• Sonuç bulunamadı

Ahmed b Ebî Duâd Ferec b Cerîr b Mâlik el-İyâdî (ö 240/854):

A. MİHNE UYGULAMALARINA ÖNCÜLÜK EDEN VE BU

3. Ahmed b Ebî Duâd Ferec b Cerîr b Mâlik el-İyâdî (ö 240/854):

Aslen Basralı olup Bağdat’ta ikamet etmiştir. Me’mûn’un isteği üzere Mu’tasım, Ahmed b. Ebî Duâd’ı danışmanlık görevinin yanı sıra kâdı’l-kudâtlığa atamıştır.447 İbn Ebî Duâd, Mansur’un ilmî konulardaki bilgi eksikliğinden faydalanarak kendi ilmî birikimini onun üzerinde bir otorite aracı haline dönüştürmüş ve bu dönemdeki bütün

446 Ümit, “Mihne Sürecinde Hanefîler Ve Uygulamaları”, s. 80-83; İbn Hallikân, Ebû’l-Abbas Ahmed b.

Muhammed b. İbrahim b. Ebî Bekr el-Bermekî (ö. 681), Vefeyâtü’l-a’yân ve enbâu enbâi’z-zamân, thk: İhsan Abbas, Beyrut: Dâru Sâdır, 1900, I, 277; Ahmet Sâim Kılavuz, “Bişr b. Gıyâs”, DİA, VI, 220.

136

uygulamaların sorumlusu addedilmiştir. Dolayısıyla Mu’tasım dönemi Me’mûn dönemine göre mihnenin daha şiddetli uygulandığı dönem olmuştur.448

Ahmed b. Ebî Duâd, Mu’tasım ve Vâsık dönemlerinde Mütevekkil’in de ilk dönemlerinde kadılık yapmış, kâdı’l-kudât olarak mihne uygulamalarını halife adına bizzat gerçekleştirmiştir.449 Ahmed b. Ebî Duâd özellikle Mu’tasım döneminde devletin en yetkili isimlerinden olmuş ve böylece Mutezilenin önde gelenlerinden olması hasebiyle devlet kademelerine Mutezilîlerin yerleşmesi adına elinden geleni yapmış, muhalif olanlara ise Mutezilî dahi olsa ağır cezalar uygulamıştır. Meselâ; Mutezileye yakın isimlerden Sa’id b. Hamîd el-Bağdâdî, Ahmed b. Ebî Duâd’a muhalefet ettiği gerekçesiyle Mu’tasım’a ihbar edilerek bir süre hapse atılmıştır.450

Afşin’in Armenia ve Azerbaycan’dan gelen hediyeleri Usruşana bölgesine göndermesi üzerine Mu’tasım, Abdullah b. Tahir vasıtasıyla tahkikat başlatmış, yüklü miktarda hediyenin aktarımını tesbit eden Mu’tasım tahkikatı ilerletmiş, Usruşana bölgesi ile igili çeşitli planların olduğunu ve kendi aleyhine birtakım hâdiselerin vuku bulduğunu tesbit etmiştir. Bunun ardından Abdullah b. Tahir’in mektubuyla Nuh b. Esed’in vali olduğu bölgenin kendisine verildiğini öğrenen Afşin, vali gibi davranmaya başlamış ve Nuh tarafından zincirlenerek önce Abdullah b. Tahir’e sonra da Mu’tasım’a gönderilmiştir. Ahmed b. Ebî Duâd başkanlığında bir heyet tarafından yapılan yargılamada Afşin’in tutuklanmasına karar verilmiştir. 451 Mu’tasım’ın emriyle kendisine az miktarda yiyecek ve içecek verilen Afşin bu halde ölmüştür.452 Bu olayda devlette görevli birtakım kimselerin dönemin olumsuz şartlarından faydalanıp siyâsî

448 Akoğlu, “Mu’tezile’nin Tarihsel Seyrinde Mihne”, s. 49-50.

449 İbn Hacer Askalânî, Ebû’l-Fadl Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Ahmed (ö. 850), Raf’u’l-Isr ‘an kudâti

Mısr, thk: Ali Muhammed Ömer, Kahire: Mektebetü’l-Hancî, 1998, s. 44, 404-405.

450 Akoğlu, Mihne Sürecinde Mu’tezile, s. 168. 451 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VI, 510-516.

137

çıkar uğruna birtakım kimseleri gizlice isyana teşvik ederek kendi siyasi hedeflerini ön planda tutmaları etkili olmuştur. Bu zararın önlenebilmesi ve etkisinin ortadan kaldırılabilmesi için de Afşin hapse atılmıştır.

Abbasoğulları’nın nakîblerinden olan Mâlik el-Huzâî’nin torunu olan, Kur’ân’ın mahlûk olduğunu savunanlara şiddetle karşı çıkan ve İbn Maîn, İbn ed-Devrakî ve Ebû Züheyr gibi muhaddislerle yakın ilişkisi olan Ahmed b. Nasr, bir grupla beraber Bağdat’ta kendisine biat edilmesini isteyerek isyan başlatmıştır. İshâk b. İbrahim’in kardeşi aynı zamanda Bağdat’taki vekili olan Muhammed b. İbrahim acil bir soruşturma başlatmış ve Ahmed b. Nasr ile bir hizmetçisi yakalanıp getirilmiştir. Ayrıca evinin aranması sonucu isyana delil olabilecek herhangi bir alet veya bulguya rastlanmamıştır. Muhammed b. İbrahim suçluları pranga ve kelepçeye vurarak Vâsık’ a göndermek üzere yola çıkarmış, bunu haber alan Vâsık, onun öldürülmesine karşı çıkan Ahmed b. Ebî Duâd’ın da yer aldığı bir heyet oluşturmuştur. Huzura getirildiğinde ilk olarak Kurân’ın mahlûk olup olmadığı sorulduğunda, olumsuz yanıt alınınca ölümle tehdit edilmiş ancak yine de istedikleri yanıtı alamamışlardır. Düşüncesindeki kararlılığı üzere Vâsık yanındakilere; “bu adam hakkında ne dersiniz” diye sorunca, Bağdat’ın Batı kesiminin kadısı olan Abdurrahman b. İshâk; “kanı helaldir” şeklinde yanıt vermiş, Ahmed b. Ebî Duâd’ın bazı adamları da aynı görüşe iştirak etmişlerdir. Ahmed b. Ebî Duâd ise bu hâdiseden dolayı adamın öldürülmesine razı olmamıştır. Sonunda Vâsık kılıçla adamın kellesini kesip kılıcı karnına saplayarak, ardından gövdesini ve başını Bağdat’a göndermiş ve teşhir için asılmasını talep etmiştir. Başının yanına bekçiler dikip “bu kafir, müşrik ve sapık Ahmed b. Nasr’ın başıdır.” yazan bir kağıdı kulağına

138

astırmıştır. Onun adamları da sürekli takibata uğramış ve hapishanelere atılmışlardır.453 Daha önce zikredildiği üzere halku’l-Kur’ân meselesinin kamu otoritesini tanıyıp tanımamanın adeta bir parolası olduğu düşüncesi bu hadisede de ortaya çıkmıştır.

Vâsık döneminde halku’l-Kur’ân tezini kabul etmeyen Nuaym b. Hammad (ö. 229/843), Ebû Yakub el-Büveytî (ö. 231/845), Ahmed b. Nasr el-Huzâî (ö. 231/845), İbn A’yan el-Mısrî gibi kimseler Ahmed b. Ebî Duâd nezaretinde sorguya çekilmiş ve şiddete maruz bırakılmışlardır. Akoğlu’na göre bunlar dışında sorgulananlar kabul ettikleri için muhtemelen kayıtlara dahi geçmemiştir.454

Mu’tasım’ın son dönemlerine doğru uygulamadan kaldırdığı mihne uygulamalarını oğlu Vâsık, hilafeti döneminde (231/845) Ahmed b. Nasr el-Huzaî’nin yönetim karşıtı isyan hareketi başlatmasıyla ve Ahmed b Ebî Duâd’ın da etkisiyle tekrar uygulamaya başlamıştır. Mu’tasım valiliklere ilim adamlarının bu çerçevede tekrardan sorgulanmaları emrini vermiş ve bu dönem, büyük baskı ve işkencelerin yaşandığı, birçok kimsenin hapse atıldığı, muhalefet edenlerin öldürüldüğü bir dönem olmuştur.455

Mütevekil İbn Ebi Duâd’ın yerine Yahya b. Eksem’i getirip kâdı’l-kudât ve mezalim mahkemeleri başkanı yapmıştır. Yahya b. Eksem, Hayyân b. Bişr’i doğu bölgesi kaza işlerine, Sevar b. Abdullah el-Anberî’yi batı bölgesi kaza işlerine atamıştır.456 Yukarıda misalleri verilen uygulama çeşitlerine bakıldığında belirli bir kural ve tertip üzere yargılama faaliyetinden çok kamu güvenliğini sarsacak her türlü ihtimal ve girişimin en ağır şekilde cezalandırıldığı, bu uygulamalar gerçekleştirilirken

453 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VII, 20-23; Zehebî, Siyer, II, 167; Taberî, Tarih, IX, 135-141. 454 Akoğlu, “Mu’tezile’nin Tarihsel Seyrinde Mihne”, s. 53.

455 Fehmi Ced’ân, el-Mihne bahs fî cedeliyyeti’d-dinî ve’s-siyasî fî’l-İslam, Ürdün; Dâru’ş-Şurûk, 1989, s.

159-163; Akoğlu, “Mu’tezile’nin Tarihsel Seyrinde Mihne”, s. 52.

139

de bazı durumlarda kişisel ihtiraslara kapılarak gerekli cezaların sınırlarının kimi zaman zorlandığı, çoğu zaman da aşıldığı müşahade edilmektedir. Kanatimizce bu aşırı uygulamaların temel sebeplerinden birisi de ulû’l-emr’e tanınan ictihat selahiyetinin ve tazir yetkisinin sınırsızmış ve sorgulanamazmış gibi algılanmış olmasıdır.