• Sonuç bulunamadı

Fakihlerin delilleri ve bunların tartışılması

4. BÛTÎ’NİN ŞER’İ SİYASET ALANINDAKİ TERCİHLERİ

4.4 Savaşta Müslüman Olmayanlardan Yardım Alınması

4.4.2 Fakihlerin bu Konudaki Görüşleri ve Delilleri

4.4.2.2 Fakihlerin delilleri ve bunların tartışılması

4.4.2.2.1 Yasaklayanların delilleri

1) Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ( ولَِو َز ونَمَو ٍَۚن يُيمو ع ولا ينوعد ونيم َ إَٰٓ يل ووَا َنز يتيصإَكولا َنسعُيمو ع ولا يذيخﱠتَز َض عت م ي َ ولا ي يجِ مَلياَو ًؕعفمَسو َ ع يجِ ع عكعرسذمَحعزَو ًؕ م ي عه و عاوُميم اسمع ﱠتَه ونَا ٰٓﱠضيا س ولمَش لميص ي يجِ َنميم ََو مَهَص َ يل يذ)139 “Mü'minler, mü'minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah asıl

134 Eş-Şafii, Y., fıkıh ve hadis âlimi, eserlerinden bazıları şunlardır: Minhacü’-Talibin ve Şerhu Sahih Müslim, (ö 676), K. Ş., (1987). Tabakatu’ş-Şafiiyye, thk. Abdulalim Han, Beyrut, Alemu’l-Kütüp, C:II. S:153.

135 Nevevî, M. Y., El-Mecmu şerhu’l-Muhezzeb, Beyrut, Daru’l-Fikir, C:XIX. S:283.

136 Serahsi, el-Mebsu 10/24

137 İbn Kudame 13/89

138 İbn Arabi Ebu Bekir El-Maliki, 1418/1997, Aridatü’l-Ahvazi bi Şerhi Sahihi Tirmizi, thk Cemal Meraşli,Beyrut Darul Kütüp el-İlmiyye 7/62

139 Âl-i İmrân, 3/28.

sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah'adır.”

Delalet yönü: Ayeti kerimede Müslüman olmayanları dost edinmek açıkça yasaklanmıştır.140

2) Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ( و عامعضوَِ ََ إمَٰٓ يلووَا آٰيرإمَ ﱠُلاَو َدسمعاَ ولا اوعذيخﱠتَه َض اسعَُميا َنز يذﱠلا إ َاُّزَا إَٰٓز َن ي يلإمﱠِلا َ وسمَ ولا ييدمواَز َض َ يجِ ﱠنيا ًؕو عاوُميم عفمﱠ يإَص و عكوُيم و عاﱠلَسَتَز ونَمَو ًؕسضوَِ ع إَٰٓ يلووَا)141 “Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.”

Delalet yönü: Dost edinilmelerinin yasaklanması şer’i olarak onlardan yardım alınmasını da yasaklamaktadır.142

3) Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: ( لمميص َفمموهيح َض ووي ٌَموسي ولإا)143 “İslam’da hilf / anlaşma / ittifak yoktur…” Bu hadis, bu konuda var olan her şeyi nesh eder mahiyettedir. Buna göre gayri müslimlerle hılf yani anlaşma ve ittifak mutlak manada caiz değildir.

Delalet yönü: Buradaki Nefiy mutlak mana ifade etmekte olup Müslüman olmayanlarla kesinlikle hiçbir şekilde anlaşma ve ittifak yapılamaz.144

Buna cevaz verenler, yasaklayanlara şu şekilde cevap vermişlerdir:

1) İlk ayet, devlet başkanından korkan kişiyi istisna etmiştir. Böyle bir kişi onlara karşı takiyye yapabilir. Bu nedenle bu durum mutlak manada karşılıklı anlaşmayı iptal etmemektedir. Aksine istisnaya bağlanmıştır. İkinci ayet ise Yahudi ve

140 Eş-Şafii, K., A., (1984). Ahkamu’l-Kur’ân, thk. Musa Muhammed Ali ve Azza Abd Atiyya, Beyrut, Daru’l-Kütüpü’l-İlmiyye, C:II. S:283.

141 Mâide, 5/51.

142 El-Herasi, K., Ahkamu’l-Kur’ân, C:III. S:82.

143 Müslim, Sahabenin Faziletleri, 50

144 Tarîfî, el-İstiane bigayri’l-Muslimin fi’l-Fıkhi’l-İslami,S:244.

Hiristiyanları dost edinme ile ilgilidir. Buradaki kasıt dostluk değil aksine zorunluluk nedeniyle anlaşma durumudur.145

2) Hadisle alakalı ise, ona iki açıdan cevap vermişlerdir;

a. Hadisin sonunda yer alan ifade onların kasdettikleri analamın tam aksini ifade etmektedir. Zira Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(ةجدميش جضيا ٌمسيلإا َديومز مل ي مج يهيَإْلا لميص نإمك فمهيح إم جز و ني ٌمسيلإا لميص فمهيحض)146 “İslam’da hilf / anlaşma / ittifak yoktur. İslam dini, cahiliye günlerinde var olan tüm anlaşmaları desteklemiştir.

b. Allah Rasûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) (ووي ٌَموسي ولإا لميص َفموهيح َض) “İslam’da hilf / anlaşma / ittifak yoktur,” ifadesi ile “mirasçılık anlaşması ve dinin yasakladığı konularda ki anlaşma ve sözleşmeler” kasdedilmektedir.147

4.4.2.2.2 İzin verenlerin delilleri

İttifaka izin verenler aşağıdaki delilleri sunmuşlardır:

1) Abdurrahman b Avf, Allah Rasûlü”nün (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Henüz delikanlı iken amcalarımla beraber iyi insanların yapmış olduğu antlaşmada (hılfe’l-mutayyibin)148 hazır bulunmuştum.

Bana kızıl develer dahi verilse bu antlaşmayı bozmak istemezdim.”149

Delalet yönü: Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bu anlaşmayı övmüştür. Bu da bu tür anlaşmaların meşruluğuna dair bir cevazdır.

145 Tarîfî, önceki kaynak, S:43

146 Daha önce, 142 nolu dipnotta tahric edilmiştir.

147 El-Haccac, N. Ş., Sahih Müslim . C:XVI. S:82.

148 Bu sözleşme bu isimle adlandırılmıştır. Çünkü Kureyş anlaşmak istedikleri zaman bir koku kabının içine sokmuşlar ardından ellerini kabe köşelerine sürmüşlerdir. Bu nedenle de koku sürenler anlamında el-Mutayyibin demişlerdir. Ayrıca bu kelimeden kastedilen anlaşma Hılful-fudul diyenler de olmuştur. Arcak doğru olan ibn-i Kesir’in dediği gibi bundan kastedin Hılful-fudul değildir, çünkü Hz Peygamber ona katılmamıştır. Ed-Dimaşki, İ., (1986). el-Bidaye ve’n-Nihaye, Beyrut, Daru’l-Fikir, C:II. S:291.

149 Eş-Şeybani, A. A., (2001). Müsned el-İmam Ahmed b. Hanbel, thk. Şuayb Arnavut ve diğerleri, Beyrut, Muessesetu’r-Risale, C:III. S:193.

2) Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Medineye hicret ettiklerinde, Yahudilerle Medine vesikası olarak bilinen bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmanın bazı maddeleri şunlardır:150

Bu vesikayı imzalayanlara savaş açanlara karşı yardımlaşılacaktır.

Mazluma beraber yardım edilecektir.

Yesrib’e saldıranlara karşı yardımlaşacaktır.

Eğer yahudiler, müslümanlar tarafından barış antlaşması yapmaya veya barış antlaşmasına katılmaya davet olunursa bunu kabul edip anlaşmaya iştirak edeceklerdir. Eğer Yahudiler Müslümanlara aynı şeyleri teklif edecek olursa müminler de aynı sorumlulukları yerine getireceklerdir. Din uğruna yapılacak savaşlar bu hükümlere tâbi değildir.

3) Huza kabilesi, cahiliye döneminde Beni Haşim ile anlaşmış ve bu anlaşma İslam dininin gelmesinin ardında da devam etmiş ve Huzaaa kabilesi, Hudeybiye sulhundan sonra da Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) ile anlaşmıştır. Zira bu barış anlaşmasının maddelerinden birisi şu idi: Kim Kureyş ile ittifak yapmak isterse yapabilir. Kim de Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) ile ittifak yapmak isterse yapabilir.151

Delalet yönü: Her iki hadis açısından da delalet yönü; Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisi bizzat ittifaklar kurmuş ve bozanları da cezalandırmıştır.152

İttifak kurulmasına izin verilmesi koşuldan ari değildir. Aksine buna izin verenler, bu ittifakın sıhhati için bazı şartlar öne sürmüşlerdir. Bunlardan bazıları şunlardır153:

1. Bu ittifak için zaruret bulunması gerekir,

150Gadban, Münir Muhammed, 1413/1992, Fıkhu’s-Sirati’n-Nebeviyye, Suudi Arabistan, Ummu’l-Kura s 372, Samirani, Muhammed Salih Cevad, 1423/2002, Eseru’t-Takdidi’n-Nebevi fi Bina-i’l-Müstemi’ el-Medeni, Beyrut, Daru ibn Hazm s 176

151 Er-Reb’i, M. (1993). Uyunu’l-Eser fi Fununi’l-Megazi ve’ş-Şemail ve’s-Siyer, Dimaşk, Daru’l-Kalem, C:II. S:211.

152 Daha sonra yer verilecektir

153 Tarîfî, el-İstiane bigayri’l-Muslimin fi’l-Fıkhi’l-İslami, S:250-251.

2. İttifak kurulan tarafların sayı ve teçhizat açısından Müslümanlardan zayıf olması en azından yakın olması gerekir. Müslümanlardan daha güçlü olmaları durumunda, zarar vermeleri riski nedeniyle böyle bir ittifak caiz değildir.

3. İttifak, dinen mahzurlu olan bir konuyu içermemesi gerekir. Hayır ve şerde yardımlaşma veya Müslüman bir devlet reisini makamından alma ya da Müslümanlarla savaşma gibi konular bu mahzurlu konulara örnek verilebilir.

4. Bu ittifak, zayıf gruplar ve topluluklar aleyhinde olmaması gerekir. Zira bu zulum sayılır.

5. Bu ittifak, Müslüman olmayanlarla dostluğu içermemesi ve aynı zamanda gayri Müslimlere yardım edecek ve konumlarını yüceltecek mahiyette olmaması gerekir.

Araştırmacı; Savaş olmaksızın müslümanlardan yardım almanın caiz olduğuna meyletmektedir.

4.4.2.2.3 Dr. Ramazan el-Bûtî’nin tercihi

Bûtî bu meseleyi, Uhud gazvesinden bahsettiği, Allah Rasûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) savaşlarda müşriklerden yardım almadığı konusunu işlediği yerde ele almıştır. Bunu da onlardan yardım alınmasının yasak olduğuna delil olarak sunmuştur. Ayrıca imam Müslim’in Hz Aişe’den (r.anha) rivayet ettiği hadisi delil olarak sunmuştur. Hz Aişe şöyle demiştir:

مك دمَ ٌلمهر فمكرد يةت سملا يةجتمحي نإمك إمج هص نرد ل يَ ) هسو ف هي ِ هب( يِ لسسر جتا(

يم تكذمز نإ ٌة تمه فمُ

هب( يِ يلسسر ثإحب حيت ص نٌةدْ و

َو ر ن يح ) هسو ف هي ِ يِ يلسمستيل لإمَ فمكرد إج هص ن

همب(

فم هي ِ

و يللهإي نيم ه :) هسو ف هي ِ هب( يِ لسسر فل لإَ ن ِم ب يب و ن ِي جه يُ ئيه ) هسو يفيلسمسر

مَ

:لإمَ نض :لإ

يةتْجشلإي إجُك اذيا جتح ضم ج ، : لإَ ن يتش ي ن يِتس نهص ن يهرإص ل لإ ص نلهجتلا فكرد

إَ إ ك ف لإ ص نةجتم لجو ل

ي جُلا فل يتمش ي ن يِتمس نمهص ن يهرإمص :لإمَ نةجتمم لجو لإمَ إم ك ) همسو فم هي ِ هب( جل

» إمَ ن مهر ج م، :ل فمكرداص

يِ لسمسر فمل لإم ص ن مِ :لإمَ يفيلسمسرو يللهإمي نيم مه :ةجتمم لجو لإَ إ ك فل لإ ص ني اد لإي

ِ همب(

هي :) همسو فم

)قيه إص

“Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Bedir tarafına yola çıktı. Harratü'l-Vetera'ya varınca kendisine bir adam yetişti ki, bu adam cür'et ve cesareti ile anılıyordu. Bu sebeple Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabı onu gördüklerinda sevindiler. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e yetişince ona:

Sana tâbi' olmak ve seninle beraber savaşmak için geldim, dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine: «Allah'a ve Resulüne îmân ediyor musun?»

diye sordu. Hayır dedi. «Öyle ise dön! Ben asla bir müşrikten yardım alamam!»

buyurdular. Hz Âişe dedi ki: Sonra adam gitti. Ağacın yanına vardığımızda o adam Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e yine yetişti ve ona ilk defa söylediği gibi söyledi. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de ona ilk defa söylediği gibi söyledi. “Öyle ise dön! Ben asla bir müşrikten yardım alamam!” buyurdu. Sonra tekrar geri döndü ve Resûlullah’a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Beydâ'da yetişti. İlk defa dediği gibi tekrar ona; «Allah'a ve Resulüne îmân ediyor musun?» diye sordu.

Adam: Evet! cevâbını verdi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona: «O halde yürü!» buyurdular.”154

Delalet yönü: Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ben asla bir müşrikten yardım almam” buyurmuşlardır. Bûtî’nin görüşü, savaşta gayri müslimlerden yardım alınmasını yasaklayanlar ile aynı yöndedir. Bûtî bu görüşü, cumhura nisbet etmektedir.155

Ancak Bûtî, savaş dışında müslüman olmayanlardan yardım alınmasının caiz olduğunu belirtmiş ve bu durumun İslami kural ve kaideler ile bir kısım delillerle uyumlu olduğunu zikretmiştir. Bûtî bu konuya ( عفموُيم َرإََِتموسا ) هسو ف هي ِ هب( ي ﱠِ َلسعسَر ﱠنَ

ٌ َ سع مم وض َم ٌ ممَزيرإَي ولممَ « :َلإممَ َص عدممﱠ َحعم إممَز إ ممو َ َ :َلإممَ َص إمم ياَرودَ سنو ممَُعح َ وسممَز)156 rivayetini delil olarak sunmuştur. Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Huneyn günü ondan birçok zırh ödünç aldı. O da “Bu bir gasp mı yâ Muhammed!” diye sordu. Resûlullah da (sallallahu aleyhi ve sellem), “Hayır, bedeli ödenmek üzere alınan bir

154 Müslim, Cihad ve Seyr 51

155 Bûtî, Fıkhu’s-Sireti’n-Nebeviyye ma mucez litarihi’l-Hilafeti’r-Raşide, S:193.

156 Ahmed, Müsned imam Ahmed b Hanbel, 212/24

emanet.” şeklinde cevap verdi. Ancak Bûtî her iki halde de şer’i siyasin şartlarına göre hareket edilmesi gerektiğini söylemiştir.157

Bûtî, aynı kitabın başka bir yerinde bu görüşünü yani savaş dışında müslüman olmayanlardan yardım almanın caiz olduğu meselesini şu sözler ile teyit etmektedir:

“Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Beşir b Süfyan’ı Kureşlilerden haber getirmesi için gördermiştir. Beşir b Süfyan ise Huzaa kabilesinden olup müslüman değildi.158 Bu durum da daha önce bahsettiğimiz, “müslüman olmayanlardan yardım alma konusu, yardımına başvurulan kişinin şartlarına ve konumuna göre değişir,”

görüşünü teyit etmektedir. Eğer şahıs, kendisine güvenilecek ve ihanet etmeyeceğine inanılan birisi ise kendisinden yardım almak caizdir yoksa caiz değildir. Barışla alakalı konularda Müslüman olmayanlardan yardım alınması meselesi, savaş ve harple alakalı konularda yardım almaya cevaz verilmesine benzetilmiştir.”159 Bûtî’nin bu delillendirmesini Hudeybiye barış antlaşmasından bahsetmesinin ardından zikretmiştir.

Bûtî, başka bir yerde, savaş esnasında gayri müslimlerin sahip oldukları malları ve techizatları kulanmanın caiz olduğunu zikretmiş ve bunu Müslümanların, başkalarının emri altına girmemesi şartına bağlamıştır. Buna da yukarıda bahsi geçen Saffan b. Ümeyye’nin zırhlarını ödünç alma olayını delil görtermiştir. Yazar bu sözleri, Huneyn gazvesinden bahsetmesinin ardından zikretmiştir.160 Burada, Müslüman olmayanlardan yardım alma konusunda Bûtî’nin itidaline işaret eden görüşünü aktarmak gerekir. Kendisi şöyle demiştir: “Müslüman olmayanların dost edinilmemesi yönündeki emir, onlara kin ve nefret beslenmesini gerektirmez.

Müslümanın herhangi birine kin ve nefret beslemesi yasaklanmıştır. İnsanın Allah için birisine kızması ile ona kin ve nefret beslemesi arasında büyük fark olduğunun bilinmesi gerekir. Birincisinin nedeni, Allah’ın razı olmadığı bir münker nedeniyle Müslümanın onu işleyene karşı göstermesi gereken bir tepki olup ikincisisinin nedeni ise, karşı tarafın tutum ve davranışlarını hesaba katmadan kişinin kendisinden

157 Bûtî, Fıkhu’s-Sireti’n-Nebeviyye ma mucez litarihi’l-Hilafeti’r-Raşide, S:193.

158 İmam Ahmed, ( يِ علسعسَر َجَتَا إمجُلا نإمكو ن م د ن يِ مس يدمالا فِم إسو نضإتيَ دزيتز ض ني لا ةرإزيي دزيتز ي ي زدحلا إي يِ لسسر جتاو :لإَ نةتشي ني د جلك إكص نلهر ي تإيم س إمز :لإم ص نجلمي ِكلا نإ مس نم تمشي فم ي ل نإ مسِي نإك اذيا جتح

ي ِي س دَ ٌشزتَ يَيذَ نيِ لسسر يا مهي إاهادمه ض ن ِ نودميَإِز نيرسم جُلا دسهه اسسي ل دَ نل يصإ لا ذسِلا إاِم هتخص ن يت يس

ثزدحلا ووواد ةسُي) C:XXXI. S:212.

159 Bûtî, Fıkhu’s-Sireti’n-Nebeviyye ma mucez litarihi’l-Hilafeti’r-Raşide, S:254.

160 Bûtî, önceki kaynak, S:308

kaynaklanan bir tepkidir. İşte böyle bir davranış İslan dininin yasakladığı bir davranıştır.”161

161 Bûtî, önceki kaynak, S:187.