• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KAMU YÖNETİMİ KÜLTÜRÜ

2.3. Kamu Yönetimi Kültürü

2.3.2. Yeni Kamu Yönetimi Anlayışının İnşa Ettiği Yeni Yönetim Kültürünün

2.3.2.8. Alternatif Hizmet Sunma Yöntemleri

1980 sonrasında iktisadi ve siyasal liberalizm ile girişim özgürlüğü bağlamında ekonomik alanda kamu otoritesinin belirleyiciliğinden piyasa düzeninin egemenliğine kayışı sembolize eden Friedmancı ekonomi politikaları, tüm dünya ülkelerini özelleştirme uygulamaları yapmaya sevk etmiştir (Saran, 2004: 118). Kaynaklarını etkin ve verimli kullanamayan kamu sektörünün borç ve faiz yükünün artması, merkezi yönetimin sorunlara çözüm üretememesi; kamu işletmelerinin ülke ekonomileri üzerinde bir kambur oluşturması sonucunu doğurmuştur. Bu durum doğrudan ya da dolaylı olarak ihale ya da diğer alternatif hizmet sunma yöntemleri yoluyla pek çok

kamu hizmetinin özel sektöre devredilmesini gerekli kılmıştır. Böylece daha etkili, verimli, müşteri tercihlerine önem veren, kalite odaklı kamu hizmeti anlayışının hayata geçirilmesi mümkün olmuştur.

Alternatif hizmet sunumu, kamuda rollerin ve yönetim organizasyonlarının işlevlerinin yeniden tasarlanmasını öngören, güçlü kamu politikalarının başarısına ve kamu hizmetlerinin vatandaş merkezli olmasına dayanan dinamik ve yaratıcı bir kamu sektörünün yeniden yapılandırılması sürecidir. Organizasyon performansını geliştirmek için yönetim departmanları içerisinde uygun organizasyon şekilleri oluşturmak ve daha etkili vatandaş odaklı hizmetler için yönetimin her aşamasındaki bütün organizasyonları bir araya getirmek biçiminde iki kategoride değerlendirilebilir. Alternatif hizmet sunumu, hizmet programları ve hizmetlerin sunumunu geliştirmek adına; yönetim ve yönetim dışı sektörlerin diğer düzeyleri ile ortaklığı içeren yeni ve uygun organizasyon şekilleri ve düzenlemelerin takip edilmesini gerektirmektedir (Yıldırım, 2005: 397). NPM (New Public Management)’nin oldukça popüler bir aracı olan ve özel sektörde dış kaynak kullanımı olarak ifade edilen bu anlayış, bir devlet dairesinin ya da ajansının daha önceden kendi kendine sağladığı bir ürünün dışarıdan bir kuruluş tarafından sağlanması için anlaşma yapabileceği politikalar oluşturmasına izin verir. Burada kamu-özel iştirakleri dış sözleşmelerden şu yönüyle ayrılır: iştiraklerde kamu-özel kuruluşlar genellikle sürecin en başında olaya dahil olurken, sözleşmeler parça parça dış kaynak yönlendirmeyi içerir. Sözleşmeler, çoğu kez, hepsi belirli bir hizmetin kalitesini arttırmaya yardımcı olacak şekilde maliyet tasarrufuna, arttırılmış yönetsel esnekliğe ve daha yenilikçi uygulamalara izin verebilir. Politika uygulayıcıları için, sözleşmeye bağlılık nedeniyle arzu edilen hedeflere etkin şekilde ulaşmayı zorlaştırabilecek ya da tehlikeye atabilecek diğer bazı faktörler ortaya çıkabilir. Örneğin, bütün NPM düzenlemelerinde dış sözleşme yapmak bürokrasi için muhtemel bir iletim mekanizması tecrübesi kaybını içerir. Sorunlar ilerleyen zamanlarda ortaya çıkarsa, dış kuruluşun iflas etmesi ya da poliçe sürecine daha fazla girdi talep etmesi gibi, hizmet üzerinde kontrolü sağlamak oldukça zor olabilir (O’ Brien, 2006: 10). Bu muhtemel gelişmeler bu poliçe aracıyla ilerlemeden önce analiz edilmelidir çünkü sözleşme bütçe kısıtlamalarına dayanıyorsa hizmetin kalitesi kalıcı şekilde etkilenebilir.

Bu bağlamda ihale-sözleşme yöntemi, kamu mal ve hizmetlerinin özel sektör kuruluşları tarafından bir sözleşmeye bağlı olarak yürütülmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. İhalede ilgili kamu makamı, hizmeti kendi örgüt ve personeli tarafından icra etmek yerine özel şirketlere yaptırmaktadır.

Literatürde ismi hizmet alımı, hizmet ihalesi, kontrat yöntemi, sözleşmeyle hizmet gördürme yöntemi, dış sözleşme, kamu hizmetlerinin sözleşmeyle yaptırılması gibi farklı şekillerde yer alan bu kavramın kökeni İngilizce “contracting out” olarak bilinmektedir. İhale yönteminde kamu idareleri, kendi kaynakları ile mal ve hizmeti üretmek yerine dışarıdan satın almayı daha avantajlı görmektedirler. Burada kamu idaresi, özel bir şirket veya özel bir şahıs ile sözleşme yapabileceği gibi vakıflarla, kooperatif şirketleriyle, kar gözetmeyen teşebbüslerle, gönüllü kuruluşlarla veya kamu sektörü içinde başka bir idare ile de sözleşme yapabilmektedir (İlkorkor, 2010: 65). Bir kurumun başka bir kurumla özellikle mal veya hizmet sunumu için anlaşma yapması durumu olarak ifade edilen ihale yöntemi, gelişmekte olan ülkelerde, kamu hizmetlerinin etkili ve verimli bir şekilde sunulmasında önemli bir role sahiptir. Bu sistemde hizmet, özel sektör tarafından icra edilmekte ve kamu kaynaklarıyla finanse edilmektedir. Diğer satın alma türlerinden ayrılan yönü, hizmeti satın alan kurumun aynı zamanda hizmetin verilmesi için gerekli kaynaklara da sahip olması durumudur. Kurum kendi kaynakları ile hizmeti üretmek yerine başka bir kurumdan sağlamayı daha avantajlı görmektedir (Ergin ve Şahin, 2005: 53). Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde ihale yönteminin önemi, piyasada rekabet ortamından faydalanma imkanı sunmasıdır. Böylelikle maliyet ve kalite yönünden rakip firmalar arasında bir yarışma söz konusu olmakta, bu durum da ilgili kamu hizmetinin verimliliğini arttırmaktadır (Eryılmaz, 2010).

İhale yönteminin yararları şunlardır (Vural, 2007: 126-127):

1. İhale yöntemi beraberinde rekabeti, rekabet de etkinliği ve yeni yönetim tekniklerinin kullanılmasını getirmektedir.

2. İhale yöntemi işgücünün daha verimli kullanılmasına ayrıca vergi gelirlerinin artmasına sebep olmaktadır.

3. Karar alıcılar doğrudan fayda-maliyet perspektifine sahip olduklarından kamu yönetiminden daha iyi bir yönetim sistemi sunmaktadır.

4. İhale sonucu kamu tekellerine bağımlılık sona ermekte, bu anlamda verimsiz bürokratik yapılar da kırılmaktadır.

5. İhale yönteminde hizmetin aksaması ya da düşük kalitede sunulması cezai yaptırımlara neden olmaktadır. Bununla birlikte ihaleyi kazanan firmanın sözleşmeyi yenileme şansı, gösterdiği performansla ilişkilendirildiğinden son derece nitelik önemsenmektedir.

6. İhale yöntemi, sürekli işçi gerektirmeyen hizmetlerde mevsimlik nüfus hareketlerine bağlı işçileri kullanarak maliyeti minimize etmekte ve kurum için etkin sonuçlar doğurmaktadır.

İhale yönteminin olumlu yönlerinin yanında bir de olumsuz tarafları bulunmaktadır. Bunları da kısaca ifade edecek olursak (Vural, 2007: 126-127):

1. İhale yöntemi ile ilgili oluşabilecek olumsuz sonuçlardan ilki rüşvet ihtimalidir. Özellikle kamuoyuna açık yapılmayan ihale sözleşmeleri bu olasılığı güçlendirmektedir.

2. Özel şirketler genellikle kalifiye olmayan işçiler çalıştırarak işçi maaşlarını düşük tutma eğilimi taşımaktadırlar.

3. İhale süreci sonucunda mevcut işçilerden bir kısmının işini kaybedebilme olasılığı yüksektir.

4. Hizmetlerin tamamının aynı şirkete ihale edilmesi söz konusu kurumun iflas etmesi halinde hizmetin aksamasına sebep olabilmektedir.

5. İhale yönteminin kullanılmasıyla birlikte kamusal hizmetlerin sunumunun özel sektör kuruluşlarına devredilmesi, kar maksimizasyonunu önceleyen firmaların hizmet verirken duyarsız davranması sonucunu doğurabilmektedir. İhale yönteminde devletin; kamusal mal ve hizmetler için, yetenekli bir satın alma aracısı, özel sektörden satın aldığı mal ve hizmetlerin dikkatli ve bilinçli gözetmeni, vergilerin etkin ve verimli bir toplayıcısı ve sözleşme sahiplerine ödemelerini

zamanında ve tam olarak gerçekleştiren bir dağıtıcı olması beklenmektedir. Öte yandan ihale yönteminin kullanımı; genellikle maliyet etkililiğini arttırmak, personel eksikliğini gidermek, yönetsel fonksiyonları etkin hale getirmek, değişen piyasa şartlarına cevap verebilecek şekilde esneklik oluşturmak gibi sebeplere bağlanabilmektedir. Kamu kurumları kendilerinin üretemedikleri ya da üretmek istemedikleri mal veya hizmetleri bu sistemde sözleşme yoluyla sağlamaktadırlar. Bu sözleşmeler her ne kadar çoğunlukla özel sektörle yapılmakta ise de vakıf, kooperatif şirketleri veya başka kamu kurumlarıyla da gerçekleştirilebilmektedir. Kamu kurumları yasal olarak mal ve hizmetler için sözleşme yapma zorunluluğu taşırken; hükümetler hizmet alımı için sözleşme yöntemini kullanmayı daha çok tercih etmektedirler (Ergin ve Şahin, 2003: 53-54).

Olumlu yönleri olduğu gibi, firmalar veya kişilerin kötü niyetli davranması sonucu olumsuz yanlarının da öne çıkma ihtimali yüksek olan ihale yöntemi, kamu kuruluşlarının yetenek temelli davranması noktasında büyük bir ehemmiyet arz etmektedir. Zira bir işin üretim veya sunumunu üstlenmektense yönetim ve denetimini icra etmek daha etkili, ekonomik ve verimli sonuçlar doğuracaktır. Ayrıca mal veya hizmetin sunulması çerçevesinde yapılacak ihale sürecinde, serbest piyasa ortamında kurumlar arası rekabet ortaya çıkacak ve sözleşmeyi alan kurum en düşük maliyetle maksimum faydayı ve kaliteli hizmeti sağlarsa performansı noktasında sözleşmenin uzatılıp uzatılmayacağı kolayca belirlenebilecektir. Bu da kamu kurumlarının daha etkin ve verimli, daha az maliyetli, kâr elde edebilen, istihdam oranını gereksiz yere yüksek tutmayan kuruluşlara dönüşmesini sağlayacaktır. Dolayısıyla yeni yönetim kültürü, alternatif hizmet sunma yöntemlerinin kullanılmasını öngörerek, kamu sektörünün kendi alanının dışında kalan hizmetlerde yoğunlaşmasını önlemekte ve bu anlamda idarenin temel görevlerine adapte olmasını sağlayarak başarılı kamu politikaları üretmesini sağlamaktadır. Sonuç olarak, kamu hizmetlerinin vatandaş/müşteri odaklı, dinamik ve yenilikçi olmasının önü açılmaktadır.