• Sonuç bulunamadı

1. YERLEŞME VE NÜFUS

1.1. Harput Şehri

1.1.2. Şehrin Genel Görünümü ve Fizikî Yapılar

1.1.2.2. Dış Kale

Bizans dönemine kadar sadece iç kaleden oluşan şehir, Artuklular döneminde iç kalenin kuzeyi ve batısı doğrultusunda genişlemiş ve kale dışında yeni yerleşim birimleri oluşturulmuştur. Bu nedenle, dış kalenin 12. yüzyıl sonu veya 13. yüzyılın başlarında kurulmuş olabileceği tahmin edilmektedir106.

Evliya Çelebi, dış kaleyi tarif ederken iç kalenin varoşu olarak tanımlamış ve kalenin geçmişte sağlam bir yapı olduğunu, ancak onarım ve bakıma da muhtaç olduğunu belirtmiştir. Ayrıca kaleyi saran surlardan şehre giriş-çıkışın garb (batı) Dağ Kapısı ve kıble (güney) tarafında bulunan Meteris107 Kapısı’ndan yapıldığını da ifade

etmiştir108. Evliya Çelebi’nin vermiş olduğu bilgilerden ve arşiv belgelerinden hareketle

bugün Dağ Kapı olarak adlandırılan bölgenin109 aslında Meteris Kapısı olduğu

söylenebilir. Nitekim 1671 yılına ait bir sicil kaydında Meteris Kapısı’nın Ahmed Bey Mescidi Mahallesi’nde olduğuna işaret edilmektedir110. Uydu görüntülerinden de Evliya

Çelebi’nin söylediği gibi Meteris Kapısı ve Ahmed Bey Camii’nin bulunduğu bölgenin kıble tarafına düştüğü görülmektedir (bkz. Görüntü-1). Ayrıca kıble tarafındaki bu kapının dışında şehre giriş ve çıkışın sağlanabileceği bir kapının mevcudiyetini de coğrafi koşullar imkânsızlaşmaktadır (bkz. Görüntü-2). Dolayısıyla bugün Dağ Kapısı olarak bilinen bölgenin aslında Meteris Kapısı olduğunu ve Dağ Kapısı’nın da Şehroz mahallesinin üst taraflarında, batı veya kuzeybatı yönünde bir mevkide bulunduğunu söyleyebiliriz.

Bu kapıların etrafında ve önlerinde evler bulunduğu, düzenlenen satış hüccetlerinden anlaşılmaktadır. Mesela 1654 tarihli bir belgeden anlaşıldığına göre, Mat

106 Ertuğrul Danık, Ortaçağ’da Harput, Ankara,2001, s. 27.

107 Meteris veya metris, savaş alanında askerin korunması için yığılan toprak, siper, istihkâm yerinde kullanılan bir tabirdir. Osmanlı döneminde özellikle kale muhasaralarında göze çarpmaktadır. Bir kale kuşatılacağı zaman belirlenen birden fazla alana meterisler kurulabilirdi. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Veysel Göger, 16. Yüzyıl Osmanlı Kale Kuşatmaları (Strateji, Taktik, Kuşatma Aşamaları ve Teknolojisi), Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2014, s. 98-106.

108 Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 3, s. 135. E. Danık, Meteris Kapısı’nın Harput’un kuzey tarafına düşen bir mahalde olduğu, bu iki kapının haricinde güney ve doğu taraflarında da iki ayrı kapının mevcut olabileceği ihtimali üzerinde durmuştur. Bkz. Ertuğrul Danık, Ortaçağ’da Harput, s. 27-28-78. 109 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s. 202; Ertuğrul Danık, Ortaçağ’da Harput, s. 27,29; Veli Sevin- Necla Arslan Sevim-Haydar Kalsen, Harput Kale Mahallesinde Osmanlı Yaşamı, İstanbul, 2011, s. 5.

110 “Ahmed Bey Mescid-i Şerîf Mahallesinde Meteris Kapusu kurbunda vâki‘”,HŞS, nr. 38244-I, s. 125/b.2.

Hasan Ağa ibn-i Halil adlı kişi Meteris Kapısı önündeki 5 adet evini satarak111 Dağ

Kapısı’nda bulunan Alaybeyi Kasım Ağa’ya ait evleri satın almıştır112. Yine aynı yıl

Dağ Kapısı’nda bulunan başka bir evin de satışı gerçekleşmiştir113.

Görüntü-1: Meteris Kapısı ve Ahmed Bey Camii’nin Google Earth Görüntüsü

Görüntü-2: Harput Şehrinin Google Earth Görüntüsü

111 “Meterîs Kapusu önünde vâki‘ bir tarafı monla Yusuf mülki ve bir tarafı Uncu Tânrıverdi mülkine ve bir tarafı hisâr ve bir tarafı tarîk-i ‘âmm ile mahdûd olan beş bâb evimi…”, HŞS, nr. 324, s. 182/b.1. 112 “Tağ Kapusı kurbunda vâki‘ bir tarafdan Türkman Ahi nâm kimesne mülküne bir tarafdan Beyili Mehmed mülkine ve bir tarafdan Kirli İbrahim ahûrı ve bir tarafdan tarîk-i ‘âmm ve bir tarafdan meteris bu hudud ile mahdûd olan içerü ve taşra şayan ve eger harâbe evlerimi bi’l-cümle…”, HŞS, nr. 324, s. 182/b.2.

113 “…bir tarafında Eskici Mahmud mülki, bir tarafında Ali mülki ve bir tarafında da hisâr…”, HŞS, nr. 324, s. 145/b.2.

Evliya Çelebi hisarın şehri çepeçevre sardığını ifade etmektedir114. Ancak

surların nerelerden geçtiğine dair ne Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde ne de bugüne kadar yapılan çalışmalarda bir bilgi verilmemiştir115. Fakat bir kısım arşiv belgelerinden

yola çıkılarak hisarın hangi mevkilerden geçtiğine dair bazı bilgiler verilebilir. Mesela bugün dahi hisarın izine rastladığımız Ahmed Bey Mahallesi’nin üst tarafında bulunan Kozluca Mahallesi’nde satışı gerçekleştirilen bir ev tarif edilirken bir tarafında hisar olduğu belirtilmiştir116. Ayrıca, daha içerideki Meydan Mahallesi’nde bulunan bazı

evlerin de hisara yakın bir mevkide olduğu anlaşılmaktadır117. Bu verilerden hareketle, kenti çevreleyen bir kısım surların Ahmed Bey Mahallesi’nin batı yönünde bulunan Kozluca Mahallesi’ni içine alarak yine aynı istikamette bulunan Şehroz Mahallesi ve oradan daha aşağı ve içeri bir mevkide bulunan Meydan Mahallesi sınırlarından kuzeybatı doğrultusunda bulunan Esediye Mahallesi’ni kapsayarak kuzey yönünde ilerlediğini söyleyebiliriz.

Harput şehri zamanla daha fazla genişlemiş ve sur dışında yeni yerleşim yerleri kurulmuştur118. Fakat Celali İsyanları sırasında dış kalenin tahkimi için sur dışında bulunan yapılardan bazıları yıktırılarak elde edilen malzemelerle surların bakım ve onarımı yapılmıştır. Mesela 1605 yılında Tavîl adında bir şakinin Harput’a saldırması nedeniyle, bu tarihte Harput Sancakbeyi olan İbrahim Bey, sur dışında bulunan bir kısım evleri yıktırıp taş, toprak ve kereste gibi malzemeleriyle yıkık ve bakıma muhtaç olan surların onarımını yaptırmıştı. İbrahim Bey, yıktırmış olduğu bu evlere karşılık olarak da sahiplerine şehir içinde yeni yerler tahsis ettirmiştir119. Bu isyan nedeniyle,

114 Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 3, s. 135.

115 Ertuğrul Danık’ın, Harput’un topografik şehir planı ve hava fotoğraflarıyla birlikte, dış sur izlerinden yola çıkarak yaptığı bir restitüsyon çalışması vardır. Ancak buradaki bilgiler, arşiv belgeleri ve Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde geçen bilgilerle çelişmektedir. Ortaçağ’da Harput restitüsyon planı için bkz. Ertuğrul Danık, Ortaçağ’da Harput, s. 27-29.

116 HŞS, nr. 324, s. 192/b.1.

117 HŞS, nr. 385, s. 32/b.3; HŞS, nr. 391, s. 63/b.1.

118 Şehirlerin gelişerek kaleden dışarı yayılması veya yapının tahrip olması, pek çok yerde tahkimatın kale mi yoksa sur mu olduğunun anlaşılmasını güçleştirmektedir. Mesela Harput veya Alanya tamamıyla sur içinde iken şehir zamanla duvarların dışına taşmış ve şehir suru karakterinde olan tahkimatları şehirden ayrı birer kale haline gelmiştir. Bkz. Semavi Eyice, “Kale”, DİA, 24, Ankara, 2001, s. 240.

119 “Vech-i tezkere-i huruf oldur ki: Tavîl zalim 1014 senesinde kasaba-i Harput’a müstevli olmağla şehirde taşra evlerinin taş ve toprakları ile sur etrafları ihyȃ olunub ve Mevlüd nam kimesnenin şehirden taşra olan evlerini kiremitleri ve keresteleri harc olunub şehir içinde olan Huriye Hatun kurbunda olan hali ve harâbe yerlerden tamları mukâbelesinde evler ihyâ etmek içün otuz arşûn yer virilüb merkûm Mevlüd’ün yedine tezkere tahrîr olunub verildigi zikr olunan yerlerin tamlarına … âherden kimesne dahl ve ta‘aruz etmemek içün yedine tezkere virildikde vakt-ı hacet temessük idine. Tahrîren fi evȃil-i Şa‘ban 1014” (HŞS, nr. 181, s. 147/b.4.); “Budur ki Kasaba-i Harput sâkinlerinden erbȃb-ı tımȃrdan Mevlud b. Timurhân nȃm kimesne meclis-i şer‘e gelüb takrîr-i kelȃm idüb dedi ki: Bundan akdem Tavîl

Harput’un kırsal kesiminde yaşayan bir kısım ahalinin de köylerini terk ederek daha güvenli mahallere yerleştikleri anlaşılmaktadır120. Öte yandan yapılan bazı çalışmalarda

Tavîl Mehmed adlı isyancının Harput’u ele geçirdiği ve yıkık surları onardığı ifade edilmekte121 ise de bu bilgi tarihi gerçeklerle örtüşmemektedir. Zira burada Tavîl Mehmed olarak belirtilen şahıs aslında Tavîl Ahmed olduğu ve Harput’u muhasara ettiği, ancak ele geçiremediği anlaşılmaktadır122.