• Sonuç bulunamadı

2. TÜRKİYE’DE TERÖR ÖRGÜTLERİ

2.2. Hizbullah

2.2.2. Hizbullah Terör Örgütünün Amaç ve Stratejisi

Hizbullah terör örgütünün amacı, Türkiye’de mevcut anayasal düzeni yıkarak, yerine şeriat hükümlere dayalı teokratik bir devlet kurmaktır. Hizbullah Örgütün ideolojisi dindir. Ancak, sözü edilen din İslam dininin çarpıtılmış halidir (http://www2.tbmm.gov.tr/d21/7/7- 3244c.pdf). Bu amacı gerçekleştirmede uygulanan strateji şiddete ve gizliliğe dayanır. Son

derece iyi planlanmış üç aşamalı bir özelliğe sahiptir. Bu aşamalar arasında keskin bir geçiş yoktur. Örgüt mensupları arasında cemaat olarak isimlendirilir. Örgütün faaliyetlerine bakıldığında Güneydoğu bölgesinde özellikle Diyarbakır, Batman gibi illerimizde ve bunlara bağlı birçok yerleşim biriminde etkin olduğu gözlemlenmektedir (Örgün, 2001: 187).

Her örgüt üyesi örgüte ilk girdiği andan başlamak üzere düzenli aralıklarla örgüte hem kendilerine ait hem de aileleri ve yakın çevrelerine ait özgeçmiş raporların vermektedirler. Örgütü öncelikle yakın çevresi hakkında olmak üzere hemen hemen tanınan herkes hakkında istihbarat olarak beslediğini, örgütün bölgede hâkim güç haline geldiğini ve diğer örgütleri en azından şehir merkezinde sindirdiğini düşündüğümüz takdirde örgütün bölgede halkı üzerine şiddete dayanan bir korku ve baskı sağladığını kabul etmek durumundayız. Bir örgüt mensubu yine aynı örgütün bir mensubu olan anne, baba ve kardeşleri için annesi, babası ve kardeşleri de birbirleri ve kendisi için düzenli olarak ve birbirlerinden gizli olarak rapor düzenlemektedirler (Yavuz, 2005: 135).

Ulaşılmak istenen, batı illerine açılımın sağlanması ve buradaki faaliyetlerin de organize edilmesi ile birlikte halkın devlete karşı ayaklanmasının sağlanması ve hazırlıksız yakalanan güvenlik kuvvetlerinin bertaraf edilerek nihai amaç olan “mevcut anayasal düzeni yıkarak yerine, dini esaslara dayalı İran benzeri teokratik bir devlet kurmak” fikrinin gerçekleştirilmesidir. Örgütün batı illerinde bazı oluşumların liderlerine yönelik gerçekleştirdiği eylemlerini bu çerçevede değerlendirmek gerekir (Özören, 2009).

Örgüt yayınları, üst düzey elemanlarının beyanatları ve örgüt mensuplarının ifadeleri örgütün tamamen Türkiye Cumhuriyeti Devletini İran benzeri bir oluşumun içine çekmek istediklerinin göstergesidir. Örgüt hiçbir zaman Kürt kimliğini öne çıkarmamış, aksine bu fikirle ortaya çıkanları sürekli olarak eleştirmiştir. Hizbullahi düşünceye göre İslam insanı yüceltmek, onu toprak ve kan bağından kurtarmak için gelmiştir. Allah’ın şeriatının hâkim olmadığı, onunla mensupları arasındaki ilişkilerin Allah esasına dayanmadığı yer Müslüman’a vatan olamaz. Onun İslam ümmetinin İslam ülkesinin bir üyesi yapan akidesinin dışında bir milleti yoktur. Milliyetçilik hareketleri ümmeti bölerek İslam’a zarar vermektedir. İslam’da bir ırkın diğerine herhangi bir üstünlüğü yoktur. Dolayısıyla sadece o bölgede yaşayan insanların Kürt olmasından dolayı örgüt mensupları da Kürt’tür. Son zamanlardaki Batıya açılma sürecinde batı illerindeki Kürt olmayanlarla da irtibata geçilerek örgüt militanı yapılmaya çalışılmıştır. Ankara’nın Sincan İlçesinde deşifre edilen camii faaliyetlerine

muhatap olan şahıslar arasında doğu kökenli veya Kürt olmayan pek çok şahıs vardır (Faraç, 2002: 146).

Tebliğ halk kitlelerine örgüt stratejisinin gereklerine göre çeşitli yolları deneyerek belli bir kıvama getirmek halk arasında propaganda ve ajitasyon faaliyetleri yürüttükten sonra sıradan veya bilinçli insanları İslam Davası amacıyla kurulan bu örgüte kazandırmaktır. Örgütün tebliğ sorumluları olarak Metin Torun, Ramazan Karakaya, Abdullah Bilen, Halit Tekin gibi isimler verilebilir. Tebliğ kolu başkanı aynı zamanda Merkezi Şura üyesi olup oylama ile seçilip Emir (lider) tarafından onaylanır (Bulut ve Faraç, 1999: 93-94).

İslam toplumuna geçişte en önemli merhalelerden biri ‘cemaat’ (teşkilatlanma)dır. Bu aşamanın ilk basamağını örgütün propagandasını yapacak, örgüt modeli ile yetiştirilmiş, bu yönde eğitim verilmiş toplulukların oluşturulmasıdır. Ardından eğitilen bu gruplar örgüte eleman ve sempatizan temin etmede kullanılacaktır. Örgüt bu aşamada cemaat kavramını; hem daha az dikkat çekmek hem de cemaat kelimesinin sözlük anlamı olan birleşme, bir arada bulunma gibi anlamlarından faydalanarak üye sayısını artırma ve çoğalmayı amaçlamıştır. Cemaat kavramı; İslam dininde tüm Müslümanları kapsaması, toparlayıcı olması ve dinine bağlı insanlara sempatik gelmesi nedeni ile tercih edilmiştir. Oysa Hizbullah’ın cemaat ismiyle adlandırdığı bu yapılanma örgütün ta kendisidir. Halk tarafından itici karşılanmaması için bu yapıya doğrudan Hizbullah değil de cemaat adı verilmiştir (Çiçek, 2000: 56).

Cami yapılanması örgütlenmenin merkezidir. Bu yapılanma İran örneğinden alınmıştır. Camiler tebliğ aşamasında çok sık kullanılmıştır. Hatta örgüt zamanla camileri sadece tebliğ için değil aynı zamanda silahlı mücadele için de kullanmaya başlamıştır (Güçlü, 2009).

Nusaybin’deki Hizbullah itirafçısı Abdulbaki Öz, yasadışı şeriat örgütünün, dini söylem ve mekânları kullanarak nasıl yaygınlaştığına ilişkin ayrıntılı bilgiler veriyor. Sözgelimi, cami ve mescitler, bölgedeki Hizbullahçıların denetimine girmiş; Hizbullahçılık öğretisi ve eğitimi bu ibadethanelerde yapılmış; siyasal toplantılar buralarda gerçekleşmiş; eylemlerde kullanılan silahlarla örgütsel dokümanlar aynı yerlerde saklanmış; faili meçhul cinayetlere imza atan Hizbullahçı katiller, yine camileri en güvenilir yer belleyerek buralarda bir süre için barınmışlardır (Bulut ve Faraç, 1999: 93-94).

Kendine bir imza seçen her örgüt gibi Hizbullah da yapmış olduğu eylemlerin dost ve düşmanlarınca anlaşılması için kendine bir nişan, belirteç seçmiştir. Hizbullah’ın bu belirteci kullanmış olduğu silahlar ve kullanım şekilleridir. Genelde Takarov marka tabanca kullanır öldürme eylemlerinde, enseye takorav marka silahla sıkılan tek mermi Hizbullah’ın nişanıdır (Demirel, 2001: 98).