• Sonuç bulunamadı

Ekonomide büyüme, devletin halkın talep ettiği malları üretebilme ve hizmetleri yerine getirme gücünü arttırması olarak ifade edilebilir. Bir ekonomide üretme kapasitesi mevcut kaynaklarının nitelik ve niceliğine ayrıca eriştiği teknolojik seviyeye dayandığı için ekonomik alanda büyüme üretme gücünün bu belirtenlerin geliştirilmesi ve genişletilmesi sürecini kapsar. Devletin üretim gücü sermaye, işgücü, teknoloji, Ar-Ge, bilgi birikimi ve doğal kaynakları, her yıl değişkenlik göstermektedir. Ekonomik alanda büyüme, yeniliklerin, Ar-Ge’nin nitelik ve niceliğindeki artışlarla oluşmaktadır. Böylece yenilik ve Ar-Ge politikaları teknolojik gelişme, beşeri sermaye birikimi ve sermaye birikimi gibi alanlarla bağlantılıdır. Bu modeller; ülkemiz gibi henüz gelişme sürecinde olan devletler için yol gösterici özelliği taşımaktadır238. Bu kısımda; Ekonomik büyüme modellerinden Romer,

Salov, Barro, Grossman, Arrow, Lucas ve Aghion büyüme modelleri anlatılacaktır. 3.7.1. Romer’ın Büyüme Modeli

Romer tarafından 1990’da yapılan çalışma ekonomik alanda büyüme süreci ve dolaylı yoldan inovasyon süreci içinde Ar-Ge’nin önemine değinmiş büyüme teorilerine yeni bakış açısı kazandırmıştır. İçsel teknolojik gelişimi tanımlayan ve dinamiklerini beşeri sermaye ve Ar-Ge’nin oluşturmuş olduğu bu model ayrıca teknolojinin işletmelerin çabaları sonucunda meydana geldiğini göstermektedir. Bu model kapsamında teknolojik alanda gelişmenin, sermaye tasarrufunu özendirdiği ve bu durumun her işgücü için çıktının çoğalmasını sağladığı görülmektedir. Romer’in geliştirdiği büyüme modeli Ar-Ge sektörü çalışmalarının pozitif haricilik yaratarak yükselen getirilere sebep olduğunu savunmaktadır. Uzun vadede büyümenin arka planında yatan asıl dinamik ise bilgi birikimidir239.

3.7.2. Solow’un Büyüme Modeli

Solow büyüme modelinde teknolojinin cennetten düşmüş bir meyveye benzetildiği değerlendirilip, dışsal şekilde ekonomi unsuruna dâhil edilmektedir. Solow modelinde, büyümenin dinamik süreçleri denge analizi bakışıyla ele alınmakta ve ekonomilerde kararlı durağan durum dengesine işaret edebilmektedir. Neo klasik büyüme modelleri ve neo klasik büyümenin bakış açıları Solow’un A Contributiontothe Theory of Economic Growth adlı makalesinden şekillenmektedir.

238 Pınar Yardımcı, “İçsel Büyüme Modelleri ve Türkiye Ekonomisinde İçsel Büyümenin Dinamikleri”, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2006, Sayı: 1, 96-114.

Aslında Solow’un büyüme modellemesinin Harrod’un bıçak sırtı dengesine karşı olacak şekilde kaleme alıp, kapitalist piyasalarda kararlı ve tek dengenin oluşu söz konusu olmaktadır. Bundan dolayı bu anlayış içerisinde rasyonalite, rekabet ve bireycilik düşünceleri bulunmaktadır. Solow modeline göre ölçeğe uygun getiriler sabit, sermayenin marjinal verimliliği az, teknoloji dışsal olarak belirlenmektedir. Böylece faktörlerin arasında ikamenin mümkün olması ve bağımsız yatırımların fonksiyonlarının bulunmayıp, tasarruf yatırımlarının eşitliği sağlanmaya çalışılmaktadır240.

3.7.3. Barro’nun Büyüme Modeli

Barro yaptığı çalışmada, kamu mallarının üretilmesinde özel sektörün yeterli olamadığını belirtmiştir. Böylece kamunun, sağlık, eğitim, Ar-Ge faaliyetleri, iletişim ağları üzerinde güçlendirme, teknoloji transferi gibi faaliyetleri yürütmesi gerektiğini öne sürmektedir. Barro bu faaliyetlerin özel sektörde de aktiviteyi artıracağını vurgulamaktadır. Barro, vergiler yoluyla finanse edilmekte olan kamu giderlerini ekonomi kapsamında üretim girişi olarak değerlendirip, fayda ve üretim fonksiyonları üzerinde oluşturacağı etkileri inceleyerek, kamu giderlerinin devletlerin ekonomik alanda büyüme düzeylerini etkilediğini belirtmiştir. Barro işletmeler ve hükümet stratejilerinin ekonomik destekleri değiştirerek sübvansiyonlar ve vergiler yoluyla, teknolojide oluşan değişikliğin büyümeye etkisini anlatmaya çalışmaktadır. Koşullar altında araştırma geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve doğrudan temin edilen kamu alanındaki hizmetler en elverişli düzeye ulaşabilecektir. Kamu giderlerindeki artışlar vergiler yoluyla finanse edildiği zaman vergilerin artmasına dolayısıyla birikimlerin azalmasına neden olacak ve büyümeyi negatif yönde etkileyecektir. Vergilerdeki düşüşler ise ekonomik büyümenin yanında özel sektör kapsamında Ar- Ge çalışmalarını pozitif olarak destekleyecektir241.

3.7.4. Grossman’ın ve Helpman Büyüme Modeli

Teknoloji alanındaki yenilikler ve yeni buluşlara dayanan büyüme konulu bakış açısına önemli ölçüde katkı sunan modellerden bir diğeri de Elhanan Helpman ve Gene M. Grossman’ın 1989 ile 1991 yılları arasında yayımlanmış olan çalışmalarıdır. Helpman ve Grossman’ın açıkladığı modellerde, ekonomik birimlerin sergilediği bilinçli tutumları sonucu oluşan teknoloji yeniliklerinin, içsel durum olduğu ifade edilmektedir. Teknolojik yeniliklerin sayesinde oluşan verimlilikte yükselişin

240 Doğan, a.g.e., s. 370.

büyümenin temelini oluşturduğu fikrini savunmaktadırlar. Helpman ve Grossman’ın sundukları modelde ve yaptıkları çalışma, her devlet tarafından gerçekleştirilmekte olan yeni ve farklı mamülleri büyüme işi ile beraber ticaret politikaları ve dış ticaret ile bağdaştırmaktadırlar. Dış ticaret yoluyla elde edilen avantajlardan faydalanan Ar- Ge, iktisadın rekabet edebilirlik durumunu artırarak iktisadi büyümenin oluşumunu sağlamaktadır. Teknolojik alandaki yeniliklerden doğan artış uzun vadede iktisadi büyümenin temelini oluşturacaktır. Teknolojik gelişmeler ve Ar-Ge yoluyla sağlanan ve ya gelişmiş olan yeni mamüler, dış ticaret yoluyla ulaşılan imkânlardan da faydalanıp ülkelerin kıyaslamalı üstünlük elde etmesini sağlayacaktır. Ar-Ge birimleri için yeterli oranda kaynak ayırmış, ancak giderlerini tüketim mamullerine kaydıran devletlerin de koruyucu politikaları nedeniyle, uzun vadede büyüme hızları negatif yönde etkilenebilecektir. Korumacı politikaların giderleri tüketim mamullerine yönlendirmesi ile katma değer sağlanmasına zemin oluşturacak faaliyetlerin bitmesi neticesinde büyümede duraklamaya neden olacaktır. Ticaretin serbest bırakılması az gelişmiş devletlerde teknolojik transferler yoluyla bilgiye ulaşımı kolaylaştırmakta, gelişmiş devletlerde ise kaliteli işgücü ile yeni bilgiler üretilmesine olanak sunan Ar- Ge sektörü içinde istihdamı desteklemektedir242.

Grossman ve Helpman’ın fikirlerine göre taklit ve imitasyon çabalarının bile bütün şeklinde insanlığın kalkınıp, refah içinde olmasında değerli katkılar sunabilir. Bundan dolayı, Ar-Ge ve inovasyonların süreçleri desteklendiği sürece özel sektörlerin yetersiz kalması durumlarında yardımlar alınabilir. Alınacak yardımlar ise, hükumetin devreye girmesi süresince, destek verip, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında büyük öneme sahip olmaktadır. Öyle ki Ar-Ge ve inovasyonlar arasında yer alan ilişkide ekonomik önem ve boyut ihmal edilmeyecek bir konu olmaktadır. Yalnız hükümetlerin ve piyasa aktörlerinin açısından, doğru şekilde projelendirilmiş olan Ar-Ge süreçlerinin, alınmaya değer riskler olmaktadır243.

3.7.5. Arrow’un Yaparak Öğrenme Modeli

Kenneth J. Arrow 1972 yılındaki iktisat Nobel ödülünü kazanmıştır. Arrow 1962’de yayımlanan “The Economic Implications of Learning by Doing” isimli makalede “Yaparak Öğrenme” (learning by doing) kavramı ile tanıştıran önemli bir iktisatçıdır. Teknolojinin, bilginin, işgücünün verimlilik ve öğrenme süreçlerine katkı sağlayarak büyümeyi artırabileceğini öne sürmüştür. Arrow modelinde, firmaların üretimlerinde yaparak öğrenme (learning by doing) sayesinde görülen artışlar, tüm

242 Erdoğan ve Canbay, a.g.e., ss. 38-39. 243 Akbey, a.g.e., s. 14.

firmalardaki sermaye verimliliklerini arttırabilmektedir. Arrow bilgi edinimlerinin genel olarak öğrenme şeklinde ifade edilebildiğini belirtmektedir. Çalışmalarda öğrenme ve deneyimlerin bir ürünü olduğu anlaşılmaktadır. Öğrenmenin problem çözme çabalarıyla oluştuğu ve bu sebeple sadece bir faaliyetin sonunda meydana gelebildiği ifade edilmektedir244.

Yönetimin metodları, araçları, onama ve organizasyonun görülebilir olarak belirlenmesi bir evrimsel öğrenme sürecinden geçmiştir. Dolayısıyla kurumsal yönetimlerin genişletilebilen anlamlarının dışındaki hiçbir şey kalmamaktadır245.

3.7.6. Lucas’ın Büyüme Modeli

Robert E. Lucas tarafından 1988’de yayımlanmış olan İktisadi Kalkınma Mekanizmaları Üzerine adlı makalesinde ilk içsel büyüme modeli olan beşeri sermaye ve iktisadi büyümenin ilişkisi anlatılmaktadır. Modelde büyümenin temeli olarak beşeri sermaye vurgulanmaktadır. Lucas teknolojik alanda ilerlemeler ve fiziki sermaye tasarrufunu Neoklasik imalat etkeniyle modelleyip içsel büyümeye ilişkin modellere farklı bakış tarzı getirmiştir. Lucas yaptığı çalışmada içsel büyüme modelleri içine rasyonel olan beklentileri de katarak, ekonomi içinde beşeri sermaye, teknolojik gelişme, fiziksel sermaye ve beşeri sermaye alanlarına yoğunlaşmıştır. Lucas’a göre devletin desteği ile yapılacak eğitimin ve teknolojik alanda altyapının daha çok geliştirilmesi için yapılacak harcamaların, beşeri sermaye tasarrufu üzerinde pozitif yönde katkı sağlayacağını belirtmiştir. Söz konusu durumun ise iktisadi büyüme için fiziki sermayeden daha çok pozitif etkileri olacağını ifade etmektedir. Lucas yaptığı çalışmada, uygulamalı öğrenim ile beşeri sermaye tasarrufunun, artabileceğini, yüksek teknoloji özellikli mal imal eden sektörlerde uygulamalı öğrenimin daha seri olacağını bu sebeple beşeri sermaye tasarrufunun da daha çabuk artacağını belirtmektedir. Yüksek teknolojiye sahip devletlerde, beşeri sermaye tasarrufunun artması az gelişmiş devletlerden bu devletlere doğru emek göçü olmasına sebep olabileceği gibi Neoklasik modelin öngörüsü olan şartlı yakınsamanın, devletlerarasında gerçekleşmesini engelleyebilecektir. Emek göçlerinin yaşanması halinde az gelişmiş devletlerde ekonomik büyüme

244 K. J. Arrow, The Economic Implications of Learning by Doing, The Review of Economic Studies, 29(3), 1962, 155-173, s.155.

245 Clement Iji and Joshua Abah, “Exploring Gender Differences in Graduation Proficiency in Mathematics Education Using a Markov Chain Model: Implications for Economic Growth in Nigeria”, Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Araştırmaları Dergisi, 2017, Volume: 3, No: 2, 75-86, p. 75.

yavaşlamakta bu da gelişmiş devlet ekonomilerinin sabitlenmelerini engellemektedir246.

3.7.7. Aghion’un ve Howitt Büyüme Modeli

Ar-ge temelli büyüme biçimi Howitt ve Aghion tarafından güçlendirilen yeni bir Schumpeterci özgün yıkım modelidir. Aghion-Howitt modelinde, Ar-Ge çalışmaları sonucunda getirilen yeniliklerin yanısıra bu yeniliklerin malın niteliğinde ardışık bir biçimde gelişim sağlamasının sözü edilebilir. Vertikal yenilik tarzındaki kalite iyileştirme çabalarının ana niteliği, yeni bir icatın eski uygulamayı veya malı eskitmesidir247.

Howitt ve Aghion, büyüme konusunu yenilikler üzerinde durarak tanımlamaya çalışmışlar; şahsi yeniliklerden bütün ekonominin etkilendiğini farz eden bir modeli oluşturmuşlardır. Büyümenin asıl kaynağı, çekişmeli araştırma ve geliştirme sektörü içinde meydana gelen ve ürünün kalitesini geliştiren yeniliklerdir. Henüz geliştirilen ürünler, var olan tasarımların kıymetlerini azaltmak suretiyle tekel karlarını yok etmektedirler. Teknolojik alanda gelişmeler, keşifler yoluyla kara geçmeyi amaçlayan araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yeni ürünün meydana gelmesi ve bulunanlarının yüksek kalite ve/veya düşük maliyet ile oluşturulmasına imkan veren bütün bilgiler, süreç ve beceriyi içeren bir teknolojinin, bir ürünün nasıl oluşturulduğu, tüketildiği ya da kullanıldığına ilgili sistemli bilgiler toplamıdır. Üretim verilerinden farklı yarışçı olmayan güncel bilgi, yükselen getirilerin aslı olarak düşünülmektedir. İçsel gelişme modelleri, araştırma ve geliştirme yatırımlarının çıkan mal ve işlerin oluşturduğu veya mevcutların değerini iyileştirdiği kanıtı doğrultusunda fikirler geliştirmiş; Sermayede marjinal verimliliğin azalmadığı bunun yanında ülkeler arasındaki olası yakınsamanın gerçekleşmeme olasılığını ileri sürmüşlerdir248.

246 Erdoğan ve Canbay, a.g.e., s. 37. 247 Özer ve Çiftçi, a.g.e., s. 225.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KOBİ KAVRAMI, KOBİ'LERİN ÖZELLİKLERİ, SINIFLANDIRILMASI VE KOBİLERİN KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR