• Sonuç bulunamadı

Hermann Hesse’nin Otobiygrafisi, Eserleri ve Edebi Yönü

HERMANN HESSE VE BASKI ALTINDA ESERİ (UNTERM RAD)

2. Hermann Hesse’nin Otobiygrafisi, Eserleri ve Edebi Yönü

Hermann Hesse 1877 yılında Almanya’da küçük bir kasaba olan Claw’da Hristiyan bir misyoner babanın ve Suablı bir annenin oğlu olarak doğmuştur. Basel tutucu misyonerlik örgütünde karşılaşan ve evlenen ebeveynleri misyoner olarak Hindistan’da yaşamaya başlamışlardır. Bu nedenle, Farklı dil ve dinlerin buluştuğu masalımsı yaşamların olduğu Hindistan’da Hesse’nin çocukluğu geçmiştir. Böylece Hesse çocukluğunda İncil’in yanında Hint müziğini ve Buda’yı da tanıma fırsatı bulmuştur. Okul çağına gelen hayal gücü zengin, hiperaktif

11

34

ve zeki Hesse Maulbronn’da dini eğitim veren manastır okuluna gönderilmiştir. Kendisinin baskıcı olarak nitelediği eğitim süreci olan Maulbronn Manastır okulundan kaçmış, sonra gittiği satış elemanı ve teknisyenlik meslek okulunu yarıda bırakmış ve daha sonra Göppingen’de Cannstaetter Lisesini terk etmiştir. Ailesinin istediği eğitim taleplerine karşı çıkan Hesse, boş kaldığı süreci babasının zengin kütüphanesinde geçirmiş ve edebiyata yönelerek ruhunu dinginleştirmesini bilmiştir. Bu süreçte döneminin çok okunan edebiyatçılarının kitaplarını (Dickens, Stern, Cervantes, İbsen, Zola, Grimmelhausen gibi) ve özellikle Romantik yazarları, Goethe’yi okuma fırsatı bulmuştur. Şiire yönelmiş olsa da Goethe’ye duyduğu hayranlıkla Klasik dönem yazarlarını (Lessing, Schiller gibi ve Yunan Mitilojisi yazarları Vergilius, Homeros) okumuştur. Hesse bu şekilde kendini keşfetmeye çalışmıştır. Bu arada bir kitapçıda çalışmaya başlamıştır. Tübingen’de kitapçı olmak için meslek okuluna gitmiş ve bir yıl sonra kitapçı meslek belgesini, daha sonra Basel’de Antikacı belgelerini almıştır. 1903 yılından sonra da serbest yazar olarak çalışmaya başlamıştır. Hesse 1911 yılında ilk çocukluğunun geçtiği Hindistan’a yeniden gitmiştir.1923 yılında da İsviçre vatandaşlığına geçen ve burada Lugano gölü kenarında Montagnola kentine yerleşen Hesse, 1946 yılında Nobel edebiyat ödülünü kazanır. 1955’de de Alman kitapçılar “Barış ödülünü almıştır. 1962’de ölümüne kadar burada yaşamıştır.

Herman Hesse önce şair ve daha sonra yazarlık yaşamına 1899 yılında yazdığı “Eine Stunde hinter Mitternacht” şiiri ile başlamış, 1901 yılında Romantik Şarkılar (romantische Lieder) ve Hermann Lauscher’in Bıraktığı Yazılar ve Şiirler (Hinterlassene Schriften und Gedichte von Hermann Lauscher) yazısıyla başlamıştır. Bundan sonra Hesse serbest bir yazar olarak kendine özgün romanlar yazmaya başlamıştır. 1904 yılında “Peter Camenzind”, “Unterm Rad” 1906, “Gertrud” 1910, “Rosshalde” 1914, “Knulp” 1915, “Demian. Gechichte von Emil Sinclairs Jugend” 1919, “Klingsors letzter Sommer” 1920, “Siddhartra” 1922, 1960’lı yıllarda Amerikan hippi gençliği tarafından çok sevilen “Der Steppenwolf” 1927, “Narziss und Goldmund” 1930, “Morgenlandfahrt” 1932, ve Nobel edebiyat ödüllü romanı ”Das Glasperlenspiel” 1943

Hesse’nin çocukluk yaşamının misyoner ebeveynlerinin baskıcı tutumu altında, doğal ve özgür bir Uzakdoğu ülkesinde geçmesi yaşamını çok etkilemiştir. Değerlerin alt üst olduğu Avrupa’dan halen değerlerin korunduğu her yönüyle bir cennet olan doğuya gelmesi ve doğunun felsefesi Hesse’nin sonraki edebi kişiliğini çok etkilemiştir. Bu anlamda Aytaç durumu şöyle ifade etmektedir.

“Uzakdoğu, Hesse’nin hayatında çocukluğundan başlayarak etkisini sürdürmüş bir dünyadır. Misyoner teşkilatında çalışan babasının misafirleri ve evde anlatılan Hindistan izlenimleri bu etkinin bir başlangıcıdır. Hesse, kendini Uzakdoğu gezisinde Asya’nın esrarengiz manzaraları karşısında kendini cennette hisseder” (Aytaç, 2014:69).

Çocukluğunda öğrenmeye karşı çok istekli, çok yönlü, ve ilginç fantezileri olan enerjik bir çocuk oaln Hesse’nin tüm hevesi Maulbronn’da manastır okuluna gitmeye başladıktan sonra yok olmuştur. Bu huzursuz dönemde kendini yaşamda tutmak için serbest yazarlığa başlamıştır. Bu durumu yazmış olduğu ilk eseri Peter Camenzind ve Unterm Rad eserlerinde dile getirmiştir. Romantizim döneminin motifleri olan sonsuzluğa özlem, ulaşılamayan sır dolu uzak yerler ve mistik bilinmeyen doğaya kaçış konuların işlenmiştir. Aslında Hesse gençlik döneminde okuldan ve yaşamdan uzaklaşmasını bu şekilde dile getirmiştir. Hermann Hesse eserlerinde “Kendini Gerçekleştirme (Selbstverwirklichung)” kavramını özellikle plana çıkarmıştır. Hesse, Platon ve Sokrates’i tanımak için, Yunancayı çocukluk döneminde öğrenmek istemiştir. Bunun nedeni zeki olduğu halde başarısız olduğu sorunlu ilk gençlik yıllarını atlatmak istemesidir. Hesse’nin tüm eserleri benzer kurgulara sahiptir. Bu anlamda Aytaç şöyle söylemektedir.

Hayatın kutupluluğu ilkesi şeklinde ilk olarak bu eserde edebi bulur. Bu kutupluluğun arkasındaki birlik ve bütünlük ise onun her eserinde başka yollardan aşılması denenen idealler olarak karşımıza çıkar. Hesse, savaşın sebep olduğu karışıklık ve dalgalanmalar karşısında şairin sosyal ve politik bir sorumluluğu olabileceği tezini reddeder. Dış dünyadan uzaklaşmak, ruhun

35

derinliklerini keşfetmek ve kendini gerçekleştirmek, işte onun o dönemdeki programı buydu (Aytaç, 2014:71).

Hint ve dini bilgisinin ortak ürünü olan ve bir oluşum romanı (Bildungsroman) olan Siddharta (1922) ritüel motiflerin olduğu bir eserdir. Burada Hesse iki “kutupluluğu” dile getirirken, yaşama dair güzelliklere yönelen Siddharta ve dini yaşayan arkadaşı arasında sonunda her şeyin üzerinde olan sevgi birliği dile getirilmiştir. Ünlü eseri “Der Steppenwolf’da” ise, toplumun kültür dönüşümünü kendi içine dönerek yalnızlığın tadını ucuz yaşam biçimlerini tercih ederek mutlu olmaya çalışan modern toplum insanı olan bir ruh hastasının yaşamını anlatmıştır. Hesse’in tüm eserlerinde inanç “içgüdüsü” söz konusudur. Bunu dinsel ya da yaşamın özgürlüğünü benimseme şeklinde eserlerinde dile getirse de sonunda “Tanrı ile birleşme” düşüncesine bağlamaktadır. Hesse tüm eserlerinde işlediği konuların temelinde yaşamın bütün zıtlıklarının ve farklı kutupluluğunun birbirine yakınlaştırma eğilimi yatmaktadır.