• Sonuç bulunamadı

Fakihlerin Bu Konudaki Görüşleri ve Delilleri

4. BÛTÎ’NİN ŞER’İ SİYASET ALANINDAKİ TERCİHLERİ

4.3 Savaş ve Barış

4.3.2 Fakihlerin Bu Konudaki Görüşleri ve Delilleri

4.3.2.1 Fakihlerin görüşleri

a) Gazve: Gazve yani savaşın meşruiyeti ve onun devlet başkanının yetkisi altında olduğu konusunda İslam hukukçuları arasında herhangi bir görüş ayrılığına rastlamadım. Devam eden bir savaş varsa ya da savaşa ilk önce düşman taraf başlamışsa ya da düşman aradaki antlaşmayı bozmuşsa, bu durumlarda onlar kendi beldelerinde bulunsalar bile herhangi bir uyarı yapmaksızın veya harp ilan etmeksizin onlara karşı savaşa girmek caizdir. Bu Hanefi,94 Maliki,95 Şafii96 ve Hanbeli97 mezheplerinin görüşüdür.

b) Antlaşma

92 Er-Razi, A., (1986). Mucmelu’l-Luga, thk. Zuheyr Abdulmuhsin Sultan, Beyrut, Muessesetu’r-Risale, madde (ق،و), S:915.

93 Eş-Şerif, A., (1983). Kitap et-Tarifat, Beyrut, Daru’l-Kütüpü’l-İlmiyye, S:159.

94 Serahsî, M. Ş., (1971). Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Kahire, eş-Şeriketu’ş-Şarkiyye,C:IV.S:13. El-Hanefi, (1907). el-Cevheretu’n-Neyyire, Kahire, el-Matbatu’l-Hayriyye, C:II. S:257.

95 El-Medeni, M., (1994). el-Mudevvene, Beyrut, Daru’l-Kütüpü’l-İlmiyye, C:I. S:509. El-Kurdi, O., (2000). Camiu’l-Ummehat, Bahrin, el-Yemame, S:243.

96 El-Bagdadi, A., (1999). el-Havi’l-Kebir fi Fıkıh Mezhebi’l-İmam eş-Şafii, Muhtasaru’l-Mezni’nin şerhidir, thk. A. M. M., ve A. A. A., Beyrut, Daru’l-Kütüpü’l-İlmiyye, el-Hatip, Mugni’l-Muhtac,C:IV. S:223.

97 Behûtî, Keşşafu’l-Kina, C:III.S:36.

İslam hukukçuları, barış ve antlaşmanın meşruiyeti konusunda hemfikirdir. Onların bu konudaki bakış açısı, aşağıda görüleceği üzere muahede kelimesini tanımlamalarında ortaya çıkmaktadır.

Hanefi mezhebi: “İmamın/hükümdarın fayda mülahaza etmesi üzerine karşılığında birşey alınarak veya alınmaksızın savaşın belli bir süre terkedilerek barış yapılmasıdır”98

Maliki mezhebi: “Müslümanların, müslüman olmayanlarla belli süreliğine barış antlaşması yapmasıdır.”99

Şafii mezhebi: “Müslüman olmayanlarla, karşılığında birşey alınarak veya alınmaksızın savaşın belli bir süreliğine terkedilmesi üzerine barış antlaşması yapılmasıdır.”100

Hanbeli mezhebi: “İmamın (hükümdarın) ya da yardımcısının müslüman olmayanlarla ihtiyaç miktarınca belli süreliğine savaşın terkedilmesi yönünde yapılan antlaşmadır.”101

Yukarıda yer alan tanımlardan; dört mezhep fıkıhçılarının, müslüman ülkelerle müslüman olayan ülkeler arasında barış antlaşmasının İslam dininde meşruiyeti ve bu antlaşmaya mutlaka bağlı kalınması konusunda hemfikir oldukları anlaşılmaktadır.

İbn Hazm102 ise İslam hukukçularına muhalefet etmiş ve müslüman olmayanlarla antlaşmanın yapılamayacağını savunmuştur. Ya müslüman olurlar ya da onlarla

98 Semerkandî, M. A., (1994). Tuhfetu’l-Fukaha, Beyrut, Daru’l-Kütüpü’l-İlmiyye, C:III. S:297.

El-Hanefi, M. A., (1937). el-İhtiyar li’Talili’l-Muhtar, Kahire, Matbatu’l-Halebi, C:III. S:25.

99 El-Maliki, H. R. Ş., (1992). Mevahibu’l-Celil fi şerhi Muhtasari Halil, Beyrut, Daru’l-Fikir, C:III. S:360.

100 Mugni’l-Muhtac ile Marifeti Meani Alfazı’l-Minhac, C:VI. S:86.

101 Behûtî, Keşşafu’l-Kina an Metni’l-İkna, C:III. S:111. İbn Kudâme, el-Mugni,C:VIII. S:523.

102 Ez-Zahiri, A., Döneminin Endelüs alimi, edebiyatçı, dilci, fakih ve usul alimidir. Eserlerinden bazıları: el-Faslu fi’l-Milel ve’l-Ehve ve’n-Nahl, el-Mahle, (ö 456) İbn hellikân, Vefiyyatu’l-Ayan ve Enbau Ebnau’z-Zaman, C:III. S:325.

savaşılır görüşünü savunmuş ve ehli kitap da cizye öder, antlaşma yapılamaz demiştir,103

4.3.2.2 Fakihlerin delilleri ve bunların tartışılması

4.3.2.2.1 Savaşın meşruiyetinin delilleri

1) Allah Teâlâ aşağıdaki ayette savaş için müslümanlara izin vermiştir.( َنسعهَهإَ عز َنز يذﱠهيل َنيذعا و يَيتو َ يهَي َ يجِ ﱠنياَو ًؕاسع يهعظ و عاﱠ َإي

ٌتز يدَ َل ) ( ع موصَد َض وسَلَو ًؕع يجِ إَُُّ َر اسعلسع َز ونَا ٰٓﱠضيا قَح يتو َغي و يَيرإ َزيد ونيم اسعهيتواعا َنز يذﱠلَا َك ي يجِ ع موسا إمَا يص عتَكوذمعز عديهإمَسَمَو ٌفاَسَهمَبَو ٌ َ ي َو ع ــيماَسَب و َمسدعاَل سضوَِ ي و عاَضوَِ َ إﱠُلا ي يجِ

تم يث ونمَم ع يجِ ﱠنَتمع وَُ َلَو ًؕ ا

ٌومز يوَي ييسمَ َل َ يجِ ﱠنيا ًؕعَعتمع وَُز)104 “Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah'ın onlara yardım etmeğe gücü yeter. (39) Onlar, haksız yere, sırf, "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah'ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. Şüphesiz ki Allah kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

Delalet yönü: Bu, savaşa izin veren ilk ayettir. Müslümanlar hicret öncesi kâfirlerle savaşmak istiyorlardı ancak Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) kendilerine bu konuda izin vermemiştir. Medine’ye hicret ettiklerinde Allah Teâla savaşa izin veren bu ayeti indirmiştir.105

2) Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ( و عَسع عهودمَهَو عثمو َح َن يكيتموشع ولا اسعهعتوَإمَص ع عتمعحولا عتعاموشَ وضا َََهمَسو ا اَذيإَص َخَص َةس يكﱠولا اعسَهياَو َةسيهﱠ لا اسعمإَََاَو اسع إَه ونيإَص ٍۚسدَب وتَم ﱠلعك و عاَل اوعدعِوَاَو و عَوعتع وحاَو و عَوعذعاَو ٌرسمع َ َ يجِ ﱠنيا ًؕو عاَه ي مَس اسمُّه

ٌ م يحَر)106 “Haram aylar çıkınca bu Allah'a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin.

Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın.

Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”

103 İbn Hazm, el-Muhella bil’âsar, C:V. S:362.

104 Hac, 22/39-40.

105 El-Meruzi, M., (1997). Tefsiru’l-Kur’ân, thk. Yasir b. İbrahim ve Ganim b. Abbas b. Ganim, Riyad, Daru’l-Vatan, C:III. S:441.

106 Tevbe, 9/5.

Delalet yönü: Allah Teâlâ haram aylarda kâfirlere saldırmayı yasaklamış ve haram aylar çıkmasının ardından savaşmaya/cihada izin vermiştir.107

3) Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bizzat kendisi cihad etmiş ve cihadın ve cihada çıkan mücahidin hazırlanmasının faziletini teyit etmiş ve bu konuda şöyle buyurmuştur: (اوم دم ص ستم خ جِ ل مس لمص إمزيإ فمها نممو ناوم دم ص جِ ل مس لمص إمزيإ ومجاه نم)108

“Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi donatır, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, bizzat cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin arkada bıraktığı ailesine güzelce bakıp onların ihtiyaçlarını karşılayan da bizzat cihad yapmış gibi sevap kazanır.”

Daha önce de geçtiği gibi gazvenin/savaşın meşruiyeti konusunda İslam hukukçuları hemfikirdir. Bu nedenle yukarıdaki delillerle yetindik.

4.3.2.2.2 Antlaşma / barış

1) İbn Hazm’in bu konudaki görüşü: ( عثممو َح َن يكيتمموشع ولا اسعهعتوَإممَص ع عتممعحولا عتعامموشَ وضا َََهممَسو ا اَذيإممَص و عَسع عهودمَهَو)109 “Haram aylar çıkınca bu Allah'a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün” ( َنمز يد َنسعُز يدمَز َضَو عفعلسمعسَرَو ع يجِ َ ﱠتمَح إمَم َنسمعمستَحعز َضَو يتمياي وضا ي وسَ ولإمي َضَو ي يجللهإمي َنسمعُيمو عز َض َنز يذمﱠلا اسعهيهإََ

ࣖ َنو عتي إممَب و ممعََو سدممَز ونممَي َ ممَزوويْولا اسممع وِعز مميجتَح َثإممَتيكولا اسممعه اوعا َنز يذممﱠلا َنمميم سقممَحولا)110 “Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah'ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.” İbn Hazm yukarıdaki iki ayeti antlaşmanın olamayacağına delil göstermiş ve şöyle demiştir.

“Allah Teâlâ bütün antlaşmaları iptal etmiş ve müşriklerle ya sadece savaş olabileceğini ya da İslam dinini kabul etmeleri gerektiğini belirtmiştir. Ehli kitabın ise özellikle cizye vermesi gerekir.

Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) cizye ödeyen gayri müslimlere, mesajını ulaştırmak ve onların Allah’ın ayetlerini dinlemelerine fırsat vermek amacıyla onlara

107 Eş-Şeyhi, A., (1994). Lübabu’t-Te’vil fi Meani’t-Tenzil, thk. Abdüsseam Muhammed Ali Şahin, Beyrut, Daru’l-Kütüpü’l-İlmiyye

108 Buhârî, Cihad ve’s-Seyr 37.

109 Tevbe, 9/5.

110 Tevbe, 9/29.

koruma sağlamıştır. Bunun dışındaki tüm sözleşme ve antlaşmalar geçersiz olup onlara vefa gösterilip uygulanamaz. Zira bunlar Allah’ın koyduğu şartlara ve emirlerine muhaliftir.”111

2) İslam hukkuçuları, aksi yönde deliller bulunması nedeniyle bu iki ayetin gayri müslimlerle antlaşma yapılmasını reddetmediğini belirterek bu görüşe cevap vermişleridir.112 Tevbe suresindeki (1-5)113 ayetleri, Allah Rasûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) onlarla antlaşma yaptığına işaret etmektedir. Ancak onlar bu antlaşmayı bozmuşlardır. Bu ayet onlarla antlaşma yapmaya cevaz vermektedir.114 İkinci ayet ise cizye ile alakalı olup antlaşmanın buzulması alakalı değildir.115

4.3.2.3 Cumhurun delilleri

1) Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur : ( ع ي مﱠسلا َسمعَ عفمﱠ يا ًؕي يجِ مَهَي ولمﱠكَسَهَو إمَاَل ولَُوهإمَص ي وهمﱠسهيل اسمعحََُه ونياَو ع ميهَِولا)116 “Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et.

Çünkü o hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”

Delalet yönü: Allah Teâlâ, Peygamberini (sallallahu aleyhi ve sellem) gayri müslimler istemeleri halinde onlarla barış yapmayı kabul etmeye yönlendirmiş ve eğer kötülük yapmak isterlerse Allah’ın onların hakkından geleceğini bildirmiştir.117

2) Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: ( َ إَٰٓ يلووَا و عاوُيم اوعذيخﱠتَه ٌََص آَٰسَس َنسع سعكَتَص اوعتَ َك إَ َك َنوعتع وكَه وسَل اوُّدَو اوعتيهإَاعز يجتَح عَسمعهعتوَاَو و عَوعذمعخَص اوسمﱠلَسَه ونيإَص ًؕي يجِ يل ي َس ليص

و عَسع عهودمَهَو عثمو َح و و عاوُميم اوعذميخﱠتَه َضَوࣖ

ات م ي َ َضَو جإم يلَو )

( ٌ إمَث يم و عاَُمو َ َو و عكَُمو َ س وسمََ ميليا َنسعهمي َز َنز يذمﱠلا ﱠضيا)118 “Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları

111 İbn Hazm, el-Muhella bil’âsar, C:V. S:362.

112 Fercânî, Ö. A., (1988). Usulu’l-İlakati’d-Devliyye fi’l-İslam, Trablus, Dar İkra, S:123.

113 “Allah ve Resûlünden, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ültimatomdur” ( ٌةَ آَٰتمَ

ًؕ َن يكيتموشع ولا َنميم و عهودمََإَي َنز يذمﱠلا مَليا ٰٓ يفيلسعسَرَو ي يجِ َنيم) ayetinden “Her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin.

Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serpest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” ( اسمُّهَخَص َةسم يكﱠولا اعسمَهياَو َةسيهمﱠ لا اسعمإمَََاَو اسع إمَه ونيإمَص ٍۚسدمَبوتَم ﱠلعك و عاَل اوعدعِوَاَو

َيجِ ﱠنيا ًؕو عاَه ي َس

ٌ يحَر ٌرسع َ )Ayet sonuna kadar

114 Cessâs, Ahkamu’l-Kur’ân,C:IV. S:266.

115 Fercânî, Usulu’l-İlakati’d-Devliyye fi’l-İslam, S:124.

116 Enfâl, 8/61.

117 Nesefî, A., (1998). Medariku’t-Tenzil ve Hekaiku’t-Te’vil, thk. Yusuf Ali Bedivi, Beyrut, Daru’l-Kelimi’t-Tayyip, C:I. S:654.

118 Nisâ, 4/89-90.

yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı. (89) Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar hariç.”

Delalet yönü: Ayet antlaşma yapılmasının caiz olduğuna açık delildir. Ayrıca ayet harbi düşmanın, müslümanlarla barış antlaşması olan başka bir harbi düşmana sığınması halinde de dokunulamayacağını ispat etmektedir. Bu yönüyle ayet, özellikle müslümanların maslahatı sözkonusu olması halinde müslümanlarla ehli harp arasında antlaşma yapılmasının caiz oldugunu ispat etmektedir.119

3) Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: ( يفميهوََا مٰٓيليا ٌ َ ﱠهمَسعم ٌ مَزيدَص ٌ إمَث يم و عاَُمو َ َو و عكَُمو َ س وسمََ ونميم َنإمَك ونياَو)120

“Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine bir diyet verilir.”

Delalet yönü: Bu ayet, bir müslümanın, müslümanlarla aralarında antlaşma veya ateşkes olan gayri müslim bir topluluktan birisini öldürmesi halinde verilecek hükmü tespit etmiştir. Bu da antlaşmanın meşruyetine delildir.121

4) Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: (ًؕيدسع عِولإمي اسمعصووَا اسمٰٓعَُميا َنز يذمﱠلا إمَاُّزَا إمَٰٓز)122 “Ey iman edenler!

Akitlerinizi yerine getirin.” Yani söz vermiş olduğunuz antlaşmalarınızı yerine getirin anlamındadır.123

5) Sünnetten ise Allah Rasûlü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) on yıl savaş yapmamak üzere Kureşy müşrikleri ile yaptığı Hudeybiye barış antlaşması örneği ile yetinelim. “Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Hudeybiye sulhunu yaptığı sırada aralarındaki antlaşma metnini Hz Ali (ra) yazmıştır. Hz Ali Muhammed Rasulullah ibaresini yazdığında müşrikler buna itiraz etmişler ve biz bunu kabul etsek zaten seninle savaşmazdık demişler ve bu ifadenin silinmesini istemişlerdir.

Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz Ali’den (ra) onu silmesini istemiş

119 Kurtubî, el-Cami li’Ahkami’l-Kur’ân, C:V. S:309.

120 Nisâ, 4/92.

121 El-Âmeli, M., (2000). Camiu’l-Beyan fi Te’vili Âyi’l-Kur’ân, thk. Ahmed Muhammed Şakir, Beyrut, Muessesetu’r-Risale, C:IX. S:40-41.

122 Mâide C:V. S:1.

123 El-İmadi, M., (1992). İrşadu’l-Akli’s-Selim ile Mezaya’l-Kitabi’l-Kerim, Beyrut, Dar İhyau’t-Turasi’l-Arabi, C:III. S:2. El-Hellak, M. C., (1997). Mehasinu’t-Te’vil, thk. Muhammed Basil Uyunu’s-Sud, Beyrut, Daru’l-Kütüpü’l-İlmiyye, C:IV. S:5.

ancak Hz Ali onu silecek kişi ben değilim diye cevap verince Hz Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) kendi eliyle onu silmiştir. Ardından da kendisi ve ashabı kiram bir sonraki sene Mekke’de üç gün girmek üzere anlaşmaya varmışlardır.124 Burada, antlaşmanın meşruiyetine cevaz veren İslam hukukçuları, bu antlaşmanın taşıması gereken bazı koşullar öne sürdüklerine dikkat çekmek gerekir. Bunlar şunlardır.125

1. Bu anltaşmayı, imamın/devlet başkanın ya da yardımcısının yapması.

2. Müslümanların bu antlaşmaya gereksinim duyması ve bunda yararlarının bulunması.

3. Antlaşmanın, fasit şartlardan ari olması.

4. Antlaşmanın süresinin belli olması.

Araştırmacıya göre, yukarıda verilen delillerden hareketle cumhurun görüşünün doğru olduğu görülmektedir. Özellikle İslam dini, müslümanları korumak, muhafaza etmek ve maslahatlarını göz önünde bulundurmak için gelmiştir. Eğer yapılan barış antlaşması müslümanların yararına ise onların faydalarının gözetilmesi adına bu antlaşmaya uyulması gerekir.

4.3.2.4 Dr. Ramazan el-Bûtî’nin tercihi

a) Savaş / gazve: Bûtî fakihlerin ittifak ettiği konuya muhalefet etmemiştir. Bu meselenin şer’i siyaset konusu içine girdiğini ifade etmiş ve savaşın İslam dininde meşru kılındığını beyan etmiştir. Buna da Bedir harbinde cerayan eden hadiseleri örnek gösermiştir.126

124 Buhârî Sulh 6,

125 Kâsânî, B. S., CVI. S:108. El-Kurtubi , M., (2004). Bidayetu’l-Muctehid ve Nihayetu’l-Muktesid, Kahire, Daru’l-Hadis, C:II. S:150. H. Ş., Mugni’l-Muhtac ile Marifeti Meani Alfazı’l-Minhac, C:VI. S:87. El-Maliki, M. A., şerh Muhtasar Halil, Beyrut, Daru’l-Fikir, C:III.

S:150.

126 Bûtî, Fıkhu’s-Sireti’n-Nebeviyye ma mucez litarihi’l-Hilafeti’r-Raşide, S:175.

Delalet yönü: Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bu şekilde bir tutum sergilemiştir. Bu konuda Bûtî de cumhur ile aynı görüşte olup onlardan farklı bir tutum sergilememiştir.

b) Antlaşma (barış, ateşkes): Bûtî bu meseleyi Hudeybiye barış antlaşmasından bahsettiği yerde ele almış ve bunu gayri müslimlerle antlaşma ve barış yapılmasının caiz olduğuna delil olarak kullanmıştır. Kendisinin, bu konudaki ifadasi şu şekildedir: “Sulh ve antlaşmaların varlığı sabit olup, kabul edilmemesi ya da İslam dini hükümlerinden çıkarılması caiz değildir. Ancak onun farklı formatlardaki uygulamaları; zaman ve mekânın koşulları ile müslümanların ve düşmanlarının içinde bulundukları şartlara göre değişiklik arzedebilir. Burada konu hakkında karar verilmesini sağlayacak olan; dindar ve adil devlet başkanının basireti, dini hükümler konusunda derin bilgiye sahip devlet başkanının politikası, ihlası ard niyetten uzak olmasıdır. Bunun yanında müslümanlarla daimi istişare içinde bulunma, onların tecrübe, deneyim ve farklı görüşlerinden yararlanma da önem arzetmektedir. Devlet başkanı, düşmanla savaşta karşı karşıya gelmemenin müslümanların hayrına ve yararına olacağını düşünüyorsa bu görüşünün doğruluğunu istişare ve müzakerelerle ispat eder. Müslümanların düşmanlarla barış yapması, sabit dini naslarla çakışmaması şartıyla barış yapar. Böylece ileride, onlarla savaşmaya ve cihad etmeye daha uygun zemin ve şartlar hâsıl olacaktır. Yok, eğer savaşmanın, müslümanların yararına olacağını düşünüyorsa bu yönde karar alabilir.127

Başka bir konuda da şöyle demiştir: “İlim insanları ve imamlar; müslümanların, gayri müslim düşmanları ile belli süreliğine onlardan alacakları bedel karşılığında ya da bedelsiz ateşkes antlaşması yapmalarına Hudeybiye barış antlaşmasını delil göstermişlerdir. Bedelsiz olması meselesi, Hudeybiye barış antlaşmasının böyle bir antlaşma olması nedeniyledir. Bedelli olması ise birincisine kıyasladır. Zira bedelsiz yapılması caiz ise bedelli olması da caizdir.”128

Delalet yönü: Hudeybiye barış antlaşmasının sağladığı çeşitli faydalar ele alındığında Müslüman olmayanlarla antlaşma yapılmasının caiziyeti konusunda Bûtî de cumhur ile aynı görüştedir.

127 Bûtî, önceki kaynak, S:175.

128 Bûtî, Fıkhu’s-Sireti’n-Nebeviyye ma mucez litarihi’l-Hilafeti’r-Raşide, S:259.