• Sonuç bulunamadı

Gerçek Haneler ve Tahmini Kaza Nüfusu

1. YERLEŞME VE NÜFUS

1.3. Nüfus

1.3.2. Gerçek Haneler ve Tahmini Kaza Nüfusu

16. yüzyılda Harput Sancağı’ndaki nüfusun ekserisi, yoğun olarak tarımsal faaliyetlerin yapıldığı köylerde oturuyordu504. 17. yüzyıla gelindiğinde de durum

bundan farklı değildi ve sancak nüfusunun çoğunluğu yine kırsal kesimde meskûndu. Ancak 17. yüzyılda imparatorluk genelinde yaygınlaşan eşkıyalık hareketleri, şehre nispetle daha korunaksız olan kırsal kesimdeki yerleşmeleri oldukça etkilemiştir. Bundan dolayı, köylerde yaşayan halkın bir kısmı güvenlik açısından daha korunaklı gördükleri şehir merkezlerine yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Buna dair örnekleri Harput’ta da görmek mümkündür. Mesela 17. yüzyılın başlarında yaşanan Tavîl Muharebesi sebebiyle, Çakmak adlı köyde bulunan bir kısım ahali, köylerini terk ederek Harput Kasabası’na yerleşmişlerdir505.

Harput’ta 16. yüzyılda yerleşim birimlerinin artmasına paralel olarak sancaktaki demografik yapıda büyük oranlarda değişiklik meydana gelmiştir506. 1518 yılında 13 mahalle ve 164 köyden müteşekkil olan sancakta 3.042 hane ve 540 mücerred var iken, 1523 yılında mahalle sayısının 18’e ve köy sayısının da 180’e yükselmesi ile birlikte sancaktaki hane sayısı 6.291’e, mücerred sayısı da 2.058’e çıkmıştır. 1566 yılına gelindiğinde, mahalle sayısının yine 18 olmasına karşın köy sayısı 186 olmuştur. Bu tarihte sancağın hane sayısı 12.794’e, mücerred sayısı da 4.550’e yükselmiştir507.

Ancak 16. yüzyılda nüfusun en kalabalık kısmının yer aldığı köylerin sayısındaki artış miktarı ile nüfus artış oranı arasında büyük bir fark söz konusudur. Zira 1518-1566 yılları arasında köy sayısındaki artış oranı %11 civarında olmasına karşın 1518-1523 ve 1523-1566 yılları arasındaki nüfus artışı %100’den daha fazla bir oranda gerçeklemiştir. Bundan dolayı 16. yüzyılda sancaktaki yerleşim birimlerinin artış oranıyla nüfus artış hızını açıklamak pek mümkün görünmemektedir (bkz. Grafik 3-4- 5). Fakat bu durum aynı yüzyılda Osmanlı’nın başka bölgelerinde de gözlenmektedir. Mesela Larende Kazası’nda 84 yıl içerisinde mahalle sayısı 5 tane artarken, nüfus miktarı yaklaşık olarak üç katına çıkmıştır. Bu sebeple, başlangıçta buradaki mahallelerin seyrek dokulu evlerden oluştuğu, ancak nüfus artışına mukabil zamanla sık

504 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s. 64. 505 HŞS, nr. 384, s. 79/b.2.

506 16. Yüzyılda Harput Sancağının nüfusu hususunda ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s. 54-74.

155 160 165 170 175 180 185 1518 1523 1566 Seri1

dokulu bir hal aldığı sonucuna ulaşılmıştır508 ki, bu husus Harput’un mahalle ve köyleri

için de söz konusu olmalıdır. Ayrıca Harput’ta 1518 tahriri sırasında bir kısım halk vergi mükellefi olmamak için gizlenerek kendilerini kaydettirmemişlerdir509. Çünkü henüz 5 yıl geçmesine rağmen 1523 yılında hane ve mücerredlerin sayısında normal olmayan bir artış yaşanmıştır (bkz. Grafik-5). Öyle anlaşılıyor ki barışın ve adil bir idarenin tesisi ile birlikte, 1518’de kaydedilmeyen nüfus bir sonraki tahrirde kayıt altına alınmıştır510.

Grafik-3: Harput Sancağı’nda 16. Yüzyılda Köy Sayısı Grafik-4: Harput Sancağı’nın 16. Yüzyılda Nüfusu

Grafik-5: Tahrir Kayıtlarına Göre Harput Sancağı Hane ve Mücerred Miktarı (1518-1566)511

508 Osman Gümüşçü, XVI. Yüzyıl Larende (Karaman) Kazasında Yerleşme ve Nüfus, Ankara, 2001, s. 169.

509 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s. 85.

510 Barkan, 1521-1548 yılları arası Şam Livası’nda hane sayısındaki %63’lük artışın muhtemel sebeplerinden biri olarak savaşı müteakip yapılan tahrirde tespit edilemeyen bir nüfus olabileceğini, bunların idarenin sağlanması ile birlikte bir sonraki tahrirde kaydedildiğini ifade etmektedir. Bkz. Ömer Lütfi Barkan, “Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi”, Türkiyat Mecmuası, X, İstanbul, 1953, s. 18-19.

511 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s. 58. 0 20000 40000 60000 80000 100000 120000 1518 1523 1566 Seri1 3.042 6.291 12.794 540 2.058 4.550 0 2.000 4.000 6.000 8.000 10.000 12.000 14.000

Hane 1518 Hane 1523 Hane 1566 Mücerred

1518

Mücerred 1523

Mücerred 1566

Diğer taraftan Harput’ta 16. yüzyılda yaşanan nüfus artışı hem Akdeniz dünyasında512 hem de Osmanlı Devleti’nde gözlenmektedir513. Nitekim Selanik, Bursa,

Halep, Ankara, Trabzon, Tokat, Sivas, Serez, Saray Bosna, Manastır, Sofya ve Üsküp gibi Osmanlı şehirlerinde nüfus %46 oranında artmıştır. Harput Sancağı’nın da bağlı olduğu Diyarbekir Eyaleti’nde ise 1528 ve 1548 yıllarında hazırlanan tahrirlere göre, 20 yıllık dönem içerisinde %64 oranında bir nüfus artışı gerçekleşmiş; toplam hane sayısı 1528 yılında 70.691 iken 1548 yılında 107.601’e çıkmıştır514. Yine bu yüzyılda

Safevilerin baskısıyla bir kısım Hıristiyan nüfusun yaşadıkları bölgeyi terk ederek Diyarbakır’a geldiği bilinmektedir515. Bu bağlamda, bunların bir kısmının da Harput

Sancağı’na gelerek burada yerleşmiş olması imkân dâhilindedir.

Öte taraftan, Harput Sancağı’na komşu olan Çemişgezek Sancağı’ndaki hane ve mücereddlerin sayısında da 1518-1541 yılları arasında mühim oranda bir artış meydana gelmiştir. Ancak yüzyılın ikinci yarısında ekonomik ve fiziki etkenler nedeniyle sancağın daha fazla bir nüfusu bünyesinde barındıramadığı ve artan nüfusun önemli bir miktarının sancak dışına göç ettiği, bunların bir kısmının da Harput Sancağı’na geldiği tahmin edilmektedir516. O yüzden 1566 yıllında Harput’ta yaşanan nüfus artışının nedenleri arasında Çemişgezek’ten buraya yönelen göçler de gösterilebilir.

17. yüzyıla gelindiğinde, Harput Kazası’nın yerleşim birimleri ile birlikte nüfusunda da belirgin bir şekilde azalma olmuştur. Yukarıda da belirtildiği üzere, 1646 yılında yapılan avarız tahririne göre Harput Kazası, Kuzâbad, Uluâbâd ve Behrimaz adlı üç nahiye ayrılmıştı. Bu tarihte kaza dâhilinde toplam olarak 154 köy bulunuyordu 517.

Fakat bundan sonraki yıllarda kazadaki köylerin sayısında azalma olmuş, 1652-53’te bu sayı 126’ya kadar gerilemiştir.

1646 yılında Uluâbâd Nahiyesi’nde yer alan köylerdeki ahalinin 418’i evli, 307’si ise bekârdı. Kuzâbâd Nahiyesi’nin köylerinde ise 413 evli nüfusun yanı sıra 284 bekâr bulunmaktaydı. Behrimaz Nahiyesi’ndeki köylerde de 30 evli ve 24 bekâr kişi yaşıyordu. Şehir merkezinde ise vergi yükümlülüğü olmayan askeri kesimden 371

512 Fernand Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, 1, (Çev. M. Ali Kılınçbay), İstanbul, 1989, s. 217. 513 Ömer Lütfi Barkan, “Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi, Türkiyat Mecmuası, X, İstanbul, 1953, s. 17,19.

514 Ömer Lütfi Barkan, “Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi, s. 19.

515 M. Mehdi İlhan, “ XVI. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır Şehrinin Nüfusu ve Vakıfları: 1518 ve 1540 Tarihli Tapu Tahrir Defterlerinden Notlar”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 16/27, 1992, Ankara, s. 63. 516 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Çemişgezek Sancağı, Ankara, 1999, s. 60-62.

kişinin yanı sıra 159 evli Müslüman ile 22 dul Müslüman kadın evi bulunmaktaydı. Ayrıca 152 gayrimüslim evi ile 15 dul gayrimüslim kadın evi de vardı518.

Tablo-16: 1646 Tarihli Avarız Hane Tahririne Göre Harput Kazası Nüfusu

Yerleşim Bölgeleri Evli Bekâr Dul Askeri

Şehir Merkezi 311 - 37 371

Uluabad Nahiyesi 418 307 - -

Kuzabad Nahiyesi 413 284 - -

Behrimaz Nahiyesi 30 24 - -

Genel Toplam 1.172 615 37 371

Grafik-6: 1646 Yılında Harput Kazası’nda Evli Nüfusun Yerleşim Bölgelerine Göre Dağılımı

Grafik-7: 1646 Yılında Harput Kazası’nda Bekâr Nüfusun Yerleşim Bölgelerine Göre Dağılımı

Grafik-8: 1646 Yılında Harput Kazası’nda Nüfusun Evli-Bekâr Oluşuna Göre Yüzdelik Oranı

Bu sayısal verilerden hareketle 17. yüzyılda Harput Kazası’nın tahmini nüfusuna ulaşmak mümkündür. Kaza nüfusunu hesaplarken M. Ali Ünal’ın bir hanenin yani ailenin 7 kişiden oluştuğu519 görüşünden hareket edilecektir.

Şehirdeki Müslim ve Gayrimüslim haneler ile birlikte kazadaki evli hanelerin toplam sayısı 1.172 kişidir. Bu rakama dul Müslüman ve Gayrimüslim kadın evlerini de dâhil ettiğimizde bu rakam 1.209’a ulaşmaktadır. Bu sayıyı bir hanenin bireylerini oluşturan 7 katsayısıyla çarptığımız takdirde 8.463 kişiden oluşan bir nüfus ortaya çıkmaktadır. Buna kazada bulunan 615 bekâr kişi de dâhil edildiğinde toplam nüfus 9.078 kişiye ulaşılmaktadır. Fakat kazanın tahmini nüfusunu bulmak için vergiden muaf grupları da tespit etmek gerekmektedir. 1646 yılında şehir merkezinde vergi yükümlülüğü olmayan 371 kişi mevcuttu. 17. yüzyılın ortalarında Harput’a gelen Evliya Çelebi de Harput Sancakbeyinin seferlere 1.200 silahlanmış askerle katıldığından bahsetmektedir520. Bu bilgilerden hareketle, vergiden muaf olanları takriben 1.571 kişi kabul edebiliriz. Bu rakam 7 kat sayısı ile çarpılırsa, Harput Kazası’nda 10.997 askerî olarak ifade edilen vergiden muaf kişilerin aileleri ile birlikte meskûn olduğu söylenebilir.

1646 yılında hazırlanan tahrir kaydında, şehir merkezinde bulunan imam, müezzin, hatip, ferraş, cüzhan, müderris, seyyit ve şeyh gibi dini, eğitim ve sosyal

519 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s. 64.

520 “Hîn-i seferde beğinin askeriyle cümle bin iki yüz müsellah asker olur”, Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 3, s. 135.

amaçlı kurumlarda hizmet veren ve vergi yükümlülüğü olmayan kişilerin tespit edilmesine karşın, kırsal kesimde vergiden muaf olan bu gruplar hakkında defterde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır521. 1646 yılında yapılan tahrir kaydında kazada toplamda 154 köy olduğundan daha önce bahsetmiştik522. Bu köylerin her birinde dini vecibelerin yerine getirildiği mekânlar bulunduğu muhakkaktır. Bu nedenle her bir köyde en az bir tane dini yapının bulunduğunu ve burada hizmet veren 2 görevlinin olduğunu varsayarsak, toplam olarak 308 hanelik bir rakama ulaşılmaktadır. Bu rakam 7 katsayısı ile çarpıldığı takdirde, kırsal kesimde dini kurumlarda hizmet veren kişiler ile ailelerinin oluşturduğu tahmini 2.156 nüfusluk bir grup daha ortaya çıkmaktadır. Ayrıca şehir merkezinde olduğu gibi, kırsal kesimde de vergi yükümlülüğü olmayan Hz. Peygamberin soyundan gelen seyyitler de vardı. Mesela 1639 yılında Pağnik adlı köyün sakinlerinden es-Seyyid Hasan, es-Seyyid Halil, es-Seyyid Hüseyin ve es-Seyyid Ali mahkemeye giderek eben ʻan-cedd sâdâtdan olduklarını ve ellerinde vergilerden muaf olmalarına dair emr-i şerîf ve temessükâtlarının bulunmasına rağmen kendilerinden vergi talep edilerek rencide edildiklerine dair şikâyette bulunmuşlardır523. Mahkemeye

intikal eden bu tür vergi anlaşmazlıkları nedeniyle, köylerdeki seyyitler hakkında kısmi bilgilere ulaşılsa da, bunların toplamda kaç kişi olduğuna dair herhangi bir veri bulunmamaktadır. Ancak şehir merkezinde bulunan seyitlerin sayısından hareketle, köylerde bulunan seyitlerin yaklaşık nüfusu tahmin edilebilir. Şehir merkezinde bulunan 65 seyit, aileleri ile birlikte (65 x 7= 455 ) şehirdeki nüfusun %9’luk kısmını oluşturmaktaydılar. Bu oranı kırsal kesim için de öngörürsek seyyitlerin ve ailelerinin oluşturduğu 924524 kişilik bir nüfus daha karşımıza çıkmaktadır. Netice itibariyle, bu

rakamları bir araya getirdiğimizde Harput Kazası’nın tahmini nüfusunu 17. yüzyılın ikinci yarısında 23.155 olarak ifade edebiliriz. Ayrıca 17. yüzyılda Harput’ta bulunan avarız hane sayıları da dikkate alındığı takdirde kazanın ortalama nüfusunun 20.000 ila 25.000 arasında olduğu söylenebilir.

521 Kadı sicillerine yansıyan davalarda, kırsal kesimde hizmet veren tekke ve zaviyelerdeki bazı görevlilerin vergilerden muaf tutuldukları görülmektedir. Bkz. HŞS, nr. 38244-III, s. 159/b.2.

522 Mehmet Ali Ünal, “1056/1646 Tarihli Avârız Defterine Göre 17. Yüzyıl Ortalarında Harput”, s. 125. 523 “ …mezbûrûn eben ‘an-cedd sâdâtdan olub ve ellerinde nakîbü'l-eşrâf temessük olub hasbe'l-nesebleri sâbit olanlardan ile’l-ân ʻavârız ve dîvâniye ve nüzül ve resm-i bennâk ve mücerred ve cihet-i maʻişetleri içün besledikleri koyundan ʻadet-i kadim üzere yüz elli reʻsden ‘adet-i ağnâm ve sa'ir tekâlîf-i ‘örfiyeden men‘ olunmak ve husûs-ı mezbûrda rencîde ve remîde olunmamak bâbında fermân buyrulmağın…”, HŞS, nr. 38244-II, s. 83/b.3.

524 Köylerde bulunan evli ve bekârların toplam sayısı 1.476 kişi olup, bu sayının %9’unun yani 132 kişinin seyyid olduğu varsayımıyla 132x7 = 924 rakamına ulaşılmaktadır.

Grafik-9: Harput Sancağı Tahmini Nüfusu (1518-1646)

Grafik-10: Harput Sancağı’nın Nüfus Haraketliliği (1518-1646)

Görüleceği üzere Harput’un 16. yüzyılda (1523-1566 yılları arası) sürekli artış eğiliminde olan nüfusu 17. yüzyılda büyük oranlarda azalmıştır. Hatta 1646 yılındaki nüfus, sancağın fethinin ilk yıllarındaki nüfusu ile hemen hemen aynı seviyeye gelmiştir. Nüfusun azalmasına neden olan hadiselerin başında hiç şüphesiz Celali isyanları ile bununla bağlantılı olarak bölgede yaşanan eşkıyalık olayları ve idarecilerin halktan yüksek oranlarda topladıkları vergiler gelmektedir. Mahkeme kayıtlarından anlaşıldığına göre, kapısız leventlerin isyanlarından kırsal bölgelerdeki birçok yerleşim birimini olumsuz yönde etkilenmiştir525.

525 “Şerî‘at-ı meȃb Harput Kȃdısı Efendi zîde fazlühu ve mefȃhirü’l-emȃsil ve’l-akrȃn vilȃyet-i mezbûre eminleri ve alaybeyisi zîde kadrühum inhȃ olunur ki hȃliya ol-cȃniblerde ba‘zı kapusız levendat tȃifesi

24.956 50.929 101.618 23.155 0 20.000 40.000 60.000 80.000 100.000 120.000 1518 1523 1566 1646 0 20.000 40.000 60.000 80.000 100.000 120.000 1 5 1 8 1 5 2 3 1 5 6 6 1 6 4 6

Sonuçları oldukça yıkıcı olan bu sosyal olaylardan, Osmanlı Devleti’nin her bölgesinde olduğu gibi526, Harput Kazası da etkilenmiştir. Bu sebeple kazadan daha

ehemmiyetli bölgelere yüksek oranlarda göç verilmiştir. Nitekim Kayseri’de bulunan mahallelerden birinin Harput ismini taşıması527, göç yoluyla Harput’tan giden bir miktar

nüfusun bu mahallenin kurulmasında etkili olduğunu göstermektedir.

17. yüzyılda Harput’un çevresinde bulunan bazı sancaklarda da nüfus yoğun bir şekilde yer değiştirmiştir. Zira Ağustos 1666 yılında kadı sicillerine yansıyan bazı belgelerden anlaşıldığına göre, Çemişkezek, Pertek, Sağman ve Mazgird sancaklarında bulunan ve vergi yükümlülüğü olan çok sayıda kişi Diyarbekir, Erzurum ve Sivas eyaletlerine giderek yerleşmişlerdir528. 15 Nisan 1666 tarihinde Harput ve Palu kadısına

gönderilen bir mektup kaydında ise, Pertek reayasının ekserisinin perakende olduğunu ve ödemeleri gereken bedel-i beldâr akçesini ödemediklerini, bunların arasında Harput ve Palu’ya göç edenler var ise bu verginin onlardan tahsil edilmesi istenmiştir529.

Kadı sicillerinde Harput’tan, Diyarbekir, Erzurum ve Sivas eyaletlerine yapılan göçe dair herhangi bir veriye rastlanmamıştır. Ancak 16. yüzyıla nazaran 17. yüzyılda buradaki nüfusun büyük oranlarda düşüşü dikkate alındığında; siyasi, sosyal ve

gezüb kazâ-i mezbur kurâlarına konub müft ve meccȃnen yem ve yemlik aldıklarından gayri ayende ve revende ebnȃ-yi sebîlin yollarına inüb emvȃl ve erzȃklardan nehb ü gȃret ve nice fesȃdȃt ve şekȃvet üzere olduklarından tarafımıza ilȃm olunmağıyla buyruldı tahrîr ve bölük başlarımızdan fahrü’l-akrȃn Mehmed Bölük Başı zîde kadrühu teftiş içün mübȃşir tayin olunmuşdur vusulünde gerekdir ki ol-makûle kapusız ol-cȃniblerde gezen levendȃt taifesini gezdirmeyüb ve ... ȃyende ve revende ebnȃ-yi sebîlin yollarına inüb emvȃl ve erzȃklarını nehb u gȃret ve fesȃd ve şekavet üzere olanları ahz itdürülüb marifet-i şerle üzerlerine sübut bulan o sicil ve hüccet ittirülüb hüccet ile Divan-ı Amid’e ihzȃr ettirilmekde.” (HŞS, nr. 38244-VI, s. 177/b.3). Kethüdayeri görevine yapılan atamalarda da bu hususa dikkat çekilmekte, göreve getirilen kişiden; levendler taifesi sipahi namıyla mızrak, bayrak gezdirerek reaya ve ahaliye sirka, rencide ve remide edenlerin engellenmesi isteniyordu. Bkz. HŞS, nr. 385, s. 153/b.3.

526 Mesela 1520-1576 yılları arasında Amasya Kazası’nın kırsal alanında vergi mükellefi erkek nüfusu takriben iki kat artmıştır. Ancak 1642 yılında Amasya Kazası’nın kırsal nüfusunda ciddi oranlarda azalma olmuştur. 1576-1642 yılları arasında nüfusta meydana gelen değişimin birinci sebebi olarak Celali isyanlarının yol açtığı felaket ve yıkımlar ile birlikte bu dönmede yaşanan doğal afetler (deprem, su taşkını, dolu, fare ve çekirge istilası gibi) ve sıklıkla yaşanan kıtlıklar gösterilmektedir (bkz. Oktay Özel, “17. Yüzyıl Osmanlı Demografi ve İskân Tarihi İçin Önemli Bir Kaynak: Mufassal Avârız Defterleri”, XII Türk Tarih Kongresi, III, Ankara, 1994, s. 741-742). Diğer taraftan Canik Sancağı’nın nüfusunda 1576 yılına nazaran 1642 yılında %56 oranında bir azalma olduğu görülmektedir (bkz. Mehmet Öz, Orta Karadenzi Tarihinin Kaynakları VIII: Canik Sancağı Avârız Defterleri (1642), Ankara, 2008, s. XXI). Aynı şekilde Şebin Karahisar’ın kırsalında II. Süleyman döneminde toplamda 6.661 reaya var iken, 1569 yılında reaya sayısı 13.679’a çıkmıştır. Ancak 1613 yılına gelindiğinde reaya sayısı 7.755’e düşmüştür (bkz. Numan Elibol, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Nüfus Meselesi ve Demografi Araştırmaları”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 12/2, 2007, s. 146).

527 Mehmet İnbaşı, “Nüfus ve Ekonomik Yönden XVI. ve XVII. Yüzyıl Kayseri’sinde Ermeniler”,

Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, III, Kayseri, 2007, s. 9-32.

528 HŞS, nr. 397, s. 161/b.3; HŞS, nr. 397, s. 162/b.1. 17. yüzyılda Erzurum şehrinin nüfusunun sürekli

artış göstermesi, farklı bölgelerden göç aldığına işaret etmektedir (bkz. Bilgehan Pamuk, XVII. Yüzyılda Bir Serhad Şehri Erzurum, 2006, İstanbul, s. 127).

ekonomik sebeplerden dolayı, Harput’tan daha gelişmiş bölgelere göçlerin olduğu muhakkaktır. Nitekim 17. yüzyılın sonları ve 18. yüzyılın başlarında özellikle zorunlu iskân sebebiyle Harput Kazası’nda bulunan başta Cihanbeyli Aşiretleri olmak üzere çok sayıda aşiret mensubunun Rakka Eyaleti’nin Urfa Sancağı’na bağlı Harran Nahiyesi’ndeki meskûn olmayan köylere zorunlu olarak iskân edildiği; fakat bunların Rakka bölgesinde kalmayarak Erzurum, Sivas, Maraş, Kars, Ahıska ve Diyarbakır taraflarına dağıldıkları bilinmektedir530.

Harput Kazası’nın nüfusunu, Anadolu’da bulunan bazı kazalar ile mukayese etmek mümkündür. Harput Sancağı’na yakın bir mevkide bulunan Arapgir Sancağı’nın vergi nüfusu 1643’te 1.617’si Müslüman ve 2.320’si de Hıristiyan olmak üzere toplamda 3.937 idi531. Vergiden muaf tutulan nüfus bu rakamın içinde olmamasına rağmen Arapgir Sancağı’nın 17. yüzyılın ortalarında nüfus bakımından Harput’un neredeyse iki katı olduğu görülmektedir. Bunun da asıl nedeni Arapgir’in yanı sıra Eğin kasabasının da Arapgir Sancağı sınırları içinde yer almasıdır.

Diğer taraftan Erzurum Eyaleti’ne bağlı olan Bayburt ve Erzincan kazalarının vergilendirilebilen ve vergiden muaf olan nüfusu da Harput’a kıyasla daha yüksek miktarlardaydı. 1642 yılında Bayburt Kazası’nda 3.108 kişinin kaydı tutulmuşken532,

aynı tarihte Erzincan’da tahrir defterine 3.576 kişi kaydedilmiştir533. 1642 yılında yine

Erzurum Eyaleti’ne bağlı olan İspir Kazası’nda yapılan tahrirde ise toplamda 1.091 kişinin kaydı yapılmıştır534. 1676 tarihinde Uşak Kazası’nda yapılan tahrirde de 2.885

kişi deftere kaydedilmiştir535.

Harput Kazası, çevresinde bulunan Pertek, Çemişkezek, Sağman ve Mazgird kazalarından daha fazla bir nüfusu bünyesinde barındırmasına karşın536 yukarıdaki

verilerden de anlaşılacağı üzere, Arapgir Sancağı ile Erzincan, Bayburt ve Uşak

530 Enver Çakar, Elazığ Baskil Yöresi Aşiretleri, Ankara, 2012, s. 74-76.

531 Enver Çakar, Füsun Kara, “17.Yüzyılın Ortalarında Arapgir Sancağında İskân ve Nüfus (1643 Tarihli

Avârız-Hane Defterine Göre)”, Elazığ, 2005, s. 403-404.

532 Mehmet İnbaşı, “Bayburt Sancağı (1642 Tarihli Avârız Defterine Göre)”, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Dergisi, 10/1, Erzurum, 2007s. 99,102.

533 Mehmet İnbaşı, “Erzincan Kazâsı (1642 Tarihli Avârız Defterine Göre)”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 4, Erzurum, 2009, s. 199,210-213.

534 İbrahim Ethem Çakır, “1642 Tarihli Avarız Defterine Göre İspir Sancağı”, Uluslararası Sosyal

Araştırma Dergisi, 2/8 (2009), s. 113.

535 İbrahim Ethem Çakır, “ Uşak Kazâsı (1676 Tarihli Avarız Defterine Göre)”, OTAM, 28/Güz 2010, s. 31.

536 1664 yılında Pertek, Çemişkezek, Sağman ve Mazgird kazalarının toplam avarız hanesi sayısı 471

olmasına karşın, Harput’un avarız hane sayısı 288 idi. Bkz. HŞS, nr. 368, s. 161/b.1; HŞS, nr. 368, s. 162/b.1.

kazalarına nazaran daha az bir nüfusa sahipti. Bu bilgilerden hareketle, 17. yüzyılda Harput Sancağı’nın hinterlandındaki kazalara nispetle nüfus bakımından orta düzeyde bir yerleşim merkezi olduğu söylenebilir.

Grafik-11: 17. Yüzyılda Harput Kazası Nüfusunun Anadolu’daki Bazı Sancak ve Kazalarla

Mukayesesi