• Sonuç bulunamadı

değerlendirilmesinin gerekliliği üzerinde durmuştur. Böylece hem öğrenciler eksikliklerini görecek hem de her birinin ayrı ayrı söz alarak değerlendirme çalışmasına katkı sağlaması, katılması sağlanacaktır. Bu açıdan bakıldığında akran değerlendirme çalışmalarının, konuşma becerisinin hem etkinlik hem de değerlendirme aşamasında öğrencilerin aktif rol almalarını sağlayıcı bir işleve sahip olacağını söylemiştir. Akran değerlendirme etkinliği ile öğrencilerin genellikle öz denetim ve organizasyon becerileri, araştırma becerileri, iletişim becerileri ve entelektüel becerilerinin gelişimine katkı sağlayacağını vurgulamıştır.

Doğan (2009), konuşma eğitiminde öğrencilerin yanlışlarının düzeltilmesi, eksiklerinin tamamlanması ile bulundukları seviyeden daha üst seviyeye çıkabilecekleri üzerinde durmuş, ayrıca konuşmanın değerlendirilmesinin sadece öğretmen tarafından yapılmayıp diğer öğrencilerle yapılması gerektiğini ifade etmiştir.

Uçgun da (2007) konuşma becerisini geliştirmek ve konuşmada bulunan birtakım bozuklukları giderebilmek için öğretmenlerin öğrencilerinin konuşmalarındaki hataları düzeltmesi gerektiğini ifade etmiştir. Fakat bunun için konuşmasının bitmesinin beklenmesi gerektiğini vurgulamıştır.

2.13. Akıcı Olmayan Konuşma  

İnsanın konuşmasını olumsuz olarak etkileyen birtakım faktörlerin varlığından söz edilebilir. Bunlar, kişinin fizyolojik, psikolojik yapısından, bilgi ve beceri yetersizliğinden kaynaklanabileceği gibi, bireyin içinde bulunduğu çevreden, sosyal, kültürel ve ekonomik şartlardan da kaynaklanabilmektedir. Bu özellikler, konuşmacının hem günlük hayatında hem de topluluk karsısında yapacağı konuşmaları olumsuz etkileyecek ve vermek istediği mesajı dinleyicinin eksik ya da yanlış anlamasına sebep olacaktır. Bu durum, kişiler arası ilişkilerde iletişimi olumsuz etkileyebileceği gibi bireyin saygınlığını ve özgüvenini yitirmesine de yol açabilir (Sargın, 2006).

Akıcı konuşma bozukluğu, sözel ifade akıcılığının bozulmasıdır. Akıcılıkta ortaya çıkan ses, hece, sözcük tekrarları, uzatmalar, bloklar, uygun olmayan duraklamalar, düzeltmeler konuşmanın akışını etkiler. Konuşma sırasında sözcük içi

takılmalar olabileceği gibi sözcük arası takılmalar da görülebilir. Sözcük içi takılmaları; ses, hece, tek heceli sözcük tekrarları ve uzatmalar, bloklar şeklinde, sözcük arası takılmalarda ise duraklamalar, düzeltmeler, yerine sözcük kullanmalar şeklinde görülebilmektedir. Konuşma hızı ve ritminde ortaya çıkan bozukluklara bazen eşlik eden ikincil davranışlar da (yüz ve vücut hareketleri vb.) görülebilir (MEB, 2008a).

Bazı konuşmacılar gereksiz durma ve susmaların yerine konuşma arasında “eee, ııı, mmm” gibi dolgu kelimeleri kullanırlar. Bu durum konuşmanın akıcılığını ciddi şekilde bozar. Bu dolgu sesleri süresince konuşmacı zihnindeki düşünceleri sıralamak için zaman kazanır. Bazı konuşmacılar ise kendilerine ani yöneltilen sorular karşısında uzun bir düşünme süresi geçirmekte, vurgu, tonlama ile konuşmayı unutarak cümle sonlarında uzun duraklamalar yapmaktadırlar. Bu süre içerisinde beyin söyleyeceği bilgileri araştırmaktadır. Bazen konuşmacılar akıcı bir şekilde konuşabilmek adına zihinlerindeki bilgileri gelişigüzel dışa vurmakta, bu durum konuşmacının konudan konuya atlamasına, belirli bir konu üzerinde uzun süre konuşamamasına sebep olmaktadır. Bu da konuda dağınıklığa yol açmaktadır. Bu gibi durumlarda beyne anında konuş konutu verilince beyin esas vereceği bilgilere yakın bilgileri vermektedir. Bu da yakınlık bakımından değil daha çok ses bakımından yakınlık olmaktadır. Bazı konuşmacılar da kendilerine soruların cevaplarını vermek yerine soruyu ustalıkla bir kenara iterek kendi söylemek istediklerini söyleyip, çok önemli şeyler söylüyormuş gibi davranırlar. Buna da demagoji denilmektedir. Tüm bu durumlarda akıcı konuşma ciddi şekilde engellemektedir (Akbayır, 2005).

Akıcı konuşma problemi bazen de kelime hazinesi ile ilgilidir. Kelime hazinesi dar olan çocuklarda bu durumun üstesinden gelmek daha kolaydır. Çocuklar sadece çok kelime veya kavramla karşılaşmamış olabilirler. Böyle bir yetersizliği gidermek için çocuklara yeni denemeler yaptırarak, uygun kelimeleri sık sık kullanarak ve onlara bu yeni kelimeleri kullandırarak kelime hazinesi geliştirilebilir (Liebergott, Favors, Hippel ve Needleman, 1992).

Konuşma bozuklukları, ses ve konuşmada kullanılan organların rahatsızlığından (yapısal nedenler) ya da iyi kullanılmamasından (işlevsel nedenler) meydana gelir. Yapısal nedenler beyinde, akciğerde, soluk borusunda, gırtlakta, ağız ve burunda var olan bir hasardan kaynaklanabilir. İşlevsel konuşma bozuklukları ise sesi ve konuşmayı

meydana getiren organların iyi kullanılmamasından, fonetik ve diksiyon ilkelerinin bilinmemesinden, tecrübesizlikten, güven duygusunun yoksunluğundan, kültürsüzlük gibi nedenlerden kaynaklanır. Ağır hastalıkların dışında yapısal veya işlevsel nedenlerden kaynaklı konuşma bozuklukları doğru bir eğitim süreci ile ortadan kaldırılabilir (Evliyaoğlu, 1973).

Genel olarak konuşma ve dil bozukluğu olan çocukların gelişimleri normal gelişim tablosu içinde gösterilen süre ve sıra içinde gerçekleşir. Ancak bu çocuklardan bazılarının değişik alanlarda problemleri vardır. Mesela ciddi konuşma problemi olan bir çocuğun diğer çocuklara göre ince ve kaba motor becerileri yeterince gelişmemiş olabilir (Liebergott, Favors, Hippel ve Needleman, 1992).

Akıcı konuşma problemi yaşayan her öğrenci her zaman özel eğitime ihtiyaç duymaz. Akıcı konuşma problemi genellikle kekemelik ile karıştırılmaktadır. Williams ve Silverman (1967), “konuşma akıcısızlıklarının, konuşmanın ritmindeki her türlü bozulmaları içerdiğini, buna karsın kekemelik olarak değerlendirilmesi gerekmediği”ni belirtmiştir (Akt.Akgün, 2005). Kekemelik “ciddi konuşma problemi” yaşayan çocukların bir özelliğidir. Kekemelik genelde çocuğun normalin dışında bir ritim ve ses kalıbı kullandığı bir konuşma türüdür (Liebergott, Favors, Hippel ve Needleman, 1992). Akıcı konuşma problemi ise “normal akıcısızlık” diye tabir edilen ciddi konuşma problemi yaşamayan öğrencilerin bir özelliğidir. Hedge’e göre (1978) akıcısızlıklar, sözcüğün bir kısmının ya da tamamının, cümleciklerin ve cümlelerin tekrarlanması; konuşma seslerinin uzatılması; konuşmanın arasına seslerin, hecelerin, sözcüklerin ve cümleciklerin eklenmesi; tamamlanmamış cümlecikler ve bastan almalar seklinde tanımlanabilir (Akt. Akgün, 2005). Zaten kekeme olan veya ciddi konuşma problemi olan çocuğun konuşmasını anlamada birçok insan zorluk çeker. Bu nedenle ciddi konuşma problemi olan bir çocuk diğer çocuklarla ve yetişkinlerle ilişki kurmada sık sık problem yaşar. Diğer taraftan normal çocuklar ve yetişkinler ne söylediklerini anlayamadıklarını bu çocuklarla ilişki kurmanın zaman kaybı olduğunu düşünebilirler. Devamlı olarak söyledikleri anlaşılmayan ya da yanlış anlaşılan bu çocuklar sosyal ilişkilerini azaltabilirler (Liebergott, Favors, Hippel ve Needleman, 1992).

Konuşmanın akıcılığını etkileyen en önemli sebeplerden biri de artikülasyon bozukluğudur. Aynı yaşta aynı dil veya şiveyle konuşan çocuklardan birisinin önemli

derecede ayrı bir sesle konuşmasına artikülasyon bozukluğu denir. Böyle bir durumda asıl ses kaybolmuş veya bozulmuş ya da asıl sese fazladan sesler eklenmiş veya olması gereken seslerin yerini başka sesler almış olabilir. Bazı çocukların konuşma (artikülasyon) bozukluğu hafif veya orta derecededir. Bu çocukların konuşmaları çoğu kez anlaşılabilir. Ancak bu çocuklar bazı sesleri yanlış çıkarırlar. Bu çocukların bir kısmının konuşmaları düzeltilebilir veya orta derecede kalır, ilerlemez. Zamanla kendi kendileri problemlerinin üstesinden gelebilir, bazıları ise bir uzman yardımı eşliğinde bu problemlerini çözebilirler (Liebergott, Favors, Hippel ve Needleman, 1992). Artikülâsyon teriminin yanı sıra boğumlama, eklemleme, telaffuz ya da oynaklama terimleri de kullanılır. Artikülâsyon bozukluğu dört değişik türde görülür. Bunlardan birincisi atlamadır( sesin düşürülmesi). Atlama yanlışlarında sözcüklerin yalnızca bir kısmı söylenir. “Araba” yerine “arba”, “havlu” yerine “avlu”, “saat” yerine “sat” örneklerinde olduğu gibi bazı sesler düşürülmektedir. İkincisi yerine koymadır (sesin değiştirilmesi). Yerine koyma, sık görülen artikülasyon bozukluklarındandır. Sözcük içinde çıkarılması güç gelen bir ses, çıkarılması kolay gelen bir sesle değiştirilir. ”Çizgi” yerine “çisgi”, “para” yerine “paya” gibi ses değişiklikleri görülür. Bazen de sözcük içindeki seslerin yer değiştirmesi olabilir. “kitap” yerine “kipat” örneğinde olduğu gibi. Üçüncü artikülasyon bozukluğu ses eklenmesinden kaynaklanır. Ses eklenmesi sözcüğün aslında bulunmayan başka seslerin eklenerek söylenmesidir. Genellikle birbiri ardına gelen iki ünsüzün arasına bir ünlü ekleyerek söylenmesi şeklinde görülür. “Saat” yerine “sahat”, “spor” yerine “sipor”, “Recep” yerine “irecep” gibi. Son olarak ise artikülasyon bozukluğuna sebep olan etken sesin bozulmasıdır (çarpıtmalar). Bu durumunda sesler tam doğru olmamakla birlikte gerçeğine yakındır. Ses, konuşma dilinde olmayan yeni bir ses olarak çıkarılır. “Gelir” yerine “gelix”- “geliy” ya da “gelüm” gibi… Daha çok yöresel olarak çıkarılan sesler buna örnek teşkil eder (Megep, 2009).

Akıcı konuşma problemi yaşamak birçok etkene bağlı olabilir. Bu etkenlerden bazıları şöyle sıralanabilir (Sargın, 2006).

‐ Bilgi eksikliği ve yanlışlığı

‐ Bilgilerin mantıksal düzensizliğinden meydana gelen dağınıklık ‐ Kısa ve yetersiz konuşma

‐ Sözcük dağarcığının fakirliği

‐ Konuşurken kelimeleri yanlış yerde, yanlış anlamda kullanma ‐ Kelimelerin yanlış telaffuz edilmesi

‐ Ezbere dayalı olarak konuşmak ( hazırladığı konuşma metnini okumak) ‐ Konuşurken anlamsız sesler ( eeee, ııı, ıımmm, aaa vb. ) çıkarma ‐ Konuşurken gereksiz duraklamalar yapma

‐ Kimi zaman bağırarak, kimi zaman da çok alçak ses şiddetiyle konuşma. ‐ Konuşurken vurgu ve tonlama yapmama

‐ Gereksiz el, kol ve gövde hareketleri yapma ‐ Konuşurken heyecanlanma

‐ Çekingenlik

‐ Kendini beğenmek ya da yetersiz görmek

‐ Konuşma sırasında karşıdakinin sözünü sürekli kesmek ‐ Konuşma sırasında başkalarıyla alay etmek

‐ Yapmacık davranışlarda bulunmak ‐ Saygılı, hoşgörülü ve sabırlı olmamak ‐ Argo kullanma

‐ Yerel ağızla konuşma

2.14. İlgili Araştırmalar  

Zan (2005), Adana ili merkez Seyhan ve Yüreğir ilçeleri ilköğretim okullarının 1. ve 2. sınıf öğrencilerinin konuşma bozuklukları ve türlerinin saptanması amacıyla bir çalışma yapmıştır. Çalışmada konuşma bozukluklarının sınıf düzeyi, cinsiyet, yaş, okulöncesi eğitim durumu, ikinci dil durumu, anne-baba eğitim durumu, sosyo- ekonomik düzey ve kardeş sayıları değişkenlerine göre farklılık yaratıp yaratmadığını incelemiştir. Araştırma sonucunda çalışma grubuna dahil edilen 7046 öğrenciden 541 ‘inde,konuşma sorunu olduğu belirlenmiştir, konuşma sorunlarının görülme yüzdesi % 7,7 olarak saptanmıştır. Konuşma sorunlarının kendi içindeki dağılımlarına bakıldığında ise, en sık görülen ‘artikülasyon’, en az “damak-dudak yarıklığı” sorununun olduğu görülmektedir. Konuşma bozuklarının türlerine göre sıklıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Buna karşın konuşma sorununun yaşa, cinsiyete, sınıf