• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: İŞ ETİĞİ KAVRAMI VE TEORİK ALTYAPISI

1.6. İş Etiği İle İlişkili Diğer Kavramlar

1.6.1. İş Etiği ve Sosyal Sorumluluk

Globalleşme, toplumların örgütlerden beklediği davranış standartlarının dönüşmesine yol açmıştır. Bu değişimle birlikte rekabet kavramına “sosyal sorumluluk” olarak ifade edilen yeni bir faktör eklenmiştir (Hurn, 2008; Stainer ve Stainer, 1997). Bu yeni durumda tüketiciler eskiye nazaran daha fazla güç sahibi haline gelerek, satın alma kararlarında seçici davranmaya başlamışlardır. Örgütlerin uygulamalarından etkilenen tarafların örgüt faaliyetleriyle ilgili farkındalık düzeyi yükselmiş, neticesinde de örgütlere yöneltilen baskının düzeyi de artmıştır (Hurn, 2008).

Örgütlerin karıştıkları etik dışı olaylar nedeniyle kaybettikleri tüketici güvenini ve örgüt imajını yeniden kazanma isteği, çokuluslu örgütlerin birçok ülkenin sahip olduğu ekonomik güçten bile daha güçlü bir ekonomik güç haline dönüşmeleri ve örgütlerin finansal performanslarının yanında sosyal ve çevresel performanslarının da önemsenmeye başlaması sosyal sorumluluk kavramını odak konuma taşımıştır (Ersöz, 2009).

Sosyal sorumluluk, örgütün faaliyet ve uygulamalarında örgüt içi ve dışında yer alan ilgililerin beklentilerini karşılamaya yönelik bir çalışma stratejisi izlemesi olarak tanımlanabilir (Donaldson, 2001; Demir ve Songür, 1999). Başka bir tanıma göre sosyal sorumluluk, isteğe bağlı olarak örgüt uygulamalarının ve kaynaklarının toplum refahını

yükseltme doğrultusunda yönlendirilmesidir (Kotler ve Lee, 2005). Burada yer alan isteğe bağlı ifadesi sosyal sorumluluğun bir yasal yaptırım neticesinde ortaya çıkmadığını göstermektedir. Örgütlerin sosyal sorumluluk üstlenip üstlenmeyecekleri, diğer bir anlatımla sosyal sorumluluk ile ilgili izleyecekleri politikaların nasıl olacağı örgütlerin inisiyatifine bağlı olmaktadır. Ancak örgütleri bu yönde inisiyatif almaya diğer bir deyimle sosyal konulara duyarlılık göstermeye sevk eden faktörler ilgili tarafların ilişkilerinin niteliğinden doğmakta ve etkilenmektedir.

Günümüzde sosyal sorumluluk yoğun bir biçimde örgütlerin dikkatini çeken, son dönemlerin en popüler kavramlarından biri haline gelmiştir (Ersöz, 2009; Wheeler, 2005). İçerik olarak daha eski tarihlere dayanmasına rağmen, ilk sosyal sorumluluk ifadeleri 1970’li yıllarda ortaya çıkmaya başlamıştır (Donaldson, 2001). ABD’ de bu dönemde Fortune 500 listesinde yer alan örgütlerin büyük çoğunluğu yıllık faaliyet raporlarında “sosyal giderleri” ile ilgili bilgilere birkaç sayfa şeklinde de olsa yer vermişlerdir (Sillanpaa ve Jackson, 2000). Sosyal sorumluluk ifadeleri ile ilgili ilk paylaşımlar böyle iken günümüzde Fortune 500’de yer alan örgütlerin büyük bir çoğunluğunun web sitelerinde sosyal sorumluluk faaliyetlerini yıllık olarak kamuoyuna duyurdukları bir bölüme sahip oldukları görülmektedir (Kotler ve Lee, 2005).

İş dünyasında sosyal sorumluluk ve iş etiğinin önemini vurgulayan gelişmeler

yaşanmasına rağmen, örgütlerin başkalarına karşı sorumluluklarının bulunup bulunmadığı tartışması geçmişten günümüze süregelmektedir (Donaldson, 2001). Bu tartışmayı yansıtan sosyal sorumlulukla ilgili olarak iki bakış açısından bahsedilebilir. Ortak yönelimli sosyal sorumluluk anlayışı savunucusu Milton Friedman’a göre, örgütlerin temel sosyal sorumluluğu kârlılıklarını artırmaktır. Örgütler bu amaç için kurulurlar ve yaşamlarını sürdürürler. Diğer bir ifadeyle örgüt yönetimi örgüt çıkarlarına odaklandığında ve piyasanın ihtiyaçlarını karşıladığı zaman etik davranmış olacaktır (Hurn, 2008; Schermerhorn, 1996; akt. Demirci ve Aydemir, 2006:314).

Paydaş yönelimli sosyal sorumluluk anlayışı ise, örgütlerin kârlarını artırma çabaları yanında toplumun sosyal beklentilerinin de karşılanması gerektiğini savunmaktadır. Bu anlayışa göre kaynakları bilinçli bir şekilde kullanma, örgüt faaliyetlerinin yasalar çerçevesinde yürütülmesi, çevrenin korunması, toplum sorunlarına duyarlı olunması gibi faktörler örgütlerin uzun dönemli kârlılıklarını doğrudan etkilemektedir

(Schermerhorn, 1996; akt. Demirci ve Aydemir, 2006). Özetle söylemek gerekirse ortak yönelimli sosyal sorumluluk anlayışı sorumluluğu kâr elde etme ile özdeşleştirirken, paydaş yönelimli sosyal sorumluluk yaklaşımı kârın yanında ilgili taraflar ve topluma karşı sorumluluğu da dâhil ederek daha geniş bir bakış açısını yansıtmaktadır.

Yapılan bu tartışma ışığında iş etiği ve sosyal sorumluluk kavramlarının benzer özelliler taşıdıkları görülmektedir. Bu nedenle de kavramlar sıklıkla birbirlerinin yerine kullanılabilmektedir. Ancak anlam ve kapsam açısından kavramları ayıran temel özellikler söz konusudur.

İş etiği ve sosyal sorumluluk kavramlarını bir araya getiren en önemli unsur, genel

olarak örgütlerin ve örgüt çalışanlarının toplum içindeki doğru rollerinin neler olduğu tartışmasıdır (Demirci ve Aydemir, 2006). Her iki kavram da örgütlerin toplum açısından kabul edilebilirlilik ve toplumsal onay alma isteklerini aynı paydada buluşturur. Buna göre her iki kavramda örgütlerin toplum tarafından nasıl göründükleri kaygılarına istikrarlı bir çerçeve sunmaya çalışmaktadır.

İş etiği ve sosyal sorumluluk bilinci müşterilerin satın alma kararlarını etkileyerek,

örgüt başarısını olumlu yönde etkiler (Singhapakdi ve diğ., 2001). Bu benzerlik örgütsel yaşama atıfta bulunmaktadır. Diğer bir deyimle iş etiği ve sosyal sorumluluk kavramlarına örgütlerin yaklaşımları ile başarı düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki kurulmaktadır. Kurulan bu ilişkinin kalitesi de iş etiği ve sosyal sorumluluk kavramlarına örgütler tarafından gösterilen hassasiyet tarafından etkilenmektedir.

Bu benzerlikler doğrultusunda her iki kavramın da uzun vadeli bir bakış açısını talep ettiği ve bu yönde yapılacak uzun vadeli yatırımları gerektirdikleri söylenebilir. Ayrıca yönetim literatüründe araştırmacıların en çok dikkatini çeken ve gün geçtikçe tüketici ve diğer ilgililerin farkındalığını daha çok kazanan kavramlar olmaları itibariyle de benzer özellikler taşımaktadırlar

Benzer özelliklerine karşın, iş etiği ve sosyal sorumluluk kavramları arasında belirgin farklar ortaya çıkmaktadır. Buna göre etik “birey” ile ilgili iken, sosyal sorumluluk “örgüt” ile ilgili olmaktadır (Schermerhorn, 1996:115; akt. Demirci ve Aydemir, 2006:314).

Sosyal sorumluluk temelini iş etiğinden alır (Özdemir, 2009a; Aktan, 1999; Demir ve Songür, 1999) ve bir örgütün en temel etik değeri sosyal sorumluluktur (Aydın, 2002). Sosyal sorumluluğun örgütlerin topluma yönelik bilinç düzeyini ortaya koymada maddi yönünün daha ağır bastığı ancak iş etiğinin örgüt uygulamalarına temel olacak manevi değerleri daha çok yansıttığı söylenebilir. Diğer bir anlatımla örgütlerin sosyal sorumluluk faaliyetlerine ilişkin giderleri bütçelerinde yer alırken, faaliyetlerini iş etiği çerçevesinde düzenlemenin maliyeti bu açıdan ifade edilememektedir.