• Sonuç bulunamadı

1. YERLEŞME VE NÜFUS

1.1. Harput Şehri

1.1.2. Şehrin Genel Görünümü ve Fizikî Yapılar

1.1.2.9. Hamamlar

16. yüzyılda Harput Sancağı’nda sadece bir hamam tespit edilmektedir. Hamâm- ı Vasatî adıyla bilinen bu yapının gelirleri Zahiriye Medresesi’ne vakfedilmiş olup, bu yapı 16. yüzyılın ikinci yarısında harap durumdaydı292.

17 yüzyılda Harput’ta, Cemşid Bey Hamamı, Dere Hamamı, Hoca Hamamı ve Kale Hamamı olmak üzere toplam 4 hamam vardı.

Şehrin en önemli hamamı olarak Cemşid Bey Hamamı’nı görmekteyiz. Bu hamam, Sarahatun Camii bitişiğinde Palu hâkimi Cemşid Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Fakat mahkemeye intikal eden bir davadan anlaşıldığına göre, 1592 yılında mevcuttu293.

Cemşid Bey’in Harput’ta bir hamam yaptırmasına ilk başlarda şehir ahalisi karşı çıkmıştır. Zira Kırk Kuyu adlı bir mevkiden şehre zorluklarla getirilen su, ancak halkın içme suyu ihtiyacını karşılayabiliyordu. Hamamın yapılması durumunda, şehirde su sıkıntısı yaşanacağı ve suyollarında daha fazla tahribatın oluşacağı kaygısı vardı. Bundan dolayı, şehir halkı hamamın inşasına karşı çıkıyordu. Cemşid Bey, bu kaygıları gidermek için, şehre gelen suyun geceden sabaha kadar hamama bağlanacağı ve suyollarında oluşabilecek tahribatın da hamamın kirasından sağlanan gelirle onarılacağı taahhüdünde bulununca, hamam yapımına izin verilmiştir294.

Öte yandan, Kırk Kuyu’dan şehre gelen su miktarında 1625 yılında azalma olmuştur. Bu nedenle şehirde su anlaşmazlıkları ortaya çıkmıştır. Bu anlaşmazlıkları gidermek için, şehre gelen suyun paylaşımı konusunda yeni bir düzenleme yapılmıştır. Bu çerçevede; su 10 hisseye taksim edilerek, 4 hisse Meydan Çeşmesi’ne, 1 hisse Cemşid Bey Hamamı’na, 3 hisse Bey Çeşmesi’ne ve 2 hisse de Kale Camii’ne bırakılmıştır295.

Harput’ta bulunan hamamların geneli, sabahtan öğleye kadar erkeklere, öğleden296 akşam ezanına kadar da kadınların kullanımına tahsis edilirdi. Kadınlara,

hamamcılar tarafından sergi verilmezdi. Bunların sergileri, hamam günlerinde evlerde hazırlanarak kabdaşyan olarak adlandırılan kadın işçilerle birlikte hamama gönderilirdi. Hamama getirilen bu eşyalar burada aile için önceden tahsis edilen yere serilirdi.

292 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s. 220-221. 293 HŞS, nr. 386, s. 33/b.2.

294 HŞS, nr. 38244-II, s. 40/b.4. 295 HŞS, nr. 383, s. 162/b.3.

296 “…vakt-i zuhur namâzın ezân okundukdan sonra nisâ tâîfesi hamama geldiklerinde..”, HŞS, nr. 384, s. 150/b.1

Eşyalardan önce yere keçe, sonra minder veya halı serilir, bunların üzerine de temiz örtü yayılırdı. Bohçalar setin arkasına sıralanır, hamam leğenleri ise setin önüne yerleştirilirdi. Bu suretle, hamamın dış kısmındaki setlerin dört bir yanı donatılırdı297.

Resim-52: Cemşid Bey Hamamı

Resim-53: Hoca Hamamı

Resim-54: Kale Hamamı

Resim-55: Dere Hamamı

Kadınlara ayrılan saatlerde nadiren de olsa bazı görevlilerin ahlak dışı davranışlar sergilediği oluyordu. Mesela 1638 yılında Cemşid Bey Hamamı’nın hizmetini gören ve ücretlerini toplayan Zeynel Çelebi ile kardeşi Numan Çelebi hakkında, hamamın dışarda bulunan orta kapısından içerdeki kadınları gözetlediğine dair mahkemeye şikâyette bulunulmuştur. Hamamda yapılan inceleme sırasında orta kapıda buçuk zirâ‘ miktarı kadar açık bir yer tespit edilmiş, şahitlerin ifadesiyle de bu

iddianın doğruluğu kanıtlanmıştır298. Harput’taki yetkililere gönderilen bir mektupta;

Zeynel Çelebi ve Numan Çelebi adlı kardeşlerin mahkemelerinin Amid’de görüleceği bildirilerek, zanlıların buraya gönderilmeleri istenmiştir299. Bu olaylar üzerine, Kesper veled-i Bağdasar adlı gayrimüslim, Palu evkafına bağlı olan Cemşid Bey Hamamı’nı, Zeynel Çelebi ve kardeşi Numan Çelebi’nin vakfın mütevellisi Halil Ağa ile yapmış oldukları anlaşma şartıyla, üç yılllığına el-Hâc İbrahim bin Küçük el-Hâc Bey marifetiyle kiralamıştır300.

Çemşid Bey Hamamı’nda kadınların çoğu kere yer konusunda kavgaya tutuşdukları oluyordu. Mesela 1633 yılında Ebubekir adlı kişi mahkemeye gelerek, annesi Seltan adlı kadının Cemşid Bey Hamamı’nda Çarşamba günü sürekli oturağı olan yere Ömer Bey’in hanımının cebren ve haksızyere oturmak istediğini bildirerek ondan şikayetçi olmuştur. Yapılan tahkikat neticesinde, Ebubekir’in annesinin haklı olduğu ortaya çıkmıştır301. Yine aynı yılda yer kapma meselesi yüzünden Hadice bint-i

İbrahim Beşe adlı kadın, es-Seyyid Mehmed adlı şahsın kızkardeşi olan Hadice adlı başka bir kadını hamamda darp etmiştir302. Bu tür şikayetlerde, darp edildiğini iddia

eden kişinin mahkemeye haklılığını kanıtlayacak bir delili sunması da gerekiyordu. Aksi durumda, mahkemeye yaptığı şikayet geçerliliğini yitirebiliyordu. Mesela 1661 yılında yine Cemşid Bey Hamamı’nda Havva adlı bir kadın, Fatma ve gelini olan Belkıs adlı kadınların kendisini darp edip dişini kırdıklarını iddia ederek onlardan şikâyetçi olmuştur. Fakat isnat edilen suçu zanlılar kabul etmemiş, mahkeme de davacıdan iddiasını kanıtlayabilecek delilini mahkemeye sunması için kendisine üç gün mühlet vermiştir. Ancak iddia sahibi iddiasını kanıtlayabilecek bir tanık bulamamış ve bu durum mahkeme tutanaklarına kaydedilmiştir303. 1664 yılında mahkemeye intikal eden başka bir davada ise; Hani adlı bir kadın, Fatma ve bunun kayınvalidesi olan Ağa Seltan adlı kadınlar ile bunların cariyeleri tarafından Hoca Hamamı’nda darp edildiğine dair şikâyetçi olmuştur. Mahkeme, iddia sahibinden delil istemiş, ancak mahkemeye delil sunamadığı gibi, zanlılar da Hani’yi darp etmediklerine dair yemin etmişlerdir. Bu sebeple davalılar hakkında bir işlem yapılmamıştır304.

298 HŞS, nr. 384, s. 150/b.1; HŞS, nr.384, s. 150/b.3. 299 HŞS, nr. 384, s. 174/b.2.

300 HŞS, nr. 384, s. 152/b.3. 301 HŞS, nr.386, s. 33/b.2.

302 HŞS, nr. 324, s. 35/b.1. Bu hamamdaki yer tutma anlaşmazlıkları için ayrıca bkz. HŞS, nr. 368, s. 23/b.1.

303 HŞS, nr. 382, s. 7/b.2.

Cemşid Bey Hamamı’nın gelirleri, Palu evkafına aktarılmakta, hamam iltizam yoluyla kiraya verilerek işletilmekteydi. Mesela 1624 yılında hamamın işletmecisi Mevlüd Beşe idi. Bundan önce ise Hacı Seydi bin Timurtaş ile es-Seyyid Ali bin Cankulu hamamı müşterek olarak işletmişlerdir305. 1627 yılında el-Hac Süleyman Beşe bin Ahmed Çelebi hamamı 200 riyal kuruşa el-Hac Seyyid Ebubekir bin Velican’a bir yıllığına kiralatmıştır306. 1632 yılında es-Seyyid Ali bin Cankulu, Şabanın 15. gününden

itibaren hamamı 2,5 yıllığına kiralamıştır307. 1637 yılının Kasım ayında ise hamamı

Molla Numan adlı biri 3 yıllığına 460 kuruşa kiralamıştır308. Fakat bu işletmecinin,

hamamda bulunan kadınları dikizlemesi nedeniyle, hamam 1638 yılının Ocak ayında el- Hâc İbrahim bin Küçük el-Hâc Bey’in marifetiyle Kesper veled-i Bağdasar adlı bir gayrimüslime kiralanmıştır309. 1639 yılının Nisan ayında ise Palu hâkimi İbrahim Bey

hamamı seneliği 115 riyal kuruşa Hasan Çelebi’ye 3 yıllığına kiraya vermiştir. Yapılan kira sözleşmesi gereğince, Hasan Çelebi’den bir senenin kira bedeli olan 115 riyal kuruş peşin alınmış ve bu üç senenin içerisinde hamamın başka birine kiralanmayacağı taahhüt edilmiştir310. 1659 tarihli bir belgede hamamın kiracısı olarak Seyyid Ahmed’in

adı geçmektedir311. 1667 yılında ise hamam bir yıllığına Bekir Beşe adlı şahsa 24.000

akçeye kiralanmıştır. Yapılan iltizam sözleşmesi gereğince, hamama yapılacak masrafları Bekir Beşe kendi üzerine almış ve 8.000 akçe peşin ödeme yapmış, geri kalan 16.000 akçelik kısım için ise altı ayda bir 8.000 akçe ödemek şartıyla iki taksit üzere bir yıllık vade yapılmıştır. Fakat hamama 24.000 akçeden fazla teklif veren olduğu için hamamın kirası 26.000 akçeye çıkarılmıştır312. 1672 yılında da Seyyid

Osman, Ebubekir Beşe, Osman Çelebi ve el-Hac Ebubekir adlı şahıslar hamamı ortaklaşa bir yıllığına kiralamışlardır313.

Dere Hamamı, Harput’un doğusunda ve Hacılar Mahallesi’nde Çatal Kaya olarak adlandırılan bir mevkinin önünde ve dere içerisinde yer alıyordu. Hamamın kimin tarafından ve kaç yılında yaptırıldığı bilinmemektedir. Ancak yapının Osmanlı

305 HŞS, nr. 383, s. 33/b.2; HŞS, nr. 383, s. 51/b.5. 306 HŞS, nr. 38244-III, s. 39/b.2. 307 HŞS, nr. 181, s. 14/b.2. 308 HŞS, nr. 384, s. 184/b.2; HŞS, nr. 384, s. 184/b.3. 309 HŞS, nr. 384, s. 152/b.3. 310 HŞS, nr. 38244-II, s. 155/b.1. 311 HŞS, nr. 38244-IV, s. 23/b.1. 312 HŞS, nr. 278, s. 92/b.1. 313 HŞS, nr. 362, s. 24/b.2.

öncesine ait olduğu tahmin edilmektedir314 . Bu hamamın işletilmesi, vakıfların

kontrolünde olmayıp, mülkiyet üzere şahısların tasarrufundaydı. Hamam, 1632 yılında Osman bin Mustafa adlı şahsa 500 riyal kuruşa satılmıştır315. 1655 yılında hamamın

birden fazla hissedarı vardı. Zira Molla Mahmud adlı şahıs bu yıl hamamdaki südüs (1/6) hissesini oğlu Muhammed’e 100 riyal kuruşa satmıştır316. Aynı yıl Fatma adlı bir kadın da hamamdaki 12 hisseden 1 hissesini 62 riyal kuruş ve bir kıt‘a Kelâm-ı ‘İzzet karşılığında el-Hac Osman’a satmıştır317.

Kadı sicillerinden anlaşıldığına göre, Dere Hamamı’nın üst taraflarında evler vardı. Mesela 1627 yılında satışı gerçekleştirilen bir evin, mevki olarak, Dere Hamamı üzerinde olduğu ifade edilmektedir318. 1632 yılında satışı yapılan başka bir evin mevkii

de yine Dere Hamamı’nın üzeri olarak tarif edilmiştir 319 . 1633 yılında Dere Hamamı’nın üst tarafında Kayabaşı mevkiinde bir evin satışı gerçekleşmiştir320.

Dere Hamamı gibi Hoca Hamamı da mülkiyet üzere tasarruf edilmekteydi. 1639 yılına ait bir belgeden anlaşıldığına göre, hamamın iki hissedarı vardı. Bunlardan biri olan Halil Bey bin Küçük İbrahim Bey, kendi hissesini 1639 yılı Nisan ayından itibaren bir yıllığına Hamamcı el-Hac Mehmed adlı kişiye 112 kuruşa kiralamıştır321. 1659 yılında Hoca Hamamı’nın kiracısı Ali bin Molla Osman adlı kişiydi322. 1672 yılında ise

hamamın sahibi Diyarbakır’da oturan Siyağuş Ağa adlı biri idi. Siyağuş Ağa, bu tarihte hamamı Seyyid Mustafa Çelebi’ye kiralatmıştır. Ancak Seyyid Mustafa mahkemeye yaptığı şikâyetinde, hamamın işletilemeyecek kadar harap olduğundan bakım ve onarıma ihtiyacının olduğunu bildirmiş ve mahkemeden yapının incelenmesi hususunda keşif talebinde bulunmuştur. Mahkeme, yapıyı incelemesi için bilirkişilerden oluşan bir heyet görevlendirilmiştir. Bu heyetin yaptığı inceleme sonucunda; hamamın kullanılamayacak derecede harap olduğu, gerekli tadilatların yapılmaması halinde yapının tümüyle yıkılacağı ve buranın tekrar işler hale gelmesi için de 150 riyal kuruşluk bir masrafın gerektiği mahkemeye bildirmiştir323.

314 İshak Sunguroğlu, Harput Yollarında, I-II, s. 394. 315 HŞS, nr. 181, s. 160/b.3. 316 HŞS, nr. 385, s. 89/b.4. 317 HŞS, nr. 385, s. 96/b.1. 318 HŞS, nr. 38244-III, s. 94/b.4. 319 HŞS, nr. 386, s. 10/b.1. 320 HŞS, nr. 386, s. 148/b.2. 321 HŞS, nr. 38244-II, s. 9/b.1. 322 HŞS, nr. 38244-IV, s. 23/b.1. 323 HŞS, nr. 362, s. 49/b.2.

Harput’ta İç Kale kapısı önünde bulunan Kale Hamamı, Müslüman ve gayrimüslim ahalinin birlikte yaşadığı bir bölgede bulunuyordu. Nitekim 1627 yılında Kale Hamamı kurbunda satışı yapılan bir evin sınırları tarif edilirken; “bir tarafı Ömer ve bir tarafı Osman ve bir tarafı Ahik ve bir tarafı Dürzi bu hudûd ile mahdûd…” şeklinde tarif edilmiştir324. Aynı tarihte bu hamamın civarlarında Cennet adlı bir kadına

ait olan bir ev Seltan ismindeki bir gayrimüslime satılmıştır. Yine bu evin etrafında da gayrimüslim ahaliye ait evler bulunuyordu325. Bu nedenle hamamın müşterileri arasında

çok sayıda gayrimüslimin olduğu söylenebilir.

Kale Hamamı’nın mülkiyeti de şahıslara aitti. 1666 yılına ait bir belgeden anlaşıldığına göre, hamamın iki ortağı bulunmaktaydı. Ortaklardan bir olan Kasım Çelebi bin İshak adlı kişi kendi hissesini Seyyid Ömer Çelebi bin Hacı Osman adlı şahsa 350 esedi kuruşa satmıştır326.

Hamamların ödedikleri vergi miktarları farklıydı. Hoca Hamamı 1 kuruş vergi ödemesine karşın Cemşid Bey Hamamı 2 kuruş vergi ödemekteydi. Dolayısıyla daha fazla geliri olan hamamdan daha yüksek oranlarda vergi alınıyordu327.

Öte taraftan, hamamlarda berberlik görevini yürüten bir görevli de bulunuyordu. Mesela 1659 yılında Hoca Hamamı’nın berberi el-Hac Osman, Cemşid Bey Hamamı’nın berberi ise Bekir adlı şahıslardı. Yine hamamların şeyhi yani yöneticisi de olup, 1659’da Seyyid Ali adlı biri bu görevi yürütmekteydi328.