• Sonuç bulunamadı

A. KURÂN’DA KAMU DÜZENİ

1. Temel Kavramlar

1.1. Fitne

Fitne kelimesi lügatte, altını ateşe sokmak, azabın doğmasına sebep olan şey, deneme, sınama, sıkıntı, darlık, bela, katl manalarında kullanılmıştır.77 Fitne kelimesi Kurân-ı Kerîm’de birçok yerde geçmekte ve bağlamına göre farklı manalara gelmektedir. Bu âyetlerden birisi de Bakara Sûresi 191. âyettir. İlgili âyette Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

ْمُكوُجَرْخَأ ُثْيَح ْنِم ْمُهوُجِرْخَأَو ْمُهوُمُتْفِقَث ُثْيَح ْمُهوُلُ تْ قاَو

ِلْتَقْلا َنِم ُّدَشَأ ُةَنْ تِفْلاَو

َدْنِع ْمُهوُلِتاَقُ ت َلََو

َنيِرِفاَكْلا ُءاَزَج َكِلَذَك ْمُهوُلُ تْ قاَف ْمُكوُلَ تاَق ْنِإَف ِهيِف ْمُكوُلِتاَقُ ي ىتََّح ِماَرَْلْا ِدِجْسَمْلا

“Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz

de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir.”78

Şevkânî bu âyetteki fitne kelimesinin şirk ve mihne anlamlarına dikkat çekmiştir.79 İbnü’l-Arabi bu âyeti tefsir ederken fitne kelimesine değinmemekle beraber 193. âyeti açıklarken buradaki fitne kelimesine küfür anlamı vermekte ve “ َنِم ُّدَشَأ ُةَنْتِفْلا َو

ِلْتَقْلا” âyetini delil olarak sunmaktadır. Buradan yola çıkarak fitne kelimesini şirk olarak

anladığı anlaşılmaktadır.80 Cessâs, seleften fitne kelimesinin küfür manasına geldiğini aktarmakla beraber kafirlerin müslümanları Mescid-i Haramda küfre zorladıklarını,

77 Râğıb El-İsfehânî, Ebü'l-Kâsım Hüseyin b. Muhammed b. Mufaddal, Müfredât-ü elfâzi’l-Kurân, thk:

Safvan Adnan Davudi, 3. Baskı, Dımaşk : Dârü’l-Kalem; Beyrut : Dârü’ş-Şamiyye, 2002, s. 623-625.

78 Bakara 2/191.

79 Şevkani, Ebû Abdullah Muhammed b. Ali b. Muhammed el-Havlani (ö. 1834), Fethü'l-kadir: el-câmi'

beyne fenneyi’r-rivaye ve'd-diraye min ilmi’t-tefsir, Kahire: Mustafa el-Bâbî el-Halebî, 1964, I, 191.

80 İbnü’l-Arabi, Ebû Bekr Muhammed b. Abdullah b. Muhammed Meafiri (ö. 543/1148), Ahkâmü'l-

34

onları sorguladıklarını, küfre girmeleri için eziyet ettiklerini, insan öldürmenin yasak olduğu haram ayda ve haremde olmaları sebebiyle müslümanların çaresiz kaldıklarını, Hz. Peygamberin de müslümanlara savaş izni verdiğini aktarır. Dolayısıyla haram ayda onların küfre girmek için müslümanları zorlamaları, baskı yapmaları haram ayda ve Harem bölgesinde onlarla savaşılmasından daha günah bir davranış olarak değerlendirilmiştir.81

َنوُكَت َلَ ىتََّح ْمُهوُلِتاَقَو

ةَنْ تِف

َع ىلَِإ َناَوْدُع َلََف اْوَهَ تْ نا ِنِإَف ِىِلِلّ ُنيِ دلا َنوُكَيَو

َيِمِلاىظلا ىَل

“Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar

onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.”82

Cessas bu âyette geçen fitne kelimesini İbn Abbas, Katâde, Mücâhid ve Rebî’ b. Enes’in şirk manasına anladığı şeklindeki rivayetin yanı sıra küfrün fitne olarak isimlendirildiğine, fitnenin helâke yol açtığı gibi küfrün de helâke yol açtığına dair görüş belirtmiştir. 83 Fitnenin ortadan kalkması için savaşmayı gerekli görmüş, fitneyi de bir kimseyi haksız yere öldürmek olarak tanımlamıştır. 84 Ebû Bekr İbnü’l-Arabî ve Şevkânî de fitne kelimesini küfür-şirk olarak tanımlamışlardır.85

Her iki âyet-i kerîmeden anlaşılacağı üzere müslümanları dinlerinden geri döndürmek üzere yapılan baskılar, özellikle bu amaçla yapılan eziyetler kabul edilemez olarak görülmüş, bunu yapanlarla haram ayda ve harem bölgesinde olunsa bile

81 Cessâs, Ahmed b. Ali Ebû Bekr er-Râzî (ö. 370), Ahkâmu’l-Kurân, thk: Abdüsselam Muhammed Ali

Şahin, Beyrut: Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye, 1994, I, 314.

82 Bakara 2/193.

83 Cessâs, Ahkâmu’l-Kurân, I, 316. 84 Cessâs, Ahkâmu’l-Kurân, II, 502.

35

mücadele edilmesine izin verilmiştir. Çünkü bu tarz uygulamalar zulüm olarak nitelendirilmiş, bu zulme maruz kalan insanlara savunma imkânı tanınmıştır. Mücadele için verilen iznin illeti küfür değil, müslümanlara zorla küfrü kabul ettirmeye çalışmanın olduğu belirtilmiştir. Bu âyet-i kerime ile bağlantılı olarak Hacc 39-40 ve Şûrâ 39. âyetler de ayrı ayrı önem arz etmektedir. Konuyla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

َىلِلّا ىنِإَو اوُمِلُظ ْمُهى نَِبِ َنوُلَ تاَقُ ي َنيِذىلِل َنِذُأ

ريِدَقَل ْمِهِرْصَن ىَلَع

ْنَأ ىلَِإ ٍّ قَح ِْيَْغِب ْمِهِرَيَِد ْنِم اوُجِرْخُأ َنيِذىلا *

اَنُّ بَر اوُلوُقَ ي

ُرَكْذُي ُدِجاَسَمَو تاَوَلَصَو عَيِبَو ُعِماَوَص ْتَمِ دَُلَ ٍّضْعَ بِب ْمُهَضْعَ ب َساىنلا ِىلِلّا ُعْفَد َلَْوَلَو ُىلِلّا

ُمْسا اَهيِف

زيِزَع ٌّيِوَقَل َىلِلّا ىنِإ ُهُرُصْنَ ي ْنَم ُىلِلّا ىنَرُصْنَ يَلَو اًيِْثَك ِىلِلّا

“Kendilerine savaş açılan müminlere, savaşmaları için izin verildi. Çünkü onlar zulme

mâruz kaldılar. Allah onlara yardım etmeye elbette kadirdir. O müminler ki tamamen haksız yere, sırf “Rabbimiz Allah’tır” dediklerinden ötürü yerlerinden yurtlarından kovulmuşlardı. Eğer Allah insanların bir kısmının zararını diğer bir kısmı ile savmasaydı manastırlar, kiliseler, havralar ve Allah’ın adının çok anıldığı mescitler yıkılır giderdi. Dinine yardım edene Allah da elbette yardım edecektir. Muhakkak ki Allah pek kuvvetlidir, mutlak galiptir.” 86

Bu âyet-i kerîmede de her ne kadar özel bağlamı dikkate alınarak muhatabı ve kapsamı açısından çeşitli değerlendirmeler yapılmış olsa da en dar manasıyla müminlere karşı savaş açılması durumunda haremde de olsa savaşma izninin verildiği

36

belirtilmiştir.87 Bu mücadelenin de yardımlaşma içerisinde yapılması Şûrâ 39. âyette şöyle ifade edilmiştir:

َنوُرِصَتْ نَ ي ْمُه ُيْغَ بْلا ُمُهَ باَصَأ اَذِإ َنيِذىلاَو

“Onlar o kimselerdir ki zulme mâruz kaldıklarında yardımlaşıp haklarını alırlar.”88

Âyet-i kerîme’de Mekke’de Hz. Peygamber ve ashabına başkaldırıp, haksız yere zulmeden müşrikler hakkında Hacc Sûresi 39. âyete binaen müslümanlara savaşma izni verildiği ve bu kimselere karşı yardımlaşarak mücadele edilmesi gerektiği belirtilmiştir.89 Dolayısıyla muhatabın niteliği gözetilmeksizin her kim tarafından zulme, baskıya, engellemeye maruz kalınırsa toplumun diğer kesimleriyle beraberce zulme ve fitneye karşı beraber mücadele edilmesi gerektiği tavsiye edilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, bu grup âyetlerden kamuya yönelik suçlarda da bu birlikteliğin güçlendirilerek mücadele verilmesi gerektiği sonucu istidlâl edilmektedir. Çünkü kamuya yönelik müdahaleler doğrudan toplumun tamamını hedef alan müdahalelerdir.

Fitne kelimesinin yer aldığı bir diğer âyet-i kerîme ise Tövbe Sûresi 47. âyettir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

ُمُكَنوُغْ بَ ي ْمُكَل َلَِخ اوُعَضْوََلََو ًلَاَبَخ ىلَِإ ْمُكوُداَز اَم ْمُكيِف اوُجَرَخ ْوَل

َةَنْ تِفْلا

ميِلَع ُىلِلّاَو ْمَُلَ َنوُعاىَسَ ْمُكيِفَو

َيِمِلاىظلِبِ

87 Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr, el-Câmi’ li Ahkâmu’l Kurân: Tefsiru’l

Kurtubî, thk: Hişam Semir el-Buharî, Riyad: Daru’l-İlmi’l-Kütüb, 2003, II, 348, III, 38, XVI, 39; Taberî, Câmiu’l-beyan, XVIII, 642-645.

88 Şûrâ 42/39.

37

“Eğer içinizde (onlar da savaşa) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları

olmazdı ve mutlaka fitne çıkarmak isteyerek aranızda koşarlardı. İçinizde, onlara iyice kulak verecekler de vardır. Allah zalimleri gayet iyi bilir.”90

Cessas da burada fitne kelimesine mihne (imtihan) anlamı verilebileceği gibi küfür anlamı verilebileceğini ifade etmiş91, Kurtubi ise burada fitneden kastın ifsad (bozgunculuk), kışkırtma ve kara propaganda manasına geldiğini, küfür manasının da olduğunu belirtmiştir.92 Özellikle ceza hukukunda kişi bizzat kendisi bizzat suçu işlememiş olsa dahi teşvik, ortam hazırlama, kara propaganda yapma gibi birtakım icraatlarda bulunan kişiler de suçlu sayılmış, onlar da cezaya müstahak görülmüşlerdir.93 Kamu düzeni bağlamında da kişiler fiilî olarak isyana, bozgunculuğa bizzat katılmasalar dahi bu âyet kapsamında değerlendirilerek cezalandırılabilecekleri anlaşılmaktadır.