• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KAMU YÖNETİMİ KÜLTÜRÜ

2.3. Kamu Yönetimi Kültürü

2.3.2. Yeni Kamu Yönetimi Anlayışının İnşa Ettiği Yeni Yönetim Kültürünün

2.3.2.3. Hesap Verebilirlik

Genel olarak bir kimsenin sorumluluklarını ne gibi yollarla ya da nasıl yerine getirdiğini başka bir otoriteye açıklaması olarak tanımlanan hesap verebilirlik kavramı, kamunun bilgilendirilmesi ve güç sahibi olanların denetlenmesinin bir aracı olarak görülmektedir (Balcı, 2008: 156).

Yetki verme sürecini denetleme talebinden doğan hesap verebilirlik anlayışına göre; vatandaşlar, devretmiş oldukları güç ve kaynağı kullanan kamu idarecilerinden hesap sormayı ve yaptıkları işlerden sorumlu tutmayı istemektedirler. Burada vatandaşlar hesap soran, kamu kurumları ise hesap veren konumunda olmaktadırlar (Watt vd., 2002: 2).

Hesap verebilirlik, tevcih edilen sorumluluğa cevap verme yükümlülüğü şeklinde ifade edilmekte olup, kendilerine kamu kaynağı emanet edilen görevlilerin gerekli açıklamaları yapma ve durumu bildirme zorunluluğudur. Yetkinin asıl sahibi olan halk; yetkilerin bir kısmını parlamentoya, parlamento bu yetkilerin bir kısmını hükümete, hükümette bürokratlara devretmektedir. Parlamentoya karşı halk, hükümete karşı parlamento, bürokratlara karşı hükümet asıl yetki sahibidir. Sorumluluk zinciri de burada yetki zincirinin tersten okunması şeklindedir. Yani bürokratlar bakanlara, bakanlar parlamentoya, parlamento ise halka karşı hesap vermekle yükümlüdür (Al, 2007a: 10).

Hesapverme sorumluluğu, kendilerine yetki verilenlerin ve kaynak tahsis edilenlerin bu yetki ve kaynakları ne kadar iyi kullandıklarını “sergileme ve raporlama sorumluluğu” olarak ifade edilebilir. Buna göre davranış ve eylemlerinden dolayı rapor ve cevap vermesi gereken organ veya kişi performansından ötürü ödüllendirilir ya da performansının sonuçlarına katlanır. Hesap verebilirlik bu bağlamda, başarıyı ve kaliteli hizmet sunumunu vatandaşlara/yönetime belli etmenin bir fırsatı olarak kabul edilmekte ve sonuç odaklı, şeffaf bir yönetim kültürünün yaratılmasında ve hükümet ile vatandaşlar arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinde olumlu bir itici güç olarak değerlendirilmektedir (Kesim, 2005: 269-270).

Geleneksel yönetim yaklaşımı kural ve süreç odaklı bir hesap verebilirlik anlayışına sahipken, YKY performans odaklı bir hesap verebilirlik anlayışına sahiptir. Demokratik değerlerin gelişimi ile paralellik gösteren hesap verebilirlik anlayışı (Hayllar, 2000: 62), vatandaşların bilgiye ulaşım kanallarının açık ve kolay ulaşılırlığı ile iyi işleyebilecektir (Oliver, 1991: 25).

Geleneksel yönetim anlayışında güç; politikacılara, onlardan da üst düzey kamu görevlilerine ve hiyerarşik zincir ile daha alt kademelere verilmektedir. Burada vatandaşların bürokratları doğrudan denetimi sözkonusu olmamakla birlikte seçilen

siyasiler kanalıyla sağlanacak dolaylı bir denetim gerçekleştirilmektedir. Yeni anlayış ise, bürokratların yaptıklarından doğrudan kendilerini sorumlu tutmakta olup siyasetçileri onların yaptıkları işlerden sorumlu saymamaktadır. “Siyaset-yönetim ayrımı” tartışmasına geri dönüldüğü intibası uyandıran bu tip hesap verebilirlik anlayışında; bürokrasi, kullanıcılar, politikacılar, medya ve bireyler arasındaki ilişkiler doğrudan yürütülmekte, sürekli politikacılar odak haline getirilmemektedir. Bununla birlikte yeni gelişmelerle kamu görevlilerinin müteselsil şekilde hesap verme mekanizmasından kurtarılıp herkese karşı çoğulcu bir yapı içerisinde hesap verebilir bir duruma getirilmesinin bir zorunluluk ifade ettiği vurgulanmaktadır (Balcı, 2008:169). Konuyu biraz daha açacak olursak; bu anlayışla vatandaş kendisi için hazırlanmış hesap verme raporlarını inceleme, rapor kapsamındaki kaynakların nerelere ve nasıl tahsis edildiğini sorgulama, amaçlanan ve gerçekleşen hedefler arası mukayese yapma olanağına sahip olmuştur. Hükümete olan güveni arttırmaya dönük böylesi bir anlayış, doğru uygulamaların sürdürülmesini, yanlış olanların ise bir an önce terk edilmesini sağlayacaktır. Zira hesap verme sorumluluğu, çift yönlü bir denetim mekanizması olup hem hükümete kendi kendini görme imkanı vermekte, hem de vatandaşa hükümetin icraatını teşhis ederek bunu değerlendirme olanağı tanımaktadır (Ateş ve Çetin, 2004: 268).

Türkiye’de yeni kamu yönetimi anlayışı doğrultusunda hazırlanan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 41. maddesinde, üst yöneticilerin ve harcama yetkililerinin her yıl sorumlulukları çerçevesinde faaliyet raporları düzenlemeleri gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu raporlar, stratejik plan ve performans programları doğrultusunda yürütülen faaliyetlerin, önceden belirlenen performans göstergelerine ve hedeflere uygunluğu, varsa sapmaları ve sapmanın nedenlerini belirtmek zorundadırlar. Faaliyet raporları açıklığın ve hesap verebilirliğin bir gereği olarak halka açıklanırlar. Kamu İdarelerince Hazırlanacak Faaliyet Raporları Hakkında Yönetmelik de, faaliyet raporlarının; mali saydamlık ve hesap verme sorumluluğunu tesis edecek şekilde, ilgili tarafların ve kamuoyunun bilgi sahibi olmasını sağlamak üzere açık, anlaşılır ve sade bir dil kullanılarak, bir mali yılın sonuçlarını gösterecek biçimde, yıllar itibariyle karşılaştırmaya imkan verecek surette hazırlanması, faaliyet raporlarında yer alan bilgilerin eksiksiz, doğru, güvenilir, önyargısız ve tarafsız olması, faaliyet sonuçlarının

gösterilmesi ve değerlendirilmesinde aynı yöntemlerin kullanılması öngörülmüştür (md. 4-9). Kanunun 21. maddesinde ayrıca genel faaliyet raporunun, mahalli idareler genel faaliyet raporu ve idare faaliyet raporlarının basın açıklaması yapılmak suretiyle kamuoyuna duyurulması ve ilgili idarenin internet sitesinde yayımlanması düzenlenmiştir.

Hesap verme sorumluluğu; siyasal, yönetsel ve vatandaş boyutları şeklinde ortaya çıkmaktadır (Kesim, 2005: 270-271):

Siyasal boyutta, bakanlar; kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması konusunda Başbakan’a ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı hesap vermek zorundadırlar. Bakanlar kendilerine bağlı idarelerin amaçları, hedefleri, stratejileri ve yıllık performansları konularında parlamentoyu bilgilendirmek durumundadırlar. Bakanlar özellikle, bütçe müzakereleri, parlamento komisyonları ve parlamenterlerin soruları aracılığıyla her türlü eylem ve kaynak kullanımları hakkında bilgi vermek gibi hesap verme sorumluluğunu üzerlerinde bulundurmaktadırlar.

Yönetsel boyuttaki hesap verebilirlik kavramı; kamu personelinin bakanlar, parlamento ve yurttaşlar karşısındaki hesap verme sorumluluğuna ilişkin olup, kendilerine yetki verilenler ve kaynak tahsis edilenlerin bu yetki ve kaynakları ne kadar iyi kullandıklarını ortaya koyma yükümlülüğünü ifade etmektedir. Bu yetki ve kaynakların verimli, etkin ve ekonomik bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı hakkında bir fikre ulaşabilmek, performans ölçümü sonrasında ortaya çıkan performans bilgilerinin raporlanmasıyla elde edilir.

Bu anlamda 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun bakanlar ve üst düzey yöneticilerin hesap verme sorumluluğu ile ilgili 1. Kısım 4. Bölümünün, “Üst Yöneticiler” başlıklı 11. maddesinde; “Üst yöneticiler, idarelerinin stratejik planlarının ve bütçelerinin kalkınma planına, yıllık programlara, kurumun stratejik plan ve performans hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından, sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını sağlamaktan, kayıp ve kötüye kullanımın önlenmesinden, mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi, izlenmesi ve bu kanunda belirtilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinden Bakana; mahalli idarelerde ise meclislerine karşı sorumludurlar.” denilmektedir.

Üst yöneticiler, kullandıkları bir takım görev ve yetkileri diğer kademelerdeki yöneticilere devredebilirler. Bu şekilde, kendisine görev ve kaynak kullanımı yetkisi verilen personelin karar ve davranışlarından dolayı hesap verme sorumluluğu olmakla birlikte, üst yöneticilerin de devrettikleri yetkilerin kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınması doğrultusunda hesap verme sorumluluğu bulunmaktadır.

Vatandaş boyutu ise; toplumun çeşitli kaynaklarından gelen bazı beklentileri yansıtmaktadır. Bunlar: yönetimde dürüstlük, sonuç ve performans odaklı yönetimlere daha fazla yoğunlaşmanın talep edilmesi; hesap verebilirlik ilkesinin temel bir özelliği olan şeffaflığın önem kazanması; halkın yönetim faaliyetleri ile ilgili bilgilere erişim taleplerinin artması, şeklinde özetlenebilir. Burada önemli olan konu; vatandaş boyutunda hesap verme sorumluluğunu sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi, ilgili standartların belirlenmesi, şikâyet ve düzeltme prosedürlerinin oluşturulmasıdır.

Kullanıcılara daha çok önem veren bir yönetim felsefesi ile hesap verebilirlik böylece daha çok taraflı ve çoğulcu hale gelmekte ve kamu kurumlarının başarısında ve değerlendirmesinde büyük etkiye sahip grupların tanınması mümkün kılınmaktadır (Balcı, 2008: 170). Bu ortamda; bir yandan cevap verebilirlik, diğer yandan etkinlik ve verimlilik endişesi taşıyan kamu görevlileri bunları dengeleme ve uzlaştırma telaşı içerisinde hareket etme durumunda olacaklardır.

Bu anlamda yeni yönetim kültürü; yöneticilere davranış ve eylemlerinden dolayı rapor ve cevap verme yükümlülüğü getirmekte, çalışanları performans ölçütleri belirleyerek ödüllendirmekte ya da performansının sonuçlarına katlanmasını sağlamaktadır. Böylelikle kaliteli hizmet sunumu, sonuç odaklılık, açık ve şeffaf bir yönetim anlayışı gerçekleşmiş olacaktır.