• Sonuç bulunamadı

Çaðýmýzýn Yahya’sý Erich Fromm

Belgede Sevgili Dostlar (sayfa 114-117)

80 inci doðum yýldönümüne tam 5 gün kala Locarno'da öldü. Görüþleriyle Batý da çok tanýnan ve sevilen bir düþünür olan Erich Fromm, dünyanýn çeþitli ül-kelerinde, 10. ölüm yýlý nedeni ile düzen-lenen haftalarda anýlýyor. Biz de onu, bu yazýda kendisinin bile açýklayamadýðý ve belki de bilinçli olarak farketmediði bir yönü ile ele almak istiyoruz. Fromm, diðer birçok düþünürden farklýydý. Her þeyi bilen, az konuþan ve asýk suratlý bir bilim adamýndan çok, halktan, içimizden biri gibi idi. Söylediklerine uygun yaþa-maya dikkat ediyor, ama bunu gerçekten içinden geldiði için yapýyordu. Amacý dýþa karþý gösteriþ ya da "caka satmak" deðil, diðer insanlara örnek olabilmekti. Tüm yaþamý boyunca "sahip olmak" tan çok “olmak"a, kendini geliþtirmeye önem vermiþti. Onca zenginliðine ve þöhretine

raðmen, küçük bir evi ve mütevazi bir kiþiliði vardý. Avrupa ve Amerika'nýn en popüler ve en çok okunan yazarlarýndan biri olmasý, onu þýmartmamýþtý. Çünkü yerini, küçüklüðünü ve gerçek deðerin nerede olduðunu biliyordu. Yoksa bir tarikat kurmasý, kendisini Guru (Veya peygamber) olarak tanýmlamasý, çok kolaydý. Batý'da bu olaylara sýk sýk rastlý-yoruz. Ama Fromm, para, þöhret, büyük-lük ve benzeri þeylerle tatmin bulacak, böyle þeylere ihtiras duyacak ruhsal aþa-malarý çok geride býrakmýþtý. O, tüm insanlýðýn bunalýmýný, acýsýný benliðinde duyuyor, onlar için üzülüyor ve acý çekiyordu.

Bu açýdan bakýnca Ýncil'de sözü edilen Nâsýralý Yahya'ya benzetmek mümkün Erich Fromm'u. Nâsýralý Yahya, Ýsa'dan bir süre önce dünyaya gelmiþti. Ulu bir kiþiydi, ama kendisine peygamber

den-Mart 1990

Aydýn Arýtan

Çaðýmýzýn Yahya’sý

Erich Fromm

Erich Fromm, kendisine "Yeni Çaðýn Peygamberi" denmesini

iste-mezdi. O gelecek olaný göstermek, onun yolunu hazýrlamak ve

güzelliklerin müjdesini vermekle yetinmeyi tercih etmiþti. Týpký

Ýsa'nýn geliþini haber verip, onun yolunu hazýrlayan Nâsýralý

Yahya gibi.

mesini istemiyordu. Onun iþi yalnýzca görevini yerine getirmekti. Ve bu görev de yeni çaðýn yolunu açmak, insanlara gele-cek dönemle ilgili bilgiler vermek ve gelen peygamberi müjdelemekti. Sýnýrla-rýný aþmayarak, yüklendiði görev ve sorumluluðu yerine getiren, mütevazi bir kutsal kiþilik olan Nâsýralý Yahya'nýn ardýndan Ýsa ve yeni bir çað gelmiþti. Ölümünden 5 gün önce kendisiyle yapýlan röportajda:

“Ýnsanlýðýn içinde bulunduðu bu zor durumdan kurtulmasý çok güç. Ama unut-mamak gerek ki tarihte de böyle durumlar olmuþ ve her seferinde yeni bir çözüm bulunmuþ, yeni peygamberler gelmiþtir. Çaðýmýz için kavranýlmasý zor ama bu kiþilerin (ve gruplarýn) insanlýðýn en güç günlerinde yeniden ortaya çýktýklarýný da, gözden ýrak tutmamalýyýz" diyen Fromm, apaçýk bir biçimde dünyaya yeni bir büyük kiþiliðin, belki bir peygamberin geleceðini haber veriyor. Çaðdaþ peygam-berlik biçiminin bireysel olmaktan çok, kollektif bir nitelikte olacaðýný vurgu-layýp, sözü yine Fromm'a verelim. Onun, dünyasal kargaþanýn ancak Tanrýsal bir yardým ve el uzatma ile düzeleceði yolun-daki sezgisi yeni deðil. Fromm çocuk-luðunu anlatýrken þöyle söylüyor: "Yahudi bir ailenin tek çocuðu olarak yal-nýz ve mutsuz günlerim çok olmuþtu. Savaþ yýllarý, Hitler rejimi derken, o gün-lerde "Bir Mesih" in gelip, bu kaosu düzelteceði, tek umudum ve beni rahatla-tan hayalimdi..."

Erich Fromm'da Nâsýralý Yahya'nýn yüzyýllar önce Ýsa'nýn geliþini haber verip, müjdelemesinin modern bir biçimini gözlemliyoruz. Kendisine 'Yeniçaðýn Pey-gamberi" sýfatýnýn takýlmasýna raðmen Fromm'un görevi, kendisine yoldaþlar

saðlamak deðildi. Onun tarihsel misyonu, gelecek olaný, o çaðýn anlayabileceði bir dille anlatýp, bildirmek, güzeli müjdele-mekti.

Erich Fromm'a tüm dünyada bugüne dek getirilen yaklaþým ve çözümlerden farklý bir bakýþ açýsýyla yaptýðýmýz bu deðerlendirme ve Fromm Yorumu'ndan sonra, biraz da ölmeden önce yaptýðý son röportajdaki ilginç bazý açýklamalarýndan örnekler verelim:

Soru:Gençler gitgide endüstri

toplumu-na karþý çýkýyorlar ve mutsuzlar. Çözüm olarak uyuþturucu maddelere sarýlanlarýn yanýsýra, çeþitli tarikatlara girenler ya da bir guru aramak için Hindistan'a gidenler de az deðil, sizce bu arayýþýn ve kaçýþýn nedeni nedir?

Fromm: Eklemeliyiz ki, saydýklarýnýz-dan baþka, bir kurtuluþ yolu göremedik-leri için yaþamlarýný monoton biçimde sürdürenler de, daha büyük bir çoðunluk.

Soru: Ýnsan ancak batan bir gemiden

kaçmaya çalýþýr. Bu görünüþe bakarak, endüstri toplumlarýnýn çökmekte olduðu sonucuna varabilir miyiz?

Fromm: Bir toplumun çöküþünü önce-den söylemek ya da böyle bir kehanette bulunmak gibi durumlarda insan, dikkatli olmak zorunda. Ancak bizim endüstri toplumlarýnýn, dönemlerini yavaþ yavaþ kapatmakta olduklarý da bir gerçek. Buna yol açan nedenleri þöyle sýralayabilirim: Bu tür toplumlar sevinç ve sevgi öðelerinden yoksundurlar, inanýyorum ki, insan sevinç ve sevgi olmadan yaþaya-maz. Yaþamýnda bunlardan eser olmazsa, bu hastalýk doktorun yazacaðý bir reçete ile düzelmez. Evet, belki bu bir fiziksel ölüm nedeni deðildir ama, sevgi ve sevinç eksikliði insanýn canlýlýðýný ve yaþama gücünü azaltýr. Canlýlýðýn, isteðin

azal-masý, sürekli bir içsel sýkýntý ve hiç mutlu olamamak hep bu eksiklikten kay-naklanýr.

(Fromm sevginin bir fizik güç ve bir enerji olduðunu anlaþýlýr ve çaðýn görün-tüsüne uygun olarak anlatýyor. Ama iþi yalnýzca sözde býrakmaz. Kendi yaþantýsý da, söylediklerine bir örnektir. 80 yaþýnda olmasýna raðmen, az kýrlaþmýþ saçlarý, sapsaðlam diþleri, güler yüzü ve canlýlýðý ile sevginin nasýl bir eser yarattýðýnýn kanýtý gibiydi.)

Soru:Siz bu "Ýçsel Ölmek" olgusunu bir

keresinde "Çaðýn Hastalýðý" olarak taným-lamýþtýnýz. Bunu açýklar mýsýnýz?

Fromm: Ýnancýma göre (Fromm, id-diasýz ve mütavazidir. Kanýtlama ve çok bilmiþlik çabalarýna giriþmez.) modern toplumlarda yaþamýn bir hedefi, bir viz-yonu (düþü) ve bir itici gücü yok. Eðer insanýn uðrunda uðraþtýðý, gerçekleþtir-meye çalýþtýðý ve ulaþmayý özlediði bir amacý bulunmuyorsa, yaþamanýn pek bir anlamý kalmaz. Canlýlýk, istek ve çaba gibi hayatý motive eden öðeler belirli bazý düþlerin ve umutlarýn sonucudur, insanda daha güzeli, daha iyiyi yapma, daha önemli ve daha büyük olma isteði gibi güdüler ve heyecanlar yoksa, tüm canlýlýk söner. Hayat acele ile bitirilmeye çalýþýlan bir hapishane bunaltýsýna dönüþür.

Soru:"Endüstri toplumlarýnýn ana amaç

olarak tanýmladýklarý, maddesel ihtiyaç-larýn karþýlanmasý ile kýsýtlanmýþ bir hayat anlayýþý, insanda canlýlýðýn azalýp, zayýfla-masýna yol açar" mý demek istiyorsunuz?

Fromm: Evet. Bunun kanýtýný da toplumlarýn orta sýnýflarýnda göre-bilirsiniz, iyi beslenen, bakýmlý ve güzel ahýrlardaki inekler gibi temiz, ama bunalan, ölecek derecede caný sýkýlan, renksiz, cansýz birçok insanla

karþýlaþý-yoruz sýk sýk. Çünkü onlarý canlandýracak, harekete geçirip heyecanlandýracak bir amaçlarý, hedefleri ve içlerini "Hop" ettiren bir hayalleri yok. insanlar tüm öðretilerin temelinde yatan bir gerçeði göremiyorlar, insanýn kendini deðiþtire-bilmesi ve hele mutlu oladeðiþtire-bilmesi, büyük bir çaba ve de sabýr gerektirmektedir.

Soru: Bunu açýklayabilir misiniz?

Fromm: Tüketim prensibi üzerine kuru-lu piyasa ekonomisi, endüstri topkuru-lum- toplum-larýnýn belirleyici öðesidir. Bu tür ekonomilerde mutluluk dahil her þey, satýn alýnabilir. Eðer insan bir þey için para ödemek zorunda deðilse, o þeyin onu mutlu etmeyeceðine inanýlýr. Sanýlýr ki en zengin olan, ayný zamanda en mutlu olandýr. Oysa mutluluk bambaþka bir þey-dir, insanýn içinden gelir ve onun çabasýný gerektirir. Bedavadýr ve herkesce elde edilebilir. Ama her þeyi satýn almak gerek-tiðini sanan ve böyle bîr bilinçle yetiþen kimseler, bu gerçeði kavramakta güçlük çekerler. (Fromm burada çok atlanýlan bir gerçeðe parmak basýyor. Evrim; istek, çaba, çalýþmak ve sabýr iþidir, beþ basamaklý bir incidir. Evrime sahip oluna-maz, evrim satýn alýnamaz. O bir olma, olgunluk ve piþme iþidir.)

Soru: Endüstri toplumlarý çökmekten

kurtarýlabilir mi? Yoksa herkesin gemiyi terkedip, cankurtaran sandallarýna bin-meleri mi gerekiyor?

Fromm: Ýnsandaki yaþamak, canlý olmak ve hayatta kalmak isteði, biyolojik olduðu kadar, düþünsel boyutta da kök-leþmiþtir, insanda varolan her þey hayatý kurtarmak ve onu canlandýrmak amacýna göre ayarlýdýr. Ancak, toplumlarý çökmek-ten kurtarabilmenin yolu, bir bilinç deðiþiminden ve ruhsal bir dönüþümü gerçekleþtirebilmekten geçmektedir.

Bunun için de, yeni bir hayat görüþü ve yeni bir ahlâk gerekmektedir. "Mutlu deðiliz, bu gidiþ yanlýþ ve artýk bazý þey-lerin deðiþmesi gerekli" diye düþünenler çoðunluk olduðunda, bu deðiþim gerçek-leþecek ve yeni bir anlayýþ dünyaya damgasýný vuracaktýr.

Ýþte o zaman, bu insanlar gerçeði kendi-lerine inandýrýcý biçimde anlatan ve yolu gösteren kimseleri karþýlarýnda buluvere-ceklerdir. Ýnsanlýk tarihindeki peygamber-leri, evliyalarý düþünün, insanlarýn 'darda ve çýkmazda olduklarý anlarda birdenbire ortaya çýkan, onlara doðruyu gösteren ve onlarý kendilerini yeniden bulmaya. çaðýran bu büyük kiþiler hep var olmuþlardýr. Her gerektiðinde ortaya çýkýp, insanlýða ýþýk tutmuþlardýr.

Fromm genelde Hristiyanlýk'la Marksizm arasýndaki bir çizgide deðer-lendirilir. Halbuki görmesini bilenlere

Fromm bambaþka açýlardan, çok deðiþik ýþýklar tutmaktadýr. Gerçeði gören ve doðruyu bilen Fromm: "Bir Tanrýsal yardým, bir el uzatma gerek bu kör-düðümün çözülmesi ve bu çýkmazýn aþýl-masý için. Ben yalnýzca bu geleni haber veriyor ve yolu gösteriyorum. Gerisi size ve çabanýza kalmýþtýr"diyerek sanki olaya ruhsal açýdan bakýyor ve bunu tane tane açýklýyor.

Erich Fromm, geleni müjdeleyip, yolu gösterdi, bizlere. Sonra evrensel kurallarý ve "ölmeyi bildiði için" hastalanmadan, düþkünleþmeden, hafif bir kalp krizi ile aramýzdan ayrýldý. Yani görevini bitirip, okuldaki eðiticiliði sona erince, emekliye ayrýldý. Öðreteceði yeni bir þey kalma-mýþtý. Bu nedenle yeni evrimlere yeni görevlere doðru bir beyaz güvercin gibi uçtu, gitti. Gülerek, sevecen ve acý çekmeden. Yolu açýk olsun!

“Nasýl ki,

Belgede Sevgili Dostlar (sayfa 114-117)