devleti’nin Doğu Akdeniz’de Rusya’ya karşı bir duvar vazifesi görmesini istemekte ve bu maksatla onu kendi egemenliği altına sokmaya çalışmaktaydı. Diğer taraftan mali açıdan ise, 1838 Ticaret antlaşması neticesi, Osmanlı devleti hemen hemen yarı sömürge durumuna gelmişti. O zamanki devlet ricalinin düşüncesi, İngiltere taraftarı olmak suretiyle devletin bekasını sağlamak olmuştu. Sultan Abdulhamid de saltanatının ilk günlerinde dış politikada aynı yolu tutmuştu104.

1877-1878 savaşı öncesi İngilizlerin Ruslarla savaşa girilmesi halinde mali yardımdan çekinmeyecekleri, acil bir durumda ise kuvvetleriyle derhal müdahale yoluna gidecekleri vaadinde bulunmalarına rağmen savaş sırasında bunların tümünü unutmuş olmaları ve harp sonrası ise Mısır’ı işgal etmeleri ile sair sebeplerden dolayı şahit olduğu hadiseler, Abdulhamid’i takip etmiş olduğu bu İngiliz yanlısı siyasetinden vazgeçmeye adeta zorlamıştı. Artık bundan sonra İngiltere Abdulhamid nazarında, Rusya’dan daha tehlikeli, sözüne güvenilemeyecek bir düşman olmuş ve iyi idare edilmesi gereken bir devlet olarak dış siyasetinin birinci konusu haline gelmişti.

Abdulhamid’in dış politikada bu şekilde bir karara varmasına sebep olan hususlardan bir diğeri de, İngiltere’nin dünya ekonomisindeki egemenliğinin artık sona ermesi ve Avrupa devletlerinin kendisiyle rekabete başlamış olması

100 F.O: 78/2950, No: 418, (May 2, 1879); Medlicott, a.g.e., s. 314, 326. 101 F.O: 78/2953, No: 539, (July 24, 1879).

102 F.O: 78/2950, No: 418, (May 21, 1879). 103 F.O: 358/4, No: 434, (January 23, 1880).

104 Komatsu Koari, 100. Yıldönümü Münasebetiyle Ertuğrul Fırkateyni Faciası, University of Tokyo, s. 131.

yanında, Bismarck Almanyası’nın kuvvetler dengesini bozarak tüm devletlerin dış politikasında değişiklikler yapmayı zorunlu hale getirmesi oluşturmaktaydı105. Bu sebeple Sultan Abdulhamid Rusya ve İngiltere’den

endişe duymuş ve bu iki devlete karşı tedbir olarak Almanya’ya yaklaşmış106 ve

eskiden beri süre gelen İngiltere yanlısı siyasete son vererek dış siyasette, büyük devletler arasındaki rekabetten faydalanarak diplomatik dengeyi muhafaza etmeye çalışmıştır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; İngiliz Dışişleri Arşivi vesikalarının bu hususta vermiş oldukları malumatın tarafsız olup olmadığı tartışılabilirse de, netice itibariyle Gazi Osman Paşa, özellikle ilk vazife yıllarında sarayda kaldığı süre zarfında, devletin menfaati ve istikbali için iyi niyet ve samimiyetle ifa ettiği vazifesinin bir gereği olarak siyasetle de yakından ilgilenmiş ve bu alanda da hizmette bulunmak istemiştir. Fakat muhaliflerinin fikir ve eğilimlerine şiddetle karşı çıkmasından dolayı aleyhinde bir takım ithamlarda bulunulmuştur. Açılan tahkikat ve yapılan inceleme ve araştırmalar neticesi tüm bu itham ve suçlama- ların asılsız olduğu resmen tescil edilmiş, muhaliflerinin onu saraydan ve İstanbul’dan uzaklaştırma girişimleri akim kalmıştır. Onu saf dışı etmek isteyenlerin bizzat kendileri devlet idaresinden uzaklaştırılmış ve Gazi Osman Paşa ömrünün sonuna kadar sarayda kalarak vazifesini icraya ve Abdulhamid’in gözdesi bulunmaya devam etmiş, onun nazarında sahip olduğu hürmet ve kıymetten dolayı, vefatından sonra Mâbeyn Müşirliği makamı boş bırakılmış- tır107.

105 Koari, a.g.e., s. 131-132. 106 Tahsin Paşa, a.g.e., s. 51-52.

GAZİ OSMAN PAŞA ZAMANINDA İNGİLTERE VE