• Sonuç bulunamadı

2.9. Konuşma Türleri

2.9.2. Hazırlıksız Konuşma

açık oturum, demeç, tanıtma konuşmaları, açış konuşmaları, sunuş konuşmalarını örnek verebiliriz (Akbayır, 2005).

2.9.2. Hazırlıksız Konuşma  

Yeri ve zamanı önceden belli olmayan, şartlar gereği aniden yapılan konuşmalarla hayatımızın bir parçası olan günlük olağan konuşmalardır. Bu tür konuşmalar, daha önceden edinilmiş bilgi ve gözlemlerle desteklenir. Genel kültürü kuvvetli, kelime hazinesi zengin ve toplum psikolojisini bilen kişiler hazırlıksız konuşmalarda çoğunlukla başarılı olurlar (Yaman, 2010).

Hazırlıksız konuşmalara günlük konuşmaları, telefon konuşmalarını, yol sormaları, tanışmaları, tanıştırmaları, ön görüşmeleri, kurum tanıtımlarını, özür dilemeleri, kutlamaları, teşekkür etmeleri örnek olarak verebiliriz (Akbayır, 2005).

2.10. Akıcı Konuşma  

İnsanın başarısını, iş, eğitim ve özel hayatında büyük ölçüde etkileyen, yönlendiren faaliyet, bireyler ve birey-toplum arasında cereyan eden sözlü iletişim olarak adlandırabileceğimiz konuşmadır. İletişim ne kadar etkili, düzenli ve açık olursa aynı oranda başarı sağlanır. Başarılı iletişimin anahtarı ise güzel konuşma, anlaşılır olma ve sesi etkili kullanmadır (Kurudayıoğlu, 2003).

İyi konuşan bir birey, kendini tam ve doğru olarak ifade edebilir (Özbay, 2005). Bu da akıcı konuşmakla mümkündür. Davranışlar tarafından kesilmeyen konuşmaya “akıcı konuşma” veya “tutuksuz konuşma” denir (Liebergott, Favors, Hippel ve Needleman, 1992). Konuşma sırasında iletişimde bulunan kişiler arasında psikolojik bir iletişim de devreye girmektedir. Konuşma sırasında konuşanların olumlu ve olumsuz duyguları da etkili olmaktadır. Konuşma, konuşmacının duygularının taşıyıcısıdır (Arhan, 2007).

Sosyal bir varlık olan insan, küçük veya büyük ama mutlaka bir topluluk karşısında konuşma gereksinimi duyar. Bugün içinde yaşanılan toplum düzeninde her insana konuşma hakkı verilmektedir. Bu sebeple etkili, güzel, akıcı konuşma çalışmaları toplum içinde yaşayan her birey için faydalıdır. Ayrıca günümüzde artan eğitim olanakları sayesinde insanlar eğitim alma fırsatına daha çok sahip olmakta, bu eğitimler sonucu kazandıkları bilgileri toplumla paylaşma ihtiyacı duymaktadırlar (Özden ve Topçuoğlu, 2012).

Konuşma da diğer dil becerileri gibi eğitim yoluyla geliştirilebilir. Temel eğitim devresinde ciddi ve sağlıklı bir konuşma eğitimi almayan kişilerin ileri yaşlarda bu becerilerinin gelişmesi de zorlaşmaktadır. Konuşma eğitiminin asıl amacı, kişinin hazırlıklı veya hazırlıksız, bir kişi veya topluluk karşısında duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesini sağlamaktır. Konuşma eğitimi, kişinin sosyalleşmesine katkıda bulunacak şekilde verilmelidir (Temizyürek, 2007).

Konuşma insanın doğasında vardır, ancak doğru ve etkili konuşma eğitim ile elde edilen bir beceridir (Özbay, 2005b). İletişim ne kadar etkili, düzenli ve açık olursa aynı oranda başarı sağlanır. Başarılı iletişimin anahtarı ise güzel konuşma, anlaşılır olma ve sesi etkili kullanmadır (Özbay, 2005).

İnsanın yaptığı her şey bir amaç içindir. Bu durum yapılan herhangi bir konuşma için de geçerlidir. Konuşmada konusu ne olursa olsun bir amaç vardır. Amaç dinleyeni ikna etme, anlatılanlara inandırma isteği olabilir. Amaç belirlemeden yapılan bir işte başarı sağlamak pek mümkün değildir. Bu nedenle nitelikli bir konuşmanın vazgeçilmezi de amacın kesin olarak belirlenmesidir (Özden ve Topçuoğlu, 2012).

Konuşma becerisinin geliştirilebilmesi için beyin fonksiyonlarının da iyi bilinmesi gerekmektedir. Konuşmanın beyindeki hangi merkezler tarafından yürütüldüğünün bilinmesi, konuşmadaki bazı bozuklukların sebeplerinin belirlenmesinde yardımcı olur. Öğretmenlerin beynin fonksiyonları hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları, öğrencilerin telaffuz ve diksiyonlarındaki bozuklukların beyinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamalarını sağlar. Eğer söz konusu bozukluklar, beynin işleyişi ile ilgiliyse öğretmenin, öğrencinin ailesiyle işbirliği yaparak sorunun çözülmesini sağlaması gerekir. Fakat sorun, öğrencinin daha önce

aldığı eğitimden kaynaklanıyorsa, öğretmenin yapacağı iş bu öğrencilerle bire bir ilgilenmek, gerekirse ders dışında da bu öğrencilere zaman ayırmak olacaktır(Uçgun, 2007). Sınıfta uygulanacak etkinlikler konuşma eğitiminin zihinsel süreçlerini ve fiziksel unsurlarına yönelik olan diksiyonu geliştirici mahiyette olabilir. Bu etkinlikler sınıfın seviyesi ve sınıfın hedef davranışları göz önünde bulundurularak öğretmen tarafından ayarlanıp, değişik şekillerde uygulanabilir (Özbay, 2005).

2.11. Konuşmanın Nitelikleri  

Heyecanını kontrol edemeyen konuşmacı, sesini ve bedenini iletmek istediği mesajlara uygun şekilde kullanamayacak, böylece konuşma içeriğinin akısını bozacak, bu da dikkatini çoğu zaman konuşmacının kusurları üzerinde yoğunlaştıran dinleyicilerin dikkatini dağıtacak, başka unsurlara yönlendirecektir. Ayrıca, heyecanını kontrol etmekle beraber beden dilini gereği gibi kullanamayan konuşmacı, sözlü iletişimin canlılığından yararlanamayacak ve dinleyenlerin dikkatini çekmekte başarısız olacaktır (Çiftçi, 2001).

Konuşmanın temelinde esas itibariyle ses ve söz bulunur. Ses öğesi, ne kadar sağlam olursa konuşma da o oranda güzel ve etkili olur (Yaman, 2010). Sesi doğru kullanmanın, akıcı, etkili, güzel konuşmanın temel ilkelerini şöyle sıralayabiliriz.

2.11.1. Artikülasyon  

Gırtlakta oluşan ilk sesin rezonatör organlarda güç kazanmasından sonra ağız boşluğunda şekillendirilerek konuşma haline gelmesidir. Konuşma sesi; dudaklar, dişler, dil ve ağız boşluğu (boşluğun tavanı, tabanı, duvarları) gibi artikülatör organlar tarafından gerçekleştirilir. Bu organlarla birlikte hareket eden çene, larenks (gırtlak), farenks (yutak) duvarları da artikülasyona yardımcı organlardır (Özçimen, 2008).

Konuşma seslerini düzgün çıkarmaya, mırıldanmadan, sesleri yutmadan, eklemeler yapmadan konuşmaya özen gösterilmelidir (Megep, 2009).

2.11.2. Hız  

Konuşma sırasında cümlelerde yer alan düşüncelerin, dinleyicilerin algılama hızına eşit olacak bir hızla sunulması önemlidir. Çok hızlı ya da çok yavaş konuşmak akıcı bir konuşma yapılmasına engel olmaktadır. Konuşma sırasında yapılacak gereksiz duraksamalar, cümle ya da kelime tekrarları konuşma hızını olumsuz etkileyecektir (Sağlam, 2010).

Çok hızlı ya da çok yavaş konuşmak konuşmanın içeriğinin anlaşılırlığını etkilemektedir. Bu nedenle konuşma kelimelerinin doğru seslendirildiği normal bir hızda konuşmak önemlidir. Akıcı ve anlaşılır bir konuşmada normal sürat, dakikada 90– 100 kelime konuşmaktır. Vurgulanacak kelimelerde yavaşlamak, çabuk ilerleyen düşünceleri konuşurken ise hızlanmak anlaşılır bir konuşma için gereklidir (Megep, 2009).

2.11.3. Ton  

Konuşma sırasında seslerin titreşimlerdeki yükselip alçalma farklarından kaynaklanan perdelenmeye ton denir. Ton, seslerin çeşitli yükseklik derecelerinde kullanılmasıdır (Yaman, 2010). Tonlama, ses vasıtasıyla duyguyu ifade etme biçimidir (Arslan, 2010).

Konuşma esnasında değişik ses tonları kullanmak konuşmayı anlaşılır ve ilgi çekici yapar. Birbiri ardına gelen sesler hiçbir zaman aynı seviyede değildir (Dülger, 2011). Bir konuşmacı için en iyi ses tonu, tek düze olmayan ve gerektiğinde yükselip alçalabilen ses tonudur (Gökkaya, 2008). Konuşmanın tekdüze (monoton) olmaması için ses tonuna dikkat edilmelidir. Ayrıca konuşma esnasında duraklamalarda düzgün ve yeterli nefes almak konuşmanın akışı ve anlaşılırlığı için önemli bir noktadır (Megep, 2009).

Çok yüksek veya alçak ses tonu ya da hep aynı seviyedeki bir ses tonu dinleyicileri rahatsız eder. Böyle bir konuşma, duygudan ve anlatımdan uzak monoton bir konuşma şeklidir. Bu nedenle konuşmadaki duygulu ifadeleri ses tonumuzu kullanarak dinleyicilere aktarmamız gerekir (Arslan, 2010).

Kişinin ruhsal durumu ile de ilgili olan tonlama; anlatıma coşkunluk, kızgınlık, yumuşaklık, sertlik, kesinlik gibi ince ayrıntılar katarken, anlatılmak istenilen duygunun içeriği de tonlamayı doğrudan etkilemektedir. Aynı cümlede yapılan farklı tonlamalar anlamı değiştirmektedir (Özçimen, 2008).

2.11.4. Durak  

Bir konuyu doğru ve etkileyici bir şekilde anlatırken konuşmanın veya okumanın bazı bölümlerinde gerekli durumlarda verilen bilinçli aralıklardır. Ses çıkarmak için soluk almaya ihtiyaç vardır. Ses belirli bir süre uzatılabilir ama sonunda soluk tükenir. Böyle bir durumda duraklanır ve yeniden soluk almak zorunda kalınır. Konuşma sırasında bir düşünceden bir düşünceye, bir konudan başka bir konuya geçerken yapılan dereceli duraklamalardır (Gökkaya, 2008; Yaman, 2010).

Durak konuşmada noktalama işaretleri anlamındadır. Konuşma esnasında da tıpkı yazı okurken ya da yazarken olduğu gibi noktalama işaretlerine uygun duraklamalara dikkat edilmesi gerekir (Megep, 2009).

Kelimeler arasında yapılan uzun ya da kısa duraklamalarla konuşmada anlatılmak istenilen noktaların belirli bölümlerinin önemli olduğuna ilişkin ipuçları verilebilir. Duraklamalar, konuşmada noktalama işaretleri gibi dinleyicinin dikkatinin toplanmasında ve ilgilinin canlı tutulmasında etkili bir yöntemdir. Konuşmaya zaman zaman ara vermek anlatılanların dinleyici tarafından özümsenmesini sağlayacaktır (Dülger, 2011).

2.11.5. Vurgu  

Konuşma ya da okuma sırasında herhangi bir hece veya kelimenin diğerlerine göre daha yüksek bir sesle yani daha baskılı söylenmesidir. Seslerin yerine göre kuvvetli-zayıf veya uzun-kısa çıkartılmasıdır (Yaman, 2010). Konuşmanın doğal akıcılığını bozmamak için konuşmada geçen kelime, kelime grubu ve hecelere vurgu yapılır. Vurgulu hece diğer hecelere oranla daha uzun soluklu olup, yüksek sesle

söylenir (Özçimen, 2008). Konuşmada yapılacak vurgular ifadeye yeni boyutlar kazandırır. Aynı cümle vurgularla farklı anlamlar kazanabilir (Dülger, 2011).

Vurgu, kelimelerdeki anlam farkını belirlemenin yanında, konuşmacıların konunun önemli noktalarına dikkat çekmelerine ve dolayısıyla dinleyicilerin de konuşmada dikkat etmeleri gereken yerleri anlamalarına imkân vermektedir(Arslan, 2010).

Türkçe’de bazı yapılar vardır ki onlar da vurgu yönünden ayrıcalık içerirler. Bu tür vurgular yer isimlerinde ve yabancı kökenli sözcüklerde hissedilir. Öte yandan zarflar ilk hecede vurgulanır. Çok heceli son ekler de ilk hecede vurgulanır. Ünlemler ve seslenme durumları ise ilk hecede vurgulanır (Ögeyik, 2008). Türkçe sözcüklerin genellikle son hecesinde vurgu olur. Yine genellikle tek heceli sözcüklerde vurgu bulunmaz. Heceler vurgu etkisiyle uzayıp kısalabilirler, hatta hecelerin ortadan kalktıkları da olur. Sözcük vurgularında genelde, ilk hecede az, orta hecede çok az, son hecede ise en çok görülür. Sözcüklerin aldıkları yapım ve çekim ekleri de vurguyu üstlerine çekerek son heceye taşırlar (Akbayır, 2005). Türkçe’nin vurgu kurallarına uygun yapılan bir konuşma konuşmaya akıcılık katan önemli bir özelliktir. Vurgu çeşitleri kelime vurgusu, cümle vurgusu, pekiştirme vurgusu, duyuş vurgusu, ahenk vurgusu, mısra vurgusu şeklinde çeşitlendirilebilir (Yakıcı ve diğ., 2006).

2.11.6. Ses  

Akciğerlerden gelen havanın ses yolundan çıkarken boğazda oluşturduğu titreşimler çeşitli seslere dönüşür. İnsan kulağının duyabildiği bu titreşimlere ses denir. Sesler, ses yolu adı verilen akciğerlerden başlayıp boğaz, gırtlak, damak, dil, diş ve dudakların çeşitli hareketleri sonucunda oluşur (Yaman, 2010).

İyi bir konuşma sesinin bazı niteliklere sahip olması gerekir. Bunlar sırasıyla şunlardır: İşitilebilirlik; konuşmacının sesini karşısındakine duyurabilmesidir. Akıcılık; konuşmanın hızıyla ilgili olup, dinleyicilerin algılamakta zorluk çekmeyecekleri bir hızda, yumuşak tonda (bağırmadan), vurgu hataları yapmadan ve sözcükleri birbirine karıştırıp yuvarlamadan konuşmaktır. Açıklık; sözcüklerin belirgin bir şekilde telaffuz edilmesidir. Hoşagiderlik; işitilebilir, akıcı ve açıklık taşıyan, doğru yerde doğru

vurgulamanın kullanıldığı konuşmadır. Esneklik ise; konuşurken tekdüzelikten uzak yerinde yapılan ton ve hız değişiklikleri ile vurgularla konuşmaya ahenk katmaktır (Akbayır, 2005).

2.11.7. Beden Dili  

Beden dili; duruş, hareket, jest, yüz anlatımı gibi dinleyicinin duygu ve düşüncelerini etkilemek amacı güden her türlü konuşmaya eşlik eden görünür davranıştır (Dülger, 2011). Bir kitle önünde konuşmanın en önemli ögelerinden biri, konuşmacının vücudunu konuşma suresince dengeli bir şekilde kullanmasıdır. Vücuttan kastedilen ellerin, kolların, ayakların duruş şekli, gözlerin durumu ve konuşma esnasındaki mimiklerin kişinin anlattığını tamamlamasıdır. Eğer hareketlerle kişinin anlattıkları arasında bir uyum yoksa dinleyicinin dikkati bu uyumsuzluğa yönelecektir. Bu da konuşmanın etkisini azaltır (Arhan, 2007).

Konuşma esnasında jest ve mimiklerin kullanılması kişinin kendini ifade etmesini ve karşısındakiler tarafından anlaşılmasını kolaylaştırır. Ancak konuşurken vücut hareketlerinin gereğinden fazla kullanılması dinleyen kişinin dikkatini dağıtacağından anlaşılırlığı azaltacaktır. Bu nedenle jest ve mimikleri uygun yerlerde ve yeteri kadar kullanmaya özen gösterilmelidir. Beden dilini kullanırken dikkat edilmesi gereken bir nokta da göz kontağı kurmaktır. Konuşan kişinin dinleyenle göz teması içinde olması gerekir. Karşısındakine bakmadan konuşmak dinleyenin ilgisini zayıflatacağından anlaşılmayı azaltacaktır (Megep, 2009).

Beden dilinin doğru kullanılması konuşmanın anlamlandırılmasında, yorumlanmasında pekiştiricidir (Sağlam, 2010). Beden dilinin, konuşma esnasında, dinleyicilerin dikkatini çekme, konuya yoğunlaşmalarını sağlama, anlatımda tekdüzeliği ortadan kaldırma, kullanılan ifadeleri somutlaştırma gibi önemli işlevleri vardır (Sargın, 2006).

2.11.8. Açıklık  

Sesin açıklığı, anlatılanın dinleyici tarafından doğru olarak anlaşılmasına, dolayısıyla iletişimin daha sağlıklı gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır (Sağlam,

2010). Söylenmek istenenin açık ve sade bir dille anlatımı dinleyenler tarafından anlaşılmasını kolaylaştırır. Uzun ve terimlerle dolu cümleler anlaşılmayı güçleştirir (Megep, 2009).

2.11.9. Dil Bilgisi  

Dil bilgisi bir dilin her yönüyle öğrenilebilmesi için, dilin vazgeçilmez unsurudur. Çünkü mensup olduğu milletin dilinin kurallarını iyi bilmeyen bireyler, o dili düzgün konuşamaz, o dilde düzgün cümleler kurarak düşüncelerini yazıya dökemez, duygu ve düşüncelerini etkili bir biçimde karşısındakine aktaramaz, iş yaşamında iletişimle ilgili birçok sıkıntı çeker, kısacası hayatın pek çok alanında da başarısız olur (Ünal ve Şahinci, 2011).

Her dilin kendine göre kuralları vardır. Dil, kurallarına uymadan kullanıldığı takdirde şekil ve anlam yönünden bozukluklar ortaya çıkar. İnsanlar konuştuğu dilin kurallarını bilirse bu tür sorunlar yaşanmaz (Megep, 2009).