• Sonuç bulunamadı

İçsel büyüme teorileri,1980’lerin ortalarından itibaren, beşeri sermayenin, Ar- Ge çalışmalarının ve teknolojik gelişmenin ekonomik büyümede içsel belirleyici komuyla yüklenmiş olduğu rolü incelemektedir. Romer ve Lucas içsel büyüme teorileriyle alakalı ilk mühim katkıları yapmışlardır. Lucas ekonomik büyümede içsel etken olarak beşeri sermayeyi ele almış ve içsel büyüme modeli kapsamına katmıştır. Romer ise ekonomik büyümenin içsel etkeni olarak teknolojik gelişmeyi araştırmıştır. Romer’in teorisi; iktisadi büyümenin başta teknolojik gelişmeler olmak üzere Ar-Ge ve içsel etkenlere dayandığını ileri sürmektedir. Jones Romer, teorisini “yaratıcı fikirler iktisadı” şeklinde isimlendirmektedir228.

İçsel büyüme modelleri içinde, neo klasik büyüme modeli tarafından dışlanan devlet, özellikle kendisi Ar-Ge çalışmaları yaparak, eğitim-öğretim hizmetleri, yenilik yönünde hususi girişimleri, dış sermaye ile sanayi ve üniversite işbirliğini destekleyerek, mülkiyet ve patent haklarını korumak suretiyle yeniden ehemmiyet kazanmıştır. Bundan sonra, beşeri sermaye, eğitim-öğretim, Ar-Ge, bilgi tasarrufu ve teknolojik gelişme dikkate alınmadan faydalı bir büyüme modeli oluşturmak olanaksızdır229. Bu kısımda; İçsel büyüme teorilerinden Barro kamu harcamaları,

Rebelo, Ar-Ge faaliyetlerine dayanan içsel büyüme ve Lucas beşeri sermaye modelleri incelenecektir.

3.6.1. Barro Kamu Harcamaları Modeli

1990 senesinde yayımlanan Robert J. Baro’nun “Basit Bir İçsel Büyüme Modelinde Kamu Harcaması” adlı yapıtında içsel büyüme konusuna kamu harcamalarını da dahil edilmiştir. Verim alınabileceği öngörülen alanlara kamunun yaptığı harcamalar ve yatırımlar iktisadi büyümeye pozitif yönlü etki edeceği tahmin edilmektedir. Barro çalışmalarında özel sektörlerin, kamu mallarını üretmede yetersiz kaldığına değinmiştir. Dolayısıyla kamunun sağlık, eğitim, Ar-Ge faaliyetlerini geliştirme, haberleşme ağlarının güçlendirilmesi vb. gibi özel sektörün de etki alanını kuvvetlendirecek faaliyetlerde bulunması gerekliliği konusuna değinmiştir. Barro, kamu harcamalarının fayda ve üretim fonksiyonlarına etkilerini inceleyerek, ülkelerin ekonomideki büyüme oranlarını ne denli etkilediğini ortaya koymuştur230.

228 Murad Tiryakioğlu, Türkiye’de Teknoloji Transferi Politikaları, SETA, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 2014, ss. 8-9.

229 Demir, a.g.e., ss. 1-2.

3.6.2. Rebelo Modeli

Rebelo açısından ekonomilerin çeşitli büyüme hızlarında olmaları büyük olasılıkla iktisat politikalarının sonucu olmaktadır. Örnek verecek olursak; gelir vergileri ve iktisat politikaları fiziki sermaye yatırımlarının getirisini azaltıp sermaye birikim oranlarını aşağılara çeker ve bu sebeple de büyüme oranında azalma görülür231.

3.6.3. Ar-Ge Faaliyetlerine Dayanan İçsel Büyüme Modelleri

Teknolojik alanda değişimlerin içsel olduğu düşüncesine dayanan modeller, uzun süreli iktisadi büyümenin anlaşılabilmesi için son derece açıklayıcıdır. 1980’li yılların ortalarından sonra ortaya konan içsel büyüme modelleri devletlerarasındaki büyüme oranlarının farklılıklarını açıklama yönünde tatminkâr açıklamalar sunmuştur. Bu modeller, Neo-Klasik modeller çerçevesinde teknoloji faktörünün dışsal ve devletlerarasında değişmez olduğu teorisini çürüterek büyümenin başlıca sebeplerini Ar-Ge faaliyetleri ve beşeri sermaye ile açıklık getirmektedirler. Modeller bir ekonominin elindeki kaynaklarını Ar-Ge sektörüne aktarmada ne kadar randımanlı olurlarsa, büyüme oranlarının da aynı ölçüde yüksek olacağını işaret etmektedirler. Ar-Ge sektörü bu modellerde ekonominin anahtarı niteliğini taşımaktadır. Ar-Ge’nin yeni teknolojiler üretmede verimli olması ekonominin mevcudunda bulunan beşeri sermaye miktarıyla bağlantılıdır. Ar-Ge çalışmalarını ölçmede çoğunlukla bir ekonomiden Ar-Ge’ye iletilen kaynakların Ar-Ge’de görev alacak bilim adamı ve mühendis sayıları, patent miktarları ve GSYİH’ya oranı kullanılmaktadır232. Bu kısımda; Ar-Ge faaliyetlerine dayanan içsel büyüme

modellerinden, Aghion ve Howitt dikey mal çeşitlemesi, Romer Ar-Ge ve bilgi üretim ve Grossman ve Helpman yatay mal çeşitlemesi modelleri ele alınacaktır.

3.6.3.1. Aghion ve Howitt Dikey Mal Çeşitlemesi Modeli

Howitt ve Aghion’un modelinde rekabetin ana kaynağını dikey teknoloji alanındaki yenilikler meydana getirmektedir. Teknolojik olan bir yeniliğin randımanlı lığı, sonsuza dek etkisini çoğaltarak artırmaktadır. Pazarda iki farklı sektör vardır. Sektörlerden birincisi araştırma, ikincisi ise imalattır. İmalat sektörü son ürün üretimi maksadıyla, araştırma bölümü de son ürünün üretiminde yararlanılan ara ürünü

231 Robert G. Kıng and Sergio Rebelo, “Public Policy and Economic Growth: Developing Neoclassical Implications” Journal of Political Economy, 1990, Volume: 98, No: 5, 150-126, s. 150.

232 Mustafa Özer ve Necati Çiftçi, “Ar-Ge Tabanlı İçsel Büyüme Modelleri ve Ar-Ge Harcamalarının Ekonomik Büyüme Üzerine Etkisi: OECD Ülkeleri Panel Veri Analizi”, SÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2008, Cilt: 10, Sayı: 16, 219-239, s. 220.

üretmek maksadıyla çabalamaktır. Araştırma sektörü faaliyetlerinin sonucunda yenilik ve icatlar da meydana gelmektedir. Yenilik, kara geçme güdüsünü teşvik etmesiyle birlikte bundan önce olan yenilikten kazanılan rantları bile ortadan kaldırdığı görülmektedir. Araştırma ve geliştirme faaliyetleri öncekilerin yerine onlardan iyi kullanılan yenilerinin gelmesinin zeminini hazırlamakta ve kreatif yıkım akışının işlemesine yardımcı olmaktadır. Ar-Ge’nin olumlu dışsallıklar getirmesinden dolayı ammenin iktisadi gelişimi için araştırma ve geliştirmeyi araç gibi kullanabileceği doğrultusunda öneri sunmaktadırlar. Teknolojik inovasyonları içsel veri olarak gören Aghion-Howitt modelinde geliştirilen başka içsel modellere göre farkı, vertikal teknolojik inovasyonların ürünlerdeki kaliteyi çoğaltıcı etkisinin varlığıdır. Aghion-howitt modeli kapsamında, Ar-Ge çalışmaları neticesinde meydana getirilen yenilikler bir de yeniliklerin malın niteliğinde ardışık biçimde ilerleme göstermektedir. Vertikal yenilik biçimindeki kalite iyileştirme çabalarının ana özelliği, yarışçı Ar-Ge alanında teknolojik ilerlemeler sonucu ortaya getirilen inovasyonun veya bulunan icadın mevcut teknoloji ya da malı eskitmesi vaziyetidir. Howitt ve Aghion’a göre, araştırma ve geliştirme faaliyetleri neticesine göre teknolojik farklılıkların uyum zamanı kolay olarak gerçekleşememektedir. Mevcut olmayan teknolojiler, mevcut teknolojilerle birlikte rekabet arasına girince çoğu vakit onların durumuna geçmektedirler233.

3.6.3.2. Romer Ar-Ge ve Bilgi Üretim Modeli

Romer'in modeli, Ar-Ge faaliyetleri ve yeniliklerin üzerine inşa edilmektedir. Romer'e göre uzun dönem alan ekonomik büyümede asıl motor teknolojik yenilikler ve ekonomilerdeki teknolojik yeniliklerin Ar-Ge faaliyetlerini ortaya çıkarması olabilir. Bundan dolayı Romer'e göre yenilik, Ar-Ge ve ekonomik büyümenin arasında çok güçlü bir korelasyondan söz edilebilir. Romer’in, yaptığı akademik çalışmalarında; Ar-Ge, ara malı ve nihai mal sektörünün model ile teknoloji içselliğini belirtmekte olduğu bilinmektedir. Romer’in modeline göre Ar-Ge sektöründeki girdiler, nitelikli emekler ve bilgiler olmakla beraber Ar-Ge sektörünün çıktısı alınan patentler olmaktadır. Böylece Ar-Ge faaliyetlerinin sonucunda icat yapılınca, yapılan icadın patentini almak ve alınan patentlerin ara malı sektörlerinde çalışan monopolcü işletmelere satılması gerekmektedir. Dolaylı olarak Romer, yeniliklerin meydana gelmesini model içerisinde bu biçimde açıklamaktadır. Bunun yanı sıra modelde bilgiler, tam olarak dışlanamayacak girdileri ifade etmektedir. Bir yeniliğin ortaya çıkmasıyla patent korumasıyla bile dışlamanın mümkün olamaması bilgilerin

taşmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla bilgi havuzlarının genişlemesinden dolayı yeni icatlar ortaya çıkarken hızlanmaktadır234.

3.6.3.3. Grossman ve Helpman Yatay Mal Çeşitlemesi Modeli

İnovasyon ve Ar-Ge konusuna dayanan içsel büyüme modellerinde makro bakış açısının ilginç analizlerinden biri Gene M. Grossman ve Elhanan Helpman’dan gelmektedir. Grossman ve Helpman modelinin ekonomideki ürünlerden her birinin kalite aşamalarına sahip olmasını gerektirmektedir. Bununla birlikte girişimciler bu ürünlerin daha sonraki versiyonlarını üretebilmek için eş zamanlı şekilde yarıştıkları düşüncesinde kurulmaktadır. Grossman ve Helpman’ın 1991’de yayımlanmış olan İçsel Ürün Çevrimleri, başlığını içeren makalelerinin, konuya önemli boyutlar kazandırdığı bilinmektedir. İkilinin bu araştırmacıları, dünya ekonomi coğrafyasının yapısını İnovasyoncu Kuzey ve İmitasyoncu Güney şeklinde iki bölüme ayırmaktadır. Yatay mal çeşitlemesinin modelinde ise bu süreç içinde bazı girişimlerin başarılı olmasıyla beraber, bazılarının başarısız olması mümkün olmaktadır. Böylece başarılı olanların daha çok ileri gelişmeleri gerçekleştirmesi için çalışmalara devam etmesi gerekmektedir235.

3.6.4. Lucas Beşeri Sermaye Modeli

Lucas, büyüyebilme modellerinin temel varsayımı, beşeri sermayeleri güçlü ülkelerin zayıf olanlardan daha çok ekonomik büyümeyi gösterebilmesidir. Bu modelde işgücü ve sermaye azalabilen marjinal verimlere sahip iken, beşeri sermayelerin azalabilen verimlere konu olmadıkları varsayılmaktadır. Beşeri sermayelerin en önemli unsurlarından olan eğitim, ölçeğe göre artabilen getirilere sahip olabilmektedir236.

Yeni büyüme modellerinden olan ve büyüme sağlanarak öğrenebilme unsurlarıyla açıklanan bu yaklaşımda, beşeri sermayeler etkin olabilmektedir. Beşeri sermayeler yetenek ve bilgiyi de kapsadığından sermaye, teknoloji ve ekonomik büyümeyle oluşabilecek ilerlemeye bağlı kalınarak şekillendirilmektedir. Burada sözünü ettiğimiz bu yaklaşıma ise “Beşeri Sermayenin Birikim Modelleri” denilmektedir237.

234 Gülmez ve Akpolat, a.g.e., ss. 4-5. 235 Akbey, a.g.e., s. 9.

236 Oğuz Başol, Beşeri Kaynaklar, Özel İhtisas Komisyon Raporu, Trakya Kalkınma Ajansı, 2013, 1-57, s. 4.