• Sonuç bulunamadı

HALK ŞİİRİNDE “GÜL” İMGESİ

BÖLÜM 2: CUMHURİYET DÖNEMİNE KADAR TÜRK ŞİİRİNDE

2.2. HALK ŞİİRİNDE “GÜL” İMGESİ

Divan şiiri ile aynı dönemde hayat bulan Halk şiiri, o dönemde “yüksek zümre şiiri” de denilen Divan şiirinin gölgesinde kalmıştır. Yoğun Arapça ve Farsça terkiplerle ağır bir dilin şiire hâkim olması, Divan şiirini halkın anlamasını güçleştirir. O yüzden genellikle Divan şiiri, Arapça ve Farsça bilgisi yüksek olan aydın kesim tarafından anlaşılmaktadır. Bunun yanında Halk şiirinde sâde, anlaşılır bir dil ve hece vezni kullanılır.

Divan şiirinde de Halk şiirinde de tartışılmaz bir saltanata sahip olan “gül”, özellikle sevgilinin güzelliğini anlatma, zerâfetin ve aşkın ifâdesi olarak çokça kullanılmıştır. Şunu diyebiliriz ki, Divan şiirinde de Halk şiirinde de “gül” imgesini kullanmayan şair yok gibidir. Özellikle Karacaoğlan ve Âşık Veysel gibi şairlerin şiirlerinde “gül”ün çok önemli bir konumu vardır. Karacaoğlan ve Âşık Veysel başta olmak üzere Halk şiirinin diğer şairlerinin şiirlerinden örneklerle çalışmamızı zenginleştireceğiz.

16 yy. ın sonları ile 17. yy. ın başlarında yaşadığı varsayılan

Karacaoğlan (1606-1679) sâde ve duru bir Türkçe ile kaleme aldığı aşk ve

doğa şiirleriyle tanınır. Bir sevgilide karar kılmayarak birden çok güzele gönül veren Karacaoğlan, şiirlerinde “gül” imgesini, hem sevgilinin güzelliğini anlatmak hem de “gül”ün “bülbül” ile olan ezelî münâsebetini, âşık ile mâşuğun ilişkisini anlatmak için şiirlerine çokça konu etmiştir. Karacaoğlan’ın şiirlerinden vereceğimiz aşağıdaki parçalar “gül”ün zengin kullanımlarına örnekler teşkil etmektedir:

“Felek aramızı cüdâ edeli

Bir yerde eğlenip duramaz oldum Firak bülbülleri nida edeli

Hiç vuslatın gülün deremez oldum”95 “Çık salın sevdiğim bağa seyrana

95Sadeddin Nüzhet Ergun, Karacaoğlan Hayatı ve Şiirleri, İstanbul, Maarif Kütüphanesi,

41 Naz ile gittiğin yollar öğünsün

Bülbüller başlasın âh ü efgana Ruhunda açılan güller öğünsün”96 “Mestine de deli gönül mestine Aşık olan gül gönderir dostuna Telli marhamasın attı üstüme Terlersen sevdiğim sil dedi bana”97 “Karac-Oğlan der ki ben de ben olsam Güzeller üstüne serdar ben olsam Mevlâ destur verse bir top gül olsam Sokulsam zülfünün aralarına” 98 “Ala gözlerini sevdiğim dilber Kokuya benzettim güller içinde İnceciktir belin hilâldir kaşın Selviye benzettim dallar içinde Benim dostum gelişinden bellidir Ak elleri deste deste güllüdür Güzel seven yiğitler de bellidir Melil, mahzun gezer iller içinde”99

“Ak imiş, gerdanı beyaz kar gibi Boyu gül ağacı selvi dal gibi Seherde açılan gonca gül gibi

Sandım kan damlamış karın üstüne”100 96 A.e. s. 43. 97 A.e., s. 55. 98 A.e., s. 57. 99 A.e., s. 62. 100 A.e. s. 63.

42 “Bakmaz mısın Karac-Oğlan haline

Garip bülbül konmuş gülün dalına Kadrin bilmeyenler alır eline Onun için eğri biter menevşe”101 “Ala gözlüm yıktın benim evimi Eğlen şu diyarda kal diye diye Viran ettin bahçem ile bağımı Tomurcuk güllerim al diye diye” 102 “Felek benden beter etsin halini Ben ölürsem yadlar sarsın belini Garip bülbül güle versin meylini Figanım artıran yârdan nem kaldı”103

“Kırıkhan’dan yüklediler göçünü Mor sümbülle donattılar saçım Ala gözlüm ayrı çekmiş göçünü Bizim elden bir tomurcuk gül gitti” 104

Karacoğlan Eserleri: Şiirleri Sadettin Nüzhet Ergun tarafından derlenmiştir.

20. yy. Türk Halk şiirinin önde gelen sîmâlarından olan Âşık Veysel

(1894-1973), “Güzelliğin On Para Etmez”, “Yarin Beyaz Gerdanında”

şiirlerinde sevgilinin güzelliğini, yanağını “gül”e benzetmiştir. “Gül yüzün görülmezdi

Bu aşk bende dirilmezdi Güle kıymet verilmezdi 101 A.e., s. 65. 102 A.e., s. 65. 103 A.e., s. 68. 104 A.e., s. 78.

43 Aşık ve maşuk olmasa” 105

“Elmas küpe kulağında Güller açmış yanağında Seher vakti dost bağında Taze açmış güller gördüm” 106

“Gül-bülbül” münâsebeti bağlamında “gül” sevgilinin sembolü olarak Âşık Veysel’in birçok şiirinde kullanılmıştır; fakat biz burada çalışmamızın sınırlı olmasından dolayı “Sabahtan Bir Güzel Gördüm”, “Esti Bahar Yeli Karlar Eridi”, “Yine Bir Acı Ses Duydu Kulağım”, “Aşkın Beni Elden Ele Gezdirdi” adlı şiirlerini örnek olarak göstereceğiz:

“Bülbül bağlıdır kafeste Kavuşursak son nefeste Gül bahçede bülbül seste Veysel yapış zülf-ü yâre”107 “Ah senin elinden çektiğim çile Söyleyip ismini düşürmem dile Bülbül figan eyler kırmızı güle Sakın incitmesin hâr çiçekleri”108 “Yine bir acı ses duydu kulağım Bülbül mü susacak gül mü solacak Ne hastayım ne ölüyüm ne sağım Bir gün dirilenler bir gün ölecek”109

105Âşık Veysel Şatıroğlu, “güzelliğin on paretmez”, Bütün Şiirleri, Dostlar Beni Hatırlasın,

Düzenleyen: Ümit Yaşar Oğuzcan, 2. bs., İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1971, s. 95.

106“Yârin Beyaz Gerdanında”, a.e., s. 105. 107“Sabahtan Bir Güzel Gördüm”, a.e., s. 115. 108“Esti Bahar Yeli Karlar Eridi”, a.e., s. 151. 109“Yine Bir Acı Ses Duydu Kulağım”, a.e., s. 265.

44 “Benim ile gezdin beni arattın

Beraber oturup beraber yattın Türlü türlü güllerinden koklattın Âşık ettin güle bülbül kuşunu”110

“Vefa” temasını işlediği “Kara Toprak” şiirinde “gül”, “sadakat” ve “fedâkârlık”ın ifâdesidir:

“Karnın yardım kazmayınan belinen Yüzün yırttım tırnağınan elinen Yine beni karşıladı gülünen

Benim sâdık yârim kara topraktır”111

Karacaoğlan ve Âşık Veysel’in dışında kalan Kul Mehmed, Öksüz Âşık, Kâtibî, Bayburtlu Zihni, Seyrâni, Erzurumlu Emrah, Ruhsâti, Gedâyi, Âşık Ömer, Gevherî, Ercişli Emrah gibi şairlerin “gül” imgesini taşıyan şiirlerinden de tadımlık örnek vermeyi uygun gördük. Kâtibî, “gül”ü bahar mevsiminde tabiat unsurlarıyla gül-bülbül ilişkisi içinde kaleme alır:

“Kış eyyâmı gidip bahar gelince Açılır gafletten gözü dağların Donanır zeyn olur gonca gülleri Bülbüllere geçmez nazı dağların”112

“Gül”, “gülmek” eylemiyle olan sesteş özelliği dolayısıyla Kul Mehmed’in şiirinde teşhis sanatına konu olmuştur:

“Her ağaçlar sücü dolmuş içilmiş Yeryüzüne âb-ı hayat saçılmış

110“Aşkın Beni Elden Ele Gezdirdi”, a.e., s.30. 111“Kara Toprak”, a.e., s. 146.

112

45 Gök sünbül, kırmızı lâle açılmış

Güller ağzın açmış güler durmayıp”113

Öksüz Âşık’ın “gül”ü ise Cennet tasavvuruna konu olarak tasavvuf kokusuyla şiir metnine girer:

“Hakk’ın kudret bahçesine girelim Deste deste güllerini derelim”114

Bayburtlu Zihnî, Seyrâni, Erzurumlu Emrah, Gedâyi ve Erçişli Emrah “gül”ü âşığı olan “bülbül” ile birlikte gündeme getirmişlerdir:

“Bülbül bir gül için çekerse zârı Hâlini arzeder yüz yüze bâri Ya ben görmemişim o şûh didârı Bıraktı bu gari diyara söyle”115

(Bayburtlu Zihni)

“Bülbül hicâbından güldür terleyen Yavru bülbülleri güldür perliyen Ârifin ruhudur Hakk’ı birleyen Âşık çile çeker dildâr elinden” 116

(Koşma Seyrâni)

“Bülbül olmuş gülistanı beklerim Geçti cahil ömrüm gülizâr deyu Azgındır yaralar kabul etmezem Ya kime varayım yaram sar deyü” 117

(Erzurumlu Emrah) 113 A.e. s. 213. 114 A.e. s. 214.

115Mustafa Miyasoğlu, Gül Şiirleri Antolojisi, s. 122. 116

A.e. s. 124. 117

46 “Coşkun sular gibi çağlar akarken

Bülbülü çoğalmış güle bakarken Dahi açılmadık güller kokarken Gül kıymetin bilmez ellere düştüm”118

(Gedâyi)

“Emrah der ki düştüm dile Bülbül figan eder güle Güzel sevmek bir sarp kale Ya alınır ya alınmaz” 119

(Ercişli Emrah)

Ruhsâtî’nin koşmasında sevgilinin bahçesinde açan üç “gül”, sevgilinin güzelliğine binâen ak, kırmızı ve sarı sıfatlarıyla bezenmiştir:

“Yarin bahçesinde üç gül açılmış Ak gül, kırmızı gül ille sarı gül Üçü birbirinden fazla saçılmış Ak gül kırmızı gül ille sarı gül”120

(Ruhsâti)

Yüzyıllar boyu “gül”e verilen değer, onu ihtişamlı bir tabiat nesnesi derecesine yükseltmesinin yanında şiirlerde çiçeklerin de sultanı etmiştir. “Gül”ün diğer çiçeklere olan üstünlüğü Âşık Ömer’in dilinden şöyle ifâde edilir:

“Salındı bahçeye girdi Çiçekler titredi durdu Mor menekşe boyun eğdi Gül kızardı hicabından” 121 (Âşık Ömer ) 118 A.e. s. 96. 119 A.e., s. 103. 120 A.e. s. 127. 121 A.e. s. 98.

47 Yine Gevherî’nin semâîsinde bahçedeki“gül” herkesten habersiz, tenhâ vakitte ziyâret edilen bir sevgilinin sembolüdür:

“Bağın duvarından aştım Kırmızı gülüne koştum Öptüm sardım helâllaştım Ne bağ duydu ne bağbancı”122

(Gevheri)

Âşık Veysel’in Eserleri: Deyişler, Sazımdan Sesler, Dostlar Beni Hatırlasın.

Bütün şiirleri Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından derlenmiştir.