• Sonuç bulunamadı

Hikâye yarýþmamýzda birinci gelen yazýyý size sunuyoruz. Sayýn Nadide Kýlýç'ý bütün

Belgede Sevgili Dostlar (sayfa 102-105)

kalbimizle tebrik ederiz.

birini karþýlamaya geldiði belli oluyordu. Hamdi Efendi "Hoþgeldin Abbas" diye ona döndü. "Hoþ bulduk Aðabey" diye cevap verdi. Hamdi Efendi "çay içer misin?” diyecek oldu. Abbas yerinden doðrulup, sað elini göðsüne bastýrarak "Saðolasýn, gelirken içtim" dedi. Hamdi Efendi hissettirmeden Abbas'ý süzüyor "Kimi bekliyor acaba bu garip?" diye düþünüyordu, ilk defa þaþýrmýþtý.

Evet Kara Abbas 45-50 yaþlarýnda garip bir adamdý. Bugüne kadar hiç kim-sesi çýkmamýþtý. Kasabanýn sýðýrlarýný güden, iyi bir sýðýrtmaçtý. Kasabalýlar için tarlalarýndaki tohumlarý, bahçe-lerindeki meyve aðaçlarý gibi kýymetli idi. Bu zamanda onun gibisini bulmak çok zordu. Sýðýrlarýnýn yetiþmesini Kara Abbas'a borçluydular. Her istenileni yapar hiç itiraz etmezdi, iþte bu yüzden herkes onu çok sever, hoþ tutardý. Kara Abbas da herkese karþý itaatkâr iyi bir insandý. Onlarýn bu sevgilerine karþý ne yapacaðýný bilemezdi. Sýðýrlara gözü gibi bakar, hepsine ayrý ayrý isim verirdi. En inat hayvanlar bile Abbas'ýn elinde kuzu gibi olurdu. Çocuklarla da iyi geçinirdi. Bazý kadýnlar inatlaþan çocuklarýna "Seni Abbas'a veriyim de bari, o terbiye etsin" diye baðýrýrlardý. Kara Abbas'a öyle önem verirlerdi.

Kara Abbas (………. ) e Boyabat kazasýndan gelmiþti. Boyabat'ýn dað köy-lerinden birinde doðmuþtu. Hiç okula git-memiþti. Daha doðrusu gidegit-memiþti. Çünkü, çok küçük yaþýnda annesi ile çalýþmak zorunda kalmýþtý. Çobanlýða sekiz yaþýnda daðlarda koyun otlatmakla baþlamýþtý. Bütün bildiklerini annesi öðretmiþti. Annesi Abbas'a: "Koyunlar da

canlýdýr. Sadece konuþamazlar. Onlara, insanlara davrandýðýn gibi davran, hoþ tut oðul. Konu komþuya saygýný sevgini eksik etme, her zaman dürüst ve yardým-sever ol. Ýyilik etmezsen, insanlýk yanýný kendin öldürürsün oðul. Baþkalarý için fedakârlýktan kaçma Oðul" diye öðüt verirdi. Her sabah da bu sözlerini tekrar-lardý. Kara Abbas, anasýnýn da, okula giden arkadaþlarýnýn da anlattýklarýný duyamazdý. Okula gitmek, öðrenmek, içinde büyük bir istek olarak kalmýþtý. Abbas on yedisine bastýðýnda annesi, onu evlendirmiþti. Karýsý ile iyi geçini-yorlardý. Birbirlerine iyi alýþmýþlardý. Akþam eve dönerken, kalbi göðsünü bir hoþ dövüyordu. Eve girdiðinde bütün yorgunluðunu, dýþardaki soðuðu unutu-yor, adeta bir çocuk oluyordu. Kara Abbas oluncaya kadar hayatý, böyle mutlu geçti.

Çaycý askýsýnýn içinde çaylarla içeri daldý. Hamdi Efendi eliyle çaylarýn sahiplerini iþaret etti. Hepsi çaylarýný týngýrdatmaya baþladýlar, öyle hýzlý karýþtýrdýlar ki Kara Abbas daldýðý eski günlerinden sýyrýlarak, yeni gelmiþ gibi etrafýna bakýndý. Hamdi Efendi dayana-mayýp sordu" Abbas yolcu mu bekliyor-sun?" Abbas cevap olarak, sadece baþýný salladý. Ama içini sevinç kaplamýþtý. Kendi kendine "Evet ya! Yolcu bekliyo-rum Hamdi Aða. Oðlumu bekliyobekliyo-rum duyuyor musun? Aslanýmý, oðlumu bek-liyorum. Koskoca delikanlýmý bekliyo-rum. Bunca sene, beni garip bildiniz deðil mi? Ama ben babayým, yüreði de kocaman bir baba. Her akþam, oðlu için dualar eden, sevgisini her gün kýrlara daðlara baðýrarak anlatan bir baba. Ali

Hamdi Aða, bilir misin iki yaþýndaki oðlundan ayrýlmanýn yangýnýný ? Onu düþlerinde büyütmenin, okutmanýn zevkini? Bilmezsin bilemezsin. Böyle masa arkasýndan beni yaþayamazsýn ki" diye söylendi.

Kara Abbas'ýn içinde hem sevinç hem korku vardý, Oðlu nasýl karþýlayacaktý? Abbas onu kucaklayabilecek miydi? Ya Abbas'a "Beni neden baþkasýna verdin? Sen doyuramaz mýydýn? Neden bana evlâtlýk dedirttin?" diye sorarsa ne cevap verecekti?

Onu sýðýrtmaçlýktan kurtarmak için okumasý, yazmasý, güzel konuþmasý, kendisi gibi cahil kalmamasý için tâ Almanya'lara götürmelerine nasýl razý olduðunu, anlatabilecek miydi? Onu anasýzlýktan kurtarmak için iyi bir aileyi üvey anaya nasýl yeðlediðini, söyleye-bilecek miydi? Baðrýna taþ basar gibi kendine Kara Abbas dedirttiðini anlata-bilecek miydi? Bilemiyordu.

Kara Abbas'ýn baþý zonkluyordu. Bu yazýhane küçülüyor, hap kadar kalýyordu, kalbi sýkýþýyordu. Kara Abbas, Hamdi Efendi'nin bakýþlarýndan da üstündeki elbiselerden de bunalmýþtý. Daðda olmak, o sessizliðin, tabiatýn içinde kuþlarla sýðýrlarla olmak, daðýn rüzgârý yüzüne çarparken Yaradan'a seslenmek, O'ndan yardým dilemek istiyordu. Bütün korku-larýndan sýyrýlmak, bu azap dolu saatleri umutla geçirmek istiyordu. Gönülden diliyordu, umutla ama düþünceleri hep tedirgin yapýyordu onu.

Kara Abbas bir gün ortaokula giden Orhan'ýn elindeki gazeteyi hatýrladý. O günde sýladan gelen korkuyu yaþamýþtý. Çünkü gazetede, uzun saçlý, boyunlarý

çýngýraklý, kulaklarý küpeli, püsküllü pan-tolonlu gençlerin resimlerini görmüþtü. Hayret etmiþti. Orhan "Bunlar hippi. Çýl-gýn gençlikmiþ, Almanya da Fransa da Ýngiltere de ve Ýstanbul'da çok kalabalýk-larmýþ. Esrar içer, içki içer çalýþmaz, okullarýna da gitmezlermiþ. Çok sefil yaþarlarmýþ" diye anlatmýþtý. Almanya’da ya oðlu, Hasan'ý da onlar gibi olmuþsa! Ya okullu bir cahilse "Ne yaparým?" diye düþündü. "Hiç" diye cevap verdi, kendi kendine. Hiçbir þey yapamazdý. Oðluydu, evladýydý. Yaradan onu Abbas'a nasip etmiþti. Sadece baðrýna basar, sadece sever koklardý. Ama, ya hippi olmuþsa! Oðlunu bir türlü o acayip kýlýða sokamý-yordu. Hasan'a kravat, takým elbise ve cilâlý ayakkabýlar yakýþýyordu. Onu hep böyle hayal etmiþti.

Otobüs yazýhanenin önünde durdu. Yolcular inmeye hazýrlanýyordu. Kara Abbas hemen dýþarý atýldý. Yüreði fýrla-yacakmýþ gibi atýyordu. Otobüsün karþýsýnda durdu, inenlere merakla baký-yordu. Hasan'ýn babalýðý mektubunda, babayiðit biri olduðunu yazýyordu. Ama en son yolcu da bavulunu almýþ, çoktan uzaklaþmýþtý. Kara Abbas'ýn omuzlarý çökmüþ, baþýný önüne eðmiþ, yavaþ yavaþ yürüyordu. Aðlamýyordu, baðrý yanýyordu. Yürüyordu sessizce, küs-künce. Bütün düþünceleri, duygularý dur-muþ, beyni donmuþtu. Kara Abbas þimdi kendini garip hissediyordu. Yalnýzdý yapayalnýzdý. Hamdi Efendi’ye bu hali çok dokunmuþtu. "Hey gidi garip hey" diye düþündü.

Birden Kara Abbas'ýn yanýnda bir otomobil durdu, içinden þýk giyimli bir genç çýkýp "Afedersiniz, siz Abbas Bey

misiniz?" diye sordu. Abbas hemen "Evet benim, ben"dedi. Genç "Baba" diye boynuna atýldý. Baba oðul sýmsýký sarýldýlar. Kara Abbas aðlýyordu. Biraz önce sessiz, bitmiþ bu garip, þimdi ço-cuk gibi neþeli coþkulu, aslan gibi canlý ve güçlüydü. Ve her baba gibi maðrur, gururluydu.

"Oðlum... Hasan'ým, civaným... Sen, sen Hasan'ýmsýn ha!.." diye haykýrýyordu. Seyredenlere sesleniyor, oðlunu gösteri-yordu. "Bakýn oðluma, nasýl bana ben-ziyor? Beni nasýl seviyor? Bakýn sarýl-masýndan belli olmuyor mu? Ýçime ýlýk ýlýk bir þeyler akýyor. Ondan, Hasaným-dan, sevildiðini nasýl anlýyor koca yü-reðim. Baba yüyü-reðim."

Kenetlenmiþlerdi âdeta. Ayrýlamýyor-lardý. Sanki tek bir nabýz, tek bir yürek vardý baba oðulda. Sadece onlarda mý? Etraflarýna toplananlar ve Hamdi Aða da ayný þeyi, onlarýn duyduðu sevinci ve coþkuyu hissediyordu. Hiçbir zaman Kara Abbas gibi sevdiklerine sarýlma-mýþlardý. Saygýnlýklarýný korumak kay-gusundan, çocuklarýný hiç öpmemiþ, do-yasýya koklamamýþlardý. Ama Kara Ab-bas, koyunlarýný sýðýrlarýný güden þu sýðýrtmaç, ayak iþlerine yardým eden þu garip, bugün onlara sevmeyi öðretiyor, ilk defa yaþatýyordu. Herkes Abbas'ýn sevincini paylaþýyor, hayret ve hayranlýk-la bu güzel tabloyu seyrediyorhayranlýk-lardý. Ve sessizce Abbas'ýn bayramýný kutlamak için bekliyorlardý.

Ýþte böyle, hikâyemiz burada nokta-lanýyor ama, sizin de tahmin ettiðiniz gibi, oðlunun ve Abbas'ýn gösterdiði sevgide, kasabalýlar yeni bir þey keþfet-miþlerdi. Dün sevgilerini sakladýklarý

çorak gönüllerinde, bundan böyle sev-ginin ovasýný kuracaklardý. Birbirlerinin gönüllerini sulayarak, fidanlarýný büyüte-ceklerdi.

Samsun'un Vezirköprü

Belgede Sevgili Dostlar (sayfa 102-105)