• Sonuç bulunamadı

Harbi Sayılan İnsanların Mülklerinin Hükmü

5. BÛTÎ’NİN CİHAD ALANINDAKİ TERCİHLERİ

5.7 Harbi Sayılan İnsanların Mülklerinin Hükmü

dârulharpten hicretin hükmü de dâhil olmak üzere, hicretten istinbat edilen bazı dersleri zikretmiştir. Bûtî bu konuda şöyle demiştir: “Ardından bu hicretten iki şer’i hüküm elde edilir: Namaz, oruç, ezan vb. gibi açık hükümleri yerine getiremeyen bir Müslüman dârulharpten, darulislama hicretinin vacip olduğu hükmü çıkarılır.”278

Bûtî, sahabenin Mekke’den Medine’ye hicretini, dârulharpten darulislama hicret etmenin vacip olduğu hükmüne delil olarak sunmuştur.

Delalet yönü: Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hicreti emretmiştir.

Hicret etmek vaciptir diyen Bûtî’nin görüşü, cumhurun görüşü ile uyumludur.

Ayrıca Bûtî, fetih sonrası Mekke’den Medine’ye hicretin sona erdiğini ancak diğer beldelerden hicretin devam ettiğini de belirtmiştir.279 Kendisi bu ifadeleri, Allah Rasûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabına hicrete izin verdiğini bahsettiği yerde de zikretmiştir.

Ayrıca günümüzde Müslüman ülkeler, imzalanan bazı antlaşmalar ve sözleşmeler gereği diğer ülke mallarına karşı saygılı olmak zorundadır. Bu durum ülkelere, sorumluluğundan kaçamayacakları bir takım uluslararası yükümlülükler getirmiştir.

5.7.2 Fakihlerin bu Konudaki Görüşleri ve Delilleri

5.7.2.1 Fakihlerin görüşleri

a) Harbilerin malları saygın değildir. Bu görüş Hanefi,280 Maliki,281 Şafii282 ve Hanbeli283 mezheplerinin cumhuruna aittir.

b) Harbilerin malları saygındır ve telef edilmeleri caiz değildir. Bu görüş, imam Ahmet’ten284 aktarılan bir rivayettir.

5.7.2.2 Fakihlerin delilleri

a) Harbilerin malları saygın değildir diğenlerin delilleri

1) Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ( يفاَذ َتمو َ ﱠنَا َنوُّدَسمَهَو و معكَل إمَاﱠ َا ينو َتَ يتإمٰٓﱠ لا اَدموحيا ع يجِ ع عكعديَِز وذياَو ﱠقَحولا ﱠقيحعز ونَا ع يجِ عدز يتعزَو و عكَل عنسعكَه ي َكوسﱠشلا

َنز يتيصإمَكولا َتمي اَد َ َ و َزَو يفيهإَ يهَكي ) ( ََيتمَك وسمَلَو َلمي إَ ولا َلمي و عزَو ﱠقمَحولا ﱠقميحع يل ٍَۚنسمعميتوْع ولا)285 “Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye va'dediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu. (7) Bu, suçlular hoşlanmasa da Allah'ın hakkı ortaya çıkarması ve batılı ortadan kaldırması içindi.”

Yani; eğer siz kafileyi koruyan güçsüz taifenin sizin olmasını ister ve kâfirlerin ordusuyla bir harp meydanında karşılaşmak istemesseniz bu durumda Allah (cc) size şöyle buyurmaktadır: ( َنز يتيصإممَكولا َتممي اَد َ ممَ و َزَو يفمميهإَ يهَكي ﱠقممَحولا ﱠقمميحعز ونَا ع يجِ عدممزيتعزَو) “Oysa Allah

280 Serahsî, el-Mabsut, C:X. S:3. Kâsânî, Bedaiu’s-Sanai fi Tertibi’ş-Şerai, C:VII. S:165.

281 İbn Rüşd, Bidayetu’l-Muctehid ve Nihayetu’l-Muktesid, C:II. S:165. Cessâs, Ahkamu’l-Kur’ân, C:IV. S:225.

282 Şâfî, el-Umm, C:VII. S:126. El-Maliki, Ş. A., (1994). ez-Zehire, thk. Muhammed Hacci, Said Arab ve Muhammed bu Hubze, Beyrut, Daru’l-Garbi’l-İslami, C:III. S:238.

283 İbn Kudâme, el-Mugni, C:IX. S:291. El-Hanbeli, A. A., el-İnsaf fi Marifeti’r-Racih min’l-Hilaf, Beyrut, Dar İhyau’t-Turasi’l-Arabi, C:IV. S:157.

284 İbnü’l-Arabî, Ahkamu’l-Kur’ân, C:IV. S:209. İbn Kudâme, el-Mugni, C:IX. S:294.

285 Enfâl 8/7-8.

sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu.” Allah Teâlâ İslam’ı, herhangi bir donanıma sahip olmayan az ve zayıf bir güçle kuvvetli bir ordu karşısında muzaffer kılmak istemektedir. Böylece onlara yardım eden ve destekleler gücür Allah olduğunu bilsinler. Bunun sonucunda Allah’ın sözleriyle yanı vadiyle hak meydana çıkar.286

2) Konu hadiste de şu şekilde yer almaktadır: ( َتم يي عدزيتعز ) هسو ف هي ِ هب( ي ﱠِ علسعسَر جتا دإمِ م يتم مهي َسودمي َن مَ َو عاَُم َ ع ﱠِ َ م ه مجتح نسشزَتمعَ)287 “Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Kureyşlilerin kervanına saldırmak istiyordu ancak Allah Teâlâ onlarla düşmanlarını aralarında herhangi bir zözleşme olmaksızın karşı karşıya getirdi.”

3) Tarih ve siyer kitaplarında konu şu şekilde aktarılmıştır: “Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebu Süfyan’ın Şam’dan gediğini haber aldığında Müslümanları kervana karşı sefere çağırmış ve “Bu Kureyş’in kervanıdır, o kervanda onların malları bulunmaktadır. Belki Allan onları size nasip eder” buyurmuştur. Bazıları silahlanarak, bazıları da hafif silahlarla yola çıkmıştır. Zira Hz Peygamberin savaş emri vereceğini düşünmüyorlardı. Ebu Süfyan ise Hicaz’a doğru yönlendiğinde Kureyş’in mallarının başına bir şey gelmesinden endişe ettiği için, yolda karşılaştığı insanlardan bilgi almaya çalışıyordu. Bazılarının, “Muhammed ashabını sana ve kervana doğru sefere çıkardı” demeleri üzerine tedbirini aldı ve Damdam b Amr el-Gaffari’yi kiralayarak Mekke’ye gönderdi. Ona, Kureyş’lilerin mallarını kurtarmaları için sefere çıkmalarını söylemesini ve Muhammed’in arkadaşlarını kervana yönlendirdiğini bildirmesini emretti.”288

Araştırmacı, burada Allah Rasûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hadiseden önce de fırsat kolladığına işaret etmek gerektiğine inanmaktadır. Onlardan birisi de

286 Şa’râvî, M. M., (1997). Tefsir eş-Şa’râvî-el-Havatir, Kahire, Metabi Ahbaru’l-Yevm, C:VIII.

S:4585.

287 Buhârî, Magazi, 3.

288 Ed-Dimaşki, İ., (1986). el-Bidaye ve’n-Nihaye, Beyrut, Daru’l-Fikir, C:III. S:256. El-Cezeri, A., (1997). el-Kamil fi’t-Tarih, thk. Et-Tedmuri, Ö. A., Beyrut, Daru’l-Kitabi’l-Arabi, C:II. S:12.

Galluş, A. A., (2004). es-Siretu’n-Nebeviyye ve’d-Dave fi’l-Ahdi’l-Medeni, Beyrut, Muessesetu’r-Risale, S:265.

Allah Rasûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) hicretin ilk yılanda, Sîyfülbahr olarak bilinen seriyyeyi hazırlamasıdır.289

Cabir b. Abdullah (r.a) rivayetinde şöyle aktarmıştır: “Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) sahil tarafına üçyüz kişiden oluşan bir seriyye gönderdi, başlarına da Ebu Ubeyde b. Cerrah’ı komutan tayin etti. Yola çıktık, belli bir süre sonra yiyeceğimiz bitti. Ebu Ubeyde, askerlerin kumanyalarının toplanmasını emretti. Azık hurmadan ibaretti. Toplanan yiyecekten hergün azar azar dağıtıyordu. Ardından herkese birer hurma dağıtmaya başladı. Ben, bir hurma neye yarayacak ki? Dedim. Bittiğinde yokluğunu anladık dedi. Ardından denize ulaştık ve orada bir kıyıya vurmuş bir balina bulduk onu on sekiz gün boyunca yedik.”290

b) Harbilerin malları saygındır diyenlerin delilleri

Yasaklayanlar aşağıdaki ayeti delil olarak sunmuşlardır: ( َدميسو ع يل يرورَ وضا لميص يِمَس يجلَسمَه اَذياَو َدإمَسَ ولا ُّبميحعز َض ع يجَِو ًَؕلموسﱠُلاَو َخوتمَحولا َ ميهواعزَو إمَا يص)291 “O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.”

Delalet yönü: Ayet umum manayı ifade etmekteSdir. Başka bir ifadeyle ayet her türlü fesat ve bozgunculuğu yasaklamaktadır ki malların telef edilmesi de bunlardan birisidir.292

Araştırmacının görüşü: Araştırması, izin verenlerin görüşüne meyletmektedir. Çünkü izin verenlerin delillerinin güçlü olmasının yanında, yasaklayanların sundukları delil, âm bir delil olup, münafıkları ve onların durumunu açıklayan bir ayettir.293

289 İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, C:IV. S:276.

290 Buhârî, Magazi, 67.

291 Bakara 2/205.

292 İbn Kudâme, el-Mugni, C:XIII. S:143.

293 Cessâs, Ahkamu’l-Kur’ân, C:I. S:396.

5.7.3 Dr. Ramazan El-Bûtî’nin Tercihi

Bûtî, bu meseleyi Bedir gazvesini işlediği yerde ele almış ve bunu harbilerin mallarının saygın olmadığına delil olarak kullanmıştır. Konudan Bedir gazvesinin nedenlerini ele aldığı yerde bahsetmiş ve bu meselenin iki konuya delil olduğunu belirtmiştir.

1) Harbilerin sahip oldukları mallar Müslümanlar için saygın sayılmazlar. Bu nedenle o mallara el koyabilirler ve ellerine geçeni alabilirler ve ele geçirdikleri bu mallar onların malı haline geçer. Bu, İslam hukukçularının hemfikir oldukları bir karardır.

2) Bahsi geçen bu konu meşru olsa da Allah Teâlâ yaratılış amaçlarına uygun olarak kulları için bundan daha yüce bir niyet istemiştir. Bu da Allah’ın dinine davet, onun yolunda cihad ve ilayı kelimetullah uğrunda mal ve candan fedakârlıkta bulunmayı öğretmektir.294

Delalet yönü: Harbi statüsünde bulunan insanların mallarına el konulması mubah olduğuna delalet etmektedir. Bûtî’nin görüşü cumhurun görüşüne uygundur.

Araştırmacı da bu görüşe meyletmektedir.

Burada Bûtî’nin önemli bir konuya dikkat çektiğine işaret etmek gerekir. Bûtî kervana saldırılmasının bir nedeni bulunduğunu belirtmiştir. Bûtî bu konuda şöyle demiştir: “Bu saldırının ve Kureyş kervanının mallarına el konulmak istenmesinin diğer bir nedeni de muhacirlerin ve ailelerinin Mekke’den çıkarılmasıdır. Bu açıdan bu mallar, müslümanaların Mekke’de kalan ve müşriklerin el koydukları malların yerine ya da bir kısmının karşılanması ve telafi edilmesi çalışmasıdır.”295

Araştırmacı, Bûtî’nin bu konuya işaret etmesi, Allah Rasûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) Bedir gazvesinde ve ondan önce vuku bulan Sifulbahr seriyyesindeki amacını kayıt altına almak istemesine dayandığını düşünmektedir.

294 Bûtî, Fıkhu’s-Sireti’n-Nebeviyye ma mucez litarihi’l-Hilafeti’r-Raşide, S:174.

295 Bûtî, önceki kaynak, S:174.