• Sonuç bulunamadı

1.1.3. Bölgesel Kalkınmada Yeniliğin Artan Önemi

1.1.3.1. Bölgesel Kalkınmada Yeniliğe İlişkin Teorik Yaklaşımlar

1.1.3.1.1. İçsel Büyüme Teorisi

Teknolojik gelişmelerin büyüme sürecindeki rolünü açıklayan içsel büyüme teorisi (endogenous growth theory), 1980’li yılların ortalarında gündeme gelen bir teoridir (Armstrong ve Taylor, 2000:76).

22 İçsel büyüme teorisinin ortaya çıkmasına kadar ki iktisat yazınında neo-klasik model geçerli olmuştur. Neo-klasik modelde∗ bölgesel kalkınma, emek ve sermaye birikiminden oluşan kaynak donanımına bağlı olarak açıklamıştır. Nüfus artışının ve teknolojik gelişmenin dışsal kabul edildiği bir durumda bölgesel kalkınmayı inceleyen neo-klasik model; sermayenin azalan getirisi, piyasada tam rekabetin geçerli olduğu, ulaşım maliyetlerinin olmadığı ve emek/sermayenin en yüksek getiriyi sağlayan bölgelere yöneleceği gibi bölgesel analizlere uygun düşmeyen varsayımlar altında geçerli olmuştur (Dunford, 2008:4-5). Neo-klasik model, bu varsayımların etkisiyle teknolojik gelişmeler sonucu ortaya çıkan bilgi birikimini ve bu bilgilerin aktarım süreçlerini dışsal değişkenler olarak kabul etmiştir.

Neo-klasik model ayrıca, sermaye-hasıla rasyosunun düşük olduğu geri kalmış bölgelerin uzun dönemde gelişmiş bölgeleri yakalayacağı (catching up) ve bunun sonucunda bölgesel yakınsamaya (regional convergence) doğru eğilimin olacağı öngörüsünde bulunmuştur. Ancak bu öngörünün geçerli olmadığı zamanla anlaşılmış ve neo-klasik modeli sorgulayan içsel büyüme teorisi gündeme gelmiştir. Büyüme literatüründe ‘endojen büyüme kuramı’ ya da ‘yeni büyüme kuramı’ olarak da adlandırılan bu teori, büyüme sürecini içsel faktörlere dayandırarak açıklamış ve bilimsel ve teknolojik ilerlemeleri büyümenin temeli olarak ele almıştır.

İçsel büyüme teorisinde teknolojik gelişmeler ile yenilikler büyüme modelinde içselleştirilmekte ve kamu politikalarının ekonomiyi etkileme mekanizmaları öne çıkartılmaktadır. Neo-klasik modele alternatif olarak geliştirilen içsel büyüme teorisinde sermayenin azalan getirisi∗∗ yerine artan getirilere vurgu yapılmakta ve bu artan getirinin uzun dönemde büyümeyi artıracağı kabul edilmektedir. Özellikle, Lucas (1988) beşeri sermayenin, Romer (1986) Ar-Ge

Ekonomik büyüme teorisinde çok önemli bir yeri olan neo-klasik büyüme modelinde özellikle

sermaye birikimi ekonomik büyümenin temel kaynağı olarak görülmüştür. Ancak, sermaye birikiminin sürekli artırılarak büyümenin sağlanması konusunda ciddi engeller bulunmaktadır. Çünkü sermaye kullanımı artıkça, azalan verimler yasasına bağlı olarak sermayenin marjinal verimliliği düşmektedir. Bu bağlamda uzun dönemde sermayeyi artırarak sürekli büyümek mümkün olmamaktadır. Büyümenin süreklilik kazanması, ancak teknolojik ilerlemeler ile yeni bir üretim sürecinin oluşturulması sonucu sağlanmaktadır. Teoriye göre, teknolojik gelişme büyümeyi sağlayan dışsal bir unsurdur (Altay, 2005:14).

∗∗ Üretimde kullanılan tüm girdilerin (emek, sermaye, hammadde vb.) miktarı bir birim arttırılması

durumunda üretimde aynı şekilde bir birim artıyorsa ölçeğe göre sabit getiri, bir birimden az artıyorsa ölçeğe göre azalan getiri, bir birimden fazla artıyorsa artan getiri söz konusu olmaktadır.

23 yatırımlarının, Rebelo (1991) kümülatif sermayenin, Barro (1990) ise kamu harcamalarının artan getiri sağlayacağını ileri sürmektedir.

İçsel büyüme teorisi, ekonomik büyümenin sürükleyici unsuru olarak tanımlanan faktörler itibariyle üç ana gruba ayrılmaktadır. Bunlar; bilgi taşma modelleri, beşeri sermaye modelleri ve kamu politikası modelleri şeklinde gösterilebilir (Yülek, 1997:7-10).

Bilgi Taşma Modelleri; İçsel büyüme teorisinin Romer modelinde, sermaye

ve yatırım kavramları neo-klasik modelden farklı şekilde ele alınmaktadır. Bu modelde, fiziksel sermayeye yapılan her yeni yatırım, üretimin artmasına neden olmasının yanı sıra bilgi birikimi ve beşeri sermayeyi de etkilemektedir. Bu model, fiziksel sermayeye yatırım sürecinde teknik bilginin ortaya çıktığı ve bu bilginin yeni üretimde bir nevi bedava girdi olarak kullanıldığı önermesine dayanmaktadır (Han ve Kaya, 2004:296). Bilgi taşma modellerinde, fiziksel sermaye yatırımları sonucu oluşan bilgi birikiminin mükemmel olarak saklanamayacağı, bu nedenle bir firma tarafından üretilen bilginin, taşmalar sonucu (spillover effect) diğer firmaların üretim süreçlerine bir girdi olarak gireceği ve olumlu bir dışsallık∗ sağlayacağı ifade edilmektedir (Yülek, 1997:8). Bu açıdan fiziksel sermaye yatırımları sonucunda ortaya çıkan bilgi ve bilgi taşmaları, artan getirilerin kaynağını oluşturmaktadır.

Beşeri Sermaye Modelleri; İçsel büyüme teorisinde beşeri sermayenin önemi,

Lucas (1988) ve Rebelo (1991) tarafından geliştirilen modellere dayanmaktadır. Bu modellerde beşeri sermaye, fiziksel sermayeden ayrı bir üretim faktörü olarak ele alınmakta ve beşeri sermaye birikiminin ekonomik büyüme üzerinde önemli etkileri olduğu ifade edilmektedir (Yülek, 1997:9). Bu modellerde, eğitilmiş ve beceri kazandırılmış işgücü olarak tanımlanan beşeri sermayenin dışsallık etkisini ortaya çıkararak verimliliği artıracağı; uzun dönemde kişi başına geliri ve büyüme oranını etkileyeceği vurgulanmaktadır (Han ve Kaya, 2004:300).

Dışsallık, üretimde ve tüketimde fayda ve maliyet taşması olayıdır. Ekonomik faaliyetlerdeki bu

taşmalar, dışsallığın mahiyetine göre, pozitif veya negatif yönde olabilmektedir. Herhangi bir faaliyet gerçekleştiği zaman, bu faaliyeti gerçekleştiren kişi veya kuruluşa olan faydası yanında diğer kişi veya kuruluşlara da fayda sağlıyor ise buna pozitif dışsallık denilmektedir. Dışsallıklar, olumsuz şekilde de ortaya çıkabilir. Bir kişi veya kuruluşun faaliyeti diğer kesimlere zarar verebilir, kayıplara neden olabilir. Bu kayıplar ise negatif dışsallık şeklinde adlandırılmaktadır (Devrim, 2002:40).

24

Kamu Politikası Modelleri; İçsel büyüme teorisi, kamu politikalarının

ekonomik büyümeyi etkileyebileceğine ilişkin politika önermeleriyle genişletilmiştir. Özellikle Barro modelinde kamu sektörü tarafından sağlanan mal ve hizmetlerin üretim faktörlerinden birisini oluşturduğu ifade edilmektedir (Yülek, 1997:10). Kamu politikası modellerinde devletin, eğitim ve Ar-Ge harcamalarını teşvik etmesi, teknoloji transferini kolaylaştırması, mülkiyet haklarını koruması, iletişim ağlarını güçlendirmesi ve işlem maliyetlerini düşürmesi gibi piyasa ekonomisinin etkinliğini arttıracak düzenlemelere ağırlık vermesi önerilmektedir (Altay, 2005:15-16).

İçsel büyüme teorisi, teknolojik gelişmeler, Ar-Ge harcamaları, beşeri sermaye ve kamu yatırımları gibi bileşenlere bağlı olarak mekânsal etkileri olan bir çerçeve sunmaktadır. İçsel büyüme teorisinin mekâna yansıyan en temel önermesi, teknolojik gelişmelerin bölge ekonomisine dinamizm kazandırması ve teknolojik gelişmeler sonucu ortaya çıkan bilgi birikimi ve bilginin yayılmasının bölge ekonomisinin büyüme potansiyelini arttırması şeklinde gösterilebilir. İçsel büyüme teorisinin bölgesel kalkınma ve bu bağlamda kişi başına bölgesel çıktı üzerindeki etkisi, aşağıdaki fonksiyon yardımıyla açıklamaktadır (Armstrong ve Taylor, 2000:87-88).

Kişi başına bölgesel çıktıyı açıklayan bu fonksiyonda; K/L, sermaye/emek rasyosunu; EXOG, sermaye stokunda içerilmiş teknolojiyi; ENDOG, bölgedeki teknoloji üretimini (bölgenin sahip olduğu nitelikli işgücü tarafından); HUMCAP ise bölgenin yeni teknolojileri kullanma yeteneğini (beşeri sermaye stoku tarafından belirlenmekte) göstermektedir. Bu fonksiyon aşağıda şematize edilmiştir.

25 İçsel büyüme teorisinde kişi başına bölgesel çıktıyı belirleyen dört temel unsur bulunmaktadır. Bunlar; kişi başına düşen sermaye stoku, sermaye stokunda içerilmiş teknoloji, bölgedeki teknoloji düzeyi ve beşeri sermaye stoku şeklinde gösterilebilir. Kişi başına düşen sermaye stoku ve sermaye stokunda içerilmiş teknoloji, bölgenin tasarruf düzeyi ve bu tasarrufların yeni yatırımlara dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Bölgenin tasarruf oranının yüksek olması yatırım potansiyelini arttırmakta ve yapılan her yeni yatırım sermaye stokuna bir ilave katkıyı oluşturmaktadır.

Kişi başına bölgesel çıktıyı belirleyen bir diğer faktör ise bölgedeki teknoloji düzeyidir. Bölgedeki üretimin verimliliği açısından üretim süreçlerinde yeni teknolojilerin kullanılması ve yeni teknolojilerin bölgede içselleştirilmesi oldukça önemlidir. Yeni teknolojiler, hem firmaların maliyet minimizasyonuna katkı sağlamakta hem de bölgedeki firmaların rekabet gücünü arttırmaktadır. Dolayısıyla bölgedeki teknolojik gelişmeler, bölgenin üretim potansiyelinin ve yenilik kapasitesinin temelini oluşturmaktadır (Armstrong ve Taylor, 2000:85-86).

Sermaye / Emek

Oranı İçerilmiş Teknoloji Sermaye Stokunda Beşeri Sermaye

Yeni Sermayeye Yapılan Yatırımlar

Bölgenin Tasarruf Düzeyi

İçsel Teknik İlerleme (AR-GE Harcamaları)

Kamu ve Özel Sektör Eğitim Yatırımları Bölgedeki Sosyal ve Ekonomik

Bağlantılar: Bölgedeki Aktörler Arasındaki Bilgi Yayılmaları

Yeni Fikirlerin Ortaya Çıkması ve Yayılması Kişi Başına Çıktı

Şekil 1: İçsel Büyüme Teorisinde Kişi Başına Bölgesel Çıktı

Kaynak: Amstrong, H. ve Taylor, J. (2000). Regional Economic and Policy. USA: Blacwell Publishers, s. 88.

26 Bölgenin teknoloji kapasitesi, bireylerin ve firmaların bilgi paylaşımında ve değişiminde bulunduğu etkileşimli öğrenme∗ sürecine dayanmaktadır (BTRE, 2003:75). İçsel büyüme teorisinin ana temasını oluşturan etkileşimli öğrenme, bölgenin artan önemine işaret etmektedir. Bilgi, fikirlerin birbiriyle etkileşim halinde olduğu mekânlarda daha hızlı yayılmaktadır. Bu durum mekânsal yakınlığın bilgi yayılmasındaki∗∗ rolünü gündeme getirmektedir. Aynı mekânda üretim yapan firmaların birbiriyle etkileşim halinde çalışması durumunda bilginin yayılacağı ve bilgi birikiminin artacağı vurgulanmaktadır. Dolayısıyla bilginin bölge ekonomisi açısından önemi, bilgi yayılmasının belli bir coğrafi bölge ile sınırlı olduğu hipotezinde anlamını bulmaktadır (Roberts ve Setterfield, 2007:10-12). Bu nedenle mekânsal yakınlığa bağlı olarak ortaya çıkan etkileşimli öğrenme, bölgenin teknolojik gelişmeyi içselleştirme kapasitesini belirlemektedir.

İçsel büyüme teorisine göre, yeni teknolojilerin bölgede içselleştirilme sürecinde beşeri sermaye öne çıkmaktadır. Yeni fikirlerin kaynağını oluşturan beşeri sermaye, hem yeni teknolojileri kullanacak nitelikli işgücünü oluşturmakta hem de bölgede faaliyet gösteren firmaların daha etkin ve verimli çalışmasına katkı sağlamaktadır. Beşeri sermaye ayrıca, bir yandan ürün yeniliğine (product inovation) neden olmakta diğer yandan da süreç yeniliğinin (process innovation) bir parçasını oluşturmaktadır. Bu açıdan beşeri sermaye, bölgenin yenilik kapasitesinin temelini oluşturmakta, girişimcilik potansiyelini arttırarak yeni firmaların ortaya çıkmasını kolaylaştırmakta ve mevcut firmaların maliyetlerini düşürerek karlılığın devamına olanak sağlamaktadır (Mathur, 1999:211; Martin ve Sunley, 1998: 211-213).

İçsel büyüme terosinde kişi başına bölgesel çıktıyı belirleyen bir diğer bileşen ise kamu politikalarıdır. İçsel büyüme teorisinin Borro modeli ile gündeme gelen kamu politikaları ile devletin altyapı yatırımları yapması, piyasanın etkin işlemesi için gerekli önlemleri alması ve beşeri sermaye ile Ar-Ge yatırımlarını teşvik etmesi önerilmektedir. Teoriye göre uygulanacak aktif kamu politikaları ile bölgelerin

Etkileşimli öğrenme, kullanıcılar ve üreticiler arasındaki işbirliği sonucu karşılıklı yarar sağlayan

öğrenme sürecini betimlemektedir (Durgut ve Aksoy, 2001:6).

∗∗ Bilgi yayılması, bir firma tarafından üretilen bilginin diğer bir firmaya herhangi bir maddi karşılık

27 yenilik kapasiteleri ile girişimcilik potansiyelleri artmaktadır (Audretsch ve Keilbach, 2005:467-468).

Genel olarak değerlendirildiğinde içsel büyüme teorisi, teknoloji, bilgi birikimi, beşeri sermaye ve kamu politikası gibi bileşenlere bağlı olarak artan getirilere vurgu yapmaktadır. Bu bileşenlerin yatırımlarda dışsallık etkisine neden olduğu ve bu bağlamda genel üretkenliği artırdığı ifade edilmektedir. Bu bağlamda teknolojik değişim ve yeniliklerin yayılma etkileri ile bölgesel kalkınmanın gerçekleşmesi, teorinin temel önermesini oluşturmaktadır.