E. KAMU DÜZENİNİ SAĞLAYICI KAVRAM VE KURUMLAR
3. Hisbe Teşkilâtı
Kelime manası olarak hisbe, saymak, ecrini Allah’tan beklemek, çirkin bir iş yapanı kınamak denetleme, hesaba çekme ve gözetleme gibi manalara gelmektedir.234
Hisbe hakkında yapılan çeşitli tariflere dikkat edildiğinde tariflerin “emr-i bi’l- ma’rûf nehyi anil münker” ekseninde şekillendiği söylenebilir. Tariflerin özünü bu kavram oluşturmaktadır. Yapısında hem kul hakkını hem Allah hakkını hem de ikisinin birden olduğu hakları koruma düşüncesi vardır. Bu düşünce de fert, toplum ve devlet üçgeninde şekillenmektedir.235 Hisbe görevi müslümanlar tarafından “emr-i bi’l-ma’rûf ve’n-nehy-i ani’l-münker” esasının dayandığı ilgili âyet ve hadisler dikkate alınarak farz-ı kifâye kabul edilmiştir.
Suûdî Arabistan Evkaf Nezareti tarafından yayınlanan on yedi varaklık “hisbe” isimli risalede de bu teşkilatın özellikle İslam’ın kamu düzenine verdiği öneme ve bu nizamın da yetkili otorite tarafından sağlandığına ayrıca toplum denetimini ve âmme nizamını sağlama görevine dikkat çekilmiştir. Ayrıca fitne ve maslahat kavramlarına dikkat çekilerek temel hedef bu çerçevede belirtilmiştir.236
233 Canikli, Hadislere Göre Yöneticilere İtaatin Sınırları, s. 119-120.
234 İbnü’l-Manzûr, Muhammed b. Mükerrem el-Ifrikî el-Mısrî, Lisânü’l-Arab, Dâru Sâdır: Beyrut, t.y. I,
314; Sa’d b. Abdullah b. Sa’d Arifi, El-Hisbe, Riyad: Mektebetü’r-Rüşd, 2001, I, 21-23; Cengiz Kallek, “Hisbe”, DİA, XVIII, 133.
235 Yusuf Ziya Kavakcı, Hisbe Teşkilatı, Atatürk Üniv. İslami İlimler Fak. Yay. Baylan Matbaası, Ankara,
1975, s. 12-14; Kallek, “Hisbe”, DİA, XVIII, 133; Mustafa Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, Ankara: TDV. Yay., 2011, s. 43.
73
Mustafa Hizmetli, hisbenin görevleri bağlamında iki temel özelliğe dikkat çekmiştir. Bunlardan ilki, emri bi’l-ma’rûf’un Kurân’a dayanması hasebiyle dini bir görev, ikincisi ise genel ahlakı ve kamu düzenini korumaya yönelik idari bir faaliyet olduğudur.237
Muhtesibin görevleri genel manada üç gruba ayrılabilir: Zabıta görevleri (kontrol-denetim), adlî görevler (hukukî) ve şurta görevleri (cezalandırma).238 Zabıtalık görevinde, genel düzeni sağlamak ve alışveriş denetimini yapmak, malların korunmasına yardımcı olmak, helal ve haramın karışmasını önlemek, hile ve aldatmacayı önlemek, çarşı kanunlarına uymayı sağlamak ve nizamı korumak, ölçü ve tartıların düzgün olmasını sağlamak, fesadın ortaya çıkmasını önlemek, eksik ve fazla fiyatlandırma konusunda denetim yaparak eksikliğin veya fazlalığın giderilmesini sağlamak, genel sağlığın korunmasını sağlamak, hukûkî olarak değişik meslek grupları arasındaki anlaşmazlıkları çözümlemek, emniyet olarak hak edeni tazir cezasıyla cezalandırmakla görevlidir.239
Hisbe teşkilatının kuruluşu ile alakalı olarak farklı görüş ve tezler olmakla birlikte hisbenin kuruluşunun Hz. Peygamber dönemine ait olduğu yönünde genel bir kabul vardır. Bunun yanında Greklerdeki agoranomos, Romalıların Curule aedile, Bizans’ın Praefectus’larının240 taklidi olduğu iddiaları zayıf bir ihtimal olsa da zikredilmiştir. Bunların yanında islam fetihlerinden 300 yıl öncesine ait Yunan
237 Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, s. 42.
238 Ahmet Güzel, Hulefâ-i Râşidîn Döneminde İdarî Yapı, İstanbul; NKM Yay. 2011, s. 167.
239 Ahmed b. Ali el-Kalkaşendî (ö.821/ 1418), Subhu’l-‘aşâ fÎ sınâ‘ti’l-inşâ, (I-XIV), Şerh ve thk:
Muhammed Hüseyin Şemsü’d-dîn, Beyrut: Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye,1987, X, 41, 42, 114, 156, 284, 300; Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, s. 49; Ayrıca bkz. Abdurrahman b. Nasr eş-Şeyzerî, Haz: Abdullah Tunca, İslam Devletinde Hisbe Teşkilâtı, İstanbul: Marifet Yay. 1993, s. 18-21; Güzel, Hulefâ-i Râşidîn
Döneminde İdarî Yapı, s. 167-169.
74
yazmalarında bu kavrama rastlanmaması hisbenin İslam toplumunda ortaya çıktığı fikrini güçlendirmiştir.241
Bütün bu görüşleri değerlendiren Yusuf Ziya Kavakcı hisbe müessesesinin orijinalliği noktasında menşe’ itibariyle müslümanlara ait olduğunu fakat iddia edilen bazı yabancı kuruluşlarla da benzer birtakım yönlerinin bulunduğunu ifade etmektedir.242
Hisbe teşklatını genel yapısı itibariyle Hz. Peygamber dönemine dayandıranlar, emr-i bi’l- ma’rûf görevinin risalet müessesesi ile birlikte başladığını, ilk temsilcisinin Hz. Peygamber olduğunu, o dönemde bizzat kendisinin çarşı pazara giderek denetimlerde bulunduğu ve denetimler için bazı bayan ve erkek sahabîleri çarşılarda görevlendirdiği şeklinde bir takım gerekçeler sunmaktadırlar. Hz. Ömer’i Medine çarşısına, Sa’d b. El-Âş’ı da fetihten sonra Mekke çarşısına görevlendiresi buna örnek olarak verilebilir.243 Ayrıca Hz. Peygamber ve râşid halifeler döneminde çarşı ve pazarları kontrol eden âmilü’s-sûk denilen görevliler yer almıştır.244
Toplum düzenine verdiği önemle bilinen Hz. Ömer, bizzat kendisi bu görevi ifa etmiş hilafeti döneminde Sa’îd b. Yezîd ve Abdullah b. Utbe b. Mes’ûdî ‘yi Medine’de çarşılardan birine görevlendirdiği gibi Süleyman b. Ebû Hasme ve Şifâ bnt. Abdullah’ı da çeşitli çarşılara muhtesib olarak görevlendirilmiştir. 245
Hz. Osman bizzat kendisi bu görevi ifa etmesinin yanında Hâris b. Hakem ve İbnu’l-Âs gibi bazı kimselere de bu konuda görev vermiştir. Hz. Ali dönemi ile alakalı
241 Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, s. 45. 242 Kavakcı, Hisbe Teşkilatı, s. 46.
243 Kavakcı, Hisbe Teşkilatı, s. 41; Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, s. 46-47. 244 Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, s. 44.
75
olarak herhangi bir atama işlemi bilinmese de bizzat kendisinin Kûfe pazarında bu görevi îfâ ettiği, diğer beldelerde de bu görevi ona vekaleten kadı, şurta ve valilerin yerine getirdiği bilinmektedir.246
Emevî’lerde ise Velîd b. Abdülmelik (86-96/705-715) ve Ömer b. Abdülazîz (99-101/717-720) gibi bazı halifelerin muhtesiplik görevini bizzat kendilerinin icra ettikleri, bazı halife ve valilerin de bu görev için memurlar tayin ettikleri bilinmekle beraber Özellikle Ömer b. Abdülazîz’in bu konudaki üstün gayretine vurgu yapılmaktadır.247
Abbâsîler devrinde, Emevi devlet teşkilatı geliştirilmiş, âmilü’s-sûk ve sâhibu’s- sûk kavramlarının yerine hisbe ve muhtesib kavramları kullanılmaya başlanmıştır.248 Abbâsîler devrinde Halife Ebû Cafer Mansûr’un (136-158/754-775) Bağdat şehrini tesis ettikten sonra muhtesib olarak atadığı memurlardan biri olan Yahya b. Zekeriyya’yı görevindeki sorumsuzluklarından dolayı 971 yılında idam ettirdiği, Halife el-Hâdi (169- 170/785-786) döneminde kıraat imamlarından Nâfi’ b. Abdirrahman Ebû Nuaym’ın (ö. 785) muhtesib olarak görev yaptığı şeklinde bilgiler mevcuttur. Ayrıca halife Me’mûn döneminde Bağdat’ta muhtesiblik teşkilâtından bahsedilir.249 Mansûr ve Muhammed el- Mehdî döneminden (775-785) itibaren hisbe kavramı yaygın hale gelmiştir.250
Muhtesiblik hem âmme hukuku hem kamu görevi olarak icra edilmiş hem de dini bir vazife olarak telakki edilmiştir. Çünkü temelinde emr-i bi’l- ma’rûf nehy-i ani’l- münker düşüncesinin ifası mevcuttur.
246 Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, s. 48. 247 Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, s. 48-49. 248 Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, s. 49.
249 Hizmetli, Endülüste Hisbe Teşkilatı, s. 47; Ziya Kazıcı, Osmanlılarda İhtisâb Müessesesi, İstanbul:
Kültür Basın Yayın Birliği, 1987, s. 19-20.
76
Muhtesiplere suç işleneceği tahminiyle bir kişiyi veya davranışı engelleme veya tedbir uygulama görevi de verilmiştir. Ayrıca kötülük yapan ve bunu yayan kimselere karşı muhtesibin sözlü uyarıda veya fiilî cezalandırmada (ta’zir) bulunma ve toplanmayı engelleme yetkisi vardır. Mesela Hz. Ömer, ahlaksızlığıyla tanınan kimselerin çocuklarla birlikte bulunmalarını engellemiştir.251
Hisbe görevinde genel itibariyle kamu ahlâk ve düzeninin sağlanması hedeflenmiştir. Muhtesibler, ağır cezalardan ziyâde borç, komşuluk ilişkileri, hileler, aldatmalar gibi genel kamu düzenine ait meseleler hakkında yetkilendirilmişlerdir.252 Muhtesibler diğer kamu ve yargı organı mensuplarıyla ortak bazı yetkilere de sahip olsalar, birtakım özellikleriyle diğerlerinden farklıdırlar. Kamu hayatıyla daha yakın temas içinde olmaları, onların bu alanda söz sahibi olmaları sonucunu doğurmuş, bu görev aynı zamanda suçluları önleyici ve uyarıcı bir göreve sahip olmalarını beraberinde getirmiştir. Hisbe görevinde her ne kadar bazı durumlarda yargı görevine benzer bir yetki kullanımı söz konusu olsa da bu görevin daha çok idari bir görev olduğu ortadadır. Muhtesipler suçu önleyici ve kamu düzenini koruyucu tazir cezasının verilmesine kadar geniş bir görevin îfâsıyla mükellef iseler de ölüm ve had cezalarını yargı kararı olmaksızın uygulama yetkileri yoktur. Dolayısıyla ölüm ve had cezalarını sadece mahkemenin vermiş olduğu karar doğrultusunda uygulama yetkisine sahiptirler. Tazir cezalarında ise işlenen suçun misli olmak şartıyla sürgün, hapis, sopa, kınama gibi cezalara karar vermeye ve uygulamaya hak sahibidirler.253 Muhtesiplere verilmiş olan bütün bu yetkilerle toplumsal işleyişin düzenli bir biçimde ilerlemesinin, kargaşa ve
251 İbn Teymiye, Bir İslam Kamu Kurumu Olarak Hisbe, çev: Vecdi Akyüz, İstanbul, İnsan Yay. 1989, s.
82.
252 Kallek, “Hisbe”, XVIII, 133.
77
kaosun engellenmesinin ve dolayısıyla kamu düzeninin sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.