• Sonuç bulunamadı

C. AMERİKAN MEDENİ HUKUKU

2. Haksız Fiil Hukuku

Hukuk haksızlık halini kanunen dava sebebi olarak görmektedir. Bu haksız muamelelerin sonucunda mağdur tarafından ortaya sürülecek bir iddianın temellerini oluşturacak bir zarar ziyan durumu ortaya çıkar. Bazı haksız fiiller hapisle cezalandırılabilecek suçlar olmasına rağmen, haksız fiil hukukunda öncelikli amaç uğranılan zararın tazminini sağlamak ve aynı suçu işleme potansiyeli olanlar için caydırıcı olmaktır. Mağdur kişi zararlı davranışın devamını engellemek veya parasal tazminat için ihtiyati tedbir kararı talebinde bulunabilir. Mağdur tarafın talepte bulunabileceği tazminat türleri arasında kazanç kaybı, manevi tazminat, makul ilaç ve tedavi masrafları bulunmaktadır. Haksız fiil hukuku hâkimler kanalıyla ve mevzuatlarca oluşturulan devlet hukukudur. İzinsiz mülke girme, tecavüz, darp, ihmal, ürün sorumluluğu ve kasten manevi zarar verme haksız fiil kapsamındadır273

. Haksız fiiller üç genel kategoriye ayrılır:

 İhmal sonucu haksız fiil (örneğin; trafik kurallarına uymamak nedeniyle kazaya sebebiyet verme)

 Kasti haksız fiil ( örneğin; kasıtlı olarak birine vurmak),

 Kusursuz Sorumluluk, (örneğin; hasarlı ürün yapma ve satma sorumluluğu),

İhmal sonucu haksız fiiller, davalının eylemlerinde makul olmayan bir şekilde gerekli tedbirleri almadığı zaman meydana gelir. Kasta dayanan haksız filler ise davalının eylemleri veya eylemsizliği nedeniyle meydana geleceğini bildiği veya bilmesi gereken yanlışlardır. Kusursuz sorumluluk yanlışları davalının dikkat derecesine bağlı değildir. Fakat belirli bir eylem zarara neden olduğunda sorumluluk sabittir274.

273 Cantrell, s.6 274 Cantrell, s.6

b. Ceza Hukuku ve Haksız Fiil Hukukunun İlkesel Bazda Karşılaştırılması

Ceza hukuku ve haksız fiil hukuku uygunsuz bir davranışı engelleme amaçlı bir mekanizma çifti olarak görülebilir. Medeni hukuk yasaklarına göre ceza hukuku yasakları kural odaklıdır. Bir eyleme tipik bir ceza kanunu uygulamak, haksız fiil olarak adlandırdığımız yazılı olmayan belirsiz medeni hukuk hükümleri ile karşılaştırıldığında oldukça basit kalmaktadılar. Yasal netlik oluşturmak adına nüanslardan kaçınılmıştır. Sınırlı sayıda olayda ihlal oluşumu görülür. Bir ihlal söz konusu ise sonuç zaten mahkûmiyet kararı olacaktır. Örneğin; bir ceza kanununda şöyle bir hüküm olabilir: “Eyaletlerarası otobanda saatte 80 mil hızı aşarak motorlu araç kullanan kimse kusurlu sayılır ve 1000 dolar para cezasına çarptırılır. “ Burada eylem net olduğu gibi yaptırımıda nettir. Mahkûmiyet kararı verilmesi için, sanığın bir motorlu aracı eyaletlerarası otobanda 80 mili aşar şekilde kullanıyor olduğunun ispatlanması gerekir. Bu hususlar netleştirildiğindekişinin eyleminin doğrudan net bir şekilde ihlal olup olmadığı ortaya çıkmış olacaktır275

.

Bütün cezai yasakların kural odaklı olduğunu söylemek zordur. Zira bazıları için hangi eylemin yasak kapsamına girip girmediğini belirlemek imkânsızdır. Buna rağmen herkes yasakları, ideal olandan bir sapma olarak anlar. Buna karşın, haksız fiil hukuku nitelik odaklıdır. İhmalkârlık niteliği ile sık olarak karşılaşılması birçok gerçeğin düşünülmesini gerektirir. Dava delilleri ihtilaflı olmasa bile davanın yasal sonucu dava hâkiminin takdir yetkisi nedeniyle şüpheli olabilir. Dava hâkimi davalının eyleminin bütün şartlara göre makul olup olmadığını belirlemelidir276

. Bu yüzden, örneğin bir kayakçı bir tepeden o tepe için alışılmış olan hızdan daha hızlı bir şekilde kayıyor ve kontrolünü kaybedip başka bir kayakçı ile çarpışıyor ise; eğer mağdur haksız fiil iddasında bulunursa ve deliller gösterilirse dava sonucu yine de oldukça şüpheli olacaktır. Dava hâkimi davalının eyleminin ihmal olup olmadığı konusunda karar vermelidir. Bu belirlemeyi yapmak için de delilleri geniş çapta düşünmelidir. Bu durumda makul bir kişinin davranacağı gibi davranamamışsa davalının ihmalde bulunduğunu beyan eden “nitelik ölçütü” tahkikatla ilgili

275 Heriot, s.60-61 276 Heriot, s.61

olabilecek şartları tanımlamamaktadır. Nitelik ölçütünün belirsiz olduğu açıktır. Bununla birlikte belirsiz cezai yasakların tersine belirsiz haksız fiil nitelik ölçütleri ihtilaf oluşturmaz. Haksız fiil hukukunda ihtilaflar bir uçtaki ihmalkârlık niteliği ve bir diğer uçtaki katı sorumluluk niteliği arasındadır. Davalıların birinci dereceden davacının zararına neden olan mantıksız eylemlerden sorumlu tutulup tutulmayacağı veya birinci dereceden başkasının zararına neden olan herhangi bir geçmiş eylem nedeniyle sorumlu olup olmayacağı hususları gündeme geldiğinde yasaklanan eylemler veya ihmaller net değildir ve iyi açıklanmamıştır277

.

Kural odaklı ceza hukuku ile nitelik odaklı haksız fiil hukuku birleştirilmek suretiyle engellenmek istenen kişilerin sorumluluk altına sokulmaları için iki yol ortaya çıkar. Ceza hukuku cezalandırılması gereken eylem için fazla kuralcı kalıyorsa nitelik odaklı haksız fiil hukuku suçluyu cezalandırmak için ikinci bir fırsat sunar. Davalının zarara neden olduğu vakıalarda daha büyük bir fırsat olmakla beraber diğer durumlar bakımından da her zaman bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Kurallarla ilgili alışıldık problem altta yatan politik endişeler açısından hem çok kapsamlı hem dar kapsamlı olmalarıdır. Örneğin, hız limitinin resmi uygulaması kendisine veya başkalarına zararı olmamış davalının mahkûmiyeti ile sonuçlanacaktır. Belki de davalı uzun ve tenha Nevada otobanında güneşli bir günde 80 mil hız yapıyordu. Benzer şekilde resmi uygulamalar zaman zaman kesinlikle cezalandırılması gereken kişilerin yargılanmasını da engellemektedir. Mesela kalabalık Los Angeles otoyolunda yağmurlu havada akşamüstü hız limiti içinde araba kullanan bir sürücünün yargılanmasının hız limitinden başka bir dayanağı olmalıdır. Belki de şartlara göre hızlı araba kullanma yasağının nitelikleri çoğaltılmalıdır278

.

Diğer taraftan, niteliklerin eşit ve karşıt bir problemi vardır. Dava hâkimine büyük ölçüde yetki verir ve bu yüzden yargılama dava hâkiminin akıl ve iyi niyetine dayanır. Bazen hakimlerin akıl ve iyi niyetlerinin yanıltıcı olduğu zamanlarda, yüksek takdir yetkisi nitelikleri de sınıfta kalmaktadır279

.

277 Heriot, s.61- 62 278 Heriot, s.62 279 Heriot, s.62

Amerikan öğretisinde, haksız fiil hukukundan kaynaklanan davada, davalının eyleminin makul olup olmadığını belirleme konusunda jüriye yetki vermenin tutarsız bir hüküm verilmesine yol açtığı dile getirilmektedir. Jürinin sempatisini kazananlar eylemlerinin onaylandığını; sempati toplayamayanlar ise mantıksız bir şekilde eylemlerinin kabahatli bulunduğunu göreceklerdir. Neden sonuç ilişkisi gerekliliği yukarıda da belirtildiği gibi suistimalleri engelleyecektir280

.

Ceza hukuku ve haksız fiil hukukunun kural-nitelik ikilisi olarak birleştirilmiş bulunmasının olumlu yanı iki ayrı parçanın toplamındansa bütünün çok daha iyi olmasıdır. Cezalandırma için toplumda sadece ceza hukukuna dayanıldığını varsayalım. Kural-nitelik süreci boyunca cezai yasakların belirlenmesi için birçok faktörün düşünülmesi gerekecektir. Vatandaşların düzgün davranışlarda bulunması için hangi formül daha etkili olacaktır? Bu durum vatandaşlara özgü şartlara bağlıdır. Doğruyu yanlıştan ayırt etmek için bir rehbere ihtiyaç duyan kişilerden oluşan bir toplumda kurallara gereksinim vardır. Duyarlılığı daha yüksek başka bir toplumda ise kuralların yardımı olmaksızın bu ayrım toplum bireyleri tarafından yapılabilir. Hangi düzenlemeler davaları uygun şekilde çözümlemek için mahkemeleri daha çok etkileyecektir? Yine mevzuatı hazırlayanlar hitap ettikleri kişiler hakkında kesin bir bilgi sahibi olmak isteyeceklerdir. Davaları çözen hâkimler ve jüriler akıllı iseler niteliklerine güvenilebilir. Değillerse kurallara ihtiyaç duyabilirler. Mevzuatı hazırlayanlar her zaman eylem veya hüküm verme konusunda neyin daha yönlendirici olduğuna karar vermek zorundadırlar. Kesin olan şey şudur ki, temizleme/düzeltme konumunda olan haksız fiil hukuku olmaksızın ceza hukuku daha geniş bir kapsama alanına göre tasarlanmak zorundadır. Şimdi olduğundan daha çok nitelik odaklı olmak zorunda olacaktır. Bütün her şey düşünüldüğünde sistem, cezalandırılması gereken birçok farklı eylemi görmezden gelemeyecektir281

.

Caydırıcılık adına haksız fiil hukukunun ikincil bir mekanizma olarak mevcudiyeti, ceza hukukuna her bir vakıa için ayrıntıların düşünülerek cezalandırılmaya değer bulunan eylem çeşitlerini yasaklamaya odaklanma lüksünü sağlar. Bunlar çok kapsamlılığın çok da problem olmadığı durumlardır. Haksız fiil

280 Heriot, s.63 281 Heriot, s.63

insan eylemlerinin iki anlamlı olduğu alanları da kapsar ki bu durumlarda yanlışın nerede olduğunu belirleyebilmek daha karmaşıktır. Bununla birlikte, haksız fiil hukuku ceza hukukundan daha az sıkıntılıdır. Sadece bir zarar meydana geldiğinde görevini yapar; uygulayacağı ceza, eyleme biçilen bedel ile sınırlıdır282

.

Haksız fiil hukuku, ceza hukukunun daha uç vakıalara odaklanmasını sağlar, böylelikle ceza hukukunun ahlaki otoritesini desteklemiş olur. Cezai yasakların ihlali daha çok ahlaki yanlışlar olarak görülür. Bunlar mevzuatı hazırlayanlar tarafından şöyle düşünülen eylemlerdir: “Bu eylemlerin cezalandırılması konusunda yeterince eminiz. Bütün ayrıntıların düşünülmesine dayanarak hâkimin cezalandırma konusunda her vakayı tek tek düşünmesine gerek kalmaması için kendisini yönlendirmiş olduk. “ Burada aslında barışın korkunç bir şekilde ihlali eğilimi vardır. Bu yüzden ceza ve medeni hukuk arasındaki ortaklığın çok önemli bir değeri vardır283

.

c. Ceza Hukuku ve Haksız Fiil Hukuku İlişkisinin Ortaya Konması Bağlamında OJ’ Simpson Davası

Daha önce de vurgulandığı üzere,bazı haksız fiiller aynı zamanda suç olmaları nedeniyle ceza hukukunu da ilgilendirmektedir. Aynı zamanda bu haksiz fiiller bir zarara da sebebiyet verdiklerinden bu zararın tazmin edilmesi gerekmektedir. Bu nitelikteki haksız fiiller bakımından hukuk ve ceza mahkemesinde ayrı ayrı davaların açılması mümkün olduğu yukarıda izah edildi. Bu davalarda temel farklılıklar bulunmaktadır. Birinci temel farklılık, ceza davasında kişinin cezalandırılması amaçken, hukuk davasında mağdurun zararının karşılanması esastır. Bir diğer önemli farklılık ise davalardaki ispat sorunudur. Ceza davası bakımından hertürlü şüpheden uzak kesin delillerle bir ispat gerekirken, hukuk yargılamasında bu şekilde bir ispata ihtiyaç yoktur. Amerikan öğretisinde dile getirildiği gibi, medeni hukuk yargılaması bakımından davacının kanıt üstünlüğü ile davalının zarardan 51% daha fazla sorumlu olduğunu kanıtlaması gerekir. Diğer bir ifade ile davacının, davalının 51% oranında sorumlu olduğuna ilişkin delil ibraz etmesi yeterlidir. Mesela jüri davalının davacıya

282 Heriot, s.63 283 Heriot, s.64

verdiği zararda 50%’den daha fazla ihtimalle kusurlu olduğuna inanırsa davacı davayı kazanacaktır. Bu durum kanıt üstünlüğünden daha üst, cezai mahkemelerde kullanılan “makul şüphenin ötesinde” kavramından daha alt seviyede bir standarttır. Dolayısıyla elde bulunan deliller hukuk davasının kazanılması için yeterli iken, bu deliller ceza davasında kişinin mahkûmiyeti için yeterli olmayabilir284

.

OJ’ Simpson davası yukarıda belirtildiği şekilde hem ceza davasına ve hem de hukuk davasına konu olması bakımından bu bölümde ele alınmasının faydalı olacağı değerlendirilmiştir. Aslında delil yetersizliği nedeniyle verilmiş olan bir beraat kararının hukuk mahkemesi bakımından bağlayıcılığının olup olmadığı hususu bu dava kapsamında temel olarak irdelenecektir.

Simpson’u yargılayan mahkemede hazır olan jüri üyeleri, savcı tarafından birçok delil ileri sürülmesine karşın bu delillerin elde ediliş sürecindeki şüpheler, bazı delillerin nasıl elde edildiğinin izah edilememesi ve delil toplama sürecine katılan görevlilerin dikkatsizliği ile geçmişlerindeki şüpheli eylem ve sözleri nedeniyle Simpson’u suçlu bulmamışlardır. Bu dava dolayısıyla suç soruşturmasının en önemli bölümlerinden birisinin olay yeri inceleme ve delil toplama süreci olduğu bir daha ortaya çıkmıştır. İşlenen suçlardan dolayı “Her temas bir iz bırakır” prensibi gereğince kolluk görevlilerinin, görevini gerektiği şekilde yaparak delil toplama sürecini yürütmeleri gerekmektedir. Bu noktada insan haklarına uygun bir suç soruşturması ve kovuşturması için, usulüne uygun olarak elde edilmiş maddi delillerin varlığı bir gerekliliktir.

Burada diğer önemli bir husus ise ceza yargılamasına ve hukuk yargılamasına karar verecek olan jürinin oluşum sürecidir. Dava süreci yakından incelendiğinde aslında jüri seçim sürecinin bir taktik savaşına dönüştüğü görülecektir. Bu davalarda ortaya çıkan farklı sonuçların iyi anlaşılabilmesi bakımından olayın oluşumu, delillerin toplanması süreci ve jürinin belirlenmesi aşamalarında yaşananların bilinmesinde fayda olacağı düşünüldüğünden bu hususlara aşağıda yer verilmiştir.

284 Cantrell, s.6; Standler, Ronald B. : “Differences between Civil and Criminal Law in the

USA”,revised 19 Oct 2002, http://www. rbs2. com/cC.htm, revised 19 Oct 2002, İET: 05. 02.

2013; Criminal Law Versus Civil Law, http://www. dopapers.com/pdf/CRIMINAL_LAW_VS_CIVIL_LAW. pdf, İET : 04. 04. 2013

aa. Dava Konusu Vakıalar

Amerikan milli liginde oynamış eski Amerikan futbolu oyuncusu, aktör ve spor programı sunucusu OJ’ Simpson’un eski eşi olan Nicole Brown Simpson, yedi yıllık evlilikten sonra eşinin kendisini dövdüğünden şikâyetçi olarak, 1992 yılında OJ’ Simpson’dan boşandı. Taraflar boşanmış olmalarına rağmen, bu evlilikten olan iki çocukları ve evlerinin de birbirine çok yakın olması nedeniyle sık sık görüşüyorlardı. Bu davanın bir diğer parçası olan ve bir lokantada garsonluk yapan, arada sırada da modellik yaparak hayatını kazanan yirmibeş yaşlarında bir genç olan Ronald Goldman ise Nicole Brown Simpson’ın arkadaşıdır. 12 Haziran 1994 tarihinde, Nicole Brown Simpson ve Ronald Goldman, Nicole Brown Simpson’a ait evin önünde öldürülürler285.

Nicole Brown Simpson ve Ronald Goldman’a ait cesetler saat 22:50 itibariyle mahalle sakini bir Türk tarafından bulunduktan sonra polise haber verilir. Ancak polisler gece yarısından sonra cesetlerin bulunduğu yere gelebilmişlerdi. Bütün bu olaylar yaşanırken olay akşamı 23:00 uçağı ile Los Angeles’a giden OJ’ Simpson, polis tarafından çağrılınca geri gelerek ifade ve kan örneğini verdi ve bunların ardından serbest bırakıldı. Ancak laboratuvar sonuçlarına göre OJ’ Simpson’ın DNA’sı olay yerinden alınan örnekler ile eşleşince, savcılık tarafından OJ’ Simpson hakkında tutuklama emri çıkarıldı. Kısa süreli bir kaçıştan sonra OJ’ Simpson iki kişiyi öldürme suçlaması ile yakalanarak tutuklandı286

.

bb. Jürinin Seçilmesi

OJ’ Simpson kendisine yöneltilen adam öldürme suçlaması ve bu suçlamalar neticesinde açılabilecek hukuk davalarının doğuracağı sonuçları düşünerek, bu ceza davasında kendisini 11 avukat ve danışmanlarla savundu. Savunma stratejisi olarak; olay yeri incelemesindeki hatalar, özensiz laboratuvar çalışmaları, eksik otopsi ve beyaz polislerin zenci düşmanlığı esas alındı287

.

285 Mueller, Christopher B. : “Introduction: O. J. Simpson and the Criminal Justice System on

Trial”,University ofColoradoLawReview. ,67, 1996, s.730

286 Mueller, s.730

287 Simpson tecrübeli bir ekip oluşturmuştu. Bu savunma takımına başta Robert Shapiro daha sonra ise Johnnie Cochran önderlik etti. Bu takımda alanlarında tecrübeleri ile ön plana çıkan F. Lee

OJ’ Simpson ve ekibi, bu ceza davasında, zenci sanığı beraat ettirecek zencilerin çoğunlukta olduğu bir jüri oluşması için çaba gösterirken; savcılık makamı ise, OJ’ Simpson’u suçlu bulacak kadınların çoğunlukta olduğu bir jüri heyetinin oluşumu için çalıştı. Davanın Japon asıllı hâkimi, iki savcı ve iki avukat ile psikologlardan oluşan heyet, iki aylık süre sonunda nihai jüri listesini belirlediler. Belirlenen liste iki tarafı da memnun edecek nitelikteydi. Zira çoğunluğu zenci ve kadınlardan oluşan bir jüri seçilmişti. Seçilen 12 kişilik jürinin 10 kişisi kadın, 2 kişisi ise erkekti. Bunlardan da 9 kişi zenci, 1 kişi Meksika kökenli, 2 kişi ise beyaz Amerikalı idi288.

cc. Delillerin Değerlendirilmesi

Savcılık kendine göre cinayetlerin OJ’ Simpson tarafından işlendiğini gösteren deliller olduğunu ileri sürmesine karşın, bu deliller jüri tarafından mahkûmiyete yeter görülmemişti. Bunun sonucunda da kadın jüri üyeleri, bir kadın savcının suçladığı adamın, eski karısı ve aşığını öldüreceğine inanmamış ve zenci jüri üyeleri, beyaz polislerin yakaladığı beyaz savcının suçladığı, bir zencinin savunduğu siyah adamı suçsuz bulacaktı. Şöyle ki, savcılık, kan örneği, kanlı eldiven gibi bir takım deliller elde etmesine karşın bu delillerin elde ediliş sürecinin denetlenebilir olmaması, olay yeri incelemenin yaptığı incelemenin eksik ve hatalarla dolu olması nedeniyle elde edilen delillerin şüpheli hale gelmesi jürinin kafasını karıştırmıştı. Ayrıca soruşturmayı yürüten Dedektif Fuhrman’ın zencilere karşı tutum ve davranışlarını ortaya koyan bir takım eylemlerinden dolayı, Simpson aleyhine toplanan delillerin uydurma deliller olduğu ileri sürülmüştü289

.

Aslında burada jüri, savcılık ve kolluğa delil toplama sürecinin şüphe götürmeyecek kadar sağlıklı ve yasal gereklerine uyularak yapılması gerektiğini Bailey, Alan Dershowitz, Robert Kardashian ve Santa Clara Üniversitesi Hukuk Fakultesi Dekanı Gerald Uelmen vardı. Bunların yanında Carl E. Douglas ve uzmanlık alanları DNA delilleri olan Barry Scheck and Peter Neufeld isimli iki avukat daha vardı. Görüldüğü üzere savunma ekipi, savunma stratejisine göre belirlenmişti. (http://en. wikipedia. org/wiki/O. _J. _Simpson_murder_case İET: 21/04/2013)

288 Schuetz, Janice E./Lilley,Lin S.: The O. J. Simpson Trials: Rhetoric, Media, and the Law, California 1999, s.5

289 Mulrine, Thomas V. : “Reasonable Doubt: How in the world is it defned?”, American University International Law Review, Volume 12, İssue 1, Article 4, 1997, s.196

hatırlatmıştır. Burada ceza yargılamasının maddi gerçeğe meşru yöntemlerle ve usulüne uygun şekilde elde edilmiş delillerle ulaşabileceği vurgulanmıştır. Diğer bir ifade ile OJ’ Simpson davasında ceza yargılamasında ispata ilişkin önemli bir ilke olan ve “in dubio pro reo290“ olarak adlandırılan ve şüphenin sanık lehine yorumlanmasını gerektiren, “suçluluğu tamamen kanıtlanmadan masum bir insanın cezalandırılmasındansa bir suçlunun serbest kalması” olarak ifade edilebilecek ilke devreye girecek ve suç cezasız kalacaktır. OJ’ Simpson davası kararı ABD kamuoyunda bir adalet başarısızlığı olarak gözükmekten ziyade delil toplama kapsamında kolluk kuvvetlerinin başarısızlığı olarak görüldü. Zira burada “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir ilkesi” uygulanmıştır291

.

dd. Hukuk Davası

Ceza davasında Simpson’ın suçlu bulunmaması üzerine, Goldman ve Brown aileleri tarafından Simpson aleyhine tazminat davası açıldı. Bu davada OJ’ Simpson, yanlışlıkla adam öldürme suçuyla yargılandı. Ve bu davada karar Simpson aleyhine çıktı ve yüklü bir tazminata mahkûm edildi. Aslında bu davada ileri sürülen deliller, ceza davasında ileri sürülen delillerle aynı olmasına karşın davanın jürisi ve ispati usulü farklıydı. Daha önce de belirtildiği gibi ceza davası bakımından sanığın mahkûmiyeti için, eylemin iddia olunan suç tanımının her unsuruna uyduğunu ve sanığın makul şüphenin ötesinde suça dâhil olduğunu ispatlanması gerekir. Burada kastedilen bütün makul şüphelerin ötesinde bir kanıt anlamında olmamakla birlikte, medeni hukuk davalarında gerekli olan ispat yükümlülüğünden daha ağır bir ispat söz konusudur292. Dolayısıyla hukuk yargılamasında, ceza yargılamasına nazaran daha makul delillerle ispat mümkündür. Burada jürinin davalının 51% oranında sorumlu olduğuna kanaat getirmesi davalının sorumlu tutulması için yeterlidir.

Bu yönleriyle OJ’ Simpson davası, hem ceza hem de medeni hukuk sistemini bir arada gösterir. Bir kişi nasıl olur da hem bir ceza davasında cinayetle suçlanabilir hem daha sonra bir medeni hukuk davasında mağdurun ihmal sonucu ölümünden 290 Latince kökenli bu ilke “when in doubt, for the accused” olarak ifade edilmektedir. Bizim

hukukumuzda “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi olarak adlandırılmaktadır.

291 Nissan,Ephraim: Computer Applications for Handling Legal Evidence, Police Investigation and Case Argumentation, Volume 1, London 2010, s.1032

292 Cantrell, s.3

sorumlu tutulabilir? İlk olarak, cezai takibat farklı hukuk alanlarını, farklı bir mahkeme sistemini ve farklı ispat yükümlülüklerini ilgilendirir. Ceza mahkemesinde hüküm vermek için davalıya karşı olan dava makul bir şüphenin ötesinde ispat edilmelidir. Bununla birlikte, ihmal sonucu ölüm nedeniyle açılmış bir medeni hukuk davasında davacı sadece davalının yasal olarak ölümden sorumlu olduğunu göstermek zorundadır. Cezai tazminat almak için OJ’ Simpson davasında davacının yaptığı gibi davalının dikkatsizce davrandığını göstermek zorunludur. Medeni hukuk davasında ispat yükümlülüğü kanıt üstünlüğüdür ve bu durum ceza hukuku standardına göre daha alt seviyededir. Ceza mahkemesi jürisi ise OJ’ Simpson’ın kasten adam öldürme suçu işlediğine dair makul bir şüphenin ötesinde karara varamamış olmasına karşın hukuk davasında jüri, toplanan deliller ışığında OJ’