• Sonuç bulunamadı

3.2. Tükenmişlik ile İlgili Kavramlar

3.2.2. İş-Yaşam Doyumu

Yaşam doyumu kavramı veya daha çok bilindiği adıyla mutluluk, ilk olarak Neugarten (1961) tarafından ortaya atılmış ve yüzyıllar boyunca insanlık tarafından ilgi duyulmuş konulardan biri olmuştur. Söz konusu kavram bir bireyin istediğiyle (beklentileri) sahip olduklarını karşılaştırması sonucu ortaya çıkmış olan durum veya sonucu ifade etmektedir. Bireylerin beklentileriyle gerçekte yaşadıklarının kıyaslanmasıyla elde edilen sonucu da yaşam doyumu olarak ifade etmek mümkündür. Çoğunlukla bireyin bütün yaşantısı ve yaşantısının çok çeşitli boyutları yaşam doyumu kavramı içinde görülmektedir. Özer ve Karabulut’a (2003) göre yaşam doyumu belli bir duruma ilişkin olmaktan çok genel anlamda bütün yaşam içindeki doyumu ifade etmektedir.

Ünal vd. (2000) ise yaşam doyumunu; bireysel amaçlarla varılan hedefler arasındaki uygunluğa yapılan yargısal bir değerlendirme olarak tanımlamaktadırlar. Ayrıca insanların kendilerini iyi hissetme hali de yaşam doyumu kavramıyla açıklanabilmektedir. İnsanlar, her kişinin farklı bireysel özelliklerinin olduğu farklı toplumlarda doğmaktadırlar ve içinde hayat buldukları toplumsal yapılar tarafından biçimlendirilmektedirler.

Büyük ölçüde yaşam doyumu duygusal temele dayandırılan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir insanın yaşantısını ideal olup olmadığını değerlendirmesi sonucunda ortaya çıkan bir durum veya sonuç olarak da ifade edilmektedir. Bununla birlikte kişilerin mutlu ve kaliteli yaşantısı da yansıtılmaktadır (Piccolo vd., 2005: 966). Yaşam doyumu kişilerin kendi yaşantılarını pozitif anlamda değerlendirmeleri sonucunda ortaya çıkmakta ve negatif hislerle de azalma göstermektedir (Zhao vd., 2011:48).

Yaşam doyumuna ilişkin tanımlamaları üç grupta incelemek mümkündür. Erdem, kutsallık ve iyi oluş gibi dış bir ölçüte dayandırılmak suretiyle yapılan tanımlamalar birinci grupta yer almaktadır. Coan (1977) tarafından, kültürler ve

kavramsallaştırmalarda farklılıklar olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Mutlulukla ilgili yapılan normatif tanımlamalarda sübjektif durumdan çok arzu edilen bir nitelik elde etme, sahip olma üzerinde durulduğu gözlemlenmiştir.

Bireylerin yaşantılarını olumlu olarak değerlendirilmelerine sebep olan etmenler ikinci grupta açıklanmaktadır. Sübjektif iyi oluşu yaşam doyumu olarak adlandırmak mümkündür. Bireylerin yaşantıların iyi oluşuna uygun standartlar da meydana getirilmiştir. Kişilerin kendi yaşantılarıyla ilgili yargılarının koşulları incelenmiştir. Shin ve Johnson (1978) mutluluğu, bireylerin kendi seçmiş oldukları kriterler dahilinde yaşam kalitesinin küresel bir değerlendirmesi olarak tanımlamışlardır. Bir başka tanımda ise mutluluk, bireylerin arzu ve amaçlarından oluşan doyumun bütünleşmesi şeklinde ifade edilmektedir.

Günlük hayat üzerinde durmak suretiyle günlük ilişkilerde olumlu duyguların olumsuz duygulara egemen olduğu ise üçüncü grupta anlatılmaktadır. Pozitif duygusal yaşama ağırlık verilmektedir. Belli bir yaşam periyodunda fazlasıyla hoş duygular içinde olan kişiler mutlu kişi olarak adlandırılmaktadır (Yetim, 1991). Hemen hemen her insan yaşantısının haz ve pozitif duygularla renklenmesini ve zenginleşmesini ister. Ancak diğer taraftan hayatta acı, yoksunluk, gerilimler, keder, engeller ve elem gibi birçok kötü unsur da mevcuttur. Kişilerin öznel ve nesnel konumlarında ortaya çıkacak olumsuz koşullar nedeniyle pek çok sarsıntı meydana gelmektedir.

İnsan bilimciler tarafından, kişisel ve durumsal özellikleri çeşitli modellerde beraber değerlendirilmiş ve iyi olmanın yapısına dair çalışmalar yapılmıştır. Bireylerin iyi olmalarına karşılık gelen fazlaca sözcük ve kavram olduğu bilinmektedir. Bunların içinde; haz, refah, mutluluk, doyum, yaşam kalitesi, toplumsal iyi olma ve öznel iyi olma durumlarını saymak mümkündür. Kişilerin bakış açılarıyla yaşantılarını değerlendirmeleri öznel iyi olma anlamına gelmektedir. Yaşantısı değerlendiren insanların verdikleri tepkiler, bulundukları yargılar insanların öznel iyi olma durumunu ifade etmektedir. İnsanların kendi hayatlarıyla

ilgili değerlendirmelerinde üç farklı ancak birbirleriyle ilişkili genel boyutlar içinde sınıflandırılma mümkün olmaktadır. Bunları; olumsuz duygu, yaşam doyumu ve olumlu duygu olarak sıralayabiliriz. Negatif duygu boyutunda kötü, acı ve hoş olmayan duyguların az olması iyilik açısından önemlidir. Bunun yanında pozitif duygu boyutunda ise yaşanan hazlar, sevinçler ve hoş duygulanımların çokluğu önem arz etmektedir. Yaşam doyumunda ise hayatın geneliyle ilgili bilişsel değerlendirmeler ve yargılamalar söz konusudur (Yetim, 2001).

İş doyumu ise, Efeoğlu’nun (2006) aktardığı şekliyle örgüt araştırmacıları tarafından farklı tanımları yapılan çalışanın, işine veya işteki deneyimlerine dayanan mutlu ve olumlu ruh hali; sahip olduğu değerlere göre değişen işten duyduğu haz; işinden beklentisi ve işinden sağladığı ödüller arasındaki uyum; işine karşı tutumu, işine karşı tutumunun bir sonucu; işine karşı duygusal tepkileri olarak farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, çalışanın iş doyum düzeyi çalışanın beklentilerinin hangi ölçüde karşılandığını gösterir. Çalışanın çalıştığı işle ilgili beklentileri elbette ki önem derecesi açısından farklılaşabilir ancak göz önünde bulundurulması gereken çalışanın karşılanmış ihtiyaçlarının görece olarak fazlalığının iş doyum düzeyini artıracak olduğudur (Efeoğlu, 2006: 27). İş doyumu bakımından incelendiğinde bireyin yaşantısındaki en önemli hedeflerinden birinin de iş hayatındaki mutluluğu veya iş doyumudur. Bu nedenle de bilimsel olarak üzerinde en fazla araştırma yapılması gereken hususlardan birisidir. İş doyumuyla bireylerin psikopatik yönlerinden çok güçlü yönlerinin tanımlanması ve geliştirilmesi mümkündür (Seligman, 2007: 151).

İyi olma, yaşam doyumu, iş doyumu ve mutluluğun ortaya çıkardığı pozitif sonuçlar bu kavramların öneminin daha da iyi anlaşılmasına neden olmaktadır. Mutsuz insanlara nazaran mutlu insanlar; intiharı hiç düşünmez, daha çok sosyal ve güçlü romantik veya sosyal ilişkilere sahip olurlar, daha çok sağlıklı olurlar, topluma katılımları daha yüksek olur, bireylerarası ilişkilerinde daha yüksek doyum sağlarlar, olaylara karşı daha uygun tepkiler verirler, işyerlerindeki performansları yüksek olur, daha çok arkadaşa sahip olurlar, daha çok para kazanırlar, daha kolay evlenir ve

evliliklerinde daha çok doyum sağlarlar, örgüte daha iyi uyum sağlarlar. Bu durum da mutluluk kavramının bireylerin bütün hayatına pozitif etkilerde bulunduğunu ifade etmektedir (Sirgy vd., 2006: 347).

Mutluluk aynı zamanda gelecek zamanda karşılaşılabilecek olumsuzluklara karşı koruyucu bir kalkandır ve bu özelliği sebebiyle de önemi ayrıca artmaktadır. Levinsohn vd. (1991) tarafından yaşam doyumunun az olması ile depresyon, mutsuzluk ve psikolojik rahatsızlıkların teşhis edilmesinden 2 yıl öncesinde tahmin edilebileceği belirtilmiştir. Diener’e (2000) göre mutsuz insanlara nazaran mutlu insanlar aynı duruma veya çevreye, olaylara daha pozitif tepkiler vermektedirler. Buna örnek olarak, mutlu olan insanların, hayatlarında güzel olan alanları daha büyük ölçüde iyi olarak değerlendirdiklerini göstermek mümkündür (Diener vd., 2002: 438). Bazen çok mutlu insanların da olumsuz ruh halinde olmaları olasıdır. Fakat genellikle daha pozitif tecrübeleri sayesinde duygu sistemleri yaşantılarındaki olaylara karşı daha uygun tepki vermelerine neden olmaktadır. Yine örgüt içerisinde daha uyumlu olabilmekte ve böylece daha az sorun yaşamaktadırlar (Diener ve Seligman, 2002: 82).

Mutluluk ve yaşam doyumun pozitif kişisel davranışları, duygusal ve toplumsal getirileri artarak devam etmektedir. Frish’a (2006) göre iyi hissetmek, kişinin kendine verdiği ödüldür ve yaşam doyumunun yüksek olması hayatın değer verilen alanlarında iyi şeyler yapıldığına işaret etmektedir. Nasıl ki başarı başarıyı getiriyorsa; yaşam doyumu ve tutarlı bir mutluluğun beraberinde; iyimserliğin, kendine olan güvenin, öz yeterliliğin, sosyalliğin, hoşa gitmenin, pro-sosyal davranışların, etkinliğin, fiziksel anlamda iyi olmanın, esnekliğin, zorluklarla ve stresle etkin bir biçimde başa çıkabilmenin, özgünlüğün ve hedefe ilişkin davranışın geliştirilmesine neden olduğu belirtilmektedir.

İş doyumu konusunda yapılan çalışmalar ise, çalışanın iş doyum düzeyinin işin kendisine, çalışma şartları ve iş güvenliğine, iş karşılığı ödenen ücrete, işte terfi olanaklarına, çalışılan örgütünün yapısal ve yönetsel özelliklerine, çalışanın çalışma arkadaşlarıyla ilişkilerine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Daha genel bir ifade ile iş doyumu çalışanın çalıştığı işle ilgili beklentilerine bağlıdır (Efeoğlu, 2006: 27).

Netice olarak kolay ölçülebilen öznel iyi olmak, yaşam doyumu ve mutluluğa dair sonuçların hem örgütler hem de hükümet politikalarının biçimlendirilmesinde önemli bir yere sahip olan öznel ve nesnel göstergeleri içerdiğini söylemek mümkündür. Mutlu olan bireyler, daha sağlıklı, çalışkan ve kendine yeterli olurken aynı zamanda beşeri ve sosyal sermayenin de artmasına neden olmaktadırlar. Toplum içerisinde öznel iyi olma durumuna zarar vereceği düşünülen negatif durumlar farklı şekilde karşılama tepkilerinin gelişmesine sebebiyet vermektedirler. Buna örnek, özellikle batı toplumlarının az gelişmiş bölgelerindeki suç oranlarının yüksek olması gösterilebilir.